loading
close
SON DAKİKALAR

Albaydan orgenerale iç sızlatan mektup

Can Ataklı
Tarih: 09.01.2013
Köşe: Günlük Yazılar

Can Ataklı, 28 Şubat'tan yargılanan Alican Türk'ün, İsmail Hakkı Karadayı'ya yazdığı mektubu yayınlıyor...

Alican Türk 28 Şubat soruşturması nedeniyle 9 aydır Ankara Sincan Cezaevi’nde hapis yatıyor. Soruşturmanın son operasyonunda gözaltına alınan ve tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılan o dönemin Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı’nın verdiği ifadelerden derin biçimde etkilenmiş ve üzülmüş.

Ardından da oturup kendisine bir mektup yazmış. Bana da ulaştırdığı bu mektubu sizlerle paylaşmak istedim.

Hiçbir yorum yapmıyorum, herkes kendi değerlendirsin:

“Sayın Komutanım; 1997’de karargâhınızda yüzbaşıydım. O yıl sizin imzaladığınız beratla TSK Başarı Madalyası’na layık görüldüm.

(...) Size sevgim ve saygım hep sürdü. Ta ki 28 Şubat soruşturmasına kadar.

Önce TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu’nda Batı Çalışma Grubu’ndan (BÇG) haberdar olmadığınızı söylediniz. Hadi yaşı icabı, o an unutmuştur dedik. Ancak aynı yaklaşımı savcılık karşısında da sergilemeniz, dahası alt rütbedekilerin “yasa dışı oluşumlar içinde olabileceği”ni ima etmeniz size olan sevgimi de saygımı da yerle bir etti.

Sayın Komutanım;

28 Şubat tutuklusu olarak yasadışı kurulduğu ve faaliyet yürüttüğü savcılıkça iddia edilen BÇG’de görev yaptığım suçlamasıyla 9 aydır içerideyim.

Oysa bir tek gün BÇG’ye gitmedim, orada görev yapmadım. (Bunu söylemeye utanıyorum. Çünkü bazıları davadan korkup kaçtığım için inkâr ettiğimi sanacaklar.)

Yine benim gibi BÇG’ye hiç gitmediği, orada hiç görev yapmadığı halde sırf imzasız bir isim listesinde adı geçtiği için aylardır hapis yatan pek çok personeliniz var burada...

Buna mukabil BÇG’de görev yapan herkes BÇG’nin emirle kurulan bir birim olduğunu ve yaptığı işleri hiç saklamadan ifadelerinde belirttiler zaten.

Şimdi diyeceğim şu ki, evet BÇG’de çalışmadım ama o dönem BÇG diye bir çalışma grubu olduğunu yüzbaşı rütbemle ben biliyordum da, siz o karargâhın en üstündeki komutan olarak mı bunu bilmiyordunuz? Söylediğiniz size de komik gelmiyor mu?

Öte yandan “Evraklarda imzam yok!” ya da “Çevik Bir imzalı o evrakları ilk kez görüyorum” şeklindeki sözlerinize inanıyorum, doğrudur. Tabii o sözleriniz siviller üzerinde etkili olabilir, fakat kusura bakmayın Genelkurmay’daki emir komuta akışını, bir emrin oluşturulma, çıkarılma ve yayımlanması sürecini bilen bir asker olarak o sözler benim için pek bir anlam ifade etmiyor.

Sayın Komutanım;

Son birkaç yıldır Hilmi Özkök, Aytaç Yalman, Yaşar Büyükanıt Paşalarım başta olmak üzere bazı “büyük komutanlar” TSK personelini büyük hayal kırıklığına uğrattılar. Onlar sayesinde TSK için “kâğıttan kaplan” benzetmeleri yapıldı, bazı siyasilere alay malzemesi olundu. Bu yüzdendir ki şimdi her yerde adı geçen komutanların örneğin orduevlerine gidemedikleri, emir komuta ettikleri astlarının arasına çıkamadıkları; zira onları görenlerin ya arkalarını döndükleri ya da ortamı terk edip dışarı çıktıkları biliniyor.

Bir komutan için ne acı bir durum!..

İşte asıl ceza bu değil midir? Tarihe böyle anılarak geçmek ne kötü!..

Bunları yazmakla sizi üzdüğümü biliyorum. Ve bu yüzden ben sizden daha üzgünüm komutanım! Lakin “Artık Benim Bir Davam Var!” adlı şiirimde şunu belirtmiştim ki;

“Artık benim yan çizenlerle davam var!”

Arz ederim. 06. 01. 2013

Alican TÜRK E. Öğ. Kd. Alb. 1 No’lu F Tipi Kapalı Cezaevi A-2/5 Sincan/ANKARA

*****


“Silivri’de bir cinayet işlenmesin”

Suçunun ne olduğunu bile bilmeden 4 yılı aşkın süredir Silivri Cezaevi’nde tutulan ve ağır karaciğer hastası olan Malatya İnönü Üniversitesi eski rektörü Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu’na özgürlük sağlanması için kampanya başlatıldı.

İstanbul Gerçeği internet sitesi, SODEV, Sosyal Demokrasi Derneği İstanbul Şubesi ve Özgür İnsan’ın öncülüğünde Taxim Hill Otel’de bir araya gelen hukukçu, akademisyen, gazeteci ve aydınlar “Fatih Hilmioğlu’nun ağır hasta olmasına rağmen hasta haklarını bile kullanamadığına” dikkat çekerek “Silivri’de bir cinayet işlenmesinin önüne geçilmelidir, Hilmioğlu tedavisinin yapılabileceği geniş kapsamlı bir sağlık kurumuna nakledilmelidir” dediler.

Hilmioğlu 15 yıldır Siroz hastası. Ancak cezaevi koşulları nedeniyle siroz karaciğer kanserine dönüşüyor. Mahkeme Hilmioğlu’nun bir üniversite hastanesinde tedavi görmesine izin vermiyor.

Hilmioğlu kısa aralıklarla mahkemenin uygun gördüğü devlet hastanelerine gönderiliyor ve tekrar cezaevine konuluyor. Ancak bu koşullardaki tedavi işe yaramadığı için hastalık her gün ilerliyor. Uzmanlar bir süre sonra organ naklinin de işe yaramayacağını belirtiyor.

*****


Emeklinin maaşı arttı ama yeni yılda öylesine zamlar geldi ki, “kaşıkla verip kepçeyle almak” deyimindeki “kepçe” mutfaktaki değil, inşaattaki.

(Gani Yıldız)

*****


Balyoz’da şimdi ne olacak?

Başlıktaki soruya hemen cevap vereyim. Hiçbir şey olmayacak.Sorunun nedeni şu: Balyoz mahkemesi sanıkların ısrarla sahte olduğunu söylediği dijital kanıtların asıllarının Genelkurmay’da olduğunu ve kendilerine gönderildiğini gerekçeli karara yazmıştı.

Ancak dün beklenmedik bir şey oldu ve Genelkurmay bu ifadenin gerçeği yansıtmadığını açıkladı. Mahkemenin dayandığı temel kökünden çökmüş oldu.

Ama bir şey fark edecek mi? Hayır, kararı geri alması mümkün değil mahkemenin. İşi zaten Yargıtay’a bırakmıştı.

Daha önce Savunma Bakanı mahkeme kararı daha açıklanmadan zaten her şeyin sahte olduğunu açıklamıştı. Şimdi de Genelkurmay kendi üzerinden yapılmak istenen propagandayı önlemeye çalışıyor.

Bunların hiçbiri şaşırtıcı değil. “Darbe yapılacaktı” kanaatine varıp yüzlerce subaya 16-20 yıl hapis yağdıran mahkeme darbenin bir orgeneralin rahatsızlığı nedeniyle gerçekleşmediğine inanmış. Böyle bir hukuk ve adalet ortamında yalanlayan ister Genelkurmay olsun ister başkası ne fark edecek ki?

*****


Bu kez halk önledi

İstanbul’daki yoğun kar bu kez büyük kaosa yol açmadı. Hakkını teslim edelim. Belediye bu kez “bilmiyorduk” demedi ve önlemini aldı. Yollar ilaçlandı, kapanan yerler açıldı, seferler artırıldı.

Ancak gerçeği de bilelim; kaos yaşanmamasında bu önlemler kadar halkın tedbirli davranması ve araçlarını sokağa çıkarmaması da etkili oldu.

Bu arada ilk gün okulları tatil etmeyip milyonlarca çocuğu sokaklara salmak da herhalde basiretsizliğin bir sonucu. Muhtemelen Başbakan yurt dışında olduğu için izin alamadılar ve çocukların perişan olmasına göz yumdular.

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları