loading
close
SON DAKİKALAR

Andımız, Kürtçe ve zenginlik

Mehveş Evin
Tarih: 16.03.2021
Kaynak: Artı Gerçek

Mehveş Evin: Dünya dillerinin yarısına tekabül eden toplam 3.202 dilin, Dünya’nın 35 zengin biyoçeşitlilik noktasında var olması tesadüf değil.

Öğrenci andının okullarda okutulması, Danıştay kararıyla kaldırıldı. İyi de oldu. Ancak askeri düzenle veya faşizmle yönetilen ülkelerde benzerleri küçücük çocuklara ezberletilip sabah akşam tekrarlatılır.

Karara tepki gösteren siyasi partiler (CHP ve MHP), çok istiyorlarsa andımızı kendi toplantılarında okusunlar. Maksat Atatürk ve vatan sevgisini aşılamak, çocuklara “ileriye gitmeyi” telkin etmekse bir zahmet müfredatı elden geçirsinler.

Andımız büyük tartışmalar koparabiliyor ama mesela anadilde eğitim hakkı, kimsenin gündeminde değil. Amanın bölücülük olur korkusuyla.

Hindistan’da 872 farklı dil ve lehçe konuşuluyor, Hintçe dışında tanınan resmi dil sayısı 21. Peki Hindistan 21’e bölündü mü? Tabii ki hayır.

Diyorlar ki “bizim coğrafyamız farklı. Kürtler ayrı devlet kurmak istiyor.” İyi de Kürtçe veya başka bir anadili okullarda okutmak, ayrı bir devletin kurulmasına nasıl yol açar?

Tam tersine, Kürtçeyi kabul etmek, isteyenin öğrenmesine imkân vermek, bir zenginlik sağlamaz mı?

Ah pardon! Zenginlik değil, tek tip vatandaş istiyorsunuz siz!

Peki, Arapça, İngilizce, Çince, istediği dili öğrenmek serbestken Kürtçe neden “yasak dil” sayılıyor? Bu mantığa göre Türkçe dışındaki tüm “yabancı” dilleri yasaklamak gerekmez mi?

DİLLERİN KAYBIYLA BİOÇEŞİTLİLİK KAYBI İLİŞKİLİ

UNESCO’nun “Tehlike Altındaki Diller Dünya Atlası”na göre, dünyada konuşulan yaklaşık 7 bin dilin yüzde 40’ı, yani 2 bin 500’ü kaybolma tehlikesiyle karşı karşıya. (2013)

Türkiye’de ise Kürtçenin Zazaca lehçesi dahil olmak üzere 18 dil yok oldu ya da yok olma tehlikesi ile yüz yüze.

Dillerin yok oluşu veya asimilasyonu, kültürel kaybın ötesinde, biyolojik çeşitliliğin kaybıyla da paralel. Yani insan faaliyetleri, hayvan, bitki çeşitlerinin kaybına yol açtığı gibi yerel toplulukların yaşam alanlarını, kültürlerini, dolayısıyla varlıklarını tehdit ediyor.

Günümüzde bu sorun, iklim krizi ve COVID-19 ile birlikte daha iyi anlaşıldı: Biyoçeşitliliğin küresel ölçekte azalması, tehlikeli virüslerin hayvanlardan insanlara taşınmasına neden oldu.

Biyoçeşitlilik kaybı, iklim krizini tetiklediği gibi küresel ısınma da biyoçeşitlilik kaybını hızlandırıyor.

Her şey zincirleme, her şey birbirine bağlı!

Biyologlar, tür kaybının önceki yüzyıllara göre bin kat fazla olduğunu tespit etti. Dilbilimciler ise yüzyıl sonunda dillerin yüzde 50 ila 90’ının kaybolup unutulacağını tahmin ediyor. Araştırmalara göre biyolojik ve dilsel çeşitlilik aynı bölgelerde kesişiyor:

Yani bir bölgeye has türler (endemik) ne kadar çoksa, diller de o kadar çeşitli... Tersi de geçerli!

TÜRLERİ, DİLLERİ KORUMAK KENDİNİ KORUMAK DEMEK

Batı Afrika, Latin Amerika, Yeni Gine, Güneybatı Pasifik Adaları ve dağlık bölgeler, gezegenin hem türler, hem dil ve kültürel çeşitliliği açısından en zengin yerleri.

Dünya dillerinin yarısına tekabül eden toplam 3.202 dilin, Dünya’nın 35 zengin biyoçeşitlilik noktasında var olması tesadüf değil. (İngilizce yayınlanan çok ilginç bir araştırma burada)

Türkiye’nin biyoçeşitlilik haritasına bakınca, endemik zenginliğine rağmen korunmayan alanların en çok Güneydoğu ve Doğu’da işaretlendiğini görüyoruz.

Siyasi tercihler, havayı, suyu, canlıları etkilediği kadar kültürel çeşitliliği, dolayısıyla insanlığı etkiliyor.

Dünya küreselleştikçe, doğayı ve insanı sömürdükçe, tek tipleşti. Tek tip olanı yönetmenin, kontrol etmenin daha kolay olduğu düşünüldü. Bugün, ne kadar büyük bir hata yapıldığı farklı alanlardaki bilimsel araştırmalarla ortaya çıktı.

Türlerin, kültürlerin çeşitliliğini korumanın, kendi varlığını korumak anlamına geldiğini ve başka türlü bir yaşamın mümkün olmayacağını yavaş da olsa öğreniyoruz.

Türkiye’miz çok güzel deyip duruyoruz ya... Doğru, coğrafya ve kültür açısından çok şanslıyız. Ama bu şansı iyi kullanmayı bilemedik.

Tek dil konuşan, tek bir düşünceyi ve inancı savunan bir Türkiye’yi değil, zenginliklerini bilen ve farklılıklara sahip çıkan bir Türkiye istiyoruz.

Kürtçe, Lazca, nice Anadolu dili ve lehçesi, hepimizin zenginliği. Tehdidi değil.

ÖNEMLİ NOT: ‘Kürtçe Eğitim Dili ve Resmi Dil Olsun. Dilimiz varlığımızdır, dilimiz kimliğimizdir, dilimiz onurumuzdur‘ imza kampanyasına katılmak için tıklayın.

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları