loading
close
SON DAKİKALAR

Küçük Amerika olmaktan kurtulamadık

Şükran Soner
Tarih: 05.05.2020
Kaynak: Şükran Soner - Cumhuriyet

Şükran Soner: 12 Mart, en çok da 12 Eylül süreçlerindeki toplumsal deneyimleriyle liberal kimliğinden sapmadan, Batı demokrasilerinin evrensel ilkelerini benimseme yolunda ilerlediği de kuşku götürmez

Küçük Amerika olmanın, sandıktan aldığı oylarla ilk güçlü iktidarı kuşkusuz Demokrat Parti. Cumhurbaşkanı Bayar, Başbakanı Menderes, icraatları ile kafa şişirmeye gerek yok. Küçük Amerika olma özentileri ile yaratılmış toplumsal kültürün aktarılması sorumluluğu, ilgili sosyal bilimciler ile tarihçilerin elbette içtenlikli, hiç değilse tanıklıklarını dürüstçe yazan siyasetçiler, gazetecilerin işi..

Benim, çok da etkilendiğim tek tanıklığım, yaşı ile de bağlantılı idamdan kurtulmuş, son yıllarında evinde görüştüğüm Cumhurbaşkanı Celal Bayar’la yaptığım söyleşiden.. Konumuz, Kurtuluş, Kuruluş savaşı dönemleri, Gazi Meclis dönemi anılarıydı..

Mustafa Kemal Atatürk’e duyduğu sevgi, hayranlık, yarattığı büyük değerler, kazanımlara ilişkin vurgulamaları şaşkınlıkla dinlemiş, not almıştım. İttihatçı kökenli olsa da savaşlarda çok ağır bedeller ödemiş, çok yorgun, yılgın insanlara, o koşullarda komutanları olarak direnmeyi önerseler arkalarından vurabilecekleri gerçeği ile söze girmişti. Mustafa Kemal’in üstün kurmay zekâsı, savunduğu değerler ve birikimleriyle adım adım yaratılmış Türkiye Cumhuriyeti, devrimleri, kazanımlarının dünyada bir örneğinin olmadığını söylemişti; çömez gazetecilik yaşlarım, tarih bilgim diplerde, daha anlamlı söyleşiler yapamamak benim ayıbım..

***

Öğrencilik yıllarım, gazetecilik tanıklıklarımda uzun yıllar şapkasını alıp gidebilmesi, bir daha bir daha siyasi sahnede başa oturabilmesi becerisi ile de ünlü Başbakan Demirel hükümetleri dönemleri.. Morison Süleyman lakabı, soldan eleştirilerin eseri olsa da, çok uzun yıllar sandıkta sağdan, Türk-İslam sentezli oy çoğunluğundan aldığı güçten, küçük Amerika olma düşlerinden rahatsız görünmüyordu.

12 Mart, en çok da 12 Eylül süreçlerindeki toplumsal deneyimleriyle liberal kimliğinden sapmadan, Batı demokrasilerinin evrensel ilkelerini benimseme yolunda ilerlediği de kuşku götürmez.. 12 Eylül sonrasının Demirel kimliği artık ödünsüz bir liberal demokrasinin savunulması çerçevesindedir.

Yeri geldikçe Amerika’nın gelişmekte olan ülkelere dönük, elbette Türkiye Cumhuriyeti değerleri, demokrasisini hedef alan darbelere karşı duruşunu sergilemekten çekinmeyecektir..

Özal’ın, işveren örgütlerindeki 1960 Anayasası, Amerikancı projeler dışında kalan Batı’nın evrensel kazanılmış demokrasi ilkeleri çerçevesindeki evrensel değerleri reddeden çizgisi, Demirel’in Morison Süleyman dönemi ile çakışsa da, 12 Eylül sonrasında ayrışacaktır.

***

Demirel, 24 Ocak kararlarının uygulatılmasında, Amerika odaklı tek kutuplu dünyanın oluşturulmasından otomatik sorumlu başbakandı. Ancak 27 Mayıs Anayasası, arkasından gelen düşünce, sendikal haklar tüm demokratik örgütlenme haklarını çok geç yakalamış Türkiye, çok hızlı bir toplumsal patlama ile çok hızlı örgütlenme, gelir dağılımı, demokratik düzeni yakalamada uçuyordu.

Gerçek demokrasiye layık görülmeyen Türkiye Cumhuriyeti’nin gelişmiş ülkeler saflarında yer almaya yönelik koşusu, tek kutuplu dünya projesiyle uyumlu görülmüyordu. Gelişmiş kültürlerin çıkar ittifakı olarak benimsenmiş AB içinde bile Tito Yugoslavyası’nın tek parça olarak AB’ye katılmasına katlanılmamışken, Türkiye’ye özel fren kaçınılmazdı.

1 Mayıs 1977 kanlı provokasyonu simge, 12 Eylül öncesinin faili meçhulleri sonraki toplumsal tarihimizin her sürecinde yaşanacaktı. Demirel ile Ecevit’in birlikte Zincirbozan’da konuk edildikleri günlerde Özal, paraşütle işveren örgütü başkanlığından 12 Eylül darbe yönetiminin ekonomi, sendikal haklar gaspı danışmanlığına taşınacaktı, Baba Pakdemirli, Özal adına ilk basın toplantısında gelir piramidinin yeniden yapılanmasını müjdeleyecekti.

Özalizm, 24 Ocak kararları artı askeri darbenin on binleri cezaevlerinde işkencelerden geçiren bir pojenin eseridir. Yine de on yılı aşan bir başarı öyküsü olamayacaktır. İnsan haklarından, adaletten, düşünce özgürlüklerinden, sola açılmış siyasetlerden, meslek, tarım örgütlenmelerinden beslenmiş toplumsal algılar unutulmayacaktır.

Bahar eylemleri, yaz direnişleri, Büyük Zonguldak madenci direnişi, Özalizmi Çankaya’da noktalarken, sosyal demokrasiyi koalisyonlarla yakalayan iktidarların geçişi yaşanacaktır. Sonrası emperyal güç odaklarının Amerika odaklı tek kutuplu dünyanın çok hızlı çöküşü gerçeğinde, evrensel sömürgecilik düzenine, terör üzerinden, yoksul ülkeler halklarını, alt kimliklerle birbirlerine kırdırma süreçleri.. Çelişkiler yumağında otoriterleşmenin liberal demokrasiyi de ters tepen silah olarak vurması.

Teknolojik devrimler çağında dünyanın işleyen düzenlerinde, insanlarla birlikte tüm canlıları, çevreyi hedef alan izansız otoriterleşme, yağma, vurgun düzeni işleyiş patlamasında bir virüsle vurulması.. Türkiye’deki iktidar erkinin yürüyüşü Trump yönetiminin yine küçük, kötü bir kopyası gibi..

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları