Atatürkçü mü?
Sinan Meydan; Atatürk, 10 Ağustos 1930’da, siyasi hayatta bir taraflı olarak daima aradığı ve arayacağı temelin “LAİK CUMHURİYET” olduğunu söylemişti. Erdoğan’ın böyle bir arayış içinde olmadığı çok açıktır.
“Laik Cumhuriyet… Benim siyasi hayatta bir taraflı olarak daima aradığım ve arayacağım temel budur.” (Atatürk, 12 Ağustos 1930)
28 Mayıs seçimlerine sadece 4 gün kaldı. Montaj videolar, gerçek dışı söylemler havada uçuşuyor. Örneğin, siyasal İslamcı Cumhur İttifakı bileşenlerine ve Erdoğan’ın geçmişteki söylemlerine ve uygulamalarına rağmen siyaseten bir “Atatürkçü Erdoğan!” portresi çizilmeye çalışılıyor. Ancak bu doğru değil. Erdoğan’ın “dava” dediği şey, Atatürk’ün kurduğu laik Türkiye Cumhuriyeti’ni “Yeni Türkiye” (Yeni Osmanlı) adlı başka bir yapıya dönüştürmektir. Oysa “Laik Cumhuriyet” Atatürk’ün siyasi hayattaki kırmızı çizgisidir. Laik Cumhuriyet karşıtı bir siyasi hareket ve lider “Atatürkçü” olarak adlandırılamaz.
ATATÜRK VE CUMHURİYET KARŞITLIĞI
AKP iktidarı, bilinçli ve sistemli biçimde Atatürksüz yeni bir yakın tarih yazmaya çalıştı. II. Abdülhamit’in ön plana çıkarıldığı bu yeni tarih yazımında Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı’ndaki önderliği ve başkomutanlığı önemsizleştirilmek, Vahdettin ve İskilipli Atıf gibi işbirlikçiler aklanmak istendi. Atatürk’ün yaptığı devrimlere açıktan saldırıldı. Okullardaki “İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük” dersleri olabildiğince azaltıldı ve işlevsizleştirildi. Yandaş kadrolarca üniversitelerde, okullarda, TV ekranlarında, gazete köşelerinde, çeşitli dergilerde Atatürk ve Cumhuriyet karşıtlığı pompalandı. Milli bayramların coşkusu törpülendi. Korunup-kollanan tarikatlarda ve cemaatlerde açıkça “Atatürk düşmanlığı” yapıldı. Diyanet milli bayramlara denk gelen hutbelerde Atatürk’ün adını anmadı. Açılım sürecinde devlet dairelerinden TC’ler söküldü. Statlardan “Atatürk” adı kaldırıldı. Atatürk Havalimanı kapatıldı. “Andımız” yasaklandı. Türk bayrağı, Türkiye adı bile tartışmaya açılmak istendi. FETÖ eliyle TSK’nin Atatürkçü niteliği değiştirilmeye çalışıldı. Habur rezaleti yaşandı. PKK tanık TSK sanık yapıldı. Askersivil Atatürkçüler kumpaslarla Silivri’ye atıldı. Nutuk suç delili sayıldı. AKP ileri gelenleri her fırsatta –yazı ve dil devrimleri başta olmak üzere- Atatürk’ün yaptığı devrimlere saldırdı. (En son geçen yıl dil devrimine saldıran Mahir Ünal’a yanıt vermiştim.) Başkanlık sistemine geçilerek Meclis’in etkisi azaltılıp ülke tek adama teslim edildi. Son olarak laik Cumhuriyet düşmanı Hizbullah terör örgütünün uzantısı HÜDA PAR Meclis’e sokuldu.
Cumhuriyete “90 yıllık reklam arası” diyen milletvekili, 19 Mayıs’ta Atatürk’ün adını anmaktan çekinen Meclis Başkanı, milli bayramlarda Atatürk’ten söz etmeyen Diyanet İşleri Başkanı, Dil Devrimi’ne saldıran grup başkan vekili, İzmir Marşı’ndan rahatsız olan belediye başkanları, Atatürk’ün heykellerini leş gibi sürüklemekten söz eden, “Keşke Yunan galip gelseydi” diyen Atatürk düşmanı fesli tarihçiye duyulan muhabbet ve daha fazlası… Özetle 20 yıllık AKP iktidarı döneminde “Atatürk karşıtlığı” adeta “resmi ideoloji” haline getirilmek istendi.