loading
close
SON DAKİKALAR

Cumhuriyet’in ikinci sayfasının mimarı Sami Karaören

Şükran Soner
Tarih: 24.10.2023
Kaynak: Şükran Soner - Cumhuriyet

Şükran Soner; Canlı canlı acımasız yakılanlara insanlık borcumuz yok mu?

Sami Karaören, Girit’ten Fethiye’ye birlikte göç etmiş üç ailenin çocuklarından biri. Selçuk kardeşlerin göç sonrası eğitimini İstanbul Fransız okulunda almış annelerinin, Yüzbaşı Selahattin’in dileği ile, tüm akraba, komşu çocukları içinde eğitimlerini üstlenen annelerinin katkıları ile, ülkemiz sınırlarını aşan başarılarını sıralamaya kalkışacak değiliz.

Fethiye Karaköy doğumlu Sami Karaören, Antalya Lisesi’nde, eşiyle birlikte ünlü edebiyatçımız Cahit Külebi’nin öğrencisi oluyorlar.

Sami Karaören 1957 yılında yazıişleri müdürü olduğu Dünya gazetesinde Falih Rıfkı Atay’ın yanında yerini alıyor. Demokrat Parti’nin 27 Mayıs akşamına kadar uyguladığı yasaklar zinciri içinde, teknik ustalıklı bir yöntem geliştiriyor. Sayfalar basıldıktan sonra incelemeye alınıp yasakların sonradan gelmesi tekniğinden yararlanıp, çıkarılan yazıların yerini boş olarak bırakması nedeni ile evlerine çok yakın Sultanahmet Cezaevi’ne alınınca, söyleşimize anılarını aktaran Mehmet Karaören ile ablası ilkokullarından alınıp cezaevine ziyarete götürülüyorlar.

Tüm gazeteler Cağaloğlu, Babıâli içinde olunca, çalışanlar, çizerleri, yazarlarının çoğunluğunun da Sultanahmet’te komşuluk yapmaları kaçınılmaz. Elif Naci de içlerinde, pek çok ailenin isimleri yan yana sıralanıyor. Sami Karaören’in Cumhuriyet’e ayak basması 1961 yılında oluyor. Dünya gazetesinde üstlendiği yazıişleri müdürlüğü ile birlikte, ikinci sayfa makalelerinin sorumluluğu, gazeteye ilişkin tüm kültürel etkinlikler, yayın, düzenlenen ödüller sorumluluklarını deneyimleri ile taşıyor...

1973 yılı sonbaharında Cumhuriyet’in yayın yaşamına sokulan Çağdaş Yayınları’nın sorumluluğunu da üstleniyor. Çok sayıda yayını, ödüllerine ilgi duyanlar kolaylıkla ulaşabilirler. Bizi ilgilendireni 1971’de Nadir Nadi’nin okur boykotu, dayanışması katkılarıyla, annesi Nazime Nadi’nin de duruşuyla gazeteye geri dönüşünden sonra, 1973 sonbaharında Cumhuriyet’in Çağdaş Yayınları’nın kuruculuğunda sorumluluğun Sami Karaören’de olması. Yeri gelmişken söyleşimizde babasını anlatan Mehmet Karaören’in, ablası ile birlikte, öğrencilik yıllarında söz konusu görevdeki katkıları...

Sami Karaören okuryazarlığa geçişte eşiyle birlikte başlarında durduğu iki çocuğuna sorumluluklar vererek yaptığı katkılar. İki kardeş okuryazar olmanın hemen ardından içinde yaşadıkları kitapların hazırlanışında da görevler üstlenirler. Babalarının karşısında sesli basılacak kitapları okuma karşılığı okul harçlıklarını kazanırlar...

Beni şaşırtan sürpriz bilgilenmem ise 90. doğum gününe katılma çağrısına koşturduğum Prof. Dr. Münir Ekonomi’nin adını duyduğunda Mehmet Karaören’in “manevi ağabeylerimden” demesi. Anlayabildiğimiz kadarıyla, yazıları ile de 2. sayfamıza konuk olmuş Münir hoca zaman buldukça Sami Bey’in yanına gelip yazıların önseçiminin yapılmasına yardımcı olurmuş. Uygar kimliği ile hiç anımsatmadığı için o kata en azından gelen yazıları taşımak üzere çok katılan biri olarak habersiz kalmışım. Büyük olasılıkla Ekonomi’nin kültür tutkusunu keşfeden Sami Karaören’in edebiyat fakültesinin ilgili bölüm öğrenciliğini seçmesinde payı olmuş. Hoca yetiştirdiği iş hukukçusu proföserlere kendi özelini paylaşmayı aklından geçirmediği için de ben de içlerinde duyduklarımıza inanamadık.

Cumhuriyet okurları ile en son paylaşmak istediğim ise toplumsal hesaplaşmamızı, sorumsuzluklarımızı unutamadığımız Madımak yangını, her yaştan birbirinden değerli aydınımızın yakılması olayı... Sami Karaören’in de hiç kopmadığı sevgili hocası Cahit Külebi ile orada olduklarını, yanarak ölen Asım Bezirci ile de geliş yolculuklarını paylaştıklarını duymadığınızdan eminim. Yanarak ölen her yaştan birbirinden değerli aydınımız gerçeğinin acısından sonrasında, hangimiz Pir Sultan Abdal Kültür Derneği’nin bu çok değerli kültürel etkinliği üzerinden düşünmeye akıl edebildik ki? Genco Erkal’ın çok değerli çalışmasını saklı tutarak, saygılarımızı ileterek önemli toplumsal sorumluluğumuz üzerinden kafa patlatmak, emek vermek gerekmiyor mu?

Canlı canlı acımasız yakılanlara insanlık borcumuz yok mu?

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları