loading
close
SON DAKİKALAR

‘Grev Erteleme’de İmza Konusu

Çiğdem Toker
Tarih: 02.02.2015

Çiğdem Toker; Birleşik Metal İşçileri Sendikası’nın grevini erteleyen Bakanlar Kurulu kararı, 30 Ocak 2015 tarihli Resmi Gazete’nin mükerrer sayısında yayımlandı.

Birleşik Metal İşçileri Sendikası’nın grevini erteleyen Bakanlar Kurulu kararı, 30 Ocak 2015 tarihli Resmi Gazete’nin mükerrer sayısında yayımlandı.
Kararda, bir gün önceye atıfta bulunularak “grev erteleme”nin, 29 Ocak’ta kararlaştırıldığı belirtiliyor.
Yani “mealen” bize diyor ki Bakanlar Kurulu:
“Ey millet. Siz bu kararın 30’unda yayımlandığına bakmayın. Biz grevi başlar başlamaz, yani 29 Ocak’ta erteledik.”
Bir kere, bahsedilen 29 Ocak tarihinde Bakanlar Kurulu fiziki olarak bir araya gelip toplantı yapmadı. O nedenle, kararın hukuken sakat olduğu görüşü dile getiriliyor. Bu görüşe göre, grev erteleme kararı, “yok” hükmünde...
Hemen belirtelim ki hukuk sistemimizde, Bakanlar Kurulu kararlarının nasıl çıkarılacağı konusunda, uyulması gerekli bir yazılı kurallar seti bulunmuyor. Kararlar, “teamüller” çerçevesinde alınıyor. Acil durumlarda “elden imza alınması” da bu teamüllerden biri.
Dolayısıyla, metal işçilerinin hak arayışının iktidar nezdindeki aciliyeti (!) düşünüldüğünde, imzaların “elden” dolaştırılması da bir “teamül” olarak kabul edilebilir. Nitekim sorulursa, hükümet yetkilileri de farklı bir yanıt vermeyecektir.

***

Fakat mesele bu kadar basit değil elbet.
“Grev erteleme” kararının imzalar kısmına bakıldığında, “elden” dolaştırma usulüne ne kadar uyulduğu konusunda, karşımıza başka bir tereddüt çıkıyor.
Zira, grev erteleme kararının “resmen” alındığı 29 Ocak 2015 tarihinde:
-Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, BM’nin Evrensel Periyodik İnceleme Mekanizması Çalışma Grubu 21. oturumu için, Cenevre’de.
-Gümrük ve Ticaret Bakanı Nurettin Canikli, Gürcistan’da.
-Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Türkmenistan’da.
Bu veriler ışığında dönüp karara yeniden baktığımızda, sadece Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu için açılan imza hanesinde, ona vekâlet eden Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik’in imzasını görüyoruz. Buradan da geçen hafta Resmi Gazete’de yayımlanmış “vekâlet”in gereği yerine getirilerek şekil şartına uyulduğunu anlıyoruz. (Çavuşoğlu da zaten o gün Türkmenistan’dan Etiyopya’ya geçtiği için fiziken Türkiye’de olmadığı kesin.)
Kararın hukuka uygunluğu açısından tartışmalı durum, diğer bakanlarda ortaya çıkıyor.
Grevin başladığı 29 Ocak’ta, gün boyunca, Cenevre ve Tiflis’teki temasları hakkında çok sayıda haber okuduğumuz, Başbakan Yardımcısı Arınç ile Gümrük ve Ticaret Bakanı Canikli, aynı gün alınmış “grev erteleme” kararını, bizzat imzalamış görünüyorlar. Arınç ile Canikli’nin imza yerlerinde, bu seyahatler için vekâlet bıraktıkları Numan Kurtulmuş ile Faruk Çelik’in imzaları bulunmadığına göre, herhalde şöyle düşünmeliyiz:
Ankara ile Cenevre uçakla 5-6 saat sürüyor. 29 Ocak akşamı sosyal medya hesabından o günkü temasları hakkında bilgiler veren Arınç, -artık gece yarısı mı yoksa sabaha karşı mı bilinmez-, Cenevre’den Türkiye’ye ayak basar basmaz ilk iş grev erteleme kararını imzalamış.
Aynı ihtimal Canikli için de geçerli... Canikli’nin kararnamedeki imzasının varlığı, 29 Ocak’ta Tiflis’te bir dizi temaslarda bulunan bakanın, bu imzayı Ankara’ya döner dönmez havaalanında attığını düşündürüyor. (Acil durumlarda imzaların “faks yoluyla” tamamlandığı seçeneğini de göz ardı etmeyelim.)

***

AKP iktidarının hiyerarşik kültürüne daha uygun diğer olasılık ise şu:
30 Ocak sabahı her iki bakan da nasılsa Türkiye’de olacakları için, önceden alınmış imzalarla hazırlanan boş kararnamenin üstüne “grev erteleme” kararı yazıldı ve Resmi Gazete’ye gönderildi. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu yurtdışında olduğu için, sadece Çelik’in vekâletiyle imzası atılarak tamamlandı.
Bütün bu trafik nedeniyle, 29 Ocak 2015’in “mükerrer”ine yetiştirilemeyen karar, zor bela ertesi günün “mükerrer” Resmi Gazetesi’ne gönderildi.
Grev erteleme kararının yargıya taşınması halinde, bütün bu olgular, maddi veriler ışığında zaten değerlendirilecektir.
Kararın, şekil şartı kadar önem taşıyan, gerekçesi ise çok daha kritik bir inceleme alanı. “Milli güvenlik” kavramını daha önce “Yurt ölçüsünde beliren iç ve dış tehlikelere karşı, devlet tüzelkişiliğinin savunma ve güvenlik altına alınmasıdır” diye tanımlayan Danıştay, metal işçilerinin hak arayışını engelleyen hükümetin, hangi “iç ve dış tehlikeleri” gözettiğini de irdeleyecektir kuşkusuz.

Çiğdem Toker - Cumhuriyet

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları