loading
close
SON DAKİKALAR

CHP'nin Silopi raporundan: Polis zırhlı aracı kullanmak için özel bir eğitim almamış

CHP'nin Silopi raporundan: Polis zırhlı aracı kullanmak için özel bir eğitim almamış
Tarih: 22.05.2017 - 10:18
Kategori: Gündem

CHP, Şırnak Silopi'de zırhlı araçların neden olduğu çocuk ölümlerini araştırmak üzere bir rapor hazırladı.

CHP, Şırnak Silopi'de zırhlı araçların neden olduğu çocuk ölümlerini araştırmak üzere bir rapor hazırladı. Raporda, bir evin duvarını yıkarak giren ve içerideki iki kardeşi ezerek öldüren panzeri kullanan polislerin herhangi bir özel eğitim almadığı belirtildi.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba başkanlığında, Şırnak'ta zırhlı araçların neden olduğu çocuk ölümlerini araştırmak üzere oluşturulan ve İstanbul Milletvekilleri Onursal Adıgüzel ile Selina Doğan, Diyarbakır İl Başkanı Mehmet Sayın ve Şırnak İl Başkanı Mehmet Uğur'dan oluşan CHP heyeti 18 Mayıs'ta Şırnak ve ilçelerinde incelemelerde bulunarak bir rapor hazırladı.

Raporda, 2016 yılı ve 2017 yılının ilk 5 ayını kapsayan dönemde 7’si çocuk 13 kişi, zırhlı araçların neden olduğu kazalarda öldü.

"Komşular yardımcı oldu, ambulans gelene kadar çıkardık çocukları. Hastaneye biz götürdük"

Heyet, Silopi'de geçen haftalarda polis panzerinin ölümlerine sebebiyet verdiği Furkan ve Muhammet kardeşlerin babası Mesut Yıldırım ile görüştü. Baba Yıldırım, sesler üzerine uyandığını, çocukların uyuduğu odaya koştuğunu, çocukların molozların altında kaldığına şahit olduğunu söyledi. Çocukları komşuların yardımıyla molozların altından çıkardıklarına, polislerin bu esnada müdahale etmek yerine geriye çekildiklerine ve aracı korumaya aldıklarını söyleyen  Yıldırım, "Komşular yardımcı oldu. Ambulans gelene kadar çıkardık çocukları. Hastaneye biz götürdük, polisler kendi araçlarını korumaya aldılar, savcı o gece gelmedi. Aracı da savcıdan habersiz çekmişler. Görgü tanıkları, savcının aracın kendinden habersiz çekildiğini görünce çok sinirlendiğini söylüyor" ifadelerini kullandı.

CHP heyeti, aracı kullanan polis ile Şırnak Merkez T Tipi Ceza İnfaz Kurumu'nda görüştü. Polis, olayın yaşandığı gece zırhlı aracın frenlerinin çalışmadığını söyleyerek, direksiyon hakimiyetini kaybettiğini söyledi. Ayrıca sanık polis, olay anında 2 çocuğu da çıkardıklarını ve çocukları araçlarla hastaneye sevk ettiklerini belirtti.

"Zırhlı araç kullanmak için özel bir eğitim almadım" 

5 yıldır polis memuru olduğunu ve 1,5 yıldır Şırnak’ta görev yaptığını söyleyen polis memuru, olaya ilişkin şu ifadeleri kullandı:

"Olay günü, eve yaklaşık 80 metre mesafedeki MHP binası koruyorduk. Güvenliği sağlamak için 2-3 saatte bir devriye atıyorduk. Ben ilk devriyeyi saat 9 gibi attım. Kaza ikinci devriyeyi atarken oldu. Gece 12- 12 buçuk gibi devriyeyi attım. Sonra aracı yerine park etmeye çalıştım. Araç istop etti. Hidrolik sistemin devre dışı kaldığını fark ettim. Aracı çalıştırmaya çalıştım, ama çalışmadı. Bulunduğumuz yer yokuş olduğu için araç kaymaya başladı. Frenler çalışmadı. Farların yanmadığını görünce, ana güç şalterini kapatıp açtım. Farlar yandı. Arabayı çalıştırma düğmesine bastım. Ama çalışmadı. Vitesi park konumuna getirdim, durmadı araç. Tekrar kırmızı çalıştırma düğmesine bastım. Yine çalışmadı. Bu sırada, hidrolikte az bir yağ kaldığı için ilk virajı döndüm. Daha sonra direksiyon hâkimiyetimi tamamen kaybettim. Toplamda şalteri kapatıp açmayı 4 defa denedim. Şiddetle bir yere çarptım. Sürat göstergesi çalışmıyordu. Nereye çarptığımı görmedim. Çarpar çarpmaz önümü toz bulutu kapladı. Bağrışmaları duydum. Telsizden anons ettim, araç kodunu söyledim. Kaza yaptığımı, binaya çarptığımı, yaralılar olabileceğini, kaza yerine acil ambulans ve takviye gelmesini istedim. Haber merkezi kaza yaptığım yerin konumumu sordu. MHP binasından aşağı doğru yakın bir yerde olduğumu, tam olarak bilmediğimi söyledim. İlk yardım ekipleri acele etsin dedim. Tekrar anons ettim. Ön taraftan çıkamayacağımı anlayınca, sol arka kapıdan dışarıya çıktım. Olay yerine gelen ekipler vardı. Arkadaşlarla birlikte binanın ön tarafına geçip yaralıları çıkardık. İki çocuğu da çıkardık. Ambulans gelmemişti. Araçlarla hastaneye sevk ettik. Birinin durumu ağırdı. Diğerinin nabzı atıyordu. Beni de bir araca bindirip hastaneye götürdüler. Başımda yaralar vardı. Gece polis merkezinde ifadem alındı. Cuma günü ve o gece ertesi gün nezarette kaldım. Cuma akşam mahkemeye çıktım. Tutuklandım."

Öte yandan polis memuru, kullandığı aracın 1995 model, Dragon tipli 17 tonluk bir araç olduğunu, en son muayenesinin 4 Nisan’da yapıldığını belirtmiştir. Araçta normalde biri şoför koltuğunda, diğeri kulede olmak üzere iki kişinin olduğunu ancak o gece kendisinin araçta tek olduğunu ifade etmiştir. Bu aracı kullanmak için herhangi bir özel eğitim almadığını, normal B sınıfı ehliyetle aracı kullandığını, 8 ay önce araçta görev yapmaya başladığını, iki hafta öncesine kadar ise kulede görev yaptığını, yalnızca iki haftadır aracı kullandığını söyledi.

Polis memuru ayrıca, MHP binasının önünde güvenlik kayıtları olduğunu, hem bu kayıtların hem de telsiz kayıtlarının incelenebileceğini ifade etti. 

"Polis memuru ile ailenin ifadeleri çelişiyor"

Raporda, aile ve polis memurunun ifadelerindeki çelişkiye dikkat çekilerek, "Aile, olay yerinden kaçtığını, çocuklarını kendi olanakları ve komşuların yardımıyla çıkardıklarını ve hastaneye götürdüklerini söylerken, polis memuru çocukların çıkarılmasına yardım ettiklerini ve hastaneye sevk ettiklerini ifade etmiştir. Bu çelişkilerin aydınlatılması gerekmektedir" dendi.

"Suçumuz Güneydoğu’da yaşamak mı?"

Heyet, Silopi'deki olayla ilgili incelemelerin ardından Şırnak'ın Cizre ilçesinde geçen ekim ayında kardeşiyle birlikte evine giderken zırhlı polis aracının çarpması sonucunda hayatını kaybettiği 5 yaşındaki Hakan Sarak'ın ailesi ve geçtiğimiz haziran ayında yaşamını yitiren Bünyamin Bayram'ın aileleri ile görüştü. Bünyamin'in babası Heybet Bayram olayı şöyle anlattı: "Çocuklar aracın etrafına toplanıyor. Polisler çocukları dağıtmak yerine, şoför geri geri gidiyor, çocuğu eziyor. İnsanlar durduruyor, çocuğu ezdin diye. Oğlumu ezerek öldüren polis elini kolunu sallayarak dışarıda geziyor."

Bünyamin'in annesi ise " Zırhlı araçlar çok hızlı gidiyor. Suçumuz Güneydoğu'da yaşıyor olmak mı? Bizim canımız yok mu?" dedi. Hakan Sarak'ın amcası Şemsettin Sarak ise, yeğenine ölümüne neden olan polisin kim olduğunu dahi bilmediklerini, otopsi sonuçları gelmediği için henüz bir davanın açılamadığını söyledi.

Raporun sonuç bölümünde şu ifadeler yer aldı:

-Her ne kadar zırhlı araçların şehir içi aracı olduğu ifade edilse de, bölgedeki yerleşim yerlerindeki altyapı eksiklikleri ve yapılaşmaların çarpıklığı dikkate alındığında, sokakların darlığı, pek çok yerde kaldırım dahi olmayışı ve yaya trafiğinin düzensizliği araçları şehir içi için ve özellikle de sivil vatandaşlarımız için son derece tehlikeli bir hale getirmektedir. Bölgede yaşayan vatandaşların, zırhlı araçlarla hız yapıldığına dair şikâyetlerde bulunduğu da dikkate alındığında konunun hassasiyeti artmaktadır. Öte yandan, bölgedeki çocuk nüfusunun yoğunluğu, zırhlı araçlar nedeniyle yaşanan kazalarda da başta çocuk ve yaşlıların hayatlarını kaybettiği düşünüldüğünde, özellikle belirli dezavantajlı gruplar bakımından (yaşlılar, çocuklar ve engelliler gibi) özel önlem alınması gerektiğini ortaya koymaktadır.

-Polis memurlarının söz konusu araçları kullanmak için yeterli ve gerekli eğitimden geçtiklerine dair bilgi ve bulguya rastlanmamıştır. Bahsi geçen araçların kullanımının, araçların tonlarca ağırlığı ve bölgenin son derece zor coğrafi ve siyasi şartları düşünüldüğünde bu araçlarla görev yapabilmek için hem teknik hem de psikolojik olarak ciddi formasyon gerektirdiği ortadadır. 

-Zırhlı araçların ne kadar zamanda bir yenilendiği ve bakımlarının yeterli periyodlarda yapılıp yapılmadığı da yine detaylı bir şekilde ve ciddiyetle araştırılmalıdır. Örneğin; son olayda aracın 1995 model, 22 yıllık bir araç olduğu ifade edilmiştir. 22 yıllık bir araç dünyanın her yerine eski bir araç olarak tanımlanır. 

-Olayların çoğunda güvenlik görevlilerinin olayın meydana gelmesinde kusurlarının olup olmadığından bağımsız olarak, yaralılara gerekli yardımı sağlamadıkları, sağlık hizmetine ve adli mercilere erişim anlamında ihmalkâr davrandıkları ifade edilmiştir. Bu husus kamu vicdanını da ciddi biçimde zedelemektedir."

Vişne Haber Ajansı

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları