loading
close
SON DAKİKALAR

Davutoğlu: Bugünkü ekonomi yönetiminde cehalet diz boyu

Davutoğlu: Bugünkü ekonomi yönetiminde cehalet diz boyu
Tarih: 02.06.2020 - 09:09
Kategori: Siyaset

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, haftalık olağan değerlendirme toplantısında gündeme dair açıklamalarda bulundu.

Davutoğlu, Gelecek Partisi İstanbul İl Başkanlığı binasından canlı olarak yayınlanan konuşmasına, 27 Mayıs Darbesi ve 29 Mayıs İstanbul’un fethi yıldönümlerini hatırlatarak başladı: “Gelecek Partisi olarak nereden ve hangi mihraktan gelirse gelsin, her türlü darbeci, vesayetçi ve cuntacı anlayış karşısında bütün varlığımızla dimdik duracak ve bir daha böylesi bir karanlık günün yaşanmaması için sonuna kadar mücadele edeceğiz. Öte yandan 27 Mayıs ile açılan darbeci çığırın izinde yaşanan ve farklı yöntemlerle demokrasimize darbe vurma amacı güden 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat ve 15 Temmuz muhtıra, darbe, post-modern darbe ve darbe girişimlerinin bütün izlerini silecek bir demokrasi vizyonunu egemen kılmak için gece gündüz çalışacağız.”

  Ahmet Davutoğlu, 27 Mayıs kararlarının tamamen geçersiz -yok hükmünde- sayılması için TBMM’nin yasal düzenleme yapması çağrısını yineledi: “Demokrasi şehitlerimize borcumuzu nutuk atarak değil böyle bir kararla iade-i itibar yaparak ödeyebiliriz.”

  1 Haziran itibariyle normalleşme sürecine girildiğini hatırlatan Gelecek Partisi Lideri, sağlık personeli, garsonlar, mağaza çalışanları, kasiyer, otobüs ve taksi şöförleri gibi yoğun temas grubuna test yapılmasını önerdi. Davutoğlu, yeni dönemde idari izinli sayılan personel içinde gebelere yer verilmemesini eleştirdi. Ahmet Davutoğlu, uluslararası seyahat yasaklarının kaldırılması konusunda salgın tehdidinin güçlü olarak sürdüğü ülkelerle ilgili dikkatli olunması uyarısında bulundu. İktidarın korona süreci boyunca tutarsız ve fırsatçı kararlara imza attığını söyleyen Davutoğlu, 65 yaş üstü ve 18 yaş altı vatandaşlar için evden çıkmama yasağının sürmesinin endişe yarattığını söyledi: “Yetkililere düşen 65 yaş üstü için gerekli önlemleri almak, sosyal mesafe ve koruyucu sağlık hizmetleri konusunda gerekli adımları atmak, 65 yaş üstüne özel toplu taşıma ve mekan düzenlemeleri yapmaktır. Yoksa sadece “siz evde kalın” demek ne temel insan hak ve hürriyetleriyle ne de sosyal devlet anlayışıyla uyuşmamaktadır.”

 Davutoğlu, iktidarın salgın hastalık vesilesiyle de olsa normalleşme bahsetmesinden memnuniyet duyduğunu söyledi ancak eleştirisini de ekledi: “İktidar 1 Haziran itibariyle normalleşme sürecini başlattığını ilan etti. Uzun yıllar sonra iktidarın, bir salgın hastalık sebebiyle bile olsa, ilk kez normalleşmeden bahsetmesi bizleri memnun etti. Çünkü, maalesef, ülkemiz son yıllarını hiç hak etmediği anormallikleri yaşayarak geçiriyor. Özellikle demokrasi ve hukuk devleti standartları açısından 4-5 sene önceyle bile mukayese edilemeyen bir ülke haline geldik. Hal böyle olunca, iktidarın normalleşmesiyle ülkenin acilen ihtiyaç duyduğu normalleşme arasında büyük bir uçurum oluşmuş durumdadır. Biz elbette ülkemizin hızla normalleşmesini istiyoruz. Ancak iktidarın normalleşmeden anladığıyla milletimizin normalleşmeden bekledikleri arasında büyük bir uçurum bulunuyor. Bu büyük uçurumun ismi demokrasidir, adalettir, özgürlüktür, hukuk devletidir, şeffaflıktır, yolsuzlukların durmasıdır, adam kayırmacılığın bitmesidir, refahın adil bir şekilde bölüşülmesidir, ekonomide işlerin rayına oturtulmasıdır ve hepsinden önemlisi her bir insanımızın haklarına, onuruna saygı duyulmasıdır.”

  Ahmet Davutoğlu, Türkiye’de yaşanan ekonomik krizin kaynağının siyasi kriz olduğunu vurguladı: “Bugün, Türkiye’de bir ekonomik kriz yaşadığımız için siyasal kriz yaşamıyoruz. Tam tersine, bir siyasal kriz, hukuk krizi, adalet krizi ve en önemlisi yönetim krizi yaşadığımız için ekonomik kriz yaşıyoruz. Hukukun keyfileştiği, adaletin olmadığı, özgürlüklerin baskı altına alındığı ve demokrasinin işlemediği ülkelerde ekonomik ve sosyal krizler de mukadder oluyor.” Davutoğlu, normalleşmenin iktidarın anladığı gibi berberlerin, AVM’lerin, sinemaların, parkların açılmasından ibaret olmadığını hatırlattı: “Normalleşme ancak siyasetin normalleşmesi olursa değerlidir. Normalleşme ekonominin yolsuzluklardan kurtulmasıdır. Normalleşme ötekileştirilmenin bitirilmesidir. Normalleşme sabah akşam birilerinin hain ilan edilmesine son verilmesidir. Normalleşme medyanın tamamına yakınının papağan gibi aynı sloganları tekrarlamamasıdır. Normalleşme bir tek insanımızın bile devletine dair aidiyet sorunu yaşamamasıdır. Normalleşme tam demokratik bir hukuk devletinin inşa edilmesidir.”

  İktidarı, koalisyon hükümeti olarak adlandıran Gelecek Partisi Genel Başkanı, sert eleştirilerini sıraladı: “Artık iktidar demokrasi deyince ortağıyla beraber açılışını yaptığı bir adanın inşaatlarını anlamaktadır. Demokrasi müzelik bir mesele değil, yaşayan canlı toplumlarla alakalı bir hadisedir. Hukuk devleti deyince adaletin a’sını bile unutmuş adalet sarayları inşaatlarını anlamaktadır. Ekonomi ve refah deyince yolsuzluk düzeninin, belli sınıfların çıkarlarının, kimin elinin kimin cebinde olduğunun belli olmadığı ilişkilerinin devamını anlamaktadır. Kalkınma deyince kamu kaynakları dışında neredeyse hiçbir ciddi iş yapamamış bir grup iş adamını anlamaktadır. Hatırlayın Korona krizinin tam ortasında, millet can derdindeyken bile bu iktidar bir grup müteahhittin derdine düşmedi mi?”

   Ahmet Davutoğlu, İstanbul’da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açılışını gerçekleştirdiği yeni hastanelerin yapım sürecini gündeme getirerek, hastanelerden birinin bedava yapıldığının açıklanmasına tepki gösterdi: “Bakın kıymetli kardeşlerim, tüccarların, esnafların ve alnının teriyle kazananların bildiği bir söz vardır. Derler ki: “Bir şey bedava ise çok pahalı demektir.” Bu devletin neredeyse bütün işlerini verdiği bir müteahhittin yapacağı bedava hastaneye ihtiyacı yoktur. Olmamalıdır. Yıllarca kamu kaynaklarıyla büyüyenlerin lütuflarıyla değil milletimizin vergileriyle hastanelerimiz yapılmalıdır. Bu şeffaflıktan uzak ilişki tarzı tam demokratik hukuk devletlerinde değil ancak hukukun ayaklar altına alındığı, rüşvetin ve suiistimalin diz boyu olduğu ülkelerde olur.”

Davutoğlu, iktidarın milletin naifliğini ve nezaketini yanlış yorumladığını ve bu dönemde cürüm üstüne cürüm işlediğini söyledi: “28 Şubat aklıyla üniversite kapatmıştır. İfade hürriyetini daha da geriye götürecek adımlar atmıştır. STK’ları neredeyse tamamen yarı resmi organlara dönüştürecek adımlar atmıştır. Milletin oylarıyla seçilen belediyelere umursamazca kayyımlar atamıştır. Dağa taşa eski Türkiye’nin sloganları yazılmaya başlanmıştır. Ders kitaplarında yeniden eski Türkiye hastalıkları hortlayarak milleti bölen adımlar atılmıştır. Polis ve bekçi gibi güvenlik unsurları vatandaşlara hizmet etmek için maaş aldıklarını unutmaya başlamış, her gün bir yerde milleti tahrik edecek hukuk dışı adımlar atarak mağduriyetler yaratmış durumdalar. Vatandaşın kendisini görünce güvende hissetmesi gereken güvenlik güçleri tedirginlik yaratmamaları gerekir.  Ülkede demokratik atmosfer zehirlendikçe vatandaşın hayatına her alanda yansır hale gelmiştir. Adalet mekanizması felç oldukça güvenlik güçlerinin hukuki denetim standartları da bozulmuştur. Çünkü tuz kokmuştur. İktidar hukuk devletine saygısı olmadığını her adımıyla göstermektedir. Belindeki silah nedeniyle kendini hukuk yerine koyan, kanun benim mantığıyla hareket eden, hukuk devletini polis devleti ile ikame eden anlayış hem yapılan fedakarlıklara hem de demokrasi kültürümüze gölge düşürmektedir. 

 Ahmet Davutoğlu, koalisyon hükümetinin parti sözcülerinin racon kesme yarışına girdiklerini belirtti: “Koalisyon hükümetinin farklı iki partideki sözcüleri birilerine racon kesmek için, tehdit etmek için birbirleriyle yarışmaktadır. Bu ortam çok ciddi bir kaotik atmosferin öncüleri gibi algılanmaktadır. Vatandaş yaşanan provokasyonlardan, şiddet eylemlerinden, hukuksuz tutuklanmalardan, geçmişte olduğu gibi devletin içine sızmaya çalışan mafya mantığından ciddi şekilde endişe duymaktadır. Bir gün Cami’ye diğer gün Kilise’ye, ertesi gün bir vakfa yapılan provokasyonlar eski Türkiye tehlikelerine işaret etmektedir.”

 Gelecek Partisi lideri, koalisyon ortaklarının Gelecek Partisi’nin önün kesmek için çalışma yürüttüklerini anlattı: “Koalisyon hükümeti bir dizi yeni anti-demokratik düzenlemeyi de telaffuz etmeye başlamıştır. Henüz ne planladıklarını bilmiyoruz. Ancak demokratik değerlerle bir türlü barışamayan ortakları siyasi partilerden sivil toplum kuruluşlarına, meclis iç tüzüğünden milletvekillerinin statüsüne kadar bir dizi değişikliğin işaretlerini vermişlerdir. Öyle görünüyor ki önümüzü kesmek için oyunun ortasında kuralları değiştirmeye ve hile yapmaya niyetliler. Allah’ın izniyle Gelecek Partisi olarak kendi gücümüzle ve teşkilatlanmamızla koalisyon hükümetinin her türlü ayak oyununun ve hilesinin üstesinden geleceğiz. Bir yerde iktidar sürekli ayak oyunlarına, hilelere başvurma ihtiyacı hissetmişse, bilin ki milletin gündeminden kopmuş ve gönlünden çıkmıştır. Korkuyordur. Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin mimarı ve isim babası Sayın Bahçeli’nin bu sistemi reforme etme zaruretini vurgulaması, başka marjinal bir partinin liderinin dört yıldır ülkeyi AK Parti’nin değil kendilerinin idare ettiğini ve bu sayede 28 Şubat’ın altın çağlarını yaşadığını söylemesi ile Sayın Bahçeli’nin övdüğü Hazine ve Maliye Bakanı’nın “demokrasi olmadan da ekonomik kalkınma gerçekleştirilebileceği” yönünde Çin’i örnek gösteren açıklaması yanyana getirildiğinde demokrasimiz adına “nereye gidiyoruz?” sorusunu sormak biz zaruret halini almış bulunmaktadır.”

  Davutoğlu, Türkiye’de 28 Şubat zihniyetinin hortlatılmaya çalışıldığını belirtti. “Son dört yıl içinde AK Parti’nin demokratik eksenini zayıflatan ve tasfiye noktasına getiren bu ilişkiler ağının bir sonraki hedefi AK Parti’yi 28 Şubat sonrasında iktidara taşıyan geniş kitlelerin sivil direncini de kırarak iktidarın küçük ortağının hala kanal kanal dolaşarak dillendirmekte beis görmediği 28 Şubat zihniyetini hortlatacak bir dönemi başlatmaktır. Bugün kazanımlarımızı kaybedeceğiz kaygısıyla yanlışlıklara göz yumanları ve on yıllara dayalı fedakarlıklara dayalı birikime ve kurumlara dönük baskılara sessiz kalanları böyle bir dönemin ayak sesleri konusunda uyarmayı sadece bir siyasi parti genel başkanı olarak değil, aynı zamanda ve öncelikle de hayatını bu milli ve sivil birikimin oluşumuna adamış bir ilim adamı olarak da vazife addediyorum.Gerekirse daha da fazla bedeller ödemek pahasına gelecek nesillere başı dik dolaşabilecekleri onurlu ve demokratik bir ülke bırakmaya kararlıyız. FETÖ terör örgütüne karşı nasıl mücadele ettiysek 28 Şubat zihniyetinin hortlatılması çabalarına da aynı şekilde direneceğiz.”

 Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, iktidarın ekonomik sorunların ülkeyi adım adım dünyadan kopararak çözmeye çalıştığını savundu: “İktidar “ekonominin sorunlarını, kadroların acizliğini, politikaların yetersizliğini, akıl-dışı/tek merkezli yönetim tarzının yol açtığı sıkıntıları” ülkeyi adım adım dünyadan kopararak çözmeye çalışmaktadır. İktidar ve ekonomi yönetimi koyduğu yanlış teşhisler nedeniyle ülke her geçen gün daha kapalı bir ekonomi haline dönüşmektedir. Tekrar altını net bir biçimde çizmek istiyorum, ne yazık ki bugün yatırımcılar nezdinde Türkiye “sermaye kontrolleri uygulayan bir ülkedir”. Ülkenin ekonomi bakanı, ciddi ciddi kendi iktidarını ülkeyi ithalat cennetine çevirmekle suçlamaktadır. Bu bağlamda bir parantez açarak siyasi ahlak bağlamında bir hususu daha vurgulamak gerekir. Ülkenin Hazine ve Maliye Bakanı kendi Cumhurbaşkanı’nın Başbakan olduğu dönem ile ilgili açık bir redd-i miras yapmakta ve kendisinden önceki AK parti dönemlerini eleştirmektedir. Bize kalırsa, bu meseleyi kamuoyu önünde değil bir aile meclisinde çözseler daha iyi olur. AK Parti yönetimi dış politikadan sonra şimdi de ekonomi ile ilgili olarak kendi dönemini reddeden bir sorumsuzluk sergilemektedir. Başarı olarak algılanan politika ve süreçlerle ilgili “başbakan olmasa bakan ne yapabilirdi ki?” diyen, herhangi bir olumsuz algı oluştuğunda ise kendi geçmiş bakanlarını sanık sandalyesine oturtan ve bir taraftan büyük ve küçük ortaklarının diğer taraftan trol çetelerinin hedefi haline getiren bir anlayışın siyasi ahlaktan bahsetmesi mümkün değildir.” 

   Davutoğlu, “ekonomi yönetiminde cehalet diz boyu diyerek” ekonomi yönetimini ağır sözlerle eleştirdi: “Bunların yedikleri, giydikleri, içtikleri, banka hesapları, okudukları okullar; hepsi yurt dışında hepsi yabancı. Onların tuzu kuru tabii. Ama kalkıp kahve muhabbeti düzeyinde ithalat ve ihracat analizleri yaparlar.Bu ekonomi yönetimi ne yazık ki liyakatsizliği ve ciddiyetsizliğiyle Türk iktisat tarihine geçecektir. Bu liyakatsiz yönetim, bayramın birinci günü sabahı, yangından mal kaçırır gibi döviz işlemleri için banka ve sigorta muameleleri vergisi oranını %1 gibi çok yüksek bir seviyeye çıkardı. Böyle yüksek oranlı işlem vergileri herkesi “arka yollara” yönlendirir. İşlemlerin kayıt dışına çıkmasına yol açar. Bunlar bir yana, kambiyo vergisini getirenlerin “Zenginlerin elindeki döviz... vatandaşın elindeki döviz” şeklinde ayırması vatandaşa açık bir tehdittir. Bu açıkça kahve düzeyindeki iktisat bilgisiyle yapılabilecek bir saçmalamadır. Bugünkü ekonomi yönetiminde cehalet diz boyudur. Demokratik bir ülkenin bakanının hem demokrasiden hem de demokrasi-yatırım ilişkisinden bu kadar uzak olması ancak nepotizmle, yani akraba kayırmacılığı ile mümkündür. O da bizim ülkemizin son yıllardaki en ağır salgınıdır. Birileri de kalkıp “İnsanlar Türkiye’ye güvenip paralarını Türk bankalarında ve kayıt içinde tutacaklarına Man Adası veya Malta gibi yurt dışı vergi cennetlerindeki gizli hesaplarda mı tutsaydı?” diye sorarsa ne cevap vereceksiniz?”

     Ahmet Davutoğlu, Hazine ve Maliye bakanının Çin özentisine Cumhurbaşkanın sessiz kalmasını eleştirdi: Sayın Cumhurbaşkanı, Bakanının açıkça dile getirdiği Çin özentisine ne demektedir? Doğu Türkistan’da kardeşlerimizi toplama kamplarında toplayıp 21. Yüzyılın en aşağılık zulümlerini yapan Çin modelini bu bakan niçin örnek göstermektedir? 2009 yılında baskılar daha bu düzeyde değilken bile Doğu Türkistan’daki Çin politikasını “soykırım” olarak tanımlayan sayın Cumhurbaşkanı şimdi niçin suskundur? Bu fikirleri, size Çin zulmünün Türkiye mümessili yeni iktidar ortağınız mı aşılıyor? 28 Şubatçı, demokrasi düşmanı bu kıymetli yol arkadaşınız mı veriyor bu akılları? Büyük bir ülke olarak Çin ile ilişkilerimizi geliştirme zarureti yapılan zulümler karşısında sessiz kalmayı mazur kılmayacağı gibi Çin modelini Türkiye’ye taşıma gibi arkaik bir Maoculuğu da meşru kılamaz.”

  Ahmet Davutoğlu, iktidarın dış politikada tutarsız hareket ettiğini söyledi: “Birkaç ay ABD baş düşman edilerek bütün olumsuzluklar onunla ilişkilendiriliyor, birkaç ay sonra Trump en yakın dost ilan ediliyor. Trump’dan alınan tarihimizin en onur kırıcı mektubundan kısa bir süre sonra Washington’da bir teslimiyet tablosu çiziliyor. Büyük iddialarla ve milyarlarca dolarla S-400 ler alınıp Rusya ile stratejik müttefiklik görüntüsü vererek Batı ittifakı içinde tartışmalar yaşadıktan sonra bu sistemin Nisan ayında devreye girmesi erteleniyor ve Mayıs ayında Karadeniz’de ABD ve Ukrayna ile birlikte bir hava tatbikatına katılarak Rusya’ya mesaj niteliğe taşıyan bir adım atılıyor.”

 “Millilik hamaset değil, yürek, akıl ve eylem işidir” diyen Davutoğlu, rakamlarla Türkiye’nin 4 yılda geldiği noktaya dikkat çekti: Mili ekonomi, bundan 4 yıl önce; 2.9 olan döviz kurunu 7 liraya çıkartmamaktır. Mili ekonomi, bundan 4 yıl önce; 11 bin dolar olan kişi başına geliri 9 bin dolara düşürmemektir. Mili ekonomi, bundan 4 yıl önce; 49 milyar TL olan faiz harcamalarını 104 milyar TL’ye yükseltmemektir. Mili ekonomi, bundan 4 yıl önce; %6-7 bandında olan enflasyonu %12’ye çıkarıp milletin belini bükmemektir. Mili ekonomi, İsraf ve kötü yönetimle Merkez Bankasının 40 milyarlık yedek akçesine göz dikmemektir. Mili ekonomi, Arka kapı operasyonlarıyla ülkenin 77 milyar dolarlık rezervlerini satmamaktır.   

   Ahmet Davutoğlu, iktidarın büyüme rakamlarını çarpıtarak bir illüzyon peşinde koştuğunu belirtti. Davutoğlu, 2019 yılındaki küçülme dikkate alındığında, 2018 yılı ilk çeyreğinden, 2020 yılı ilk çeyreğine kadar toplam büyüme sadece % 2,1 olduğunu hatırlattı. 

  Gelecek Partisi genel merkezinin bu ay içinde açılışının gerçekleştirileceğini söyleyen Davutoğlu, 53 il, 172 ilçe başkanın atamasının gerçekleştiğini hatırlattı. Ahmet Davutoğlu, Gelecek Partisi olarak önümüzdeki günlerde uzmanların da katılımıyla “Yeni Anayasa ve Yönetim Sistemi” çalışma grubu oluşturacaklarını açıkladı. Davutoğlu sözlerini “Gelecek Partisi sizin geleceğiniz içindir. Özetle Gelecek Partisi sizindir. Gelecek ise hepimizin.” diyerek tamamladı. 

 

Kaynak : istanbulgercegi.com

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları