loading
close
SON DAKİKALAR

Meğer ne başarılıymış bu Albayrak

Can Ataklı
Tarih: 25.02.2021
Köşe: Günlük Yazılar
Kaynak: Can Ataklı - Korkusuz

Can Ataklı; 4 aydır Albayrak’la ilgili tek satır yazmayanlar, sağlık durumunu bile merak etmeyenler bir anda “Ne başarılı bakandı” güzellemelerine başladılar.

ANALİZ

Erdoğan’a tuzak da nereden çıktı?

Ankara’da bir şeyler oluyor sanki.

Karanlık bir şeyler.

İktidara yakın olanlar sanki bir şeyler biliyorlar da söylemiyorlar gibi geliyor bana.

Ama yine de kendilerini tutamıyorlar ve küçük ifşaatlarda bulunuyorlar.

Hürriyet’in saraya en yakın isimlerinden Abdülkadir Selvi, dün çok ilginç bir yazı yazdı.

Başlığı şöyle; “Erdoğan’a teklif mi tuzak mı?”

Zaten bu başlık bir insanda “Ne oluyor yahu” hissi uyandırıyor.

Peki nedir teklif ve bu neden bir tuzak olabilir?

AKP, 24 Mart’ta büyük kongresini yapacak.

Bu kongrede Erdoğan’ın genel başkanlığı bırakacağı söyleniyormuş.

Evet bu sözü ben de daha önce duydum.

Ancak kaynak kim belli değil.

Gerçekten Erdoğan’ın bu yönde bir tercihi mi var yoksa bunun böyle olması isteyenlerin yaydığı bir şey mi?

Abdülkadir Selvi’nin yazısını okumaya başladığımda bu konuda bilgi sahibi olabileceğimi düşündüm.

Ama hayır, Selvi’nin de bilgi düzeyi benimle aynı.

Yani o da “Erdoğan AKP genel başkanlığını bırakacakmış” dedikodusunu biliyor.

Belli ki bu fikir Selvi’nin aklına pek yatmamış ki yazısında öyle bir bölüm var;

“…..burada Erdoğan’a bir tuzak kurulmak isteniyor. AK Parti, Erdoğan’dan, Erdoğan AK Parti’den koparılmak isteniyor. Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni en çok da partisinin başına geçmek için istedi. Geçmişte Özal ve Demirel’in partilerinden ayrıldıktan sonra yaşananları gördü. Ayrıca parlamenter sistem döneminde bu modeli test etme imkanı buldu. AK Parti Genel Başkanlığı konusunun Erdoğan’ın kırmızı çizgisi olduğunu biliyorum. Bunun doğru olduğuna da inanıyorum. O nedenle sureti haktan görünen bu formülün AK Parti’yi Erdoğan’ın elinden almak için bir tuzak olduğunu düşünüyorum.”

Son cümle insanı ister istemez çok şaşırtıyor.

Erdoğan’a tuzak.

Tuzak nedir?

Genel başkanlıktan ayrılması, partisiz cumhurbaşkanı olarak devam etmesi.

O zaman aklıma bazı sorular geliyor.

Birincisi; Erdoğan’ın genel başkanlıktan ayrılmasını isteyenler kimler?

İkincisi: Bu nasıl bir tuzak, bunu arzulayanlar ne elde edecek?

Üçüncüsü; Bu dedikodulardan Erdoğan’ın haberi var mı?

Peki, Erdoğan partisinin başından ayrılır mı?

Pek mümkün görünmüyor.

Ancak başka bir şey olabilir.

Dikkat ediyorsanız Erdoğan son zamanlarda üst üste çok hata yaptı.

Kimi dil sürçmesi olarak tanımlanıyor, kimi “espri yaptı canım” diye geçiştiriliyor.

Bunların ötesinde her ne kadar bir kurtarma operasyonunu önceden haber vermemiş olsa da “Çarşambaya bir müjde vereceğim” demesi çok tuhaftı.

Kurtarma operasyonu yapmak istediklerini ama başaramadıklarını söylemesi daha da tuhaftı.

Koronaya karşı onca önlem alınmışken ve başta sağlık bakanı olmak üzere tıp dünyası “aman gevşemeyelim” diye çırpınırken  “Lebaleb doldurun salonları” diye çağrıda bulunması tuhafın da ötesinde.

Bunların hiçbiri normal koşullarda bir devlet yöneticisinin yapmayacağı şeyler.

Oysa bunlar yapılıyor ve kimse de sesini çıkaramıyor.

“Parti başkanlığını bırakacak” dedikoduları acaba bunlara bir tepki mi?

Erdoğan sadece parti başkanlığını bırakmakla yetinmeyecek mi?

Deli sorular işte.

Saray yazarı yazmasa aklıma bile gelmeyecek bunlar ama, neyleyim işte…

FIKRA GİBİ

Meğer ne başarılıymış bu Albayrak

Tam 4 aydır “Nerede bu damat?” diye soruyorum.

Hiç cevap çıkmıyordu.

Sonra bir anda avukatı zuhur etti ve yazdığım “bir Berat Albayrak yazısına” tekzip gönderdi.

Aynı gün CHP’ye de 500 bin liralık dava açtıklarını açıkladı.

Ben de “Albayrak yaşıyormuş” diye yazdım.

Ancak ne oldu bilmiyorum, damat bey bir anda gündemin en önemli maddesi oluverdi.

4 aydır Albayrak’la ilgili tek satır yazmayanlar, sağlık durumunu bile merak etmeyenler bir anda “Ne başarılı bakandı” güzellemelerine başladılar.

Diyor ki biri “Ekonomi Bakanlığı döneminde yapılanlar da tam bağımsızlık hedefindeki Türkiye’nin adımlarıdır. Bugün içeriden ve dışarıdan iftira ve saldırıların hedefinde Berat Albayrak varsa biliniz ki aslında; IMF kapılarına mahkum olmayan, bölgesinde güç odağı durumuna yükselen, kurulan masalarda gösterilen yerlere oturan değil, kendi kurduğu masalara istediğini istediği yere oturtan Türkiye’dir asıl hedef. Yani, asıl mesele Al-Bayrak’tır!”

Vay canına.

Damat beyimiz “Al bayrağımızın kendisiymiş” de haberimiz yokmuş.

İsimden ve soyadından yola çıkarak kelime oyunları yapılır yapılmasına da böylesine ne denir bilemem.

OKURDAN MESAJ

Aşı raporuna devam ama durum biraz karışık

Okurlarımdan Abdullah Cenkçiler’in aşı randevusu aldığını, aşının yarattığı ilk etkileri, ikinci aşı olmak için beklediğini anlatan mektuplarını yayınlamıştım sizlere.

Bugün Abdullah Cenkçiler’den gelen yeni mektubu sunmak istiyorum.

Çünkü Cenkçiler randevu verilen günde ikinci aşısını olmuş.

Ama bakın başka ne olmuş.

Birlikte okuyalım;

Can Bey, tekrar merhaba;

Bugün saat 14.30 sularında 2. kovid aşısını oldum. İlk aşıdan tamı tamına 28 gün sonra. Şu ana kadar aşı yerinin hafifçe ağrımasından başka herhangi yan etki yok.

Eşim Dilek de geçen hafta perşembe günü ilk aşıyı olmuştu. Ne var ki 2. aşı için o tarihten bu yana randevu günü alamadı. Başvurmadığı özel, resmi hastane, 182 (sürekli meşgul) kalmadı. e-nabız (çok fazla arama yaptınız diye mesaj geliyor.) şurası burası derken sonunda başka bir aile hekimi seçeneğine girince Mart 23’e randevu alabilmiş.

Ancak herkesin böyle ısrarlı ve becerikli olmasını ve araştırma yapmasını beklememek lazım. Anlaşılan kesin bir şekilde aşı sıkıntısı olduğu da ortada. Selamlar...

CANIMI SIKAN ŞEYLER

Yapmayın paşam o kadar da değil

Gara operasyonunu unutmamız mümkün değil.

16 canımızı yitirdik o operasyonda.

Ancak nedense hiç kimse sorumlu tutulmadı bu acı olaydan.

Tam tersine ne tuhaftır ki bu büyük başarısızlıktan bir destan çıkarılmaya çalışılıyor.

Örneğin Milli Savunma Bakanı operasyona yönelik eleştirilere karşı “Çok başarılıyız” dedi.

Bakan Akar “Buradaki faaliyet, oradaki silahlı kuvvetlerimizin personeli verilen görevleri başarılı bir şekilde yerine getirdiler. Hava kuvvetleri, kara kuvvetleri, özel kuvvetler gerekli görevleri yaptılar” diye konuştuktan sonra eleştirilere şu yanıtı verdi; “Herkesin görmesi gereken bir hadise burada PKK’nın alçak yüzü. PKK, büyük bir gaddarlıkla, alçaklıkla masum 13 insanımızı, kardeşimizi, evladımızı şehit etti” diye konuştu.

Valla paşam olmuyor böyle.

Ortada 16 şehit varken (Bakan nedense 13 şehitten söz ediyor, iki yüzbaşı bir astsubay şehit değil mi?) başarıdan söz etmek ve üstüne “Burada eleştirilmesi gereken PKK’dır” demek ayıptır.

PKK devletin dengi değil ki bir kere.

Ayrıca yıllardır zaten PKK terörünü kınıyoruz, PKK’nın ne olduğunu biliyoruz.

“Bizi değil PKK’yı konuşun” demek başarısızlığı örtbas etmek istemektir.

Bunu yapmak istemezsiniz değil mi değerli paşam?

Son zamanlarda gördüğüm çok güzel bir yazı. Geçmişi anmak çok güzeldir. Ama iyi şeyler yaşamak için geçmişe dönmek mecburiyeti çok fena. “Bu iktidar ne yaptı?” diyenlere bence bu cevabı vermek gerek.

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

Tutuklama bu kadar kolay mı?

Son günlerde AKP grup başkanvekillerinden Özlem Zengin çok konuşuluyor.

Çünkü Zengin bir kadın için söylenmeyecek sözler söyledi.

Konu polisin bazı kadınları aramak için soyduğu iddialarıydı.

Özlem Zengin böyle bir şey olmadığını söyledi.

Ama bunu söylerken öyle başka bir şey daha söyledi ki işte kıyamet de orada koptu.

Zengin’in sözleri şöyleydi; “O dediğiniz yerde böyle bir şey olmadı. Bir kadını çıplak arayacaksın, dakikasında bundan rahatsızlığını beyan eder, bir sene beklemez. Onurlu kadın, ahlaklı kadın bir sene beklemez. Bu kurgusal bir harekettir. Biliyoruz ki size ve o kadınlara bir aferin geldi.”

Bu nasıl laftır böyle?

Başına kötü bir şey gelen kadın, ilk anda bunu açıklamaya korktuysa, utandıysa, bir daha konuşamayacak mı?

Başından geçeni anlatırsa onursuzahlaksız mı olacak?

Bir kadının böyle düşünmesi, benim de canımı çok sıktı.

Ama konu çok konuşuldu, ben başka bir şeyin üzerinde duracağım.

Zengin’in bu sözleri üzerine Mert Yaşar isimli bir avukat Twitter hesabından hakaret içeren bir mesaj paylaşmış.

Ben ne yazdığını okuyamadım, çünkü bu kişi tweet hesabını korumalı yapmış.

Yani ancak bu kişinin onay verdiği takipçiler mesajları okuyabiliyor.

Ama AKP’liler bu mesajı okumuşlar. “Böyle hakaret olmaz” demişler, savcılar talimat AKP’den gelince hemen harekete geçmiş, avukat polis tarafından bulunmuş, yaka paça emniyete getirilmiş, sonra savcıya gönderilmiş, savcı anında ifadesini almış ve tutuklanması talebiyle mahkemeye sevk etmiş, hakim de jet hızıyla yargılama yapıp adamı tutuklamış.

Ve işe bakın ki, Özlem Zengin’e yönelik yazılan mesaj aslında cumhurbaşkanına hakaret içeriyormuş.

Bir kişi “tutuklanacak kadar ağır” ne demiş olabilir acaba?

Ya da yazıyla yapılan her hakaretbu kadar hızlı tutuklamaya neden olabiliyor mu?

Burada can sıkıcı olan şey şu.

Özlem Zengin’e (Dolaylı olarak cumhurbaşkanına) edilen hakaretlerden çok daha ağır olanları bizlere her gün onlarca hesaptan geliyor.

Bunları dava etmek şikayet edip bulunmalarını istediğimizde “Aylar geçer” cevabı veriyorlar.

Ama iş AKP’li birine gelince devletin tüm birimleri seferber oluyor.

Ve en önemlisi hakaret ettiği ileri sürülenler anında tutuklanıyor.

Böyle bir hukuk devleti olabilir mi?

Olmaz tabii.

Zaten kimsenin “burası hukuk devleti” dediği de yok.

ÜYE YORUMLARI

Faruk Keskin

23 Şubat tarihli videoyu izliyorum. Daha doğrusu izlediğimiz bir kaç gazeteciden birisin. Biz de senin kod 29'a şaşırmamana şaşırıyoruz. İlk kez duydum deme sakın.

25.02.2021, 14:00
Yorum Yap

Facebook Yorumları