loading
close
SON DAKİKALAR

CHP'li Şahin Mengü'den Sezgin Tanrıkulu'na cevap

CHP'li Şahin Mengü'den Sezgin Tanrıkulu'na cevap
Tarih: 01.01.2015 - 20:26
Kategori: Siyaset

CHP eski Manisa Milletvekili Av. Şahin Mengü CHP Genel Başkanı Sezgin Tanrıkulu'nun kendisi hakkında açtığı davaya cevap verdi.

CHP eski Manisa Milletvekili Av. Şahin Mengü CHP Genel Başkanı Sezgin Tanrıkulu'nun kendisi hakkında açtığı davaya cevap verdi.

Şahin Mengü bir televizyon programında CHP Genel Başkanı Sezgin Tanrıkulu'nun CHP adına Dersim olaylarından özür dilemesi üzerine bir tweet atmıştı.

Şahin Mengü Twitter hesabından aşağıda ki tweeti paylaşmıştı;


CHP genel merkezi MYK toplantısında Şahin Mengü'yü İhraç talebiyle disipline sevk etmişti.

Şahin Mengü'nün Tanrıkulu'nun açtığı dava için yazdığı cevap;

19.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
ANKARA DOSYA NO:....

DAVAYA CEVAP VEREN : Davalı ŞAHİN MENGÜ (T.C NO:........)
VEKİLİ : Av.MUTLUHAN KARAGÖZOĞLU
Çankaya-ANKARA
KARŞI TARAF : M.SEZGİN TANRIKULU
İstanbul Milletvekili-TBMM-ANKARA
VEKİLİ : Av.SEDAT ASLANTAŞ
Sıhhiye-ANKARA
DAVA DİLEKÇESİ
TEBELLÜĞ TARİHİ : 19 ARALIK 2014
KONU : Davaya cevap dilekçesinin sunulmasıdır.
CEVAPLARIMIZ :
Dava dilekçesine karşı esas hakkında cevaplarımızı sunmadan önce aşağıdaki hususlarda beyanda bulunulması zorunlu görülmüştür.
Müvekkilimiz ve vekili olarak şahsımız , siyasetin mahkemelerde ve onlara verilen dilekçeler ile yapılamayacağını inanmaktayız.
Ancak, huzurdaki davacı tarafından açılan dava da düzenlenen dilekçe içeriği, bizleri olayı hukuki boyutundan çıkartarak siyasi söylemlerde bulunmak zorunda bırakmıştır.
Öte yandan davalı asil ve vekili olarak şahsımız düşünce ifade ederken ve eylemde bulunur iken, bunların her türlü sonucunu göze alarak hareket etmekteyiz.
Ancak, dava dilekçesinde ortaya çıkabilecek hukuki sonuçlardan kaçınmak gayesi ile üstü kapalı şekilde ;
-müvekkilimiz “Nasyonal Sosyalist” yani ırkçı nazi
-söylemleri de ırkçı/ayrımcı/nefret dolu istifra edilen (kusulan) düşünceler olarak
Değerlendirilmiştir.

Dilekçeyi tanzim eden davacı yana sorulması gereken soru bu ifadeler müvekkilimin şahsı ve onun düşünceleri için kullanılıp kullanılmadığıdır. Davacı yan Cevaba cevap dilekçesinde bu konuda açıklamada bulunurlarsa gereken cevap da verilebilecektir.
Öte yandan, huzurdaki davacının vaki şikayeti üzerine müvekkilin davaya konu edilen açıklaması nedeni ile Ankara 30.Asliye Ceza Mahkemesinin 2014/1805 E. Nosunda kayıtlı davası açılmış bulunmaktadır.
Huzurdaki davanın bir an önce sonuçlanması bizim de arzumuz olmakla birlikte, verilecek kararı inceleme makamı olan Yargıtay 4.HD nin yıllardır yerleşik içtihadı, hukuk hakiminin aynı konudaki ceza yargılamasının sonucunu beklemesi gerektiği yolundadır. Ankara 30.Asliye Ceza Mahkemesinin 2014/1805 E dosyasının sonuçlanıp, hükmün kesinleşmesinin beklenilmemesi bozma neden oluşturacaktır.

ESAS HAKKINDAKİ CEVAPLARIMIZ:

1-Davacı asil milletvekili ve CHP’nin genel başkan yardımcısıdır.
CNN TÜRK TV kanalında katıldığı “Dersim” olaylarının tartışıldığı 12.11.204 tarihinde katıldığı “Tarafsız Bölge” programında, “ben dersimde ölenlerden CHP ADINA özür diliyorum” demiştir.
Müvekkilim bunun üzerine “Sezgin Tanrıkulu sen hangi hakla CHP adına, özür dileyemezsin, şerefsiz” şeklinde bir tweet atarak sosyal medya da paylaşmıştır.
Müvekkilim CHP’nin 23.dönem milletvekilidir. Parti Meclisi ve Merkez Yürütme Kurulu üyeliği yapmıştır
1967 yılında Gençlik Kolları üyeliği ile başladığı ,1980 ihtilalinde kapatılan CHP nin yeniden açıldığı 1992 den bugüne kadar kesintisiz süren parti üyesi olması nedeni ile,CHP tüzüğünü ve geleneklerini iyi bilir.
CHP adına “Dersim olayları” ile ilgili olarak özür dilemeye yetkili tek kurul/organ, CHP Kurultayıdır.
Onun dışında hiçbir kişi ve kurul böyle bir karar veremez.
Öte yandan, böyle bir söylem CHP’nin tarihini ret anlamına gelir.
Ayrıca, CHP’ nin özür dileyeceği eylemlerin arasında katliam yapılması da bulunduğundan, bu CHP’nin tarihi şahsiyetleri olan Atatürk’ü, İsmet Paşayı, Celal Bayar’ı “katliamcı, katil” ilan etmektir.
Müvekkilimin davacı asile “şerefsiz” demesinin sebebi gerçek dışı beyanda bulunarak dolaylı olarak Atatürk ve onunla bu devleti kuranlara yönelik haksız ithamda bulunmasından başkası değildir.
CHP’nin özür dilemek yönünde bir kararı yok iken, sanki böyle bir karar varmış gibi gösterilmesi kamuoyunu aldatmak amacıyla bilerek ve gerçeğe aykırı olarak söylenen sözler söylemesinden başkası değildir.
Burada aldatılmaya çalışılanlar milyonlarca TV izleyicisidir.
Davacı asil kendi adına istediğini söyleyebilir, o kendisini bağlar; ama CHP adına “Özür diliyorum” dediği zaman CHP’nin ve devletin kurucusu olan Atatürk’ü ve onun en yakın arkadaşlarını katliam yapmakla suçlamış olmaktadır.
2- Davacı asilin bu açıklaması 2820 sayılı Siyasi Partiler yasasının “Atatürk’e saygı” başlığını taşıyan 85. Maddesine de aykırıdır.
Şöyle ki; davacı asil özrü CHP adına dilediğini iddia etmiştir.
Siyasi Partiler Yasasının 85. maddesi “Siyasi partiler, Türk Milletinin kurtarıcısı, Türkiye Cumhuriyetinin Kurucusu Atatürk’ün şahsiyet ve faaliyetlerini veya hatırasını kötülemek veya küçük düşürmek amacını güdemez ve buna yol açabilecek davranış ve faaliyetlerde bulunamaz” hükmünü taşımaktadır.
Davacı siyasetçi bu gerçek dışı beyanı, CHP kurultayının bu konuda bir özür dileme kararı olmadığını bilerek yapmış olsa gerektir.
Müvekkilin huzurda davaya konu edilen infiali sonrasıdır ki, partinin bir çok yetkilisi, davacı’nın bu özür dilemeyi kendi adına yapmış olacağını ileri sürmüşlerdir.
Ama davacı asil TV programında ısrarla “CHP adına özür diliyorum” diyerek CHP sini yasaya ve hem de kendisinin kurucusunu koruyan yasaya aykırı davranan bir siyasi parti konumuna düşürmüştür.
Davacı söylediğine inandırıcılık kazandırabilmek için, bu beyanda bulunduğu TV programına Genel Başkanın bilgisi dahilinde katıldığını söyleyerek,TV izleyicileri üzerinde , sanki Genel Başkan özür dileyeceğini biliyormuş ve buna izin vermiş gibi bir sanı yaratmaya çalışmıştır.
Bütün izleyiciler CHP parti hukukunu bilemeyecekleri için, parti Genel Başkan Yardımcısı sıfatı taşıyan bir kişinin doğru söyleyeceğini var sayarlar.
CHP nin Kurultay kararı olmadan .Genel Başkanın davacı’yı böyle bir açıklama yapmakla görevlendirmesi de mümkün değildir.
Eğer görevlendirmiş bile olsa bu CHP hükmi şahsiyetini bağlamaz.
Genel Başkanlarda parti Kurultay’ının kararları, parti programı ve tüzüğü ile bağlıdırlar.
Öte yandan,“Dersim Olayları” olarak anılan ayaklanma girişimleri ile ilgili olarak, bir bilimsel rapor hazırlanmamıştır.
Dönemin şartları ve olayların oluşumu bakımından kimin, kimden özür dilemesi gerektiği tarih bilimcileri tarafından bilimsel bir rapora bağlanamamıştır.
1937-38 Yıllarının Türkiye’nin Hatay meselesi ile boğuştuğu dönemdir.
Bu nedenle bu olayların arkasında hangi yabancı ülkenin parmağının olup olmadığını da iyi irdelenmesi gerekir.
“Dersim Olayı” bilimsel değerlendirme yapılmadan TV programlarında tartışılacak kadar hafif bir sorun değildir.
CHP adına “Dersim olayları” ile ilgili olarak özür dilemek, Siyasi Partiler yasasının 85. Maddesinde koruma altına alınan Atatürk’ün şahsiyetine, hatırasına saygısızlıktır.
Müvekkilin gösterdiği ağır tepkinin bir nedeni de budur.
3-Davacı asil milyonlarca TV izleyicisini aldatmak amacıyla olsa gerek bilerek, gerçeğe aykırı olarak söz söylerken bu söylediklerine inandırıcılık kazandırabilmek içinde, CHP Genel Başkanı Dersim’in mağdurudur demiştir.
Davacı tarafından “Dersimin mağdurudur” denilen Sayın Kemal Kılıçdaroğlu. 2008 yılında KANAL D’DE yayınlanan Abbas Güçlü’nün “Genç Bakış” programında bir öğrencinin 1938 Tunceli olaylarına ilişkin “özür dilenmeli mi” sorusuna “ Ben Tunceliliyim. o coğrafyadan gelen birisiyim.1938’ de acı bir olay yaşanmıştır. Ama bu olayın tarihteki yeri ve konumunu çok iyi değerlendirmek lazımdır. O coğrafyada isyan olmasın diye özel bir yasa çıkarılmıştır. Dersimliler vergi ödemesin diye. Yine okullaşma oranı başlatılmıştır. Dolayısıyla özür dilemek ya da özür dilememek gibi değil. O günün koşullarında olan bir olaydır. Dolayısıyla bu olayın öyle cumhuriyet tarihinin çok karanlık ve derin bir olayı olarak da algılamamak gerektiğini düşünüyorum” demiştir.(EK-1)
Sayın Kılıçdaroğlu’nun bu beyanı ortadayken, şikayetçinin özür dileme olayından CHP Genel Başkanının haberi var sanısı uyandırmaya çalışması milyonları kandırmaya yönelik bir davranıştır.
Nitekim, Kemal Kılıçdaroğlu 11 Aralık 2014 günü Habertürk TV katıldığı Didem Arslan Yılmaz’ın programında, devletin özür dilemesinden söz etmiş CHP’nin suçlanamayacağını belirtmiştir.Programın bu kısmına ilişkin çözüm örneği dilekçemizin EK-2 si olarak sunulmuştur.(EK-2)
4-Davacı asil siyasi kişidir, bu nedenle siyasetçiye yönelik eleştirinin kabul edilebilir sınırları, AHİM’in müstakar içtihatlarına göre,özel bir şahsa yönelik eleştiri sınırına göre daha geniş olduğu gibi, mağduriyetine neden olduğunu ileri sürdüğü “şerefsiz” sözü, şikayetçinin gerçek dışı beyanıyla Atatürk ve onun en yakın çalışma arkadaşlarını katil, katliamcı olarak göstermesi nedeniyle söylenmiştir.
Davalının tepkisi davacı asilin bu GERÇEK DIŞI SÖYLEMİNE karşı yapılmıştır.
Atatürk’ü korumak, hatırasına saygı göstermek siyasi partilere yasayla verilmiş bir görevken, CHP li üyelerin bu konuda çok daha fazla duyarlı olmalarını gerektirir.
Müvekkilim Atatürk’e karşı bilerek ve isteyerek gerçekleştirilen bu saldırıya tepki vermiştir.
Müvekkilimin sahibi olduğu profilden attığı bu konuyla ilgili tweetler beraberce incelenmelidir.
Atılan Tweet davacının gerçekleri çarpıtması nedeniyle atılmıştır. Yani bu sözün söylenmesine davacı kendi kusurlu davranışı ile sebebiyet vermiştir.
Kişiler kendi adlarına konuşurken, diledikleri gibi gerçek dışı beyanda bulunabilirler, bu onların kişisel zafiyeti olarak değerlendir ve geçilir, ama CHP gibi dünyanın en eski partilerinden biri olan 94 yıllık bir parti adına konuşurken, gerçekleri çarpıtarak bunları söyleyeme hakları yoktur.
AHİM 8 Temmuz 1986 tarihinde Lingens v Avusturya davasında, Profil adlı bir Viyana Dergisinde yayınlanan iki yazısında, o tarihte Federal Hükümetin Başbakanı olan Kreisky’e yönelik “adi oportunism,” “ahlak dışılık” ve “şerefsizlik” gibi ifadeleri, yazıların yazıldığı ortama göre değerlendirilmesi gerektiğini belirterek, Lingens’in lehine karar vermiştir. (EK-3)
Müvekkilin sarf ettiği sözünde aynı şekilde hangi ortamda söylendiğinin irdelenmesi gerekir.
AHİM si Oberschilik-Avusturya kararında da “aptaldır” sözünü siyasetçinin katlanması gereken bir söz olarak kabul etmiştir.(EK-4)
Bu nedenle davacı hakkında sarf edilen sözün iki siyasetçi arasında söylenmiş olması açısından değerlendirilmesi gerektiği düşüncesindeyiz.
5-Davacı yan müvekkilimi ve CHP’nin ulusalcı kanadını üstü kapalı şekilde “Nasyonel Sosyalist” olarak itham ederek, davacı asilin, bu kesimin ırkçı/ayrımcı/nefret dolu söylemlere maruz kaldığını söylemiştir.
Davacı yan, gerçek dışı beyanda bulunduğunun ortaya çıkması nedeni ile olayı değişik mecraya çekmek gayreti içerisindedir.
Davacı yan önce CHP yetkili organlarının “Dersim Olayları” ile ilgili olarak bir “Özür Dileme” kararı olduğunu ispat etmek zorundadır.Eğer böyle bir karar yok ise, ki bütün CHP’liler böyle bir karar olmadığını bilirler, milyonlarca TV izleyicisinin Atatürk ve devletin kurucuları hakkında “katliamcı, katil” olarak algılanmalarına neden olacak şekilde beyanda bulunduğu ortaya çıkacaktır.
CHP nin Dersim Olayları ile ilgili özür dileme hakkında alınmış bir kararı olmadığının en açık göstergesi , parti tarafından hazırlatılan aşağıda bilgisi verilen rapordur.
Davacının Atatürk ve İsmet Paşayı dolaylı şekilde katliamla suçladığı konuşmadan tam on gün sonra, Cumhuriyet Halk Partisi, Kamu Yönetimi Çalışma Grubu’nun hazırladığı “Dersim Tartışmaları ve CHP açısından Politika Önerileri” başlıklı raporunun en sonunda “ Bütün bu politika önerilerimizin, varsa başka önerilerin parti yetkili organlarında (MYK, Parti Meclis ve Kurultaylar’da) tartışılması ve oydaşma (mutbakat) sağlanan görüşlerin, parti politikaları olarak açıklanması ve bireysel açıklamalardan daha sağlıklı ve yararlı sonuçlar sağlayacağı kanısındayız.” (EK-5) diyerek, partinin yetkili organlarının böyle bir kararı olmadığını ortaya koymuştur.
Diğer bir deyişle davacı asilin açıklamasının,bir parti görüşü olmadığını şahsi bir açıklama olduğunu koymuştur.
Davacı yan müvekkili Nasyonal sosyalist olmakla itham etmeye çalışmıştır. Nasyonel Sosyalizm etnik milliyetçilik ile sosyalizmi birleştiren, ırkçı, anti-kapitalist, antisemitik ve anti-Marksist bir dünya görüşüdür.
Müvekkilim bir Atatürkçüdür, onun milliyetçilik anlayışı, din ve ırk ayrımı gözetmeksizin, dil, kültür ve tarihi birlikteliği değerlerine dayanan, hiçbir etnik kökene üstünlük vermeyen vatanseverlik anlayışıdır.
Nasyonel Sosyalistler, faşistler bir ırkın üstünlüğüne dayanır. Müvekkilimin bir tarafı Arnavut, bir tarafı Çerkez kökenlerine dayanmasına rağmen kendisini Türk olarak tarif eder.
Müvekkilimin “ulusalcı” ! olması nedeni ile ırkçı ,nasyonal sosyalist olarak değerlendirilmesi ağır ve katlanılmaz olmakla birlikte , en azından davalının dış istihbarat servislerinin bilgi elemanlığı yaptığına ilişkin Wekeleaks belgelerinde tarifi bulunduğu, bir takım kod adları ile kendisinin ilgisi iddia edilip, yabancı istihbarat servisleri bilgi elemanı olduğu iddia edilememektedir.
Davacı yan, ırkçı, ayrımcı, nefret dolu söylemlere maruz kaldığını ifade ederken, bizzat kendisinin Türkiye Cumhuriyeti’ni ve onun temel unsurlarından Türk Silahlı Kuvvetlerini itham etmekten geri durmadığını görmezden gelmektedir.
Davacı 21 Kasım 1987 de Kenedy vakfı insan hakları ödül töreninde yaptığı konuşmada, sanki o bölgede hiçbir olay yok iken TSK kıyam yapmış gibi bir söylem de bulunarak “…Türk askerlerinin sistemli bir şekil’de doğudaki köyleri yok ettiğini, sivil halkı öldürdüğünü, işkence uyguladığını söylemiştir”
Bu söylenenlere bakarsanız, “Dersim Olayları” için söylendiği gibi sanki o bölgede bir PKK terörü olmamasına rağmen TSK bütün bunları sırf bölge insanına zarar vermek için yapmış gibi anlam çıkmaktadır.

6-Davacı yan davayı ekseninden saptırmak, yani gerçek dışı beyanını örtmek ve saklamak için müvekkilimin sarf ettiği “şerefsiz” sözünün Kürt Kimliğini saklamayan davacı asilin CHP Genel başkan Yardımcısı olmasına duyduğu bir infialin yansıması olduğunu ileri sürmüştür.
Onun ve ülkemizde yaşayan milyonlarca sayıdaki diğer vatandaşların Kürt kimliği müvekkilimi hiç ilgilendirmez ve rahatsız etmez.
CHP’yi hiç tanımayan bir kişi, sanki CHP’sinde bu göreve gelen ilk kişinin davacı asil olduğunu düşünebilecektir.
Bir geçiş döneminde CHP’nin emanet edildiği, müvekkilimin onurla avukatlığını yaptığı Sayın Hikmet Çetin de Kürt kökenli bir siyasetçidir. Ne ondan ne de onun konumunda olan insanlardan hiç rahatsızlık duyulmamıştır. Ayrıca müvekkilimin kendi yakın akrabaları arasında Kürt etnik kimliği ile iftihar eden bir kişi de vardır.
Bugüne kadar CHP Merkez Yürütme kurulunda görev yapmış, Kürt kimliklerini hiç saklamamış, Eşref Erdem, Şerif Ertuğrul, Mahmut Yıldız, Savcı Sayan,Tekin Bingöl, Mahmut Duyan da vardır.
Bir çok da Kürt kökenli milletvekilliği yapmış insanlar vardır.
Ayrıca müvekkilim Kürt kimliklerini hiç saklamamış, şimdi de Genel Başkan Yardımcısı görevini yürüten Tekin Bingöl’le ve ayrıca şimdi ki Mardin İl Başkanı Mahmut Duyan ile aynı MYK da görev yapmıştır.
Eşref Erdem, Mahmut Yıldız, Savcı Sayan’la da aynı Parti Meclisinde çalışmıştır.

7-Davacı yan müvekkilimi sıradan bir üye olarak niteledikten sonra hangi hakla partinin Genel Başkan Yardımcısı hakkında böyle konuşabildiğini, kerameti kendisinden menkul üstünlük duygusuna nereden aldığını sormaktadır.
Kerameti kendinden menkul üstünlük duygusu müvekkilimde değil olsa olsa, parti üyelerini sıradan, sıradan olmayan üyeler diye ayıran davacı yanda bulunmaktadır.
Öncelikle siyasi partilerde üyeler arasında sıradan üye, sıradan olmayan üye diye bir ayırım yoktur, olamaz bu demokrasinin ruhuna aykırıdır.
Bu söylem dahi davacı yanın demokrasiyi ne kadar içine sindirebildiğini ortaya koymaktadır. Bu tür ayırımlar totaliter ırkçı faşist veya komünist partilerde vardır ancak CHP de yoktur.
Eğer belli görevlerde bulunmak, üyelere diğer üyelerden farklılık yaratıyorsa, müvekkilim, davacı asil CHP’ye üye olarak kaydolmadan evvel, aynen davacının şimdi yaptığı gibi, CHP’nin Parti Meclisi üyeliğini, Merkez Yürütme Kurulu üyeliğini ve 23. Dönemde Manisa Milletvekilliğini yapmıştır.
Davacı yanın kabul edilemez mantığı ile hareket edersek müvekkilimde sıradan bir üye değildir.
Davacı, bir Kürt olarak CHP’nin Genel başkan Yardımcılığı’na getirilmiş olmasından müvekkilim rahatsız olduğu için kendisi hakkında bu sözü sarf ettiğini ileri sürmüştür.
Öncelikle müvekkilim insanları etnik kökenlerine göre tasnife tabii tutmaz. Davacı asilin yaptığı gibi kişinin kendisini etnik kökeni üzerinden tarif etmesinin asıl ırkçılık olduğunu düşüncesine inanmaktadır.
8-Sayın Mahkemenin de malumları olduğu üzere, hiç kimse kendi haksız davranışı nedeni ile hukuki yarar elde edemez. Davacı kendi haksız ve gerçek dışı açıklamada bulunduktan sonra, bu açıklamaya olayın vahameti ile doğru orantılı ve ağırlıktı cevap veren müvekkilin sözlerinden dolayı kişilik haklarına saldırıda bulunulduğundan bahisle manevi tazminat talebinde bulunamaz.

KANITLAR :Dilekçe eki belgeler
CNN Türk TV kanalının 12.11.2014 günlü Tarafsız Bölge
İsimli program
11 Aralık 2014 günlü Habertürk TV de CHP Genel Bşk
Kemal Kılıçdaroğlu nun katıldığı programın ilgili bölümünün
Çözümü,
CHP için hazırlanmış rapor ve tüm yasal delail
HUKUKİ
SEBEPLER :Anayasa , Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi,BK
MK ve ilgili mevzuat

NETİCE :Arz ve izah edilen,yargılama sırasında kanıtlanacak nedenlerle haksız ve yersiz açılan davanın reddine ,masraf ve vekalet ücretinin davacıya aidiyetine karar verilmesini bilvekale saygı ile arz ve talep ederiz.
Av.Mutluhan Karagözoğlu
Davalı V

Vişne Haber Ajansı - Dilfiraz Değerli

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları