loading
close
SON DAKİKALAR

Gezi Davası 24-25 Aralık'a ertelendi

Gezi Davası 24-25 Aralık'a ertelendi
Tarih: 08.10.2019 - 11:58
Kategori: Gündem

Osman Kavala'nın tutuklu bulunduğu, 16 kişinin yargılandığı Gezi Davası'nın 3. duruşması Silivri Ceza İnfaz Kurumları’nın karşısındaki duruşma salonunda görüldü.

Gezi direnişine ilişkin 16 isim hakkında açılan Gezi Davası'nın 3. duruşması bugün Silivri'de görüldü.

Mahkemenin açıkladığı ara karara göre, firari sanıklar hakkındaki yakalama kararlarının infazının beklenmesine, müştekilere çıkarılan davetiyelerin ulaşmasının beklenmesine, İnanç Ekmekçi hakkında yakalama kararı çıkarılmasına, Murat Papuç'un dinlenmesi için çağrılmasına, usulüne uygun çağrılan tanık Hasan Gül hakkında zorla getirme kararı çıkarılmasına, Osman Kavala'nın tutukluluğunun devamına karar verildi.

Bir sonraki duruşma 24-25 Aralık'ta görülecek.

Duruşmadan notlar...

Fotoğraf ve video çekmenin yasak olduğu salonda mahkeme çizerleri Tarık Tolunay ve Murat Başol Mahkeme Başkanı’nın talimatıyla duruşma salonundan çıkarıldı.  

Tanık olarak dinlenecek eski emniyet mensubu Ercan Orhan Aydın ile kurulan SEGBİS bağlantısında teknik aksaklık yaşandı. Tanık yarın dinlenecek.

Tutuksuz sanıklar Mücella Yapıcı, Tayfun Kahraman, Can Atalay, Mine Özerden, Çiğdem Mater, Yiğit Aksakoğlu, Ali Hakan Altınay, Yiğit Ali Ekmekçi, tutuklu sanık Osman Kavala duruşmada hazır bulunuyor.

Geziyi Savunuyoruz", "Sosyal Hukuk" ve "Toplumsol Dergi" hesaplarından paylaşılan duruşmadan notlar şöyle:

Osman KavalaGezi Parkı ile ilgili bir film yapılması planlanıyordu ama yapılmadı. Anadolu Kültür Vakfı'nın kuruluş amacı ile de uygundur bu. Ancak bu film hiç yapılmadı. Olsaydı sanat filmi olacaktı.

Mahkeme Başkanı: Gezi’dekilere gaz maskesi, yemek vs. maddi destek verdiniz mi?

Osman Kavala: Bu tür taleplerin karşılanması için bir hesap açılırsa katkıda bulunabileceğimi belirttim. Gaz maskesi kullanımının parktaki gençler açısından barışçıl nitelikte kullanılabileceğini düşündüm. Kaldı ki böyle bir hesap da açılmadı. Telefonlarımızı dinleyen şahıslar, dayanaksız ihbar mektupları üretmişlerdir. Tipik bir FETÖ kumpasıdır. Eczaneden aldığım bir kaç ilaç ve 25-30 tane poğaça götürdüm. Verdiğim destek budur. 

Mahkeme Başkanı: Siz sadece 25-30 poğaça götürdüm dediniz. Ama yaptığınız görüşmelerde Türkiye’ye gaz ihracatına ambargo için çalıştığınızı söylemişsiniz. Bununla ilgili ne dersiniz? 

Kavala: Biber gazının yanlış kullanımı nedeniyle yaralanmaların olduğu, protestoların şiddetlendiği bir çok raporda belirtilmektedir. Bu konuşmam da bu duruma bir tepkidir. 

(Mahkeme heyeti Osman Kavala’ya ters çevrilmiş otobüslerin ve yanan barikatların olduğu fotoğrafları göstererek) Bunlara ilişkin olarak polisin aşırı güç kullandığını düşünüyor musunuz?

KavalaBizim isteğimiz, gaz kullanımının yasalara ve usule uygun olarak yapılması idi. Bu yasalar, Türkiye Cumhuriyeti’nin yasalarıdır.

Mahkeme Başkanı: Çiğdem Mater görüşmelerinde Gezi'yle ilgili 15 dakikalık görüntüyü Saraybosna'ya götürüp gösterdiğiniz söylenmiş. 

Osman Kavala (OK): Götürmedim. Ama eğer bu film çekilseydi zaten yine festivallerde gösterilecek bir sanat filmi olacaktı.

Mahkeme Başkanı (MB): "Geziye hiçbir şekilde kaynak aktarımım olmadı" diyorsunuz. Yaptığınız küçük yardımları kendi cebinizden mi yaptınız?

Kavala: Kendimize ait bir hoparlör ve masa götürdük. Bundan ibarettir.

MB: Ş. Can Atalay ile görüşeceğiniz tespiti üzerine kolluk bir tespit yapmış. Buna dair resimler var. Bu görüşmede Alman bir temsilci var. Bu kişinin sizinle görüşmek istemesi normal mi? Neden Gezi’deki Ahmet’i, Mehmet’i değil de sizi kriter almışlar?

Kavala: Benim Alman vakıflarla yaptığım çalışmalar var. Bana, hukuki durumu sordular. Ben de hukukçu olması nedeniyle bu konuda görüşülmesi gereken kişinin Can Atalay olduğunu söyledim.
MB: Açık Toplum Vakfı ile Anadolu Kültür AŞ üzerinden yapılan çalışmalarda, jam toplantıları, baraka toplantıları, Garaj İstanbul toplantıları. Bu kadar derinlemesine çalışmalar çevre duyarlılığını aşmıyor mu?
Kavala: Bu toplantıları fonlamadık. Bunlar safsata.
MB: Görüşmede "Yakında bu ivme düşebilir" demişsiniz. Siz bu vandallığın, Gezi olaylarının ivmesinin düşmesini istemiyor musunuz?
OK: Ben burada şiddet içerikli olayları düşünmedim bile.
MB: Bu görüşmeyi izah eder misiniz? "Bu hareketi genişletmek, derinleştirmek için ne yapabiliriz?" cümlenize karşı "Gezi Parkı çevre duyarlılığıdır, ötesi yoktur"diye bir karşı cümleniz var mı?
OK: Gezi olayları Temmuz'dan sonra forumlara dönüştü, bu forumlarda çevre meseleleri ve yerel yönetim konuları tartışıldı.
Ben Hanzade Hanım'la konuşmada bu forumları kast ettiğini düşündüm. Bu forumlar sosyal ve yerel demokrasiyle ilgiliydi.
Gezi olaylarının Gezi olayları dışında demokratik bir muhalefetin oluşmasına katkı olacağını söyledim. Böyle düşünüyorum.

MB: Cemrecan ile İlayda isimli bir görüşme var. Nakliye borcu olduğu, dayanışma için sizden nasıl para isteneceği konuşuluyor. Gezi kalkışmasına katılanların sizden para isteyebileceğine dair görüşmelere ne diyorsunuz? Benle alakası yok diyorsunuz da?
OK: Bu görüşmeler Ekim ayında yapılıyor. Gezi eylemleri diye bir şey kalmadı. Bunlar farklı faaliyetlerle uğraşan gençler. Konser ya da yemek bileti falan satıyorlar. Buna ben ya da çalışanlar destek vermiş olabilir ama bunlar çok mütevazi destekler. Gezi ile alakası yok.
MB: Mine Özerden'in ile gaz maskesi konuşmasında "Bunu ben üstüme almak istemiyorum. Birisi hesap açacak öyle" demişsiniz.
OK: Buna cevap verdim. Ama ben "cek-cak" demedim. Tavsiyede bulundum. Bu hesap açılmadı. Benden başka bir para da talep edilmedi.
MB: Tuğrul isimli kişi yaptığınız görüşmede "Bir masa olursa insanlar koordinasyon masası gibi şeyler yaparlar" diyor.

OK: Gezi parkında tek bir örgütün yönetiminde bir hadise yok. Farklı insanların farklı talepleri, düşünceleri var. Burada çeşitli faaliyetler yapılıyor, çöp toplama gibi 15 iskemle denen şey Gezi Parkı'ndaki insanların oturup rahat rahat konuşabilmesi için düşünülmüş bir şey.
ma biz sadece masayı tedarik ettik. İskemleleri bilmiyorum.
MB: Bu direnişlerle ilgili Almanlar, Amerikalılar sizden bilgi alıyor. Siz kimsiniz ki sizden bilgi alıyorlar. İddianame sanki sizin temsilcileriymiş gibi gösteriyor
OK: Temsilcisi olsam talimat verirler. Bu benim bağımsız tarafsız biri olarak görüşlerime başvurduğunu gösteriyor.
OK: Benim Hollanda, İsviçre gibi konsolosluklarla ilgili de ilişkim var. Sorarlarsa onlarla da görüşlerimi paylaşıyorum. Başka bir ilişki olması söz konusu değil.
MB: Ayşe Parla ile görüşmenizde "Daha da otoritesine ihtiyaç duyacak." demişsiniz.
OK: Bu bir düşünce hürriyetidir. Akademisyen arkadaşımın kızıyla konuşmamdır.
MB: Otoritesine başvuracak kişi başbakan mı? Kimi kastediyorsunuz?
OK: Hükümeti kastediyorumdur tahmin ediyorum.
OK: Benim çeşitli "tape"lerimde Ahmet İnsel'in konuşmasında söz konusu olan seçimlerin demokrasi için önemi, seçimlerin çeşitli gruplar tarafından kabul edilmesinin benim de tasdiklemem Gezi olaylarıyla ilgili nasıl bir siyasi durum içinde olduğumu gösteriyor.
MB: Sizin cep telefonunuzda arı ırkına dair harita, Halk Cephesi pankartı vs gibi fotoğraflar ele geçirilmiş. Neden bunlar telefonunuzda bulunuyor?

OK: Bu Türkiye'deki arı ırkının Türkiye'de nerede olduğuna dair bir harita. Bölgelerin endemik bitki ve hayvanları ilgimi çekiyor. Siyasi bir içeriği yok. Cep telefonumda çeşitli fotoğraflar var. Gezi olayları sırasında da ilgin. bulduğum fotoğrafları çektim.
Taksim Atatürk Heykeli'nin etrafına sıralanan flamalar ilginç bir tezatlık olduğu için çektim. Benzer fotoğraflar da var.
MB: Doğu ve Güneydoğu illerinde kurmuş olduğunuz temsilcilik vs var mı?
OK: Diyarbakır Sanat Merkezi'ni açtık. Anadolu Kültür ile eş zamanlıydı. Çeşitli kültürel çalışmalar yaptık.
Genç sanatçıları desteklemek Türkiye'nin çeşitli illeriyle Diyarbakır ve İstanbul arasındaki kültürel alışverişi destekledik.
MB: Kimlerle görüştünüz?
OK: Sivil toplum alanında çalışanlarla görüştük. Sümer Park'ta kütüphane kuruldu ona kitap desteğinde bulunduk. Bunun gibi projeler için belediye başkanlarıyla da görüştük.
OK: Benim sorgum emniyette yapıldı. Sizin sorduğunuz hiçbir soru bana yöneltilmedi. Savcıyla görüşemedik, mahkemede de sorulmadı. Bu sorular bana sorulmadan hakkımda iddianame hazırlandı.

MB: İddianame size tebliğ edildi ama ne var bunda?
OK: Tebliğ edildi ama hazırlanmadan önce bana sorulması uygun olurdu.

Kavala beyanını okuyor:
"Hakkımdaki suçlamalar kanaat ve varsayımlara dayanıyor. İddianamede Gezi olaylarını finanse ettiğime dair hiçbir bulgu yok. Gezi olaylarını hükümete kalkışma olarak gördüğüme dair de hiçbir bulgu yok.
Faaliyetlerim ve telefon görüşmelerim Anayasamızla güvence altına alınan faaliyetler arasındadır. AYM Başkanının da dediği gibi suç bulgusu olmadan tutuklanmam hak ihlalidir.
Yeni delil bulunacak diye 16 ay cezaevinde tutulmam da ve en önemlisi tutukluluğumun devamı da hak ihlalidir. Bu cezaya dönüşen hukuksuz ve ayrımcı bir uygulamadır. Sayın mahkemenizin bu hukuksuz ve ayrımcı uygulamaya son vermesini talep ediyorum."

Mücella Yapıcı'nın savunması

M.B. : Dayanışmayı ne zaman kurdunuz?

Mücella Yapıcı (MY): Taksim meydanı ile ilgili hukuksuz bir plan değişikliği yapıldı. Buna dava açmak için 15 Temmuz 2012’da kuruldu.

MB: İvan Maroviçi tanıyor musunuz?
MY: Tanımam.
MB: Mi Minör'ü biliyor musunuz?
MY: Bilmiyorum ama bir tiyatroyla ayaklanma yapılamaz.
MB: Bu tiyatro Nisan 2013'e kadar sürüyor. Tarihe dikkat edin. İzleyiciler sosyal medya ile örgütleniyor ve temsili hükümete karşı ayaklandırılıyor.
MY: Temsili. Böyle çok oyun var. Netflix izliyor musunuz?
MB: Taksim Dayanışması'nın parka çağrı tweetinde rolünüz var mı?
MY: Dayanışma'nın tüm çağrıları ortak kararla alınır. Ben sadece sekreteryadaydım. O gün iş makinalarının da Taksim projesiyle alakası yoktu.

Biz tüm resmi kurumlara izin var mı diye başvurduk ama böyle bir izin yoktu. Şantiyeye gittik, yetkili yoktu, buldozerci vardı izinleri yoktu. Dozer Gezi Parkı'nın elektrik ve su tesisatını koparmıştı.
Ve tekrar kepçeyi atsaydı sadece dozerci değil oradaki herkes büyük bir felaketle karşı karşıya kalacaktı. Uyardık ama çok şiddetle karşılaştık. 5 santimden gaz sıkıldı bana. Mide kanaması geçirdim. Mesleğimi uygularken o kadar haklıydık ki. Ama buradayız.

MB: "Başlangıç mücadeleye devam" sözünde nasıl bir mesaj verilmeye çalışılıyor?
MY: Parkı kurtarmaya yönelik bir devam. Bütün mücadeleler öyle başlar ve devam eder.,MB: Korna, tava gibi tweetlerde sizin dahliniz var mıydı?
MY: Öyle okumasak? O şiddet nedeniyle sekiz insanı kaybettik. O şiddete karşı yapılan bir şeydi. Hiçbir tencere ya da tavayla bir hükümet indirilemez.
MB: Meclis, idare karar alır. Bundan memnun olmayanlar hukuk yoluna başvurur ve sonucu beklenir. Yani yasaya saygı diye bir kavram var. Ama bu tweetlerde sürekli bir birlik, çağrı, direniş, devam var. O vandal görüntüleri izlediniz.
Olayların bu noktaya gelebileceğini düşünmediniz mi?
Diğer şer odaklarının da buraya katılıp ülkeye zarar vereceklerini düşünemediniz mi?
MY: Tam da dediğiniz gibi oldu. Son derece açık, yasaya saygılı, hukuk yoluyla itirazını yapan dayanışma, sonra hukuk yolunu kazanan da dayanışma. Bunun ne kadar önemli olduğunu son depremde gördük.
Sadece ağaç değil, depremde hastane kurabileceğimiz tek alan. Bu tek alanı davayı kazanmış olmamıza rağmen dozer sokanların bu dediklerinizi düşünmesi gerekmez mi? Halkı bu itiraza yönlendiren o akıl almaz şiddetti. Bunu onların düşünmesi lazım. Talepler çok açıktı.
MB: Hukuk kararı beklenmeden neden direniş ihtiyacı hissettiniz?
MY: Hukuksuzluğu yapan polisti.
MB: Toplantı ve gösteri yürüyüşü kanuna muhalefet ettiğinizi söylemediler mi?
MY: Hayır, polis hukuksuzluğu yapanları savundu. Bunu hükümet de sonra kabul etti.
MB: Devrim yapacağız demişsiniz.
MY: Ben çok kullanırım. Karpuz keseceğiz gibi.
MB: İhtilal değil mi?
MY: Hayır canım. Cinsel devrim var bir sürü devrim var.
MB: Neden söylediniz?
MY: Hastaydım arkadaşımla konuşurken dalga geçtim. Ben şakacı bir kadınım.
MB: Enver Aysever ile görüşmesinde her şeye kefilim demişsiniz.
MY: Evet.
MB: O görüntülere kefil misiniz?
MY: Orada milyonlarca insan var. Aralarında provokatörler de var. Onlara kefil olunabilir mi? Gezi bir itirazdır. Demokratik barışçıl bir davranıştır.
MB: Arkadaşınız "Biz geziyi örgütlerken bir şey yapmayanlar" demiş.
MY: Bunu ona sorun. Gezi örgütlenemez. Bana Taksim Dayanışması'nı sorabilirsiniz ama Gezi'nin örgütlenmesini soramazsınız. Ayıptır.

Ali Hakan Altınay (AHA) kürsüde.

Mahkeme başkanı, Selcan Yılmaz ile konuşmalarını sordu.
AHA: Selcan hanım Gezi'yle ilgili Bilgi Üniversitesi'ne bir toplantıya gitmiş. Ben de sosyal bilimciyim. Ben de kendi analizlerimi yapmak için gittim.
MB: Duran adamla ilgili bir film çekilmesine ilişkin bir telefon görüşmesi var. Uluslararası çapta bir çalışma olacakmış. Bununla ilgili ne diyeceksiniz?
AHA: Bu sözler benim değil. Alaz Kuseyri konuşan. Bana fikrimi sordu. Ben de yardımcı olamayacağımı söyledim.
MB: Açık Toplum Vakfı'nda yöneticilik yaptınız mı?
AHA: Belirli sürelerle yaptım.

MB: Açık Toplum Vakfı'nın paraları nereden geliyor? Kimlerden destek alıyorsunuz?
AHA: Yurtdışındaki Açık Toplum Vakfı'ndan destek alıyor. Bu Dışişleri Bakanlığı'na, Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne bildirilir.
MB: Açık Toplum Vakfı ile Anadolu Kültür arasında nasıl bir bağ var?
AHA: Anadolu Kültür, üniversitelerin, vakıfların projelerini destekler.
Dönemin AB Bakanı tarafından övüldü yaptıkları. Dolayısıyla endişe edilecek bir şey yok.

Mine Özerden kürsüde:

MB: 30 Ekim 2013'te Taksim Dayanışması ile Anadolu Kültür'de toplantı yapıldığı ve Osman Kavala'nın katıldığı doğru mudur?
MÖ: Doğrudur.
MB: Taksim Platformu ve Anadolu Kültür'ün rabıtası nedir?
: Yanlış giden şeyler üzerinde bir sözümüz vardı. Olabildiğince kalabalık söylemek istedik sözümüzü.
MB: Eylemcilere gaz maskesi dağıtıldığı ile ilgili sizin hesap açtığınız iddiası var.
MÖ: Bunun doğru olmadığını en iyi bu "tape"leri yapanlar bilir.
MB: Osman Kavala ile ilgili Gezi eylemlerine ilişkin hesap açılmasına yönelik bir telefon görüşmesi var.
MÖ: Böyle bir şey olmadı. Ancak böyle teklifler geliyordu, eczanede satılan basit maskelerle ilgili. Çünkü gaz yediniz mi bilmiyorum ama sevimsiz bir şeydir.

MB: Gezi eylemlerini organize ettiğinize ilişkin bir iddia var.
MÖ: Yanlış giden şeyleri söyledik ama organize etmedik. Böyle bir şeyi organize etmemiz mümkün değil.
MB: Gezi olaylarıyla ilgili yurt dışında toplantı yaptınız mı?
MÖ: Hayır.
MB:  Mi Minör'ü biliyor musunuz?
MÖ: Hayır iddianameden öğrendim.

Can Atalay kürsüde...

Mahkeme Başkanı Garajistanbul toplantısındaki konuşmaları soruyor.

Can Atalay (CA): Hangi konuşmalar?
MB: Onu sonra söyleyeceğiz.
CA: Şu an itibariyle HSK doğal hakim ilkesine aykırı işlem yapmıştır. Anayasa md 36'ya aykırıdır. Ama sorularınıza cevap vermeye çalışacağım. Bu toplantıya davet edildim, yargı süreci Taksim Dayanışma hakkında bilgi verdik. Bizim açımızdan çok da nemli bir toplantı değildi. Kollukta çağrılana kadar hatırımızda değildi. Sorulunca hatırladım.

MB: Topluluğa hitabınız var: "Yarın önemli bir gün, bugün buradayız ama yarın ağaçları sökmeye teşebbüs edebilirler" demişsiniz. Eylemcileri megafonla yönlendirenin siz olduğunuz söyleniyor.

"Her yer taksim her yer direniş", "Katil devlet hesap verecek", "Katil polis hesap verecek" dediğiniz iddiaları var.
CA: Sorunuzun ikinci bölümü Gezi'nin 1. yıldönümüyle ilgili dolayısıyla olayla alakası yok.
MB: Amiyane deyimle küllere üflemeye çalıştığınız söyleniyor.
CA: Biz küllere üflemeye falan çalışmıyoruz. Görevimizi yapıyoruz. Sorunuzun ilk yarısı ise hükümet Taksim'deki son toplanma alanına yeşil alana bina yapmaya karar verdi. İtiraz ettik, dava açtık. Plana ve ilk derece kurul reddetmesine rağmen yüksek kurul kararıydı. İBB'nin adına yayalaştırma projesi dediği şey de yaya kaldırımı yapmayı unuttuğu için 27 Mayıs akşamı Askerocağı Caddesi'ndeki ağaçları sökmeye başladı.
28 Mayıs'ta beraber mesai harcadığım arkadaşlarıma öyle şiddet uygulandı ki öğle arasında çıkıp oraya gittim. İlk giren kişiler sivil, polis ya da zabıta değildir. Bu sözler, bu itirazın dillendirilmesidir. Polise mukavemet olarak değerlendirilebilecek hiçbir şey yoktur. Yargıtay içtihatında etkin direniş, polise mukavemet eylemi yoktur. 31 Mayıs akşamına kadar böyle.

 31 Mayıs akşamı ise başka. Bizim açımızdan Gezi Direnişi üçe ayrılır. 27 Mayıs'a kadar gelen süreç. Dava açtık, imza topladık, yasal hakkımızı kullandık. 27 Mayıs akşamı bizim itiraz ettiğimiz plan ve projeye aykırı uygulama yapıldı haklı olarak itiraz ettik.

31 Mayıs akşamı ise başka bir şey yaşandı Sayın Yargıçlar. Türkiye'de itirazı olan herkes itirazını alıp geldi.,
MB: "Biz bu kapkaççı devlete kapkaççı hükümete karşı direniyoruz" demişsiniz.
CA: Benim üslubun değil.
MB: Sizin.
CA: AKP Hükümet kapkaççı mıdır? Planlara aykırı olarak bir gece ağaçları kesmeye çalışması kapkaççılık değil midir?
CA: Mücella Yapıcı'ya dediniz ki kanun yolunu niye beklemediniz?
MB: Size de aynısını soruyorum. Gösteri, yürüyüşü, vandal örgütlerin işin içine girmesi...
CA: Ben avukatım. Mimarlar Odası'nın 12 yıldır avukatlığını yapıyorum.
Bu dosya kapsamında Şehir Plancıları ve Peyzaj Mimarları Odası Avukatı Ankara'da olduğundan ben takip ettim.
HSYK 2010'daki referandumun ardından bu kurumun Fethullahçı çetenin eline geçtiğini kendisi söylüyor. Biz ondan önceki idari yargını da halini biliyoruz. Ama 2010 sonrasında aşama aşama idari yargı kalmadı. Fethullahçı Terör Örgütü denen bizim o dönem Fethullahçı Çete dediğimiz hakimler idari kararları vermediler. İnsanlar yargıya olan güvenin sarsılması nedeniyle yürüme mesafesindeki parklarına yürüdüler.

Biz anayasal hakkımızı, Türkiye'de idari yargının 2010'dan itibaren aşama aşama çözülmesi nedeniyle ısrarla kullandık. Bu projenin olmaz iş olduğunu, şehir planlama 1. sınıf öğrencisi size anlatır. Bu olmaz, rezalettir. İptal edileceğini biz, dava açtığımız an itibariyle biliyorduk. Dosyada bilirkişi raporu var, iptal yönünde ve itiraz süresine kuruldu. Bir an önce mahkemeniz yürütmeyi durdurma kararı vermeli diye dilekçe sunduk dosyaya. Kaleme sorduk. Çok büyük bir şey olduğu belli. Mayıs'ın 27si, 28'i yaşanmış. Ben 3 Haziran'dan itibaren Mimarlar Odası'na düzenli olarak gittim, dilekçe yazdım, düzenli olarak Uyap üzerinden kontrol ettim. Bir kere daha gittim kaleme.

18 Haziran günü bir görüş tutanağı gördüm. Hakimlerin ismi ve iptal yazan. Ankara'daki avukat arkadaşı aradım, iptal yazıyor ama gerekçeyi bilmiyoruz, saçma sapan bir gerekçe olabilir, duyurmak şu aşamada bize uymaz, dedim.
Gazetecilik iddiası olan herhangi birinin sorularına cevap veririz, birileri o dönem önlerinde ceketlerini iliklerken o zaman da biz Fethullahçı Çete diyorduk. 4 Temmuz'dan sonra Zaman Gazetesi benim üzerimden ben ve Taksim Dayanışma'ya ilişkin kararı gizlediğimize dair iğrenç bir kampanya başlattı.
Karar bize 8 Temmuz'da tebliğ edildi. İBB'ye 9, Kültür Bakanlığı'na 10 Temmuz'da tebliğ edildi. Savcılık şunu neden yazmaz?
Ortalık hareketli. Tekrar inşaat başladı. Mimarlar Odası sürdürmeyin diye yazı yazdı.
İBB'nin yetkililerine 16 Temmuz 2013 itibariyle böyle bir karar yoktur yazısını kimin yazdığını, o dönem hareketlenmeye neden olduğu niye kimse yazmaz ki? İddianamede Fethullahçılarla ilgimiz olduğu iddia ediliyor. Biz Fethullahçıların en güçlü olduğu dönemde Fethullahçı çete dedik. Saygıyla iade ederim. Fethullahçıların tıyneti yalancılık olduğu için bizim karşımızda kardeşlerimize zulmeden, öldüren polis şeflerinin yüzde doksan dokuzu Fethullahçıydı.

AKP'yi destekleyen basın, gazeteci kılığındaki iş takipçisi Akif Beki bizim hakkımızda denilmeyen laf bırakmadı. O ses kayıtlarının duruşma salonunda dinlenmesi gerekir.
MB: Tapede esnaflara baskı yaptırılması iddiasıyla ilgili ne diyeceksiniz?
CA: Orada bahsis geçen esnaf elinde palayla kadınlara saldırmıştı. O civardaki esnaf, yapının karşı olduğunu, döviz koyduklarını söylüyorlar, yaygınlaştırılmasını istiyorlar. Ben de yaygınlaştıralım diyorum. Bunun bir suç olduğunu düşünmüyorum. 

Savcılık bizi şeriatçılar ve darbeciler arasında seçim yapmaya zorlayamaz. Biz başka bir yolu tarif ediyoruz. (Tapelere cevaben) Sorduklarınız Anayasa’nın m. 25 aykırı. Ben görüş ve düşüncelerimi açıklamak zorunda değilim. Ama söyleyeyim, ben sosyalistim. Mısır’da da dünyanın başka yerlerinde de sosyalistlerin tavrına ilişkin bir söz söylemişim.

Taksim Dayanışma ya da herhangi bir kurum kuruluş Gezi Direnişi'nin sahibi değildir. Taksim Dayanışması milyonlarca insanın tercümanı olmaya çalışmıştır. Suçu kim işlediyse onunla ilgili dava açılmalıdır. Gezi bu toprakların adalet, özgürlük, eşitlik umududur."

Tayfun Kahraman kürsüde...

MB: Taksim Dayanışması'nın sözcülerinden olduğunuz doğru mudur?
TK: Şehir Plancıları odası adına sözcülük yaptım. Taksim Dayanışması içinde faaliyette bulundum. Garaj İstanbul'da gerçekleştirilen toplantıya davet edildiğim için katıldım
MB: Sosyal medyadan eylem çağrısı yaptığınız iddia ediliyor.
TK: Benim paylaşımlarım Taksim Dayanışması'nın retweet'leridir. Kendi kişisel paylaşımlarım değildir.

MB: Aslı Aydıntaşbaş ile yaptığınız telefon görüşmesinde BDP'nin gezide olduğu hakkındaki görüşme ne ile ilgili?
TK: Aslı Aydıntaşbaş bana tespitlerini aktarmıştı.
Ben de çeşitli STK da dahil olmak üzere geniş tabanlı bir çatı yapılanması olduğunu bahsetmiştim.
Takdir edersiniz ki tape'de geçen saptamalar benim kişisel düşüncelerimdir. Bunu Taksim Dayanışması'nın durduğu yere çekmek doğru değildir.
Taksim Dayanışması içinde yüzden fazla bileşen vardır. CHP, İşçi Partisi, TKP, ÖDP de bu çatının altındadır.
MB: Akif Burak Atlar'ı tanıyor musunuz?
TK: Kendisi Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi Sekreteriydi.
-Hakim ikisinin arasında geçen bir tape'yi okudu.-
MB: Neden sürekli eylemlerde görünme durumu var?

TK: Eylem olarak bahsedilen bir basın açıklamasıdır. Taksim Dayanışması'nın basın açıklamasıdır.
Buna yönelik kimin katılacağının konuşması, kurumsal bir temsiliyet konuşmasıdır. Şu anda Yönetim Kurulu Başkanı'dır.
-Hakim forumlarla ilgili bir telefon görüşmesini okudu. Konuşmada şifrelerden bahsediliyor.
MB: Bu şifre nedir?
TK: Taksim Dayanışması'nın almış olduğu kararların duyurulması ile ilgili görev bize düşüyordu.
Taksim Dayanışması'nın resmi Twitter ve Gmail hesaplarının şifreleridir sorduklarınız. Bunlar sekreterya tarafından da bilinmektedir.
MB: Bu olaylar yaygınlaşıp terör boyutunu aldığında platform olarak bizim bunlarla bir ilişkimiz yoktur dediniz mi?
TK: Terör olayı dediğinizde bir yargı belirtiyorsunuz. Şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki ne bizim ne Taksim Dayanışma'nın bu fotoğrafları tasvip etmiyoruz.
Bu olayları gerçekleştirenleri kolluğun bulması gerekirken, bizim bunlarla muhatap olmamız doğru değil.
MB: Devlet bu vandalları bulsun biz geride duralım demediniz mi?
TK: Hükümetle iki görüşme yaptık. İkisinde de vardım. Görüşmelerde hem burada talep edilen haklar dile getirildi hem de olaylar konuşuldu. Polisin şiddetine maruz kalırken bunları söylemenin bir yararı yoktu.

Vandalizm diye söylediğiniz olaylar ne kadar yanlışsa polisin yaptıkları da yanlıştı.
2014'te hakkımda takipsizlik kararı verilmişti. Gezi o zaman hak talebini yerine getiremeyenlerin hakkını dile getirdiği bir eylemdi.
80 ilde insanların dışarı çıkmasını sağlamak kolay değildir. İddianamenin bizi, bunu gerçekleştirecek kadar muktedir görmesi akıl dışı.

Yiğit Aksakoğlu kürsüde:

YA: Bilgi Üniversitesi'nde görevli olduğum bilgisi yanlıştır. İddianame yazılmadan 10 sene önce oradan ayrıldım.
MB: Garaj İstanbul toplantısı neye ilişkindir?
YA: Gezi'de ne olduğunun konuşulduğu, 31 kişinin katıldığı bir toplantıdır. Bu toplantıda kolaylaştırıcılık yaptım. Bu Siyaset Meydanı'nda Ali Kırca'nın yaptığı gibi bir iştir.
Osman Kavala'dan talimat almadım. Bununla ilgili bir delil de yoktur.
MB: Otpor'un kurucusunu tanıyor musunuz?
TK: Tanımıyorum. Sadece bir telefon konuşmasında ismi geçtiği için 7 ay tutuklu kaldım.
MB: (Şiddetsiz eylemle ilgili bir telefon konuşmasını okudu) Gezi eylemleri sırasında piyano çalan adam ve duran adamla ilgili bir çalışma yaptınız mı,?
Birini getirdiniz mi?
YA: Yapmadım, sadece örnek verdim bu konuşmada.

MB: (Hacer Foggo ile yapılan bir telefon görüşmesini okudu). Bu konuşma ne ile ilgilidir?
YA: Hacer Foggo, Roman dernekleriyle çalışır. Romanların sosyal olarak gelişmesine adamıştır kendini. Yaptığımız konuşma Roman Dernekleri arasındaki bir dedikodu konuşmasıdır.

YA: Ben 220 gün cezaevinde yattım. Bu okuduğunuz tape'lerin hiçbirini dinlemedim. Bu kayıtlar nerede? MB: Savcılık tarafından ihyası yapıldı.
TK: Bu polisler bunları yaptığı için yargılanıyor. Başka sorum yok.
MB: Soru soramazsın, geç yerine!

Yiğit Ali Ekmekçi kürsüde:

MB: (Osman Kavala'nın biber gazı ile ilgili bir konuşmasını okudu)
Sizin devletin biber gazı alımına ambargo konulması ile ilgili bir çalışmanız oldu mu?
YAE: Hayır, böyle bir çalışma olmadı.
Ablam, Avrupa Komisyonu İnsan Hakları Komiserliği'nde çalışıyor. Onun Türkiye'ye geleceğini bu konularla ilgili görüşmek isteyip istemediğini söyledim bu konuşmada Kavala'ya.

Çiğdem Mater Utku (ÇMU) kürsüde:

ÇMU: iddianamede bizim bir film yaptığımız söyleniyor ve linki veriliyor. Bir mucizeden bahsediliyor. Çekilmemiş bir filmin linki var iddianamede.
Film çekmek zor bir iş. Gezi Olaylarından sonra epey bir arşiv oluştu. O dönemde Türkiyeli sinemacıların elinde epey görüntü vardı. Uzun yıllardır Ermenistan-Türkiye Film Festivali organizasyonundayım.
Altın Kayısı Film Festivali için yeterli fonumuz yoktu. Açık Toplum Vakfı'ndan Saraybosnadaki film festivalinde, film projemizi konuşmak için ulaşım desteği aldık. Onlar bize İstanbul-Saraybosna arasında gidiş dönüş 3 bilet aldılar. Bu toplam 500 dolara denk geliyor.

Benim filmografimi IMDB'den bulabilirsiniz.

MB: Ofisinizi revir olarak kullandığınız iddiası var. Burada elinizde beyaz bir sıvı dağıttığınız fotoğrafı var.

ÇMU: O gün benim fotoğrafımı çeken polis de eminim ki etkilenmiştir. Orası ofisim değil, ofisimin sahanlığı.
MB: (Osman Kavala ile bir telefon konuşmasını okudu).

ÇMU: Ben Hrant'ın Arkadaşları'ndan biriyim. Bu grupla birlikte davaları takip ediyoruz. Anmaları takip ediyoruz. Onlarla ilgili giderleri konuşmuşuz. Bu arada bu tape'leri yanıtlıyoruz ancak bunlar suç değil.

Bu tapeleri toplayanlar cezaevinde. Bu hakimlerin imzaladığı tapelerle yargılanmak vakit kaybı.

Turgut Kazan konuşuyor:

"17-25 Aralık soruşturmalarına ilişkin takipsizlik kararlarını okuduk daha önce. Bunlara göre örgüt kurma isnadı ile ilgili alınan iletişimin tespiti kararı TCK 312. madde suçlaması ile ilgili kullanılamaz.
Biz hukukçuysak bu kitabın yazdığına uymamız gerek. Bu kitaba göre değerlendirme yapmayacaksak hukukçuluğumuz ne anlamı var? Bu bir tesadüfi delil midir peki? Eğer böyleyse savcılığa bildirilmesi gerekirdi. Bu da yapılmamış. Müvekkilimin bu soruları cevaplamış olması iletişim kayıtlarının hukuka aykırılığını kaldırmaz. Cevaplarız çünkü kimsenini aklında bir şey kalmasın.

TK: Nazmi Ardıç'ın başlattığı bir serüvendir bu, o yüzden içeridedir. Süleyman Karaçöl, Menekşe Uyar iddianamesidir bu. Onlar bunları yaptığı için içeride, benim müvekkilim ve diğer sanıklar da suçlanıyor.

Osman Kavala'nın avukatı Deniz Tolga Aytöre konuşuyor.

Sizin heyetinizin 13 Eylül 2019 tarihli bir tutukluluğun devamı kararı var. Tanık beyanları, tapeler, somut deliller demişsiniz. Bugün tapelerin cevaplanması bunlara olan itirazımı ortadan kaldırmıyor.

Deniz Tolga Aytöre (DTA): Bunlar hukuka aykırı elde edilmiş deliller. En önemli gerekçemiz de bunları elde eden kişiler.
Muammer Akkaş, Menekşe Uyar ve Süleyman Karaçöl örgüt üyesi olabilir diyebilirsiniz.
Biz buna cevap veremeyebilirdik ta ki Bakırköy'de bunlarla ilgili bir yargılama olmasaydı. Bu dosyada yalnızca örgütten yargılanmıyorlar. Hukuka aykırı delil elde ederek kumpas kurmaktan da yargılanıyorlar.
17-25 Aralık soruşturmasında dinlemelerle ilgili birçok hukuksuz karar vardır. Bizim dosyamızda neden hukuka aykırı delil olarak addedilmiyor?
Bu kadar hukuksuzluğun nasıl yeniden kıymetlendirildiği merak konusu.
Muammer Akkaş, Menekşe Uyar ve Süleyman Karaçöl, bu kararları gösterseler beraat ederler. Siz bu kişilerin kararlarını aklıyorsunuz.
Bugün birçok tape okundu sanıklara. Bu okunan tapelerin hiçbiri TCK'deki "Hükümete karşı suç" iddiasıyla ilgili değil.
İki yıldır tutuklu müvekkilim. Anayasa'nın 413. maddesine göre bunu gerekçelendirmeniz gerek. Hangi tape "Hükümete karşı suç" suçlamasının tipik unsuru? Bunu bilmek istiyoruz.
Tutukluluk devam kararınızın bir gerekçesi de atılı suçun niteliği. Burada bakılması gereken Osman Kavala'nın bu dosyaya nasıl monte edildiği. Bu tipik bir FETÖ/PDY taktiği.

Soros, Açık Toplum Vakfı, Anadolu Kültür ve Gezi'nin finanse edildiği fantastik kurgusu bir tek evraktan kaynaklanıyor. FETÖ/PDY'den tutuklanan KOM daire'den Mehmet Yeşilkaya'nın raporu.
MB: Biraz daha hızlı okur musunuz?
DTA: Okumuyorum.
MB: Biraz daha hızlı olur musunuz?
DTA: Tahliye taleplerimiz üzerine konuşuyorum.
MB: Seri olun
DTA: MASAK raporunda Gezi eylemlerinin finansmanına dair bir delil bulunmamaktadır yazıyor ama buna rağmen biz finansmandan hala tutukluyuz.
Emniyet Müdürlüğü'nün talebi üzerine hazırlanan raporda da buradaki tüm sanıklarla Kavala arasında bir finansman ilişkisi olmadığı belirtiliyor. İki belge var dosyada bu finansman ilişkisi olmamasına rağmen ama hala tutukluyuz.

İddianamede Baraka'daki gibi toplantılarla ve TAPE'lerle Kavala'nın Gezi'yi organize ettiği iddia ediliyor. Hatta tek başına organize ettiği söyleniyor çünkü tek başına tutuklu.
80 ilde 3,5 milyon insanı organize eden Kavala'nın örgüt üyeleriyle yani dosyadaki sanıklarla 30 tane tapesi var düşünün (!)
Bu hayatın akışına uygun olmasının bir yana, akla mantığa uygun değil.
Doluya koysanız almıyor boşa koysanız dolmuyor
Cebir ve şiddet eylemi materyali olarak dosyada poğaça, gaz maskesi, masa sandalyeden başka bir şey yok!
Ama iddia makamı 93. sayfada örgütün silahlarını buluyor ve cebir ve şiddetin unsurunu buluyor. "Gizli silahları beklettiği anlaşılmıştır. Kavala ve örgütünün hükümeti devirmeye yönelik elverişli silahları kenarda sakladığı ama henüz kullanmadıkları..." diyor.
Yani Kavala henüz bulunmamış bir silahlarla hükümeti devirmeye kalkacak .
MB: Tahliye yönelik devam edin.
DTA: Tahliyeye yönelik? Size iddianame dışında bir tane örnek sunmadım. Tuğrul-Kavala arasındaki görüşmede, Tuğrul diyor ki "İyi ki şeyler yok," Kavala diyor ki "örgütler yok". Hani Kavala bu örgütleri kenarda tutuyordu?
Bizim AYM Başkan ve üyelerinin muhalefet şerhleri, sizden önceki mahkeme başkanının suçun vasıf ve mahiyetinin değişmesine yönelik tahliye için verdiği muhalefet şerhi çok önemliydi. Ama daha önemlisi müşteki suçun oluşmadığını ortaya koymuştur.
Yani TC Hükümeti.
Biz AİHM'e başvuruda bulunduk ve TC Hükümeti de bir cevap verdi. Bu hükümet mütalaası. Bakın hükümetin cevabı:
"Her ne kadar başta barışçıl olsalar da bunu izleyen dönemde bahsi geçen eylemlerin yasa dışı örgütlerle suistimal ettiği..."
Hükümet nasıl Gezi'nin planlı bir eylem olmadığını söylüyor.
"Gezi Parkı olaylarının çevreci kaygılarla ve polisin güç kullanmasına karşı protesto olarak başlamış, izleyen günlerde göstericilerin arasına karışan terör örgütü mensuplar..."
Mütala devam ediyor: "Haziran temmuzda gösterilen yoğunlaşmış, temmuz ve ağustostan sonra bunlar sokak toplantıları, forumlar ve sanatsal toplantılarla gerçekleşmiştir" diyor. Yani bir kalkışma, darbe değildir diyor, yani suç oluşmamıştır diyor. Bunu söyleyen TC hükümeti.
Katalog suç gerekçesine gelince, katalog suçtan tutukluluğa devam kararı verilmez. İlk tutuklamada dosyayı bilmezsiniz, bu noktada katalog suç devreye girer ama katalog suçla tutukluluğa devam kararı verilmez. Bunu AİHM'in Haberal kararı söylüyor.

Adli kontrolün yetersizliği ve kaçma şüphesi, sanığın kişiliğine özel uygulamadır.Buradaki sanılarla aynı suçlamalarla yargılanan Kavala'nın kaçacağına, adli kontrol şartlı uygulanamayacağına dair bizim bilmediğimiz ama sizin bildiğiniz özel bir sebebi varsa lütfen bunu gerekçeli kararınızda yazın. Çünkü Kavala buradaki diğer sanıklarla aynı suçlamalarla karşı karşıya ama tek başına tutuklu
İddianame eksik temelsiz ve bir o kadar da tehlikelidir. Çünkü bu iddianameden sonra artık 17-25 Aralık dosyasının yeniden kıymetlendirilmesinin yolunu açacaktır. Bu iddianamenin bu ülkeye yükleyeceği yük Kavala'nın özgürlüğünün ihlal edilmesinden daha fenadır.

Söz sırası Köksal Bayraktar'da (KB):

Tape'lerde okunduğu üzere bütün sanıklarda ve müvekkilimizde suç işleme kastı yok. Gezi'yi bir kalkışma olarak nitelemek mümkün değil. Böylesi bir durumda tutukluluğun devam etmesi, bu önlemin ölçüsüz kullanımına neden olmaktadır.
KB: CMK ve bazı diğer kanunlarda değişiklik yapılması öngörülmektedir. Bunun getireceği değişiklik daha insancıl bir tutum getirmesidir. Bu tutumumun mahkeme tarafından da izlenmesini istiyoruz.
24 aydan bu yana tutukluyuz. AİHM'in 5 ay ve 7 ay tutukluluğu sözleşmenin ihlali anlamına geldiğine ilişkin kararları vardır.
Her müdafi ve her sanık adil yargılanma talebinde bulunur.
Adil yargılanma makul süre içinde serbest bırakılmasını da ifade eder, 2 yıldır süren tutukluluk adil yargılanma hakkını da ihlal etmektedir.

Mahkeme ara kararını açıkladı

Mahkeme heyeti arar kararını açıkladı. Buna göre, firari sanıklar hakkındaki yakalama kararlarının infazının beklenmesine, müştekilere çıkarılan davetiyelerin ulaşmasının beklenmesine, İnanç Ekmekçi hakkında yakalama kararı çıkarılmasına, Murat Papuç'un dinlenmesi için çağrılmasına, usulüne uygun çağrılan tanık Hasan Gül hakkında zorla getirme kararı çıkarılmasına, Osman Kavala'nın tutukluluğunun devamına karar verildi.
Bir sonraki duruşma 24-25 Aralık'ta görülecek.

Kaynak : www.istanbulgercegi.com

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları