loading
close
SON DAKİKALAR

Milletvekilleri bir ayrıcalığı kaybetmiş

Can Ataklı
Tarih: 27.09.2023
Köşe: Günlük Yazılar
Kaynak: Can Ataklı - Korkusuz

Can Ataklı; Milletvekili dostum, “Geçenlerde Küçüksu Kasrı’na gittim, hesabı öderken neden indirim uygulanmadığını sorum. Bana milletvekillerindeki indirimin kaldırıldığını söylediler” dedi.

Bİ SORALIM BAKALIM

Sarayın adamı olunca özel hayat muhalif kanalın patronuna linç

Biraz geriye gidelim.

Tarih 14 Nisan 2020.

Bazı gazete ve internet sitelerinde yayınlanan bir habere göre sarayın en güçlü adamlarından CİMER Başkanı Fahrettin Altun’un Kuzguncuk’taki evinin yanında arsaya yaptırdığı pergolalar yıkılmıştı.

İddiaya göre bu arazi belediyeye aitti.

İstanbul AKP’nin elindeyken, Büyükşehir Belediyesi bu arazinin Fahrettin Altun tarafından kullanılmasına izin vermişti.

Burası Fahrettin Altun’un evinin yanındaki arsa. Bu fotoğrafı çekmenin cezası 5 yıl hapis.

Ancak belediyede yönetim değiştikten sonra yine iddiaya göre çevre sakinlerinin şikayeti üzerine İBB yönetimi bu araziyi geri almış ve Altun ailesinin buraya yaptığı pergolaları da kaldırmıştı.

Buraya kadar normal.

Daha önceki belediye halkın kullanımına ait olan bir yeri Erdoğan’ın en yakın adamlarından birine tahsis etmiş, sembolik de bir para almış.

Bu en azından ayıptır ki zamanında ben de bu konuyla ilgili yazarken ve konuşurken bunu dile getirdim.

Ancak ardından başka bir şey oldu.

Fahrettin Altun, yıkılan pergolaların olduğu arsanın fotoğrafını çeken CHP Üsküdar İlçe Başkanı Suat Özçağdaş’tan şikayetçi oldu.

Altun ve eşi bu fotoğrafın çekilmesini “özel hayatın gizliliğine tecavüz” olarak niteledi ve dava açtı.

Mahkeme de hazırladığı iddianame Özçağdaş için “5 yıl hapis” istedi.

Şimdi bunları niye yazdım?

Fahrettin Altun’un evinin yanındaki kamu arazisini kullanmasını makul bulan yandaş medya fotoğrafların çekilmiş olmasını şiddetle kınamış, 5 yıl hapis cezasının normal olduğunu yazmıştı.

Hatta bazı yandaş yazarlar “Fahrettin Altun o araziyi kurtarmıştı, kendi hayrına yapmamıştı o pergolaları, mahalle halkı bırakın şikayetçi olmayı kendisine hayır duası ediyor” diye bile yazdılar.

Yandaş medya şu sıralar Halk TV’nin sahibi Cafer Mahiroğlu’nun Boğaz’daki evine taktılar.

Burası Halk TV’nin sahibinin evi. Her tarafından dronla bile fotoğraflamak serbest

Bu evin usulsüz biçimde büyütüldüğünü, üstüne kaçak kat çıkıldığını, İBB’nin ise buna hiç sesini çıkarmadığını yazıyorlar.

Mahiroğlu’nun evinde bir usulsüzlük var mı bilmiyorum.

Yandaş medyanın haberlerini görüyorum ben de herkes gibi.

Ama burada dikkatimi çeken nokta şu oldu.

Fahrettin Altun’un evini değil, yanındaki arsayı çeken biri “özel hayatın gizliliğini ihlal etmekle” suçlanıyor ve hakkında 5 yıl hapis isteniyor.

Oysa Mahiroğlu’nun bahçesinin değil, evinin tamamının her açıdan çekilmiş fotoğrafları ve video görüntüleri, günlerdir Sabah ve aHaber’de yayınlanıyor.

Hiç kimsenin ve evin görünmediği boş bir arsa fotoğrafından “özel hayatın gizliliği” suçunu çıkaranlar söz konusu olan muhalif bir televizyonun patronu olunca bir evin fotoğraflarının çarşaf çarşaf yayınlamaktan çekinmiyorlar.

Usulsüzlük varsa her ikisinde de var.

Ama birine 5 yıl ceza istenirken diğerinin ise linçe tabi tutulması bu iktidarın iki yüzlülüğünün bir göstergesi değil mi?

Tabii bu arada Mahiroğlu bir açıklama yaptı mı bilmiyorum ama bu konuya net bir açıklama getirmesi gerektiğini yazmalıyım.

ŞAŞIRDIM

Milletvekilleri bir ayrıcalığı kaybetmiş

Milletvekillerinin maaşları çok tartışılır.

Nedense hep asgari ücretle kıyaslanan milletvekili maaşlarının ne kadar yüksek olduğu konuşulur.

Tabii bir de Meclis lokantasının fiyatları tepki çeker hep.

Nasıl çekmesin ki, merak eden internetten meclis lokantasının fiyatlarına bir baksın.

Ama milletvekilleri de diyor ki “Kardeşim her gün seçim bölgelerinden onlarca kişi geliyor, bunları ağırlamak gerek. Götürebildiğimiz tek yer meclis lokantası, dışarı çıksak para mı dayanır?”

Yorumunu siz yapın.

Önceki gün bir milletvekili dostumdan aldığım bir habere çok şaşırdım.

Çünkü ilk kez milletvekillerine tanınan bir ayrılacağın kaldırıldığını anlattı bana.

Milli saraylar ve bunlara bağlı köşkler, kasırlar eskiden Meclis Başkanlığı’na bağlıydı.

Şimdi bunların hepsi Cumhurbaşkanlığı’na bağlandı.

Milletvekilleri buralardan indirimli olarak yararlanırmış meğer.

Ama şimdi bu kaldırılmış.

Milletvekili dostum, “Geçenlerde Küçüksu Kasrı’na gittim, hesabı öderken neden indirim uygulanmadığını sorum. Bana milletvekillerindeki indirimin kaldırıldığını söylediler” dedi.

Milletvekili dostum işletmenin müdürüne kimlere indirim uygulandığını sormuş.

O da “Artık sadece cumhurbaşkanlığı personeline indirim uygulanıyor” demiş.

Haberi duyunca benim yorumum şu oldu;

Tamam kimseye ayrıcalık uygulanmasın. Ama bu karar şunu gösteriyor; Cumhurbaşkanlığı kurulan yeni düzenle tek patron durumunda, Meclis’i ciddiye bile almıyor. Artık yeni ayrıcalıklılar saray ve personeli olmuş.

AÇIKLAMA

TOBB’dan açıklama geldi

Bu köşede dün Rifat Serdaroğlu’nun bir yazısına yer vermiştim. Serdaroğlu yazısında halen yurtdışında olan Muhammed Yakut’un bazı iddialarına yer vermişti.

Bunlardan biri de TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu ile ilgiliydi.

Bu yazı üzerine TOBB’dan bir açıklama geldi.

Bu açıklamayı size sunuyorum:

Sayın Can Ataklı,

25.09.2023 tarihli Korkusuz gazetesinde ‘’Yakında öyle şeyler duyacaksınız ki…’’ başlıklı köşe yazınızda Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’na yönelik asılsız itham ve iftiraların yer aldığı bir yazıya atıf yapmaktasınız.

Halen aranmakta olan bir kişinin sosyal medyada daha önce söylediği bu asılsız iddia ve iftiralar hakkında, 2023/99755 soruşturma numarası ile Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na 2 Mayıs 2023 tarihinde suç duyurusunda bulunulmuştur.

Bu asılsız iddialara dayanarak Doğru Parti Genel Başkanı Rifat Serdaroğlu’nun yersiz itham ve iftiraları gündemde tutma çabasına, şahsınızın da kişilik haklarına saygı göstermeden eşlik etmesi gazetecilik etiğine, hakkaniyete ve hukuka aykırıdır.

Bahse konu iddianın hiçbir somut belge ve bilgiye dayanmadığını, tamamen hayal ürünü yalan ve iftira olduğunu tekrar vurgulamak isterim. Kamuoyunu doğru bilgilendirmek adına bu açıklamanın köşe yazınızda yer almasını rica ederim.

ÇOK GÜLDÜM

Hata olur da bu kadar da olmaz

Bir diğer yazıda Ahmet Hakan’ı yazınca, genel yayın müdürü olduğu Hürriyet gazetesindeki affedilmez başlık hatası da aklıma geldi onu da yazayım bari.

Gazete yazılarında imla hataları çok oluyor.

Çok dikkat etmeme rağmen benim yazılarımda da zaman zaman imla hataları, yanlış yazılmış kelimeler çıkıyor.

Ama Hürriyet’in başlığındaki hatayı görünce “Olur da bu kadar olmaz” dedim.

İki gün önceki Hürriyet’in iç sayfalarında çıkan bir haberin başlığı şöyleydi: “DEPREMZEYE KORE VEFASI”

Açıkça görüldüğü gibi “Depremzedeye” yazılacağına “depremzeye” yazılmış.

Elbette başlıkta da hata yapılabilir.

Ama benim okuduğum gazete son baskı.

Önce taşra illerinin baskısı yapılır, sonra matbaaların yakın olduğu yerlere gidecek gazetelerin baskısına geçilir, en son da İstanbul şehir içi gazeteleri basılır.

Yani üç dört aşamada bu hata görülmemiş.

Hürriyet gibi en köklü gazetelerinden birine hiç yakışmamış.

CANIMI SIKAN ŞEYLER

Ahmet Hakan’ın “Cemil Kılıç diye biri” yazdığı bu kişi kim?

Önceki gün Hürriyet’in yazarı Ahmet Hakan’ın bir yazısını okurken canım çok sıkıldı.

Hakan Türkiye’nin yüz akı ilahiyatçılarından biri olan Cemil Kılıç’tan “Cemil Kılıç adında biri” diye söz etmiş.

Yazı ve söz dünyasının jargonundan biraz anlayanlar bile bu ifadenin hakaret amacı taşıdığını bilir.

Ayıp etmiş öncelikle bunu söyleyeyim.

Ahmet Hakan, Cemil Kılıç’a kızmış; çünkü Cemil Kılıç sosyal medya hesaplarından yaptığı paylaşımlarda “Bize imam hatipte okurken Türklüğün çok kötü olduğunu anlatırlardı” demiş.

Hürriyet’in yazarı da “Ben de imam hatipliyim, hiçbir derste böyle şeyler anlatılmadı, bu adam yalan yazıyor” diye yazmış.

Cemil Kılıç’la Flash TV’de birlikte çalışıyoruz, ben ana haberleri sunmadan önce o program yapıyor.

Sordum “Hocam ne diyorsunuz?” diye.

“Ahmet Hakan doğruyu söylemiyor, öncelikle ben kitaplarda böyle bir şey olduğunu söylemedim ki zaten bu olamaz da. Ama derslerde hocalarımızın çoğu özellikle milliyetçiliği yerden yere vurur, İslam dininden olanların hepsinin aynı milletten olduğunu savunurlardı” diyen Cemil kılıç daha sonra şunları söyledi:

“Ahmet Hakan bana laf yetiştireceğine kendi kampındaki imam hatipli yazarların söylemlerine baksın. Türklüğe karşı çıkanları, Türk olmanın utanç verici olduğunu söyleyenlere laf soksun.”

Gerçekten çok ayıp etti Ahmet Hakan.

Hem doğru bir şeyi inkar etti hem de ima yoluyla değerli bir ilahiyatçıya hakarete yeltendi.

Gerek yok ki bunlara.

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları