İstikrar ve refah kimin için?
Çiğdem Toker: KÖİ projeleri için işletici şirketlere aktarılan kaynaklar da bugünkü gelir dağılımında ve emekçiye “yok” denilen kaynaklar açısından saklanan bir gerçekliği temsil ediyor.
CHP, bütçe kanun teklifinin TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda iktidar oylarıyla kabul edilmesinin ardından hazırladığı muhalefet şerhinde, 129 milyar TL’lik vergiden vazgeçildiği, KKM’nin yoksul halka faturasının 1,5 trilyon liraya ulaştığı vurgulanıyor. KÖİ projeleri için işletici şirketlere aktarılan kaynaklar da bugünkü gelir dağılımında ve emekçiye “yok” denilen kaynaklar açısından saklanan bir gerçekliği temsil ediyor.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ın “İstikrar ve refah bütçesi” olarak tanımladığı 2026 yılı bütçe kanun teklifi, Meclis Genel Kurulu’nda görüşülmeye başladı. İki hafta sürecek bütçe görüşmeleri, geleneksel olarak muhalefet partileri tarafından ülke sorunlarının dile getirilmesine bir zemin oluştursa da, çözüm açısından derde deva olmaktan uzak kalıyor. İktidar, tabiri caizse bildiğini okumayı sürdürüyor. Sonuca etki edecek bir niceliğe sahip olmadığı için, muhalefetin dile getirdiği sorunlar çoğu kez tutanak sayfalarında kalıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Faiz sebep enflasyon sonuç” anlayışının ekonomiyi getirdiği nokta, 2023 seçimlerinin ardından Mehmet Şimşek’in Hazine ve Maliye Bakanlığı’na atanmasıyla toparlanmaya çalışılsa da ortaya çıkan tahribatı gidermek bir yana keskinleştiriyor. O dönemin icadı olan Kur Korumalı Mevduat’tan (KKM) kaynaklanan yükü eritmek başarı olarak sunuluyor.
CHP, bütçe kanun teklifinin TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda iktidar oylarıyla kabul edilmesinin ardından hazırladığı muhalefet şerhini basınla paylaştı. 863 sayfadan oluşan bu şerh, dış politikadan eğitime, sağlıktan çalışma hayatına kadar, devletin hizmet sunduğu, yönettiği bütün alanlara ilişkin kapsamlı bir eleştiri sunuyor. Bu çalışmanın KKM ile ilgili kısmında dikkat çekici bir değerlendirme mevcut.
“129 milyar lira vergiden vazgeçildi”
“Mevduatta dolarizasyon oranının yüzde 65’e kadar yükseldiği Aralık 2021’e geldiğinde ortaya çıkan döviz krizini aşabilmek için “kur korumalı mevduat” adıyla, bankalarda dövizden dönerek ya da doğrudan Türk lirası mevduatını, kur korumalı mevduat hesaplarına aktaranlara, en az döviz kuru artışı kadar getiri sağlama garantisi verildi. Azalarak da olsa hala devam eden bu hesapların, faizle kur artışı arasındaki fark önce bütçeden ve Merkez Bankasından, 2023 yılı ortalarından itibaren ise tümüyle Merkez Bankasından karşılandı."
Döviz hesabını KKM’ye çeviren vergi yükümlülerine sağlanan vergi istisnası nedeniyle, 129 milyar TL’lik vergiden vazgeçildiği, KKM’nin yoksul halka faturasının 1,5 trilyon liraya ulaştığı vurgulanıyor. Ve ödendiği tarihteki kurla 62 milyar dolara yaklaşan maliyetin bugünkü değerinin 2,6 trilyon lira olduğu belritiliyor.
”Kırılamayan enflasyon döngüsünün sebebi”
KKM yükünün, dövizden dönenlerler birlikte Merkez Bankası’na yüklenmesinin, yasaya aykırı olmasına rağmen Merkez Bankası'nın kamu kesimine geri dönüşü olmayan kredi vermesi gibi bir sonuç doğurduğu kaydedildi ve şu tespit yapıldı:
“Merkez Bankası, Türk lirası yaratarak, halk arasındaki deyimiyle “para basarak” bu maliyeti ödedi ve 2023 yılını 818,2 milyar lira 2024 yılını 700 milyarlira zararla kapattı. Merkez Bankası, KKM ödemeleri nedeniyle ortaya çıkan 1,5 trilyon lirayı aşan bu zararını karşılıncaya kadar Hazine’ye kar payı ödemeyecek. Dolayısıyla da Hazine bu kadar bir gelirden mahrum kalacaktır.
Merkez Bankasının karşılıksız olarak bu kadar bir para yaratması, bu gün kırılamayan enflasyon döngüsünün en önemli nedenidir. Enflasyonu paranın değer kaybetmesi olarak kabul edersek, bu kadar bir karşılıksız para basılması doğal olarak paranın değerini düşürecek enflasyonu körükleyecekti. Nitekim öyle de oldu."
CHP’nin muhalefet şerhinin aktardığım bu kısmı, enflasyonun bütün suçunu başka dinamiklere atan iktidara anlayışını da deşifre etmesi bakımından önem taşıyor. Çünkü ekonomi yönetiminde yer alanlar, sık sık KKM yükünün ne kadar azaldığı bilgisini verse de bunun arkasında yatan gerçek sebepleri “işlerine gelmediği” için paylaşmıyor.
KÖİ yükü
Öte yandan Kamu Özel İşbirliği (KÖİ) projeleri için işletici şirketlere aktarılan kaynaklar da bugünkü gelir dağılımında ve yoksula emekçiye “yok” denilen kaynaklar açısından saklanan bir gerçekliği temsil ediyor. Gelecek yıl Karayolları Genel Müdürlüğü ile Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı kapsamındaki KÖİ projeleri için 101,8 milyar TL kaynak ayrıldı. Şehir hastaneleri için aktarılacak kullanım ve pizmet bedelleri eklendiğinde bu tutar 238 milyar TL’ye ulaşacak.
Dolayısıyla, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz’ın 2026 yılı bütçesini tanımlarken ifade ettiği istikrar ve refahın kimin için olduğu, her fırsatta sorulsa yeridir.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları





