loading
close
SON DAKİKALAR

Erdoğan'dan zincir market çıkışı: Bir ara kıyma 35 liraya kadar çıktı, biz ithale girince hemen fiyatlar 28 liraya düştü

Erdoğan'dan zincir market çıkışı: Bir ara kıyma 35 liraya kadar çıktı, biz ithale girince hemen fiyatlar 28 liraya düştü
Tarih: 24.02.2019 - 09:36
Kategori: Siyaset

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 'Cumhurbaşkanı ile Özel' yayınında gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, CNN Türk-Kanal D ortak yayınında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.

Bugün sadece Kahramanmaraş ile kalmadıklarını, öncesinde Tersane İstanbul ile adımı attıklarını dile getiren Erdoğan, Haliç'in kıyısında muhteşem bir projenin 2020 yılının kasım ayında hayata geçeceğini, bugün bu projenin temel atma törenini gerçekleştirdiklerini anımsattı.

Erdoğan, bataklık, çamur yığını, kokudan geçilmeyen Haliç'i temizlediklerini, temizledikten sonra da Haliç Kongre Merkezi'ni yaptıklarını hatırlatarak, "Orası sakatatçıların merkeziydi. Ama Haliç Kongre Merkezi ile bütün o çevre farklı bir değer kazandı. Şimdi bu Haliç Tersanesi, bilim, sanat, kültür merkezi olacak." diye konuştu.

Erdoğan, Ankara'da Mehmet Özhaseki'nin yoğun bir çalışma içerisinde bulunduğunu belirterek, şunları söyledi:

"Ankaralı kardeşlerim, vatandaşlarım, Sayın Özhaseki'yle bu yola devam etme kararını verirse inanıyorum ki Ankara çok şey kazanacak. Şu anda CHP'nin adayının afişlerinin altında CHP'nin logosu yok. İsmine oynuyor. Niye? CHP'nin adayı olduğu bilinirse oy alamayacağını o biliyor. Bunun için de tabii burada bir farklılık var. Siyaset bir defa şeffaf olarak yapılır, gizli olarak yapılmaz. Kendilerine bile güvenleri olmayanların oluşturdukları beraberlik... Kimdir bu beraberlik olarak ortaya çıktıkları? CHP'nin yanında kim var? HDP var. HDP'nin arkasında kim var? PKK var. Bütün bunların yanında İYİ Parti kimlere destek veriyor? Bunlara destek veriyor. Saadet kimlere destek veriyor? Bunlara destek veriyor. Kimin eli kimin cebinde belli değil. Mehmet Özhaseki ise Cumhur'un adayı. Cumhur'un adayı olarak ortada. Peki Mansur Yavaş kimin adayı? Bu ortada değil. O zaman çık açık açık söyle. 'Ben şu partinin adayıyım.' de. Onu diyemiyor. Onu dediği anda vatandaşım değerlendirmesini ona göre yapacaktır. 'Bunun arkasında terör örgütü var.' diyecektir. 'Terör örgütünün arkasında olduğu bir adayı da ben desteklemem.' diyecektir. Geçmişinde bu MHP'liymiş. Artık kimse onun geçmişine bakmıyor, bugününe bakıyor. Bugününe bakarak değerlendirmesini yaptığı anda benim MHP'li kardeşlerim de ona kesinlikle oyunu vermeyecektir."

"Terörle ilişkisi olmayan seçim kazanmışsa, o insanlara yönelik adımımız olmaz"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Terörle bağlantısı tespit edilen isimler alındı ve kayyumlar devreye girdi. Bu, bundan sonrası için de geçerli bir uygulama olacak mı? Yerel seçim ve sonrasında yine böyle bir tespit olursa, benzer kayyum ataması yapılacak mı?" sorularına şu yanıtı verdi:

"Herhangi bir terör olayına bulaşmayan, terörle ilişkisi olmayan seçim kazanmışsa, o insanlara yönelik bizim herhangi bir adımımız olmaz. Terörle ilişkisi seçim öncesi olmuş, tespit edilememişse, daha sonra bu tespit edilmişse, terörle ilişkisi olan kimse, biz onları orada tutmayız. Bunu ben söylemiyorum, yasalar söylüyor. Çünkü bunlar devletten aldıkları parayı, Kandil'e boca ederler. Yine devletten aldıkları paralarla ne yazık ki bütün terör eylemlerini bunlar pratiğe geçirdiler. Biz bu milletin parasını kalkıp da böyle terör eylemlerinde kullansınlar diye bunlara vermiyoruz ki... Yatırım yapsınlar diye veriyoruz. Aldıkları araç gereçlerle çukurları açanlar bunlar. Bunlara bu fırsatı vermemiz mümkün değil. Bundan sonraki süreçte de atacağımız adımda bu hassasiyete dikkat edeceğiz. Yargının vereceği kararlar neticesinde de bunlar görevlerinden alınarak, bunların yerine bu işi en ideal şekilde yürütecek kayyumlar atanabilir. Bu, kanunun, hukukun vermiş olduğu bir yetkidir. Oralarda yaşayan halkımızı biz, zulme mahkum edemeyiz."

Yerelin de kendi içinde bir beka meselesi olduğunu dile getiren Erdoğan, demokrasinin yerelden başladığını, yerelde demokrasi yoksa, genelde de olmayacağını anlattı.

Erdoğan, şöyle konuştu:

"Yerelde beka meselesi hallolmadıkça, genelde o sıkıntı yaşar. Bu iş öyle hafife alınacak bir şey değil. Yerelde de biz o beka meselesini çözüme kavuşturmamız lazım. Cumhur İttifakı bunu kanıtlamıştır, yerelde de genelde de kanıtlamıştır. Ülkenin bekası için taban ve teşkilatlar uyum içinde çalışmaya devam ediyor. Zillet ittifakı kendi içinde koltuk kavgasında. Bizim böyle bir derdimiz yok. Bunun yanında çok daha önemlisi ülkenin geleceğini inşa etmeye çalışıyoruz. Bunlar ise araçlarla gereçlerle ne var ne yok ellerinde kalıyorlar hatta binalardan binalara bitişik nizamda tüneller açmak suretiyle neler yaptıklarını biliyoruz. Bunları gördüğümüze göre hala bunlara 'Arkanızdayız, tamam, yerinizde durabilirsiniz, devam' mı diyelim? Kayyum atamalarında geç kaldık bile biz geç... Daha zamanlı bu atamaları yapsaydık, Güneydoğu bugün çok daha farklı bir yerde, çok daha farklı bir konumda olurdu. Çünkü artık mızrak çuvala sığmıyor. Bu milleti kimse kandırmaya yeltenmesin. Bu ülkeyi bölmek isteyenlerle yapılan ittifakı ne tarih ne de millet affetmeyecektir."

"Kandil de verdiği mesajlarıyla bunları etkiliyor

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Herhangi bir ittifakımız yok." diyenlerin her yerden aday göstermesi gerektiğini belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Niye aday göstermiyorlar? HDP, Güneydoğu'da aday gösteriyor, onun aday gösterdiği yerde İYİ Parti, CHP aday göstermiyor. İYİ Parti'nin aday gösterdiği çoğu yerde, CHP aday göstermiyor, aynı şekilde HDP de aday göstermiyor. Ankara'da CHP'nin adayı var. Diğerlerinin var mı? Yok. İstanbul'da aynı şekilde CHP'nin adayı var. İYİ Parti'nin, HDP'nin adayı var mı? Yok. İzmir, Mersin, Adana'da durumlar gene aynı. Birinin olduğu yerde, bir diğeri yok. Hesapları yapıyorlar, bazı yerde hesap şaşırması gibi bir şey oluyor. Oralarda bunlar girmeyebiliyorlar. Böyle durumlar da var. Geneli itibarıyla olay böyle gelişmiştir, hatta hatta olay çok daha ileriye gidiyor. Daha ilerisi neresi? Pensilvanya'nın talimatları var. Bir diğeri de Kandil'in talimatları var. Kandil'in talimatı diyor ki 'Güneydoğu'da, Doğu'da kendi adayımızı destekleyeceğiz. Batı'da, AK Parti'nin, MHP'nin güçlü olduğu yerlerde onların kazanmaması için biz aday göstermeyeceğiz.' diye çok açık, net, biz televizyon ekranlarında da kendi dillerinden bunları zaten dinledik."

"Pensilvanya'dan talimat"a ilişkin soru üzerine Erdoğan, "Bu tür şeylerde Kandil de Pensilvanya da bunların hepsinin birbiriyle iletişim ağı kesilmiş değil, devam ediyor. Yeri geliyor Pensilvanya, hem söylemi hem siyaset anlayışıyla bunlarla koordine vaziyette ve bu koordine vaziyette olarak da bunların siyaset pratiğini, siyaset etme anlayışını etkiliyor. Aynı şekilde Kandil de bu şekilde verdiği mesajlarıyla, isimlerle bunları etkiliyor. İsimler de buna göre belirleniyor. Nerede aday çıkaracağız, nerede çıkarmayacağız, bunu da buna göre belirleme noktasında kalıyorlar." değerlendirmesini yaptı.

Erdoğan, 17-25 Aralık'ın bir yargı darbe girişimi olduğuna işaret ederek, "Buradan edinilen bazı tecrübeler var. Orada nerede durduysalar, şu anda da aynı yerde duruyorlar." dedi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun "kontrollü darbe girişimi" ifadesine değinen Erdoğan, "Bu kontrollü darbe girişimiyse, Bay Kemal senin 7 Ağustos'ta Yenikapı'da ne işin var? Niye oraya geldin? Cuma akşamına kadar zaten gelmeyeceğini bildirdin ama seni o kadar sıkıştırdılar ki sen dayanamadın ve Yenikapı'ya geldin." diye konuştu.

Erdoğan, 15 Temmuz'da Kemal Kılıçdaroğlu'nun Atatürk Havalimanı'na 23.15'te indiğini, tankların arasından geçip Bakırköy Belediyesine gittiğini, kendisinin de 15 Temmuz'da 01.15'te buraya indiğini, halkla bütünleştiğini anlattı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bay Kemal'in şu anda kullandığı bu sözü, FETÖ elebaşısı da aynı sözü kullandı. Ne zaman? 16 Temmuz'da 'kontrollü darbe' dedi, orada her şeyiyle kendisi açığa çıktı. Bay Kemal bununla kendini güya güvence altına almak istedi ama alamazdı, nitekim havalimanından kaçışı görüntülendi. Bay Kemal FETÖ'yle niçin aynı ifadeleri kullanıyor? Bunun cevabını önce vermesi lazım. Burada çok ciddi açıkları var." ifadelerini kullandı.

Erdoğan, S&P ile Türkiye'nin bir ilişkisi kalmadığını "bunun da onları çıldırttığını" ifade ederek, şunları kaydetti:

"2002'de 212,7 milyar lira olan bankacılık sektörünün aktif büyüklüğü 2018 sonu itibariyle 3,9 trilyon liraya ulaştı. Mevduat büyüklüğü 16 yılda 138 milyar liradan 2,1 trilyon liraya yükseldi, toplam öz kaynaklarda 25,7 milyar liradan 421,2 trilyon liraya ulaştı. Çöken ekonomi bu mu? Bankacılıkta şube sayısı 6 bin 170'ten 10 bin 493'e çıktı. İhtiyaç olduğu için bu şubeler açılıyor. Sorunlu kredilerin oranı ise yüzde 17'den yüzde 3,8'e gerilemiş vaziyette.  Özellikle bankacılık sistemimiz sağlam şekilde yoluna devam etmekte bunu rakamlar da açıkça ortaya koymaktadır. Şu an da bankacılık sistemi çok ciddi bir itibara sahiptir. BDDK bu yıl için sorunlu kredilerin oranının yüzde 6 civarında olacağını tahmin ediyor. Bazı sektörlerde sorunlu kredilerin oranları çift haneye yaklaşsa da sektörlerin genelinde bu oran en kötü senaryoda bile çift haneye ulaşmayacak."

"Tanzim satış noktaları"

Erdoğan, tanzim satış noktalarına değinerek, zincir marketlerin bu uygulamadan rahatsız olduğunu ifade etti.

"Biz nereden bu işe girdik, patlıcan, patates, soğan, biberden bu işe girdik. Niye girdik? Çünkü baktık ki patatesler, soğanlar depolanıyor." diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Üreticiden 2-3 liraya alınan tüketici olarak benim vatandaşıma geldiğinde 8-9-10 lira oluyor. Adım atınca bir anda fiyatlar yüzde 50 düştü. Fiyatlar düştükten sonra 'bu ürünleri çoğaltamaz mıyız?' sorusu geldi. Zincir marketlere ne oluyor, niye rahatsız oluyorsunuz? Siz 250-300 çeşit ürün satıyorsunuz, niye bundan rahatsız oluyorsunuz? Biz vatandaşımızın günlük temin etmek zorunda kaldığını orada satıyoruz. Et, kıyma bunlara girmedik ama siz bunda da aynı oyunu oynadınız. Bir ara kıyma 35 liraya kadar çıktı. Sonra biz ithale girince hemen fiyatlar 28 liraya düştü. Biz vatandaşımıza yapılan bu zulme ortak mı olacağız? Biz devlet isek bu zulmü ortadan kaldırmamız gerek. Böyle giderse bu iş o zaman biz Türkiye'de 81 vilayette icabında tanzim satışları oluştur ve bu tanzim satışlarda bu şekilde vatandaşa ucuz ürün teminine çalışırız. Nerede? Gıdada. Ürün çeşitlerini arttırarak... Yoksa bizim devlet olarak piyasada ne işimiz var? Bizim bir görevimiz var. O da nedir? Denetimdir. Bunu yapmamız ve fırsatçılara dersini vermemiz lazım."

Erdoğan, otomotiv sektörünün Türk sanayi ve ihracatının lokomotif sektörü olduğunun altını çizerek, "Son dönemde iç pazarda konjonktürden kaynaklı bir daralma söz konusu ama otomotiv ihracatı 2018'de yüzde 11 artışla 32 milyar dolara ulaşarak rekor kırdı. Rekor yine otomotivde. Sektör ayrıca Türkiye'nin 168 milyar 88 milyon dolarlık toplam ihracatından yüzde 18,8  ile yine en yüksek paya sahip oldu. İç pazarı tekrar hareketlendirmek için BDDK'nın kredi kartları ile ilgili bir açıklaması oldu. Taksit sınırı ve bireysel tüketici kredilerinde vadenin uzatılması yönünde çalışmalar yaptılar. Bu ciddi manada tüketiciyi rahatlatacaktır. Bu kapsamda fiyatı 120 bin liraya kadar olan taşıt alımı amacıyla kullandırılacak kredilerde vade 48 aydan 60 aya kadar yükselecek. Bu ciddi manada araç alımında alıcıyı rahatlatacaktır." ifadelerini kullandı.

"Trump ABD'ye davet etti"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD Başkanı Donald Trump ile olumlu bir görüşme yaptığını belirterek, şöyle devam etti:

"Bugüne kadar Sayın Trump ile ikili görüşmelerimiz itibariyle olumlu geçmektedir. Suriye konusuna gelince olumlu bir görüşme yaptık diyebilirim. Şu anda biliyorsunuz Savunma Bakanımız Washington'da idi. O da orada görüşmelerini yaptı. Bu görüşmelerle birlikte iş daha da farklı bir konuma gelecek. Daha net bilgileri Sayın Bakanımızdan alacağım. Görüşmemizde Suriye özellikle öne çıkarken, bunun yanında ikili ilişkilerimizde, 75 milyar dolarhedefi çok önemliydi. Dedik ki, 'Patriotlar meselesi sizin döneminizin getirdiği bir netice değil, bu ne yazık ki Sayın Obama döneminin getirdiği bir neticedir.' Sayın Obama, bu işi kongreden halledilebilseydi bugünkü duruma gelmeyecektik. Maalesef bu olumlu olmadı. Kendisi de bana çok hak verdi. 'Bu konuda çok haklısınız. Sizi buraya hangi sebeplerin getirdiğini biliyorum' dedi. Günümüz uluslararası ilişkilerinde liderlerin kendi arasındaki diplomasi son derece önemli. Biz de Sayın Trump ile olumlu bir ilişkiye sahibiz. Bu da bir çok sorunu daha kolay çözmemizi sağlıyor. Kendisinin bir daveti oldu. Ben de kendisine 'Önce ben sizi bekliyorum' dedim. Bu denli ilişkilerde bir sıcaklık söz konusu.

Rusya Federasyonu ile olan ilişkilerimizdeki yoğunluk gayet olumlu bir şekilde devam ediyor. Artık dünya liderlerinin uluslararası ilişkilerdeki samimiyeti ile ayrı bir zenginlik kazanıyor. Bu  ayrıca aranızda kullanılan dili bile yumuşatabiliyor. Biz Sayın Putin ve Trump ile aynı zamanda bizim dışımızda belirlediğimiz isimleri de aktive ediyoruz. Onlar da birbirleriyle hemen anında görüşme yapabiliyorlar. Bu anında yaptıkları görüşmelerle netice almamız kolaylaşıyor. Şimdi Sayın Trump ile bu görüşmelerimizde bu neticeyi alabiliyoruz ama geçmişte bunlar yoktu. İktidarımızda bunu başardık. Uzun zamandır ABD'nin Ankara'da büyükelçisi yoktu. Şu anda çok önem verdikleri bir ismi Türkiye'ye büyükelçi atıyorlar. Belki bir iki hafta içinde bu büyükelçi görevine başlayacak. Maslahatgüzar ile bir büyükelçinin çalışması aynı değil. Kendisiyle de konuştuğumda, 'Önemli bir büyükelçimi gönderiyorum' dedi. 31 Mart'tan sonra belki bir Washington ziyareti yapma durumum olabilir, belki kendisi Türkiye'ye bir ziyarette bulunabilir. Bu konular önem arz ediyor ikili ilişkilerde."

Erdoğan, "Güvenli bölge bizim stratejik anlayışımızın dışında bir yere taşınırsa bunu kabul etmemiz mümkün değil. Çünkü bizim sınırımızda bir güvenli bölge olacaksa o bizim kontrolümüzde olur. Çünkü benim sınırım. Orada herhangi başka ülkenin sınırı yok. Havan topu, füze ilk defa nereye geliyor? Benim ülkeme geliyor. Dolayısıyla ben tedbirimi karşı ülkede alacağım. Yoksa benim ülkeme füze düştükten sonra bunun tedbiri alınmaz. O zaman yerinde bu işi imha etmek zorundayız." ifadelerini kullanırken bunun da başarıya ulaşacağını belirtti.

Afrin'de, Celabrus'ta ve El Bab'da inşa edilen huzur ve istikrarın, sınır bölgesinde de kurulması gerektiğine vurgu yapan Erdoğan, "Bunu da ancak biz kurarız. Mesela, göçmenlerden korkan Avrupa'nın Suriye'yle varlık göstermesini biz beklemiyoruz. Bir taraftan, 'Aman ha kapıları açmayın.' diyeceksin, ama öbür taraftan benim kapımın açık tutulmasını isteyeceksin. Gelsinler, Türkiye'yi vursunlar, böyle bir şeye müsaade edilebilir mi? Asla buna müsaade edemeyeceğimizi, etmeyeceğimizi, bütün liderlere gerek Soçi Zirvesi'nde olsun, gerek Astana'da olsun, gerek diğer ikili görüşmelerde olsun hepsini söyledik. Ve ABD'nin Suriye'den çekilme kararının ülkelerimizin menfaatleri ile Suriye'nin toprak bütünlüğü, bu çok önemli, ve siyasi birliği aleyhinde gelişmelere yol açmaması da bizim için önem arz ediyor." diye konuştu.

Erdoğan, "Suriye'nin toprak bütünlüğü noktasında da hemfikir olmamız lazım. Çekilmeden sonra oluşacak boşluğun terör örgütleri için güvenli bölge haline gelmesine müsaade etmeyeceğimizi de söyledik." dedi.

"Esed'e hakketmediği bir meşruiyeti biz veremeyiz"

Adana Mutabakatı'nın Suriye'deki terör örgütüne yönelik operasyonlara imkan tanıdığına dikkati çeken Erdoğan, şöyle konuştu:

"Adana Mutabakatı bize yaptığımız operasyonlar için imkan tanıyor şu anda. Esed'e hakketmediği bir meşruiyeti biz veremeyiz. Dikkat edilirse Adana Mutabakatı'nın içerisinde biz, teröristleri sonuna kadar kovalama hakkına da sahibiz. O bakımdan bize önemli imkan sağlıyor. Ve o günden bugüne de Adana Mutabakatı noktasında gerek bizim Esed'le münasebetlerimizin iyi olduğu dönemler dahil, hiçbir zaman, 'Artık bunu biz tek taraflı iptal ediyoruz' diye önümüze gelmemiştir. Tabii bunun bir şekilde önümüze gelmemiş olması nedir? Bunun devamı anlamındadır. Biz de buradan hareketle Adana Mutabakatını önemsiyoruz."

Türkiye'nin güvenliği için her türlü adımı atacaklarını aktaran Erdoğan, şöyle devam etti:

"Suriye'den Türkiye'yi hedef alan PKK tehdidinin bertaraf edilmesi amacıyla 1998'de (Adana Mutabakatı) imzalanmış. Peki, bu şu anda ortadan tam manasıyla kalkmış diyebilir miyiz? Diyemeyiz. Reyhanlı nasıl oldu? Ortada. Bunları biz 'yok' farz edemeyiz. Onun için de Adana Mutabakatı'nın altında imzası bulunan diğer tarafın itiraz etme hakkı yok. Bu da bize, 'Rejim sizi çağırmadılar' diyorlar ya bazen, Adana Mutabakatı çok açık net bunu ortaya koyuyor. Sayın Putin'in de bunu bana ifade etmiş olması çok önemliydi. Bu aynı zamanda Birleşmiş Milletler şartına da uygundur. Biz her türlü adımı da bu noktada ülkemizin güvenliği için atarız."

"Suriye'de bu silahlar (ABD'nin taşıdığı) satılmaya başlandı"

Erdoğan, ABD'nin Suriye'nin kuzeyine 23 bin civarında tır ve kamyonla mühimmat, araç-gereç ve birçok silah getirmesine değinerek, "Bunu bize nasıl izah edecekler? Nereye geliyor bunlar? Burada zikredilen örgütlere geliyor. PKK'nın yan kuruluşları olan YPG/PYD, bunlara geliyor. Tabii orada bir de üstler var. Bu üstlere geliyor. Sürekli bu takviye devam ediyor. Biz kendilerine bunu sorduğumuz zaman, 'Seri numaraları bizde var, biz bunları iş bitince alacağız'. Sayın Bush zamanında Irak'ta da yaşadık. Aynı şeyler söylendi bize. Bunlar alınmadığı gibi daha sonra mücadelelerde bunlar bizim de elimize geçti. Birçoğu da tabi bunların satıldı. Satıldıktan sonra da Irak halkının elindeydi. Şimdi aynı şey Suriye'de oluyor. Suriye'de bu silahlar zaman içinde hep satılacak, satılmaya da başlandı. Bundan sonraki süreçte bu iş nereye varır o ayrı bir konu. Mesela, DEAŞ birçok silahı buralardan alıyor, ama DEAŞ artık bu bölgede bitiyor. Böyle bir noktaya geldi. Temennim o ki silah desteği kadar önemli bir şey varsa o da siyasi destektir." ifadelerini kullandı.

"Kaç 90 gün geçti, nereden nereye geldik"

Türkiye ile ABD'nin stratejik müttefik olduğunu, dayanışmayı sürdürmek istediklerini belirten Erdoğan, "Askerinizi madem çekiyorsunuz, askerinizi çektikten sonra doğacak boşluğa YPG/PYD teröristleri girmesin. Burayı biz halledelim. Örneğin Münbiç. Münbiç'in yüzde 90 halkı Arap'tır. Burayı şimdi o teröristler doldurmuş vaziyette. Bana Sayın Obama da aynı şekilde söz vermişti, 'Asla bunlara böyle bir şey bırakmayız' ama ne yazık ki Sayın Trump döneminde, 'Böyle bir şey olmayacak' denildi, Pompeo, Sayın Çavuşoğlu'na, '90 günde burası boşalacak' dedi. Kaç 90 gün geçti, nereden nereye geldik." değerlendirmesinde bulundu.

Erdoğan, Münbiç'te iki hususun hassasiyet arz ettiğinin altını çizerek, şunları kaydetti:

"Birincisi, yol haritasının hayata geçirilmesi sürecinin süratle tamamlanmasıdır. Daha fazla gecikilmeden Münbiç'in PYD/YPG'den temizlenmesi Türkiye için artık bir güvenlik halini almıştır. İki, rejimin Münbiç'e yönelik tahrik girişimlerine, PYD/YPG'nin rejimi Münbiç'e sokma çabalarına müsamaha gösterilmemesidir. Konu geniş bir çekilme planı çerçevesinde tabii ki ele alınıyor, bizim kararlılığımız devam ediyor. Belli bir süre bekleriz, oldu, olmadı bir gece ansızın gelebiliriz."

"İstihbarat teşkilatımızın gayretleri var"

İdlib'in de hayati önem taşıdığını dile getiren Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Çünkü İdlib'de 300-400 bin kişi orayı boşalttığı zaman gidecekleri tek yer var; Türkiye. Biz bunu kaldıramayız. Gelirse ne olacak? O ayrı bir konu. Tabii orada HTŞ, Rusya'yı ciddi manada rahatsız ediyor. Bizim de bu rahatsızlığı ortadan kaldırmak için özellikle istihbarat teşkilatımızın gayretleri var, çalışması var. Bu çalışmalar devam ediyor. Burada madem ki biz bir dayanışma halindeyiz, zirveler birbirini takip ediyor; o zaman Rusya, Türkiye, İran birlikte burada bir sükunet, suhuletin sağlanması lazım. Bununla ilgili olarak da o bölgede bir İdlib'in çevresinde hat var, bu hattın iç kısmını bizim gözlem kuleleri oluşturuyor, dış kısmını ise Rusya oluşturuyor. Dolayısıyla buradaki bu kuşak, istiyoruz ki sükuneti, suhuleti burada sağlamaya devam etsin."

Erdoğan, "Bir kere terörün her türlüsüne karşı olduğumuzu her zaman söylüyoruz. Burada da bu duruşumuz devam ediyor. Asla Rusya'yı rahatsız edecek bir konuma bu işi vardırmamak gerekiyor. Aynı şekilde biz de tabii bundan rahatsız olmamamız gerekiyor. Bu dayanışma şu ana kadar ufak tefek bazı sıkıntıların dışında geldi, şu anda da aynı şekilde devam ediyor. Temennim odur ki herhangi bir yanlışla aramızdaki mutabakatı kurban etmeyelim." ifadesini kullandı.

"Oranın gerçek sahipleri bu işi başarırlar diye düşünüyorum"

Suriye'nin anayasasına ilişkin çalışmalara değinen Erdoğan, şunları kaydetti:

"Bunu biz Suriye'nin geleceği için, Suriye'nin gerçek sahiplerinin bir anayasayı yazmayı becerebileceklerine inanıyorum. Burada sipariş birilerini aramaya gerek yok. Oranın gerçek sahipleri bu işi başarırlar diye düşünüyorum. Herhangi bir sıkıntının olduğu yerde de biz onlara bu konularda deneyimli, tecrübeleri anayasacılarımızla bu tür hazırlıkları yapmış olanlarla kendilerine yardımcı oluruz. Bütün mesele Suriye'deki ihtilafın, BM parametreleri temelinde siyasi yollardan çözümünü gerçekleştirelim ve bunu çok daha fazla uzatmayalım. Çünkü orada da çok cana bu iş mal oldu.'

Canlı yayında, elebaşı Gülen'in iadesine ilişkin ABD Başkanı Donald Trump'la görüşmesinin sorulması üzerine Erdoğan, "Şu an itibariyle bize net ulaşan bir şey tabii yok ama biz tabii elimize geçen her türlü belgeyi, bilgiyi Amerika'ya ulaştırıyoruz ve takipçisiyiz. Amerika'nın dışındaki diğer ülkelerde de biliyorsunuz takibini yapıyoruz ve oralardaki öncü, lider konumunda olan FETÖ'cüleri de tek tek toparlıyoruz. Onların sorgulanması, yargılanması devam ediyor ve ondan sonra da kendileri cezaevine konuluyor. Oralarda artık tutukluluk süreci, mahkumiyete girenler, mahkumiyet süreci yaşamaya devam ediyorlar." yanıtını verdi.

Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne üyelik müzakerelerinin askıya alınmasına ilişkin soru üzerine Erdoğan, "Avrupa Parlamentosu'nun almış olduğu kararın herhangi bir kıymeti harbiyesi yok." dedi.

Avrupa Birliği'nin büyük bir kriz içerisinde olduğunu vurgulayan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"İşte bunun ilk adımı Brexit'ti ama bunu başka ülkeler de takip edeceğe benziyor. Bu Fransa'da yaşanan olaylar sıradan değil. Bunları bir kenara koyamazsınız. Demek ki bir yerde boşluk var. Boşluk sebebiyle de bunlar yaşanıyor. Aynı şekilde diğer ülkelerde ciddi sıkıntılar... Avrupa Birliği kurumları da Avrupa Birliği'nin içinde bulunan bu krizden tabii olumsuz etkileniyor. Avrupa Birliği'nin maalesef şu anda Avrupa'ya bile faydası yok. Bunu ben neye benzetiyorum? Hani bizim şu anda bir tezimiz var ya 'Dünya beşten büyüktür' diyoruz. Şimdi Avrupa Birliği bir defa bunu yakalayamadı. Bir defa Avrupa da özellikle Avrupa Birliği'nden büyüktür. Bunu bir defa bilmemiz lazım. Sadece bunu bu ülkeler oluşturmuyor ki... 'Türkiye'yi niye almıyorsunuz arkadaş' dediğiniz zaman hep söyledikleri nedir biliyor musunuz? 'Sizin 82 milyon nüfusunuz var.' Nüfusumuz çok. Ya siz dilinizin altındaki asıl baklayı çıkarın ya, şunu bir çıkarın. Çıkarmıyorlar ama bunu bir zamanlar Fransız Dışişleri Bakanı'ndan bizzat dinledim. Ne dedi biliyor musunuz? 'Siz Müslümansınız, sizi Avrupa Birliği'ne almazlar' dedi."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bizim de bir B planımızın, C planımızın olması lazım. Yani vizede, Gümrük Birliğinde aynı şeyleri yaptılar. Hala aynı şeyleri yapıyorlar. İşte şu anda 14 fasıl, 15 fasıl buralarda işi sürüncemede tutuyorlar. Olur veya olmaz şunu bir defa bilmemiz lazım ki, Türkiye, Avrupa Birliği'ne her şeyiyle bağlı bir ülke konumunda değil. Onun için 'Kopenhag Kriterleri olmazsa, Ankara Kriterleri'ni tesis ederiz. Onunla yolumuza devam ederiz' demiştim. Bugün de aynı kafadayım. Bunun nihai kararını kim verecek? Milletim verecek. Yapılması gereken nedir? Milletime giderim, milletim ne diyor? Devam mı diyor? Devam. Tamam mı diyor? Tamam. Bu kadar bizi oyalamaya hakkınız yok ya. Burası bir kabile devleti değil, burası Türkiye. Bizim dünyada 22 milyon kilometrekareye hükmetmiş bir devlet anlayışımız var. Biz oralardan küçüle, küçüle gelmişiz 780 bin kilometrekare olmuşuz. O şu anda 'Ben Avrupa Birliği üyesiyim' diyenlerin bir çoğunda bizim izlerimiz var. Hala atlarımızın orada mahmuzlarının izleri var. Önce bunu görmeleri lazım. Bunu göremeyenlere değerlendirmemizi milletimizle yaparız. Ondan sonra da kararımızı verir yolumuza devam ederiz. Olay bu kadar basit." değerlendirmesini yaptı. 

AB'nin mülteciler konusunda ilk etapta 3 artı 3 milyar avro vereceklerini, ondan sonra tekrarının olacağını söylediklerini anımsatan Erdoğan, "Şu ana kadar verdikleri 1 milyar 750 milyon dolar. Bize diyorlar ki 'proje proje...' Ne projesi ya. Biz yatırdık, yatırdık. Şu anda 37,5 milyar dolar yatırdık. Eser ortada. Senin plan proje dediğin şey geleceğe yönelik. Biz yapmışız bunu. 'Gelin bunlara bakın, gezin buraları, görün' diyorum. Yaptıklarımızdan bize siz bedel ödeyin ve zaten bunları bizim bütçemize vermiyorsunuz. Uluslararası kuruluşlar vasıtasıyla AFAD'a, Kızılay'a, buralara veriyorsunuz. Tablo bu." diye konuştu.

Cemal Kaşıkçı cinayeti

Cemal Kaşıkçı cinayetinin uluslararası platformlara taşınmasına ilişkin soru üzerine Erdoğan, şu karşılığı verdi:

"Bizim partimizin adı adalet. İkincisi kalkınma ve bir devlet veya liderler adalet üzere ayakta dururlar. Eğer adalet yoksa çökmeye mahkumdurlar. Türkiye her zaman olduğu gibi adaleti savunmaya devam edecek, buradan taviz veremeyiz. Çünkü adalet mülkün esasıdır. Burada zikredilen mülk, 'mal mülk' anlamında mülk değil. Devletin ikamesi için ifade edilen bir anlamdır. Gelinen noktada Cemal Kaşıkçı cinayetini örtbas etmek, yok saymak mümkün değildir. Elimizdeki belgeler bize bunu gösteriyor. Biz bunu başta Suudi Arabistan'ın yetkilileri olmak üzere hepsine dinlettik. Kendileri bunu dinledikleri zaman, feveran ettiler. 'Bu ancak morfinlenmiş bir insanın yapacağı bir iş' dediler. Bunu biz özellikle Kral Selman'la da görüştük. Aynı zamanda veliaht prensle de bunları telefonda görüştük ama bir netice alamadık. Hep söylüyorlar, 'Biz bunlara verilmesi gereken ceza neyse vereceğiz.' Şimdi ortada bir defa şöyle bir durum var. Bunu kaç kere anlattım televizyonlarda. İki tane uçakla buraya gelen 15 kişi, bu işi icra edenler ve bu 15 kişinin içinde bunun katilleri ama zaten burada ortak bir eylem var. Bu ortak eylemin talimatını veren kim? Bunun ortaya çıkması lazım. Bu da belli, niye? Bu 15'e talimatı kimin verdiğini bu 15 biliyor zaten. Hatta Dışişleri Bakanları şu anda Dışişleri Bakanlığı görevinden alındı, başka bir göreve getirildi. O çok daha ileri gitti, dedi ki 'Yerli işbirlikçiyle beraber bunu yaptık.' Veliaht prens ise arka kapıdan Cemal Kaşıkçı'nın çıktığını söyledi. Bizzat kendisi. Ya bu nasıl bir iş ki, dışarıda nişanlısı bekliyor, Cemal Kaşıkçı arka kapıdan çıkıyor, nişanlısını almadan gidiyor. Böyle bir mantık, böyle bir anlayış olabilir mi? Bunlar dünyayı enayi zannediyorlar. İşin tabii ileri boyutlarını da kendileri çok daha iyi biliyor. 'Ben kesmeyi çok iyi bilirim' diyen bir ahlaksız, adi var orada. Meğerse bu adli tıp mensubuymuş. Bakın gelişte kimi nereye gönderecekleri belli. Başlarındaki lider konumunda olan isimler belli. Bu isimler ortada olduğuna göre, bunu şimdi veliaht prens bilmeyecek de kim bilecek. Bunun toplamda 22 kişiye falan çıkarıldığını söylediler. Talimatı veren belli. Bunu Amerika'dan gelen heyet, onlar bile kararı adeta kendi aralarında vermiş durumdalar ama konuşmuyorlar, konuşamıyorlar. Sadece 'biz böyle zannettik' diyorlar."

"Sağa sola dolar, petrol dağıtmak suretiyle bu iş çözülmez"

Erdoğan, BM'den ve CIA'dan gelenlere kayıtların dinletildiğini aktararak, "Biz ortadayız, her şeyimizle bunları söylüyoruz. Suudi Arabistan, Türkiye ile olan ilişkilerine yönelik farklı tavırlar içerisine girmek suretiyle bu işi farklı bir mecraya doğru akıtıyor. Biz sizin bir defa lekelenmemeniz, bu noktada adil davranmanızı bekliyoruz sizden. Bunun adımını atın. Her zaman bizim bir sözümüz var. Nedir o? 'Abdestinden şüphesi olmayanın namazından şüphesi olmaz' Eğer senin bu noktada kendinden şüphen yoksa, ne korkuyorsun açıkça çık ortaya konuşman ne varsa bunları konuş. Ama böyle sağa sola dolar, petrol dağıtmak suretiyle bu iş çözülmez. Çünkü ortada bir can var. Bu bir kalemşor ve senin vatandaşın. Biz bunu dünyaya anlattık, anlatacağız. Çünkü bu benim ülkemde oldu." değerlendirmesini yaptı.

"Yeni askerlik sistemi ne zaman hayata geçecek?" sorusuna Erdoğan, "Yakın, yakın. Şu anda tarih vermeyeyim de... Bir defa seçim sonrasına kalır çünkü şu anda Savunma Bakanımız yurt dışında. O da gelecek." yanıtını verdi.

Erdoğan, Meclis Başkanlığı seçimiyle ilgiliyse "Yarın saat herhalde 17.00 gibi biter diye düşünüyoruz. Sayın Bahçeli zaten bu noktada açıklamasını sağ olsun yaptılar. Biz de arkadaşlarımızla gerekli çalışmalarımızı yaptık. Nasıl ki MHP milletvekillerinin parlamentoda olması çağrısını Sayın Bahçeli ifade ettiyse, biz de tabii aynı şekilde bütün milletvekillerimizin eksiksiz Meclis'te olmasını özellikle istiyoruz. Bir an önce seçimi bitirip, seçimden sonra yeni meclis başkanımız inşallah görevine başlamış olur." ifadelerini kullandı.

Gençleri sigaradan korumak istediklerini ifade eden Erdoğan, "Büyük kızım Yeşilay'ın yönetiminde, ciddi gayreti var. Kurumsallaşma noktasında gerek ulusal gerek uluslararası bazda çalışmaları devletle koordineli olarak yürüyor. Yeni düzenlemeler de gelecektir, bunun çalışmalarını ayrıca yapıyoruz, yapmamız lazım. Ben bireysel olarak yapıyorum. Siz de yapın, arkadaşlarınızın cebinden paketleri alın, tarihini yazın, telefonunu yazın. Gerekirse onları bize verin, biz zaman zaman sergileme noktasına gidiyoruz. Bu konuda çok farklı bir şekilde gelip bizden mali noktada, ekonomik olarak, finans noktasında destek isteyenlere de pek iyi bakmıyoruz." diye konuştu.

Mısır'da yaşanan son gelişmeleri değerlendiren Erdoğan, "Bizim Mısır ile münasebetlerimiz acaba niye kesildi? Veya üst düzeyde liderler olarak biz niçin görüşmüyoruz? Buraya bir bakmak lazım." ifadelerini kullandı.

Erdoğan, net konuşmayı sevdiğini belirterek, dünyada darbecilere karşı olduğunu söyleyenlerin Mursi'yi darbe ile indiren Sisi'ye karşı bir tavır koymadığını tam aksine Sisi'yi kırmızı halılarla karşıladıklarını kaydetti. 

Bu ülkelerin aynı şekilde 15 Temmuz darbe girişiminin de arkasında olduğunu dile getiren Erdoğan, "15 Temmuz darbe girişiminin arkasındaydı bu ülkeler. Mursi yüzde 52 oyla, halkının oyuyla gelmişti, indirdiler, ondan sonra faturayı farklı bir şekilde kestiler. Şu anda Mursi, arkadaşlarıyla hala cezaevinde. Yıllardır Sisi'nin darbeci olduğunu ben hep söyledim, gizlemedim. Batılı ülkeler maalesef darbecileri desteklemekte hala kararlılıkla yollarına devam ediyor. O mütereddit gözükmeleri falan uydurmaca." şeklinde konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, açık, net ortada olan bir şey olduğunu dile getirerek, şunları kaydetti:

"Bu bir defa insanlık suçudur. Sayısal olarak baktığımızda, Sisi göreve geldiğinden bu yana benim de aklımda kalan, yani 42 kişiyi idam ettiler ve en son bu 9 genci idam ettiler. Şimdi bu bir defa yenilir, yutulur bir lokma değil. Bakın Uluslararası Af Örgütü müracaat etti bunun durdurulması için. Netice aldı mı? Alamadı. Bizde, cezaevinde olduğu zaman kıyamet koparıyorlar. Halbuki bizde idam yok. Niye bu kıyameti koparıyorsunuz? Ama 9 tane genç ya. İşte geçen sabah idam edildi. Nerede Batı? Batı'nın sesini duyuyor musunuz? Herhangi bir bu noktada ne yaptı, ne etti diye bir şey var mı? Yok. Hele hele bir gencin ifadesi ki bu çok çok dokunaklıydı. Ne diyor? Bunu hakime söylüyor. 'Eğer bana verilen elektrik sana verilseydi Enver Sedatları sen çoktan idam ederdin.' diyor. Ne kadar elektrik verildiğini söylüyor, bakın bu çok enteresan. 'Mısır'ı 20 yıl aydınlatırdı bana verilen elektrik.' diyor. Şimdi şu gencin halini düşünün ve bu genç bu şekilde idam ediliyor. Bu ne biçim işkencedir? Ondan sonra 'yok sen söyledin, böyle konuştun.' Tabii konuşur ya. Böyle bir işkence yapılan bir insan ondan ne istersen her şeyi konuşur. '20 yıl Mısır'ı aydınlatır.' diyor. Sana bu verilmiş olsa sen de diyor nice Enver Sedatları aynı şekilde götürürdün diyor."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Sisi'yi eleştirerek, "Türkiye'nin Cumhurbaşkanı olarak şu anda Sisi'nin yapmış olduğu eylemi, o şimdi diyecek 'yargı verdi kararı.' Tamam da orada yargı, seçim falan bunların hepsi hikaye. Orada tamamen otoriter, totaliter bir yapı var. Kimi istersen onu oraya getiriyorsun, istediğin anda da onları alıyorsun. 'Tayyip Erdoğan niçin Sisi ile görüşmüyor?' diyenlere cevap veriyorum. Aracı olanlar oluyor, geliyor zaman zaman. Ben böyle bir kişiyle asla görüşmem. Her şeyden önce onun bir defa genel afla içerideki bütün insanları serbest bırakması lazım. Serbest bırakmadığı sürece de biz kalkıp Sisi ile görüşemeyiz. Görüşenlerin de şunu bilmesi lazım ki onlar da tarihte farklı bir şekilde değerlendirilecektir. Mısır halkı bizim canımız, ciğerimizdir ama kendisi asla." ifadelerini kullandı.

Meclis Başkanlığı seçimi

Meclis Başkanlık seçiminde Mustafa Şentop'un isminin önerilmesine ilişkin değerlendirmesi sorulan Erdoğan, "Tabii herhangi bir işi yarışa sokmamızın gereği yok dedik. Milletvekili arkadaşlarımızın büyük bir çoğunluğuyla bir görüşme grup başkanımız yaptılar. Bu şeyden sonra ortaya böyle bir durum çıktı. Biz yani adeta tek isimle seçime girelim dedik. Sayın Şentop'un aday olmasını kendisinden rica ettik. O da adaylığa müraacatını yaptı. Bazı gazeteler yüzde şu kadar, yüzde bu kadar falan böyle bir şey söz konusu değil. Burada zaten şu anda Başkanvekili olarak Meclis'te görev yapan, aynı zamanda Anayasa hukukçusu durumunda olan Mustafa Şentop arkadaşımızı bu işe en uygun, layık olan arkadaşımızdır dedik. İnşallah yarın adayımız olarak çıkacak." dedi.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin de bu konuda desteklerini açıkladığını vurgulayan Erdoğan, "Sayın Şentop diğer partileri de ziyaret edeceğini bana söyledi. 'İsabetli olur' dedim. Onları da ziyaret etmek suretiyle şöyle samimi bir havada Meclis süratle kararını verirse yarın saat 17.00'de falan zannediyorum oylama da bitmiş olur diye düşünüyorum. Bu arada tabii biz de kendi içimizde oluşacak yeni yapıda hem başkanvekilimizi bu arada onu planladık. Tabii başkanvekili ile ilgili adımı da attıktan sonra iş iyice... Biliyorsunuz boşluk devlet yönetiminde kabul edilmez. Anında bütün adımları atmak lazım." ifadelerini kullandı.

Birinci Yaşlılık Şurası

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Yaşlılık Şurası'nda çektirmiş oldukları bir fotoğrafın gösterilmesi üzerine, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk'un Birinci Yaşlılık Şurasını iyi organize ettiğini ve hazırladığını söyledi.

Şuranın, 2 bin 300 kişilik kongre merkezinde gerçekleştirildiğini hatırlatan Erdoğan, şunları anlattı:

"Duygusal anlar yaşadık. Şu anda ekranda gördüğünüz yaklaşık 104 yaşında bir annemiz, teyzemiz. Maşallah hafızası falan yerinde. Yine 100 yaşı aşkın bir Kıymet hocamız var. Çanakkale şehitlerine şiirinden belli pasajları okudu. Ben hakikaten hayret ettim. Baktım ki dinamik bir ruh var. Çanakkale şehitlerinin o dinamizmini kendinde yakalamış ve o ruh içerisinde şiiri okuyor el, kol hareketleri ile. Büyük ihtimalle Edebiyat hocasıydı öğretmenlik yıllarında. Ben de çok çok duygulandım o gün. Şanlıurfa'dan gelen bir annemiz vardı. Bunların hepsi 100 yaşı aşkın. 'Bak Şanlıurfa'ya geldiğinde Karaköprü'ye geleceksin. Ben sana bir içli köfte yapacağım' diyor. Hala dinamik maşallah. Böyle bir tabloyu yaşadık. Çanakkale şehitlerini de o hocamız okudu. 'Seninle bir düet yapardık' dedim ben. Gayet güzel bir birinci Yaşlılık Şurası'nı gerçekleştirdik."

Sıfır Atık Projesi

Cumhurbaşkanı Erdoğan, eşi Emine Erdoğan'ın öncülük ettiği Sıfır Atık Projesi ile ilgili sorulan soruya da "Eşim de tabii gerçekten unutulmuş, ihmal edilmiş bir konuyu gündeme getirmek suretiyle Türkiye'de bir hassasiyeti ortaya koydu. Sıfır Atık Projesi şimdi devletin kurumlarından, özel sektör kurumlarına doğru da yaygınlaşmaya başladı." diye konuştu.

Yerel yönetimlerin şu anda bu projeyi yapmaya başladıklarını kaydeden Erdoğan, Sıfır Atık Projesi ile gerek organik, gerek inorganik bütün atıkların toplanıp değerlendirilmesinin, ülke ekonomisine de büyük kazanım olduğunu söyledi.

Erdoğan, bu yapıldığı zaman birçok ormanda ağaçların kurtarıldığını, organikte kompost gübrenin değerlendirilmesi konusunda ise özellikle park ve bahçelerde doğal gübre kullanılmasına imkan sağlandığını anlattı.

Bu proje ile birçok yerde elektrik enerjisinin de sağlanabildiğini ifade eden Erdoğan, "Kemerburgaz'da ilk adımını atmıştık zamanında. Şimdi Ankara Büyükşehir Belediyesi'nin de böyle bir yeri var. Tabii özel sektöre yap-işlet-devretle vermişti. Yani yaygınlaşıyor. Onun için ben de eşimin başlattığı bu süreci, vesile olduğu için kendisine teşekkür ediyorum. Çünkü önemli bir adımdı. Takipçisi de. Bu konularda baya hassasiyeti var. İnşallah bundan sonra da bunu kovalayacağız." diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan sözlerini, "31 Mart, inşallah milletimiz, ülkemiz için hoşgörü içerisinde, dayanışma içerisinde memleketimizin, milletimizin faydasına olacak şekilde sonuçlansın diyoruz." şeklinde tamamladı.

 

Kaynak : AA

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları