loading
close
SON DAKİKALAR

Ahmet Şık’ın ‘itham’ı

Çiğdem Toker
Tarih: 28.07.2017

Ahmet Şık, savunması; gücünü haklılıkta bulan cesareti, tahliyesini dahi talep etmeyişindeki kendine özgü vakar dolayısıyla değil sadece; içeriğindeki nesnel olguların analizi dolayısıyla da tarihsel nitelik taşıyor.

Ahmet Şık, dinleyen, okuyan herkesi -farklı şiddet ve derinlikte- sarsan “itham”, savunmasıyla tarihe geçti.
Gözaltına alındığı 29 Aralık 2016’dan bu yana “Ahmet çıkacak yine yazacak” diyen meslektaşları/arkadaşları başta olmak üzere, cümle âleme içerideyken nasıl yazılacağını ilan ve ilam etti.
Ahmet Şık, -kendisi bu tanımı kabul etmese de ceza yargılamasındaki adıyla- savunması; gücünü haklılıkta bulan cesareti, -bizlerin çok istediği- tahliyesini dahi talep etmeyişindeki kendine özgü vakar dolayısıyla değil sadece; içeriğindeki nesnel olguların analizi dolayısıyla da tarihsel nitelik taşıyor. 
Bugün FETÖ adını almış “Gülen Cemaati’nin, devlet ve toplum için en tehlikeli hale gelecek güce erişmesinin” en büyük sorumlusununun bizatihi AKP hükümeti olduğu; Ahmet Şık’ın savunmasının temel çatısını oluşturuyor.
Buradaki bazı bölümlerin daha görünür hale gelmesi, toplumun tamamını ilgilendirmesi nedeniyle bir zorunluluk. Bu görünürlüğün önemi dolayısıyla Şık’ın TSK’deki hazırlığın nasıl yapıldığını belgelediği, adımları listeleyeceğim. Listeyi buradan paylaşmamın bir nedenini de FETÖ’nün terör örgütü olarak nitelenmesinde 17/25 Aralık’ın milat alınmasını isteyenlerin tutarsızlığını sergilemek: (Parantez içleri Şık’ın yorumları)

‘Milat’tan sonraki 4 adım

- 9 Mayıs 2012: Askerlik Kanunu’nda yapılan yasa değişikliği askeri personelin 15 yıllık mecburi hizmet süresi 10 yıla indirildi. (Cemaat böylece kendilerinden olmayan subaylardan bazılarının ordudan ayrılacağını hesaplıyordu. Öyle de oldu.)
- 11 Şubat 2014: Askerlik Kanunu’nda yapılan değişiklik ile TSK’de terfiler 1 yıl öne çekildi. (Böylece aralarında çok sayıda cemaat mensubu olan 4 yıllık albaylar ve 3 yıllık generaller de terfi kapsamında YAŞ’a dahil edildi. Cemaat mensubu olmayan ve YAŞ kararlarında terfi alamayan generaller de bu şekilde emekli edilerek TSK dışına çıkarılmış olacaktı.)
- 12 Nisan 2014: TSK Yüksek Disiplin Kurulları Yönetmeliği ile ordudan ihraçları değerlendirmek üzere yeni disiplin kurulları oluşturuldu. (Bu kurulların çalışma esaslarını belirleyen Subay Sicil Yönetmeliği’nde yapılan değişiklik, irticai faaliyetler nedeniyle TSK’den ihraçların önünü kesiyordu.)
- 30 Aralık 2015: 37 AKP milletvekilinin imzasıyla sunulan yasa değişikliğiyle albaylıktan generallliğe terfi için bekleme süresi 4 yıla indiriliyordu. (Bu şekilde cemaat mensubu olan, ancak terfi sırası gelmemiş albayların general olmasının da yolu açılmış oldu.)
- 23 Haziran 2016: TSK Personel Kanunu’nda değişiklik yapan bu yasayla ordudaki hizmet süresi 28 yıla düşürüldü. (1988 ve önceki yıllarda harp okullarından mezun olmuş subaylar, Gülen Cemaati’nin örgütlülüğünün en zayıf olduğu gruplardı. Böylece cemaat, kendisinden olmayan subayları, en çok sayıda bulunduğu üç devreyi birden topluca emekli ederek, TSK dışına çıkarmış olacaktı.) Üstelik yasanın Meclis Genel Kurulu’nda kabul edildiği gece, AKP’lilerin verdiği bir önergeyle, bu maddenin yasa çıktığı anda yürürlüğe girmesi maddeleşiyor.
Cemaat mensubu askerlerin TSK içindeki gücünü pekiştirme sonucunu doğuran bu beş yasa değişikliğinin dördü, 17/25 Aralık operasyonundan sonra hazırlanıp yürürlüğe girdi.
Hukuk devletinde suç tarihinin, siyasi iktidarın keyfine göre belirlenmesi, absürdün alanına girer. Bizden buna inanmamızı bekleyen iktidar, “O zaman cemaatin işine yarayacak dört askeri mevzuat değişikliğinin 17/25 Aralık’tan sonra yapılmasındaki hikmet nedir” sorusuna cevap vermelidir.

Çiğdem Toker - Cumhuriyet

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları