loading
close
SON DAKİKALAR

Yavuz Ağıralioğlu’nun anlamadığı

Can Ataklı
Tarih: 28.11.2022
Köşe: Günlük Yazılar
Kaynak: Can Ataklı - Korkusuz

Can Ataklı; Şehitlerin hesabı neden sorulmaz?

Bİ SORALIM BAKALIM

Şehitlerin hesabı neden sorulmaz?

Son iki gün içinde gelen iki ayrı haber yine herkesin yüreğini dağladı.

25 ve 26 Kasım’da Pençe-Kilit Operasyonu’nda toplam 6 askerimiz şehit oldu.

Şimdi gelin sırasıyla Milli Savunma Bakanlığı’ndan yapılan açıklamaları okuyalım.

Birinci açıklama; “Pençe-Kilit Operasyonu bölgesinde, 25 Kasım 2022 tarihinde, bölücü terör örgütü mensupları tarafından açılan taciz ateşi sonucu kahraman silah arkadaşımız P. Tğm. Duabey Onur ÖZTÜRKMEN şehit olmuş, üç kahraman silah arkadaşımız da yaralanmış ve derhal hastaneye sevk edilerek tedavilerine başlanmıştır. Bizleri derin bir acı ve üzüntüye boğan bu olayda hayatını kaybeden aziz şehidimize Allah’tan rahmet, kederli ailesine, Türk Silahlı Kuvvetleri ile asil milletimize başsağlığı ve sabır, yaralı silah arkadaşlarımıza acil şifalar dileriz.”

İkinci açıklama da şöyle;  “Pençe-Kilit Harekatı bölgesinde 26 Kasım 2022 tarihinde bölücü terör örgütü mensupları tarafından açılan taciz atışı sonucu iki kahraman silah arkadaşımız şehit olmuş, üç kahraman silah arkadaşımız da yaralanmıştır. Yaralılarımız derhal hastaneye sevk edilerek tedavilerine başlanmıştır. Bizleri derin bir acı ve üzüntüye boğan bu olayda hayatını kaybeden aziz şehitlerimize Allah’tan rahmet, kederli ailelerine, Türk Silahlı Kuvvetleri ile asil milletimize başsağlığı ve sabır, yaralılarımıza da açılan şifalar dileriz.”

Sonra bir değer açıklama geldi; “Pençe-Kilit Operasyonu bölgesinde, 25 Kasım 2022 tarihinde, bölücü terör örgütü mensupları tarafından açılan taciz ateşi sonucu yaralanarak hastaneye sevk edilen kahraman silah arkadaşımız P.Söz.Er İsmail ÜNAL yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak şehit olmuştur.”

İki günde toplam 6 şehidimiz var.

Peki bunların hesabı soruldu mu, sorulacak mı?

Bu soruyu sorunca anında klasik cevap geliyor: “Bu saldırılardan sonra yapılan operasyonlarda şu kadar terörist etkisiz hale getirilmiştir. Şehitlerimizin kanı yerde kalmayacaktır.”

Ama benim sorum şehitlerimizi verdikten sonra kaç tane terörist öldürüldüğü ile ilgili değil.

Türk silahlı Kuvvetleri ve onun siyasi otoritesi Milli Savunma Bakanlığı, “neden şehit verdiğimizle ilgili” bir soruşturma yapıyor mu?

“Teröristler taciz ateşi açtı, kahraman askerlerimiz şehit oldu” demek yetmez.

Şehit verdiğimiz bu saldırılarda kurmay hatası var mı, bir ihmal olmuş mu, askerlerimiz aslında daha iyi korunabilirler miydi, komutanların yanlış sevk ve idaresi söz konusu mu?

Yıllardır nice gencecik yiğitlerimizi teröre şehit verdik.

Ama hiçbirinde “askeri bir hata ya da ihmal” yaşanıp yaşanmadığı söz konusu olmadı.

Bir yılda Pençe-Kilit Operasyonu’nda verdiğimiz şehit sayısı 100’ü aştı.

Maden kazasında 42 kişiyi kaybettikten sonra herkes ayağa kalktı, hatalar, ihmaller, hatta hırsızlıklar bile gündeme geldi, mecburen soruşturuldu.

Ancak sıra şehitlere gelince nedense kimse cesaret edip de “Ey ordu, bu yiğitlerimiz nasıl bu kadar kolay şehit oluyor, bu işte hiç mi hata yok, komutanların hiç mi dahli yok, bir ihmal, bir vurdumduymazlık asla mı söz konusu değil” diye soramıyor.

Milli Savunma Bakanı ve emrindeki genelkurmay ve kuvvet komutanları da “Bu konu nasıl olsa bir tabu, biz şehit veririz ama bunların hesabını nasıl olsa kimse soramaz” rahatlığı içinde sanki bir şey yokmuş gibi davranıyor.

Her seferinde “Bizleri derin bir acı ve üzüntüye boğan bu olayda hayatını kaybeden aziz şehitlerimize Allah’tan rahmet, kederli ailelerine, Türk Silahlı Kuvvetleri ile asil milletimize başsağlığı ve sabır, yaralılarımıza da açılan şifalar dileriz” açıklaması yaparak sanki görevlerini gerçekten yerine getirmiş olmanın huzuru yaşıyorlar.

Bir iktidar değişikliğinde yeni gelenlerin artık bu konuda da hesap sorması gerektiğini buraya not etmek istiyorum.

BUNU YAZMAK GEREK

Yavuz Ağıralioğlu’nun anlamadığı

İYİ Parti’nin sağı solu belli olmayan BBP kökenli Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu ortalığı karıştırdı.

Bir anda sarayın ve medyasının gözdesi olan Ağıralioğlu gözlediğim kadarıyla hala “ne yaptığının farkında değil” ve yaptığına devam ediyor.

İYİ Parti’li milletvekili bir televizyon kanalında Erdoğan’ın Kılıçdaroğlu’nun adaylığını istediğini çünkü bu durumda kendisinin rahatlıkla kazanacağını söyledi.

Kılıçaroğlu’nun adaylığını “istemediklerini” de söyleyen Ağıralioğlu “Aday olursa kazanamayız” dedi.

Bunun üzerine CHP Grup Başkanvekili Engin Altay çıktığı bir televizyon programında “Sayın Akşener Yavuz Ağıralioğlu’nun kulağını çekmeli” dedi.

Bunun üzerine Ağıralioğlu da bir tweet atarak şöyle cevap verdi: “Kendileri gibi düşünmeyenlerin kulağının çekilmesini istemek, iktidar iddiası olan bir parti için pek hayırlı ve de saygın bir heves değildir! Tam olarak bu üsluptan endişelenir seçmen. Biz, kulak çekmeyi ve çektirmeyi doğru bulmadığımız için İYİ Parti’deyiz!”

İYİ Parti’li Milletvekili söylediklerinin nereye gideceğini ve sarayın bunu tepe tepe kullanacağını bilmiyor mu?

Bilmemesi mümkün değil.

O halde niye ortalığı germeye çalışıyor?

Ağıralioğlu “kendileri gibi düşünmeyen” diyerek sanki ortada bir fikir tartışması varmış havasına giriyor, oysa söz konusu “farklı fikirlerin karşı karşıya gelmesi” değil.

Ağıralioğlu açıkça 6’lı masayı sabote etmeye soyunmuş durumda.

6’lı masa henüz aday belirlemedi, liderler bir irade beyanında bulunmadı kimi CHP’lilerin “Kılıçdaroğlu aday olsun” demelerinden yola çıkıp bunu 6’lı masa bozgunculuğuna çevirmek herhalde iyi niyetle bağdaşmaz.

Yavuz Ağıralioğlu “siyasi görüşümü açıkladım, fena bir kastım yoktu” diyebilir ama sabotaj niteliğindeki sözlerini tam da Erdoğan “Bana gelin, siz kazanırsınız” açıklaması yapmasından sonra söylemesi kendisini şüpheli duruma düşürmektedir.

ŞAŞIRDIM

Yok artık Süleyman Soylu!

Günler öncesinden haber verdi Süleyman Soylu.

Bazı büyükşehir belediyelerinde teröristlerin çalıştırıldığını, bunları bir basın toplantısı ile açıklayacağını söyledi.

Bugüne kadar pek duymadığımız görmediğimiz bir davranış biçimi bu.

Bir bakan sanki şantaj yapar gibi davranıyor.

Devlet adabında böyle şeyler olmaz tabii ama artık ortada bilinen anlamda bir devlet yok, çadır devleti gibi yönetilen ve asla hesap vermeyen bir devlet ve onu yönetenler var.

Soylu “şantaj” gibi görünen ilk açıklamasını İstanbul Büyükşehir Belediyesi için yaptı.

İçişleri Bakanı, İBB’de 1168 teröristin çalıştığını ileri sürdü.

Sonra da rakamlarla detay verdi.

Soylu’ya göre teröristlerin örgütlere göre dökümü şöyleymiş;

FETÖ/PDY: 875

PKK/KCK: 432

DHKP/C: 143

THKP/C: 66

TKP/ML: 64

MLKP: 33

DEAŞ: 3

El Kaide: 1

Diğer örgütler: 51

Süleyman Soylu’nun iddiaları doğruysa İmamoğlu; Türk-Kürt, Sağ-Sol, Hırsız-Kaçakçı ayırımı yapmadan belediyeyi teröristler doldurmuş.

Öyle mi?

Diyelim öyle.

Peki bu ülkenin İçişleri Bakanı’nın eli armut mu topluyor?

Nedir bu şantaj ve tehdit kokan basın toplantıları düzenlemek?

Söz konunu olan adi suçlar değil, terör.Ve ülkenin İçişleri Bakanı hiç çekinmiyor, teröristleri yakalamak yerine belediye başkanını zora sokmaya çalışan açıklamalar yapıyor.

Bu, “Ben devletim” diyen bu kibir ve güç sarhoşluğunun sonucudur.

Yazık bu ülkeye.

KAFAMI BOZAN ŞEYLER

O kediyi öldürenler Allah’ından bulsun

Hayvanlardan nefret edenler “Bütün sokak hayvanları öldürülsün, onlara yemek verenleri de öldürün” diyen aşağılık bir kampanya yürütürken, son iki günde hayvanlara yönelik vahşet görüntüleri bütün Türkiye’yi ayağa kaldırdı.

Konya’da, AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın övgüyse söz ettiği ve “İşte böyle olmalı” diye örnek gösterdiği hayvan barınağında köpeklerin başlarına kürekle vurularak öldürülmesi hayvanlardan nefret edenlerin bile vicdanını sızlattı mutlaka.

Yine aynı Konya’da ağızları bağlı poşete konan kediler atıldıkları çöp konteynerinde bulundu.

Bu kedilerden birini gözlerindeki korku ve dehşet herkesin gözünü yaşarttı.

Ne yazık ki o kedi kurtarıldıktan kısa bir süre sonra nefes almakta güçlük çekerek öldü.

Ne diyeyim, bu vicdansız, ahlaksız katiller Allah’ından bulsunlar.

OKURDAN MESAJ

Özel şirketler kafalarına göre elektrik saatini değiştirip dünyanın parasını istiyorlar

İzmirli bir okurumdan gelen mesajı size de aktarıyorum;

60 dairelik bir sitede oturuyorum. Sitemiz henüz 10 yaşında bile değil.

Geçen mart ayında yönetimden bir mesaj almıştım; Gediz Elektrik’ten gelmişler bazı elektrik saatlerini değiştireceklermiş…

Hangi dairenin saatini değiştirecekler, fiyatı nedir, ücretli mi ücretsiz mi? Bilgi yok. Nitekim 10 dairenin saatini değiştirip gitmişler.

Geçen hafta telefonuma bir mesaj geldi: “Postada önemli bir evrakımın olduğu, imza karşılığı bana teslim edileceği, barkod falan soruyordu.”

Meğerse mesajı, Gediz Elektrik yolluyormuş.

Elektrik şirketini aradım; çıkan yetkili, “Mart ayında eski saatlerin yenileri ile değiştiğini 820 TL yeni saat parası alınacağını” söyledi.

Saat değiştirirken ne haber veriyorlar ne de fiyattan bahsediyorlar…

 “Saatiniz eski yenisiyle değişmeli” diyorlar. Hiçbir şekilde itiraz kabul etmiyorlar, üstelik bir de “2 Aralık tarihine kadar borcu ödeyin” diyorlar. Gönderdiklerini söyledikleri evrakta henüz elime geçmedi.

Binamız dediğim gibi 10 yıllık yani çok yeni; bu kadar sürede saat mi eskirmiş?

Ne zaman ki AKP elektriği özelleştirdi, bu gibi şirketler halkın sırtına binmeye başladı.

Sizin aracılığınız ile İzmir-Manisa-Muğla- Denizli gibi büyük illerin elektriğine bakan Gediz elektrik şirketini protesto ediyorum.

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları