loading
close
SON DAKİKALAR

Bunun adı özelleştirme değil iltizamdır

Can Ataklı
Tarih: 23.06.2012
Köşe: Günlük Yazılar

İDO özelleştirildi, halk 'sağılacak inek' durumuna düşürüldü...

Konuyu hemen söyleyeyim; Deniz Otobüslerinin özelleştirilmesi.

Daha önce belediyeye ait olan İstanbul Deniz Otobüsleri, özelleştirme adı altında bir şirkete verildi.

Ancak yapılanın özelleştirme olduğunu söylemek mümkün değil.

Bunun adı olsa olsa iltizamdır, belki biraz daha hafif deyimle imtiyazdır, tekelleşmedir.

Bilmeyenler için iltizam nedir, onu yazayım önce.

İltizam Osmanlı dönemindeki bir uygulamaydı. “Devlete ait gelirin bir kesime bağlanması” demektir.

Osmanlı’nın fetih dönemlerinde ele geçirilen araziler belli kişilere verilirdi. Bunların gelirleri “has” ve “tımar” adıyla sipahi, zaim, emin ve vezirlere “arpalık” adıyla sancak beyleri ve kale dizdar ve muhafızlarına, “tahsisat” adıyla vakıf kuruluşlarına ve “hass-ı hümayun” adıyla devlete verilirdi.

İltizam sahiplerine mültezim denirdi. Mültezimler bu toprakların gelirlerini sahipleri için toplarlardı. Mültezimler giderek devletin bu topraklardan toplayacağı vergileri de toplamaya başladılar.

Mültezimler, kira aldıkları öşür ve vergi gelirlerini toplamada o kadar ileri gittiler ki, devlet içinde devlet haline geldiler. İltizam usulünde kâr için herhangi bir sınır konmadığından mültezimler fakir halkı alabildiğine eziyorlardı. Nihayet İltizam usulünün fenalıkları görülmüş, 1694’te bu usule bazı sınırlamalar getirilmiştir ama büsbütün ortadan kaldırılmamıştır. İltizam usulünün tamamen ortadan kalkması ancak Tanzimat’la mümkün olabilmiştir. Bu tarihten sonra, devlet kendi vergisini yeniden bizzat toplamaya başlamıştır.

Bu benzetmeyi neden yaptım?

İstanbul Deniz Otobüsleri’nin yeni sahipleri tıpkı mültezimler gibi aldıkları bir yetkiyi, başka rakipleri olmadığı için alabildiğine sömürüyor.

“Esnek fiyat uygulaması” adı altında kimsenin önceden bilmediği fahiş fiyat tarifeleri uygulanıyor.

Bir buçuk saat içinde aynı bilet için üç ayrı fiyat istenebiliyor.

Bilet iade ve iptal işlemlerinde canlarının istediği gibi davranabiliyor.

“Parası olan beklemez” mantığı ile fazla fiyat ödeyeni sıranın başına geçirebiliyorlar.

Sorulan hiçbir soruya cevap vermeyebiliyorlar.

Peki, bunun için güç ve cesareti nereden alıyorlar?

İşte püf noktası burada. İDO özelleştirilmedi, tıpkı iltizam gibi bir yetki aldı, tekelleşti.

Rekabeti önleyen ise bizzat devletin uyguladığı politika.

Çünkü İDO’yu alan şirket deniz otobüsü çalıştırma yetkisiyle birlikte iskeleleri de satın almış oldu.

Yani; eğer bir başka şirket aynı yöntemle yolcu ve araç taşımacılığı yapmak istese, yanaşacak iskele bulamayacak.

Özelleştirme, rekabet ortamı doğsun, böylelikle hem maliyet ve fiyatlar düşsün hem de kalite artsın diye yapılır. Ki bugüne kadar pek çok kişinin aksine özelleştirmeyi bunun için destekledik.

Eğer özelleştirme yapılıyorsa sadece taşımacılık hakkı verilmeli ama iskeleler devlette kalmalıydı. Böylelikle bir başka şirketin de aynı iskeleden yararlanma hakkı olacaktı.

Oysa iskeleler de şirkete verilerek, aynı işi başkasının yapması engellendi. Özelleştirmenin amacı belirli bir şirketin çıkarı için saptırıldı.

Bir sektörde eğer tek başınıza kalırsanız ve devlet de buna olanak sağlarsa, artık halk sizin gözünüzde “sağılacak inek” durumundadır.

Başka ne diyeyim ki?

*****


İDO ile ilgili şikâyetlerden bazıları

Önceki hafta İDO ile ilgili “fiyat skandalını” yazdıktan sonra o kadar çok mesaj aldım ki anlatamam.

Bunlardan bazılarını sizlerle de paylaşmak istiyorum.

- Eskiden cezasız bilet iadesi mümkündü. Şimdi imkânsız. Üç bilet iadesi için 23 lira ceza kestiler.

- İDO’ya “bilet fiyatlarınızı kim onaylıyor?” diye sordum. Cevap bile vermeden telefonu kapattılar.

- Sözde hizmet adına adam soyuluyor. Kendimi aptal yerine koydurmamak için her hafta yorulsam da İzmit Körfezi’ni dolanıyorum.

- 55 lira ödeyip normal bilet aldım. 80 lira ödeseymişim hemen geçermişim. 80 lira verenler için üç vapur bekledik bize sıra sonra geldi.

- Motosikletlerle otomobillere aynı fiyat uygulanıyor. Oysa 4 motosiklet bir araba yerini anca tutuyor. Olur mu böyle haksızlık?

- Gidiş dönüş bilet almak istedim. Eşimle gidip kızımla döneceğim. Kiminle gidiyorsam ancak onunla dönersem bilete kesebiliyorlarmış. Bu ne komiklik?

- Gidiş için 81 dönüş için 84 lira isteniyor. Hizmet bedeliymiş.

- Eskiden araç sürücüsü için ayrıca para alınmazdı. Şimdi alınıyor. Peki sürücü araçsız mı binecek gemiye?

- İnternet sitesi çoğu kez “sistemdeki arıza” bahanesiyle çalışmıyor. İki saat sonra açıldığında “yeni fiyatla” karşılaşıyoruz.

- Erken bilet daha ucuz dedikleri için erken bilet almaya çalıtım. 19 gün sonrası için bilet veremiyorlarmış. Ya tarife değişirseymiş. O zaman nerede kaldı erken bilet almanın kolaylığı?

- Değişken veya esnek fiyat uygulaması aynı işi yapan başka şirket de varsa geçerlidir. Tek bir şirketin esnek-değişken fiyat uygulaması yasalara aykırıdır.

- Eskihisar - Topçular hattındaki sefer sayıları 20 lira fazla ödeyen öne geçsin diye özellikle azaltıldı.

*****


Bakalım bizde ne olacak?

Bir vatandaşın 7 - 8 polis tarafından öldüresiye dövülmesinin görüntüleri toplumda çok büyük tepki yarattı. Polisler hakkında soruşturma açıldı ama bugüne kadar benzer olaylarda pek fazla bir şey olmadığını bildiğimizden, şimdi de sonucu merakla bekliyoruz.

Liberal Demokrat Parti Genel Başkanı Cem Toker bir not göndermiş dün. Amerika’daki benzer olayı hatırlatarak o da aynı soruyu soruyor.

Bakın Cem Toker ne diyor; 1991 yılında ABD’nin Los Angeles kentinde polisler gözaltına alacakları Rodney King isimli vatandaşı yere yatırıp coplarla dövdüler. Dayak görüntüleri bir başka vatandaş tarafından tesadüfen videoya çekildi ve basına verildi.

Rodney King devletten 3.8 milyon dolar tazminat kazandı.

Dayakçı polisler ceza olarak bizdeki saçmalık gibi San Diego’ya sürülmediler. Federal mahkeme tarafından vatandaşın sivil haklarını ihlalden meslekten atıldılar ve 32’şer ay hapis cezasına çarptırıldılar.

*****


Dualar tutmadı

Fenerbahçe’nin önce düşmesi sonra da Avrupa kupalarından menedilmesi için duaya çıkanların, TV ekranlarında “şike de şike” diye çabalayanların istediği olmadı. Ne Fenerbahçe’ye ne de Türkiye’ye UEFA’dan bir ceza geldi.

“UEFA Federasyon’un kararına uyar” demiştim bir TV tartışmasında Fenerbahçeli olmayanların saldırısına uğramıştım sosyal medyada. Bir şey bilmiyordum elbette, ama “aklın yolu bir, bir ülke federasyonunun kararına rağmen UEFA aksi karar alamaz” diye düşünmüştüm. Çünkü bu durumda o ülkeyi de toptan karşısına almış olacaklardı.

Ancak şimdi başka bir ciddi sorunla karşı karşıyayız. Zaten Fenerbahçe’yi mahkum etmek için açılan şike davası ne olacak? Mahkeme “şike vardır” diyerek Aziz yıldırım’ı ağır hapse mahkum ederse UEFA kararını tekrar gözden geçirecek mi?

Onu bilemem. Bana kalırsa bu iş Başbakan’da biter. İster misiniz mahkeme “ne yapalım?” diye sorsun.

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları