Yangınların çaresi kamulaştırma
Murat Ağırel; Bakın komşumuz Yunanistan yangınlar için nasıl önlemler alıyor anlatayım: İnsansız hava araçları (İHA/Drone) ve kara tabanlı sensörler kullanılarak yangın riski taşıyan bölgeler sürekli izleniyor.
Ormanlarımız, yüreğimiz, ciğerimiz yanıyor.
Hatay, Manisa, Antalya ve İzmir... Alevler bir harita üzerinde ilerler gibi yayıldı. İzmir’in dört bir yanı; Menderes, Ödemiş, Çeşme, Buca... alevlere teslim.
Özellikle İzmir’de şiddetli rüzgârın da etkisiyle yangınlar günlerdir söndürülemiyor. Her yangında olduğu gibi bir suçlu aranıyor. Ancak biz suçluyu uzaklarda değil, sistemin içinde aramalıyız.
İzmir valisi yaptığı açıklamada yangınların çoğunun elektrik tellerinden kaynaklandığını söyledi. İzmir’in elektrik dağıtımını yapan Gediz Elektrik, bu iddiaya ilişkin somut veri olmadığını açıkladı. Daha önce açıkta bırakılan elektrik kabloları nedeniyle hayatını kaybeden yurttaşlarımızı ve Gediz’in defalarca gündeme gelen ihmallerini unutacak da değiliz.
Ancak bu, yaşadığımız diğer felaketler gibi çok daha büyük bir resmin sonucudur.
Yangınlar yalnızca bir kıvılcımla başlamıyor. Asıl yangın, yıllardır kamu hizmetlerinin özel şirketlere devredilmesiyle başlatıldı.
Bu zihniyete göre: “Özelleştirme= Kâr” ve “Kamu yararı= Zarar”
Elektrik dağıtımı gibi kritik hizmetler yıllardır özelleştiriliyor. Özelleştirme ihalelerinde firmalara, “bakım-onarım yapma”, “altyapıyı yenileme” gibi zorunluluklar yüklense de bu yükümlülüklerin denetlenmediği bir ülkede yaşıyoruz. Çünkü denetim maliyetli, cezalandırma ise siyasi risk taşıyor. Ve bizler her yaz, bunun bedelini ağaçlarla, canlarla ödüyoruz.
KÂR AMACI GÜDEN ŞİRKETLER
Eş dost, hısım akraba ceza alacağına ağaçlar yansın diye bekliyoruz. Kâr amacı güden şirketlerin kamu hizmeti sunması mümkün müdür? Hele Türkiye gibi denetim ve cezalandırmanın olmadığı bir ülkede...
Bu soruya yanıt arayanlardan biri olan siyaset bilimci David Harvey, “kamusal hizmetin piyasaya teslim edilmesinin doğrudan halkın zararına işleyeceğini” söyler. Türkiye’deki elektrik dağıtım firmaları bunun en net örneğidir. Yatırım ve bakım gibi zorunlulukları “maliyet” olarak gören bu şirketler, sadece kâr hanesini büyütmekle ilgileniyor. Oysa bu “maliyet”, bugün Ege kıyılarında yanmakta olan bir ormanın kaderini belirliyor. Sadece orman yanmıyor, suyuyla hayvanıyla oksijeniyle bütün bir ekosistemi kaybediyoruz.
Üstelik bu şirketler, kazançlarını artırırken bir yandan da vergi muafiyetleri, teşvikler ve siyasi korumalarla donatılıyor. Kârlarına kâr katıyorlar. Halk ise öfkesini fatura başında yutkunarak, yanmış ormanlara bakarak çıkarıyor.
Merak edip baktım. Orman yangınları öncesinde ve sonrasında ne önlem alıyorlar diye araştırdım.
Elbette orman yangını sadece bize özgü bir afet değil. Ancak artık bilim ve teknolojinin imkânları o kadar çok ki böylesine yangınlara karşı çaresiz değiliz.
2022’de Nature Communications dergisinde yayımlanan bir çalışmada, orman yangınlarıyla mücadelenin en etkili yolunun, önleyici tedbirler olduğu belirtildi. Bu çalışmaya göre; yangın çıktıktan sonra müdahale araçları (uçak, helikopter) ne kadar etkili olursa olsun, orman yollarının açılması, kuru bitki örtüsünün temizlenmesi, halkın bilinçlendirilmesi gibi ön hazırlıklar yangının yayılma şiddetini en az yüzde 60 oranında azaltıyor.
Peki bizde durum ne? Tarım ve Orman Bakanlığı verilerine göre:
- 2025 yılı içerisinde bu satırlar kaleme alındığı güne kadar 2 bin 908 orman yangını çıktı.
- Bunların yüzde 80’i insan kaynaklı:
- 1576’sı ihmalkârlık
- 683’ü anız yakma
- 253’ü açıkta ateş
- 199’u sigara
- 176’sı bağ-bahçe temizliği
- 166’sı elektrik hatları
- 123’ü çöplük yangını
- 101’i piknik kaynaklı
Bu tablo, doğaya değil insanın kendine karşı savaş açtığını gösteriyor. Ve bu savaşın cephanesi ihmalkârlık, silahı ise şirketleşmiş kamu yönetimi.
Uçak mı yok, irade mi? Yangınla mücadelede hava gücü tartışması da bitmiyor. 2025 itibarıyla elimizde:
- 27 uçak
- 105 helikopter
- Toplam 438 ton hava müdahale kapasitesi var.
Bunların 14’ü Orman Genel Müdürlüğü’ne ait, geri kalanı kiralık.
Peki Türk Hava Kurumu (THK) uçakları neden kullanılmıyor?
Bakanlık verilerine göre:
- THK’nin elinde 8 uçak var.
- 4’ü hurda, diğer 4’ü ise modernizasyona muhtaç.
- THK, 2024 Aralık ayında kiralama ihalesine 3 uçak için teklif verdi ancak yaklaşık maliyetin yüzde 134 fazlası teklif sunduğu için ihale iptal edildi.
- 2025 Ocak ayındaki ihalede de yüzde 163 fazlası teklif verildiği için yine kabul edilmedi.
Bu durumda sormak gerekiyor:
Yanan binlerce hektarlık orman mı daha maliyetli, yoksa bu ihale kalemleri mi?
Bu hesap, bütçe uzmanlarının değil, vicdanı olan herkesin yapması gereken bir hesaptır.
İktidarlar ormanları zihniyetleriyle, politikalarıyla yakıyor zaten. Fransız düşünür Michel Serres, “İnsan doğadan ayrıldığını düşündüğü an, ona zarar verme hakkını da kendinde görmeye başlar” diyor.
Yani ormanları bedenimizin bir parçası olarak görmediğimiz sürece ağaçları sadece yanarken düşünürüz.
Doğayı “bizden ayrı” gören anlayış, ona verdiğimiz zararı da meşrulaştırıyor. Bütün yaşananları “mevsim normalleri” deyip geçiştiremeyiz.
Bakın yapacaklarımız çok açık...
Bugün Türkiye’de yangınları konuşuyoruz, yarın seli, depremi konuşacağız.
Artık milletimiz meseleye başka bir yerden bakmalı:
- Kamu hizmetleri yeniden kamusallaştırılmalıdır.
- Özelleştirme sözleşmeleri ve sonrası, kamu yararına göre çok sıkı denetlenmelidir.
- Yangın önleyici tedbirler, yıldan yıla değil, tüm yıla yayılan politikalarla yürütülmelidir.
- Gerekiyorsa NASA benzeri bir yapı kurulmalı uydu verileriyle yangın risklerinin olduğu bölgeler takip edilmeli.
- Halk, orman yangınına karşı sadece seyirci değil, bilinçli bir aktör haline getirilmeli. Gerekirse maaşlı orman örgütleri kurulup uzun yürüyüşlerle orman denetim ve temizliği sağlanmalı.
İHA VE SENSÖRLER
Bakın komşumuz Yunanistan yangınlar için nasıl önlemler alıyor anlatayım: İnsansız hava araçları (İHA/Drone) ve kara tabanlı sensörler kullanılarak yangın riski taşıyan bölgeler sürekli izleniyor.
Ormanlık alanlarda ve yerleşim yerlerinin çevresinde yangınların yayılmasını engellemek amacıyla ağaç ve çalıların temizlendiği yangın şeritleri oluşturuluyor. Kurumuş otlar ve yanıcı maddeler düzenli olarak temizleniyor.
Yangına neden olanlara karşı caydırıcı yasal düzenlemeler ve ağır para cezaları uygulanıyor.
Meteorolojik veriler sürekli takip edilerek yüksek sıcaklık, düşük nem ve kuvvetli rüzgâr gibi yangın riskini artırabilecek hava koşulları önceden belirleniyor.
En basiti ormanlarda yaygın yangın hidrantı ağı kuruyorlar.
İşin özeti beğenmediğimiz Yunanistan yaşadığı büyük yangınların ardından harekete geçti. Yakında bizi de geçerler.
Yine yangın çıkar ama mesele buna nasıl hazır olduğumuz ve nasıl müdahale ettiğimizdir.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları