loading
close
SON DAKİKALAR

Gezi Davası'nın 3. duruşmasında; 'Osman Kavala'nın avukatları, '1539 gündür tutukluluğun devam etmesi, AİHM'in tespit ettiği hukuksuzluğun devam etmesidir. Bu hukuksuzluğa bugün son verin' diyerek tahliye talebinde bulundu'

Gezi Davası'nın 3. duruşmasında; 'Osman Kavala'nın avukatları, '1539 gündür tutukluluğun devam etmesi, AİHM'in tespit ettiği hukuksuzluğun devam etmesidir. Bu hukuksuzluğa bugün son verin' diyerek tahliye talebinde bulundu'
Tarih: 17.01.2022 - 12:00
Kategori: Gündem

Gezi Davası'nın, Çarşı Davası ile birleştirilmesinin ardından 3. duruşması, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülmeye başladı.

Daha önceki duruşmalara tutuklu bulunduğu Silivri Cezaevi’nden Ses ve Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile bağlanan davanın tek tutuklu sanığı Osman Kavala, 'adil bir yargılama yapılacağına inancı kalmadığı için' duruşmalara katılmayacağını açıklamıştı.

www.istanbulgercegi.com olarak davayı #GeziyiSavunuyoruz @gezisavunmasi hesabından aktarıyoruz;

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülmeye başlanan birleştirilmiş gezi davasının 3 duruşması başladı.

*Duruşma salonundayız. Mahkeme heyeti de yerini almış durumda. Duruşmanın başlaması için yargılanan kişilerin ve avukatlarının yerini alması bekleniyor.

*Mahkeme başkanı savunmasını yapmayan sanıklarla duruşmayı başlattı.

İlk söz Can Atalay'da: Bu savunma değildir. Size 'Gezi'yi anlatacağız' demiştik. Çok şey konuşuluyor ama Gezi direnişi konuşulmuyor.

*Can Atalay: Bu yargılama bir çete faaliyetinin ürünüdür; karşımıza yamalı bir yalan bohçasıdır. Bu dava Gezi Direnişimizi anlamama, anlamamazlıktan gelme hali.

*Can Atalay: İddianameniz, Türkiye tarihinin en önemli toplumsal olaylarından biri olan Gezi Direnişimizi onca yıldır karalamaya çalışan siyasi iktidarın tarih tezidir; hukuki değil siyasi bir metindir.

*Can Atalay: Savcılığın temsil ettiği güçleri su gibi beyaz olan duru olan Gezi direnişimizi tarih karşısında karalamaya çalışıyor. Ve her gün siyasi iktidarın bu ülkede sıradan insanlara salladığı parmağın aynısını yapıyor savcılık.

*Can Atalay: Bu eklektik tarih tezi Gezi Direnişimizi hiçbir dayanak ve ötesi delil olmaksızın bir uluslarası komplo olarak niteleme aczine düşmüştür; çaresizdir ve başarısız kalmaya mahkumdur.

*Can Atalay: Savcılık makamı değil, onun temsil ettiği güçler bize "Teslim olun" diyor. Asıl siz teslim olun. Biz teslim olmayacağız.

*Can Atalay: Gezi Direnişinin gücü karşısında çaresiz kalan Adalet Kalkınma Partisi seçkinleri ve Fethullahçı Çete, ve onların koalisyonu onu nasıl karalayacaklarını bilememişler anlaşılan.

*Can Atalay: Çaresizlik nelere kadir; en sonunda milyonlarca yurttaşın kendi kaderine sahip çıkma iradesini hiçe sayarak Gezi’yi uluslararası bir komplo olarak tasvir etmeyi deneyecek kadar düşkünleşilmiştir.

*Can Atalay: Gezi Direnişi’nin tek bir kör kuruş ile ilişkilendirilmesi mümkün değildir. Gezi Direnişi’nde sokaklarda anayasal demokratik haklarını kullanan milyonlarca insanı fon kullanımı ile suçlamak hiçbir kişinin ya da kurumun haddi değildir.

*Can Atalay: Biz yahut tek bir Gezici bir tek kör kuruş ile dahi ilişkilendirilemezken bu iddianameyi yazan Savcının meslek içi eğitim seminerleri Avrupa Birliği tarafından fonlanmaktadır.

*Can Atalay: Siyasal iktidar, bu anayasal görevlerini yerine getirmemiş tam aksine yurttaşların sadece yükümlülüklerinden söz edilen ama hakları tasfiye edilen bir cendereye sıkıştırmaya çalışmıştır.

*Can Atalay: Haklar ve özgürlüklerle ilgili maddelere dair tek bir söz söylemeden, yurttaşların bu hakkı kullanımına ilişkin maddelere ilişkin söz söylemeden hangi anayasal düzenden bahsediyorsunuz?

*Can Atalay: Biz kimsenin tebaası değiliz. Biz kimsenin iki dudağının arasındaki söze bakan yurttaşlar olmayacağız.

*Can Atalay: Kadın kurtuluş hareketini bu denli güçlü kılan biraz da siyasi iktidarın –o tarih itibari ile- 11 yıllık performansı değil midir? O gün kadınlar “benim bedenim benim kararım” sloganı ile sokaklara, caddelere meydanlara sığmıyordu…

*Can Atalay: LGBTİ bireylerin gün be gün çoğalarak hakikatlerini görmek istemeyenin gözüne, işitmek istemeyenin kulağına ulaştıran Onur Yürüyüşlerini yasaklanmasını konuşmadan Gezi direnişi konuşabilir miyiz?

*Can Atalay: İstiklal Caddesi’nden hınca hınç dolduran internet yasaklarına karşı itiraz, hayvan haklarına sahip çıkmak için onbinler olup sokağa çıkanlar, işçi sınıfının uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma gününü 1 Mayıs alanı Taksim’de kutlamak için akan milyonları sınav sorularını çalan Fethullahçıların suçüstü yakalanmalarına karşın onları savunan dönemin Başbakanı Erdoğan’a itiraz eden milyonlarca öğrenciyi, Emek Sineması’nın yıkımına itirazın mekanda süren sınıf mücadelesinin en yüksek kürsüsüne dönüştüren direnci unutarak Gezi direnişinden bahsetmeyeceğiz.

*Can Atalay: Adalet ve Kalkınma Partisi tipi dini siyasete alet eden kapkaççı, ahbap çavuş kapitalizmine karşı tüm yurttaşlar haklarına sahip çıktı, itiraz etti ve tüm bu itirazlar Taksim Gezisi vesilesi ile yan yana, omuz omuza geldi.

*Can Atalay: Görünür olmak isteyen, sözün söylemek isteyen taksim cumhuriyet ve emek meydanına çıkar sözünü söyler.

*Can Atalay: Siyasi iktidar, bu meydanı kendi kamu yararına aykırı kamusal tahayyülüne uygun “tasarlamaya” çalıştığı için itiraz buradan doğuştur.

*Can Atalay: İddianamenizin sahibi siyasi iktidar, 1969 16 Şubat’ında önce ABD Donanması’nın 6.Filosunu kıble alıp namaz kılan daha sonra ise emperyalizme ve sömürüye karşı yürüyen yüzbinlere yine polis destekli saldırıp iki sosyalist işçiyi öldürenlerin geleneğinin takipçisidir.
 
*Can Atalay: Tüm hak mücadelelerinin, toplumsal-politik eylem ve etkinliklerin en önemli mekanını halka kapatmaya çalıştı.
 
*Can Atalay: Recep Tayyip Erdoğan ve Davutoğlu bir ve beraberken olan Cevizli Tekel dayanışması bizimdir.
 
*Can Atalay: Bir ağaca sarıldığı için dövülen gencin neden milyonları biraraya getirdiğini anlayamazsınız. Türkiye'nin her yerinde insanlar buna itiraz ediyor. Bunların tümüne aykırı olarak parka bir gece vakti çökülmesine de itiraz etmiştir.
 
*Can Atalay: Taksim Dayanışması adına söz alan sanıklar hem Gezi’nin akla ziyan komplo teorileri ile organize edilebilir bir toplumsal hareket olmadığını hem de kimsenin bunu finanse etme haddinin olmadığını açıkladılar. Savcılık bu iddiada ısrar edecekse kanıtlamak zorunda.
 
*Can Atalay: Barışçıl gösterilerle hükümeti protesto etmek, kent hakkını savunmak, şiddetsiz eylem ya da sivil itaatsizlik gerçekten de Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini Ortadan Kaldırmaya veya Görevini Yapmasını Engellemeye Teşebbüs suçunu oluşturur mu?

*Can Atalay: İddianame oluşturur, diyor. Ama bunu yaparken uygarlık tarihini, demokrasi tarihini, toplumsal mücadeleler tarihini tamamen devreden çıkarıyor. Kendi kendine birtakım varsayımlarla yurttaşların en temel hak arama özgürlüklerine ipotek koymak istiyor.

*Can Atalay: Amerikalı düşünür Thoreau’yu, sivil itaatsizlik kavramın çıkış noktasının Thoreau’nun köle kullanan bir yönetime vergi ödemeyi reddetmesi olduğu, bu nedenle cezaevine girdiğini hatırlamanız gerekir.

*Can Atalay: Bunu daha çok özgür Amerikalı’nın yapması halinde köleliğin kaldırılabileceğini söylüyordu. Nerede burada suç?

*Can Atalay: Modern Hindistan’ın kurucusu Gandhi’yi ve onun Hint halkıyla birlikte şiddet içermeyen mücadelesini, o mücadeleyle Hindistan’ın bağımsızlığını kazandığını hatırlaması gerekir savcı beyin.

*Can Atalay: Polis şiddetine karşı insanların sokağa dökülmesinden suç çıkaracaksanız,o zaman Martin Luther King’i,ırkçılığa karşı siyahların beyazlarla eşit haklara sahip olduğunu savunan ve bu hakkı şiddetsiz eylemlerle kazanan Amerikan Yurttaş Hareketini hatırlamak zorundasınız.

*Can Atalay: Tabii o zaman ırkçı yasayı çiğneyerek, otobüste yerini bir beyaza vermeyi reddeden ve bu yüzden hapse atılan Rosa Parks’ı anımsamalısınız. bu yargılama kendisini beyaz adamın yanında konumlamaktadır. Biz Rosa Parks'ın yanındayız.

*Can Atalay: Güney Afrika Cumhuriyeti’ndeki ırkçı yönetime, Apartheid’a karşı mücadele veren Nelson Mandela’yı, o mücadelenin sonunda elde ettiklerini ve tüm Dünya’nın kendisine duyduğu saygıyı hatırlamalısınız.

*Can Atalay: Çevreye yönelik müdahalelere, başta tüm Dünya’nın geleceğini ilgilendiren nükleer santrallere karşı oluşmuş toplumsal hareketleri görmezden gelerek protestoyu suç gibi gösteremezsiniz. 70’lerden gelen o mücadele bugün Sinop ve Mersin’de gördüğünüz mücadeledir.

*Can Atalay: Arjantinli kayıp annelerinin Majo Meydanı eylemlerinden burada Cumartesi Annelerine uzanan çizgiyi tartışmadan, “kaos yaratma amaçlı eylemler” şeklinde cümleler kuramazsınız.

*Can Atalay: Bergamalı köylülerin,dayak yemeyi, hapsedilmeyi göze alarak, siyanürle altın elde edilmesine karşı verdiği şiddetsiz mücadeleyi hatırlamak zorundasınız. Yoksa, sivil itaatsizlik 2013’te OTPOR tarafından Türkiye’ye getirildi gibi deli zırvası şeylerle meşgul olursunuz.

*Can Atalay: Bergama’da başlayan mücadelenin Artvin’e, Çanakkale’ye, Munzur’a uzandığına anımsamazsanız, itiraz etmenin demokrasinin bir hak kadar ödev olduğunu da anlamazsınız.

*Can Atalay: Bir savcının görevi demokratik bir toplumsal hareketi değersizleştirmek, aradan dokuz yıllık bir süre geçtikten sonra ona yeni bir hikâye uydurarak yurttaşlara parmak salamak olmaz.

*Can Atalay: Hiçbir şey söylemesek ,hiç savunma yapmasak bile kolektif hafızamız, sadece en bilinenlerini andığım isimleri bize hatırlatır ve bu yersiz çabayı boşa çıkarır. Başta da söyledim bu yamalı yalan bohçası, siyasi tarih tezi başarısız kalmaya mahkumdur.

*Can Atalay: İddianame binlerce kafa travması, 50'nin üzerinde göz kaybı olmak üzere; İstanbul Başsavcılığının önündeki hala takipszlik kararı taraflarına tebliğ edilmeyen 5 binden fazla etkili eylem soruşturmasının hala açık olmasından ve hiçbir şey yapılmamasından söz etmiyor.

*Can Atalay: İddianamede 2013 Aralık ayında İstanbul Kent Mitingi yapılması suçlulaştırılmaya çalışılıyor, ancak o gün Kadıköy’de akla ziyan yoğunlukta gaz kullanımı ile öldürülen Elif Çermik ablamızdan bahsedilmiyor.

*Can Atalay: İddianame 10 Eylül 2013'ten bahsediyor ama Ahmet Atakan'dan bahsetmiyor.

*Can Atalay: İddianame Eskişehir’in bir ara sokağında dövesiye öldürülen Ali İsmail’i düşlerimizden çıkarmaya çalışıyor ama Mevlüt Saldoğan isimli katili Gezi davasının zarar göreni, müştekisi olarak yutturmaya çalışıyor.

*Can Atalay: İddianame Berkin’in cenazesi ile ilgili bölümlerle dolu, ama bir çocuğun öldürülmesinin sorumlularının sistematik olarak kayırılmasından ve daha da acısı o çocuğun annesinin inancı gerekçesi ile miting meydanlarında yuhalatılması rezilliğinden bahsetmiyor.

*Can Atalay: Ethem Sarısülük'ten bahsetmeden Gezi direnişini anamazsınız.

*Can Atalay: İddianame; bin dereden su getiriyor ama 3 Haziran’da Türkiye’nin iki ucunda ölen iki kardeşimizi, Mehmet Ayvalıtaş’ı ve Abdullah Cömert’i unutturmak istiyor.

*Can Atalay: İddianame 28 Haziran tarihli basın açıklamasından söz ediyor ancak yıllar sonra Fırat’ın öte yakasındaki bir acıyı yüzbinlerce insanın sokakta sahiplenmesinden; Medeni Yıldırım’dan söz etmiyor.

*Can Atalay: Biz tutuklu değiliz, bu dosyanın bir tutuklusu var. Artık sabrın sonu selamet değil. Bu dosyanın tutuklusuyla ilgili olarak siyasi iktidar düzenli olarak miting meydanlarından, meclis grup toplantılarından dış güçlere parmak sallıyor.
 
*Can Atalay: Taksim Gezisi’nde bir anda beliren o pankartta yazdığı gibi: mahalleme, meydanıma, ağacıma, suyuma, toprağıma, evime, tohumuma, ormanıma, köyüme, kentime, bedenime, benim bir insan olarak kaderime dokunma.
 
*Can Atalay: Ben sıradan bir yurttaş olarak kendi kaderimi kendim tayin etmek istiyorum. Olmadık sözlerle düşmanlaştırılmak istemiyorum. Haklardan bahsetmeden yükümlülüklerden bahseden hukuk düzenine itiraz ediyorum.
 
*Can Atalay: Emeği ile geçinen yurttaşlar hangi dili konuşuyor olsalar da, hangi inancı yaşıyor olsalar da, hangi görüşten olsalar da bu kadar kardeşleştiği başka bir pratik yaşamadık. Gezi’nin bu kadar güzel anımsanmasının ve geleceğimizle ilgili anımsanması bu yüzdendir.
 
*Can Atalay: Gezi, insanın kendi kaderini eline alma iradesi, kararlılığıdır. Gezi, bu memleketin, bu toprakların, Ortadoğu'nun karanlıktan çıkacağının somut işaretidir.
 
*Can Atalay: Gezi, eşitlik, özgürlük ve adalet imkanıdır, umududur. Biz haklıyız, biz kazanacağız. Hep birlikte mücadele edecek, hep birlikte kazanacağız.
 
Söz sırası Tayfun Kahraman'da: Yarın yine siyaseten ortaya çıkacak olan, İstanbul'un mahvına neden olacak ya da Taksim Meydanı gibi yegane mekanı halkın elinden alacak her projeye karşı olmaya devam edeceğiz.
 
*Tayfun Kahraman: O gün ağaçlara ve alana yönelik müdahaleyle birlikte gördüğümüz polis şiddetidir bu olayların nedeni.
 
*Tayfun Kahraman: O gün sokağa çıkan toplumun vicdanı oldu. Bu ülkenin gençlerinin parkına, ağacına, kuşa sahip çıkmasıydı. Ben o gün gördüğüm şiddeti hayatımın başka yerinde yaşamadım.
 
*Tayfun Kahraman: Hiçbir güç, para, otorite 80 ilde insanların sokağa çıkıp insanların haklı haykırışlarını söylemesini organize edemez. Gezi direnişi sadece bizler değiliz, milyonlardır.
 
*Tayfun Kahraman: Siyasi iktidarın kışkırtıcı diliyle beraber tansiyonun yükselmesiyle kendiliğinden başlayan hareketin organize olduğunu söyleyemezsiniz. Protestonun merkezine yerleşen sadece anayasal hak talepleridir.
 
*Tayfun Kahraman: Polis şiddeti ile arkasında birikmiş itirazlarıyla birlikte insanların sokağa çıkmasıdır. Burada tarih yeniden yazılmaya çalışılıyor, ama biz anlatmaya devam edeceğiz. Gezi'nin yüzü aydınlıktır, karartamazsınız.
 
*Tayfun Kahraman: Taksim Dayanışması olarak bu sürecin ilerlemesiyle birlikte sadece Gezi Parkı ile değil, buradaki insanların haklı taleplerini dile getiren bir işlev de üstlendik.
 
*Tayfun Kahraman: Hükümetle yapılan toplantılarda da basın açıklamalarında da bunları ifade ettik. Bu nedenle hükümeti devirmeye teşebbüs ya da benzeri suç unsuru çıkarmak mümkün değildir.
 
*Tayfun Kahraman: Taksim Dayanışması bileşenlerinin tek gündemi demokratik hak taleplerinin takipçisi olmak olmuştur. Gezi Parkı'nı savunmak üzere biraraya gelen insanların başkaca niyetleri bulunmamaktadır.
 
*Tayfun Kahraman: Dayanışmanın sekreteryasını yürüten meslek odasının başkanı olarak, akademisyen ve yurttaş olarak ben de Gezi Parkı'ndaydım ve savunmaya devam edeceğim. Bu alanın kullanıcılarından alınmasına karşı mücadelemizi sürdüreceğiz.
 
*Tayfun Kahraman: Bizler İstanbul'un yanında olmaya devam edeceğiz, buradan suç çıkartmak mümkün değildir. Bu sürecin Gezi'nin aslında hak olduğunun, yargılanmak istenenin bu hakkın kullanılması olduğunun altını yeniden çizmek isterim.
 
Söz hakkı Mücella Yapıcı'da: 2015'ten beri yargılanıyoruz, saçma sapan iddianameler var mahkemeler değişiyor, heyetler değişiyor. Şöyle bir kanıya vardım: Sanki sizlerle birlikte sahneye konmuş, sonu beli bir oyunun figüranları gibiyiz.
 
*Mücella Yapıcı: Sizin meslek alanınızda yanlış uygulama varsa idareleri uyarmakla yükümlüsünüz der anayasa. Biz mesleki görevimize, kurumsal görevimize uygun davrandık. Biz arsaların üzerine onla bunla anlaşıp imar kararı verip mal varlığı edinmeye çalışmadık.
 
*Mücella Yapıcı: Mesleğimizin evrensel ilkelerine, kentin ve kamuoyunun yararına uygun davranıyoruz. Diplomaları alırken böyle yemin ettik. Sizler de herhalde ediyorsunuzdur, çünkü sizinki her şeyin üstünde bir meslek. Sizin mesleğiniz evrensel etiğin kurallarına uygun hareket edilmediğinde değil kent, hiçbirimizin yaşamı güvende olmaz.
 
*Mücella Yapıcı: Bu kadar yoksulluğun cinayetin, faili meçhullerin olduğu yerde beni ve arkadaşlarımı mesleğimin gereğini uygulamış olmaktan dolayı nasıl defalarca idamla yargılarsınız?
 
*Mücella Yapıcı: Bir gece yarısı gelir parkı keser yaya yolunu açarız dediler. İşte o zaman halk başlattı. Kalktık gittik kurum başkanlarıyla. Bakın ben ölüyordum. Benim her tarafım sarıldı ağaca sarıldım diye. İnanılmaz bir gaz... Ondan dolayı KOAH hastasıyım.
 
*Mücella Yapıcı: Gece bütün çadırları, içinde çocuklar varken çadırlar yakılmaya kalkıldı. Yapılan şey usulsüzlüğün de usulsüzlüğüydü. 45 kişi gözünü kaybetti, 8 çocuk öldü. Kediler, köpekler, kuşlar öldü. Bunlar bu halkın gözü önünde oldu.
 
*Mücella Yapıcı: Ayağa kalkan halkın vicdanıydı. Türkiye'de hiçbir siyaset, kişilik, lider 80 ilde siyasi görüşü bu kadar farklı olan insanı biraraya getirip de bu kadar müthiş bir empati ve kardeşlik yaratamaz.
 
*Mücella Yapıcı: O nedenle şimdi Osman Kavala'yı rehin olarak kullanıyorlar. Geziyi ciddi şekilde kriminalize etmeye çalışmaktadır birileri. Size demiyorum. Sizlere üzülüyorum, çünkü bize beraat veren hakim yok oluyor. Onun için size kolay gelsin.
 
*Mücella Yapıcı: Gezi onurdur. Belki yeni nesillerin zihninde farklı bir kriminal Gezi yaratılmak isteniyor ama o tarihe geçti. Şimdi tarihe geçen başka şeyler var. Ben burada bir yüksek mühendis olarak hocalarımı dinleyerek ceza hukukunu anlamaya başladım.
 
Atalay, Kahraman ve Yapıcı'nın avukatı Evren İşler: Bu davanın soruşturma aşamasında iletişimin tespiti ve fiziki takip kararı alınıyor. Bu kararlar talep etmemize rağmen dosyada yok. Kararı veren hakimler hakkındaysa FETÖ davası var.
 
*Avukat Evren İşler: Delil ürten hakim ve savcılardan bahsediyoruz. İddianame "bu delilleri yeniden kıymetlendirdik" diyor. Mahkemeler değişiyor ancak aynı savcının devam etmesi savcılığın bu dosyaya özel şekilde önem verdiğini bize gösteriyor.
 
*Avukat Evren İşler: Heyetinize Fethullahçı hakim/savcı/ kolluk kötülemiyoruz. Heyetinizin de vermiş olduğunuz kararlara dikkat çekiyor, sizi bu suça ortak olmamaya davet ediyoruz.
 
Yargılanan Hakan Altınay konuşuyor: Ben neyden suçlandığımı anlamıyorum. Hiçbir delil ve somut olguya dayanmayan bu haksız suçlamanın tümünü reddediyorum. Ülkemde böyle iddianameler yazılmasından esef duyuyorum.
 
*Hakan Altınay: Gezi olaylarıyla ilgili tek ilişkim, gözlem yapmak, fikir elde edinmek için 2-3 defa yaptığım ziyaret. Farkılığın birarada olma halini önemsedim ve hükümeti yıkma suçuna ilişkin herhangi bir unsur görmedim.
 
*Hakan Altınay: Gezi sırasında AK Parti 10. yıl konferansıydım. Beni Gezi'ye yaptığım ziyaret de AK Parti konferansına götüren de aynı meraktır. Gezi'yi organize ettiysem aynı zamanda Anadolu yakasında bir üniversitede olmam mümkün müdür?
 
*Hakan Altınay: Benim hakkımdaki nadir doğru bilgilerden birisi Açık Toplum Vakfı ile ilişkim. Türkiye'de vakıf kurmak, çalışmak suç değil. Açık Toplum Vakfı da böyle. Vakıfların hibe vermesi ya da alması da yasak değil.
 
*Hakan Altınay: Hatta hibe bakanlık onayına bağlıyken AKP ile değiştirildi. Savcı bunu doğru bulmayabilir. Dışarıdan hibe almak yarın yasaklanabilir. Ama bu karar alınmadıysa bu suç olarak öne sürülemez.
 
*Hakan Altınay: Hibe almak için Açık Toplum Vakfı'na başvuranlar yazılı olarak başvurur, hangi projelere destek verileceğini vakfın danışma kurulu karar verir. Vakıf kurulları rotasyona tabidir. Bu kişiler kendi dönemlerinde alınan kararlardan sorumludur.
 
*Hakan Altınay: İddianamede Açık Toplum Vakfı'nın hangi desteğinin Gezi eylemlerinin organize edilmesi için verildiğine dair tek bir delil yok. Bir vakfın yönetim kurulu başkanı olmak suç değil, haktır. Bu görevim Gezi'den aylar önce, Şubat 2013'te sona erdi.
 
*Hakan Altınay: Can Paker'in içinde Gülen'e övgüler bulunan kitabındaki ifadelerin, gülencilerin ihlallerini, davalarını vaktiyle eleştiren biri olarak bana karşı 2022'deki bir davada suçlama olarak çıkması anlaşılır değil.
 
*Hakan Altınay: Gezi için AİHM'e mektup yazdığım iddia ediliyor. Bahsi geçen başka akademisyenlerle beraber Avrupa Komisyonu'na Gezi nedeniyle yeni fasılların açılmasının engellenmemesini" talep ettiğimiz bir mektuptur, ülkenin haklı çıkarlarını savunan bir mektuptur.
 
*Hakan Altınay: Açık Toplum Vakfı'nda 2008'de "mahalle baskısı" araştırması yaptığımda Gülen örgütü tarafından hedef gösterildik.
 
*Hakan Altınay: Suçlamaların nedeni bir telefon konuşmasında geçen hicven söylenmiş "hocaefendi" ifadesiyse, konuştuğum kişi çok eski bir arkadaşım ve bu ifadenin dalga geçme amaçlı olduğunu anlayabilecek biri.
 
*Hakan Altınay: Bu özensizlikten derin kaygı ve üzüntü duyanın ben olmadğımı umuyorum. Gülenciler konusunda 2009'dan beri ulusal ve uluslararası kamuoyunu uyaran birisini Gülencilikle suçluyorlar.
 
*Hakan Altınay: Darbe yapacak hiçbir niyetim olmadı. Olmayan niyetimi nasıl anlatayım diye düşündüm. Ben bu ülkenin iyiliği için çalıştım.
 
Saat 13.30'a kadar ara verildi...
 
Duruşma 13.45'de yeniden başladı.
 
Duruşma çArşı davası sanıklarının beyanlarıyla devam ediyor.
 
Gezi davası sanıklarından Mine Özerden konuşuyor: Neden burada olduğumu anlayamıyorum. Avukatım savcının, hakkımdaki suçlamaları bana iletmesini istemişti, ancak bu talebimizi reddettiniz. Bu ne demek şimdi? Düşünüp düşünüp uygun bir suç mu bulmalıyım kendime?
 
*Mine Özerden: İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki beraatın nesini yanlış buldunuz? Ona göre savunma yapalım, delil sunalım.
 
*Mine Özerden: Yönetim mekanizmalarının dayatmacı uygulamaları ve baskılarıyla durum bir anda kitlesel bir hal aldı. Otoriterleşmenin geldiğini görmek için kahin olmaya gerek yok.
 
*Mine Özerden: 2013 haziranının ilk günleri ile temmuz ayının başında da İstanbul'da değildim, Fethiye'de çalışıyordum. Hoş burada olsaydım da Gezi'de olurdum.
 
*Mine Özerden: İsnat edilen suçların hiçbiri kanıtlanamadığı halde Osman Kavala tutuklu yargılanıyor. Neden? Sormayalım mı?
Mine Özerden: 61. Hükümetin üyelerini, hangi konuda mağdur etmişiz? O iddianamedeki mağdurların bazıları sağda solda "bizim böyle bir mağduriyetimiz yok" diyor. Bu durumda neden hala isimleri mağdur olarak geçiyor? Size gerçekten kolay gelsin.
 
Mine Özerden'in avukatı Tuğçe Duygu Köksal: Bu aşamada ortada bir delil varsa, biz delilleri değerlendirmek zorundayız. Platformdan, Taksim Platformu isimli internet sitesinin çıktılarını, sonrasında yapılan toplantıların notlarının istenmesini talep ediyoruz.
 
"Bu dosya çarşı davası ile birleştirildi. Bu kapsamda hakkında adli kontrol uygulanan sanıklar sadece Gezi'de yargılananlar" diyen avukat Tuğçe Duygu Köksal, müvekkili hakkındaki adli kontrolün de kaldırılmasını istedi.
 
Duruşma Gezi davası sanıklarından Yiğit Ali Ekmekçi'nin konuşmasıyla devam ediyor.
 
*Yiğit Ali Ekmekçi: Anlaşılan savcının iddalarının kanıtlarını sunmak gibi bir kaygısı yok. Bu durumda biz olmayanın olmadığını ispatlamak gibi imkansız bir işle uğraşıyoruz.
 
*Yiğit Ali Ekmekçi: Ticaret Bakanlığı'nın Anadolu Kültür'ün feshedilmesine yönelik açtığı dava yerel mahkeme tarafından reddedildi.
 
*Yiğit Ali Ekmekçi: Bu söylediklerin gözaltına alındığım Kasım 2018'den bu yana söylediklerimdir. 2022 Türkiyesinde böyle bir iddianame ile yargılanmayı zul addederim.
 
*Yiğit Ali Ekmekçi: Bu söylediklerin gözaltına alındığım Kasım 2018'den bu yana söylediklerimdir. 2022 Türkiyesinde böyle bir iddianame ile yargılanmayı zul addederim.
 
Duruşma 1539 gündür tutuklu bulunan #OsmanKavala müdafiilerinin beyanlarıyla devam ediyor.
 
#OsmanKavala'nın avukatı İlkan Koyuncu: Osman Kavala dışında bu davada yargılanan 51 kişi figürandır. Kavala'nın yargılanması için bu torbaya atılmış kişilerdir. Kavala tahliye olsa Meclis grup toplantıları kısalır.
 
Avukat İlkan Koyuncu: Amerika'nın, Rusya'nın, Avrupa'nın arkasında durduğu kişiler değil 4,5 yıl 4,5 ay bile cezaevinde kalmadı. #OsmanKavala'nın casus olmadığının en önemli kanıtıdır 4,5 yıldır cezaevinde olması.
 
Avukat İlkan Koyuncu: #OsmanKavala benim şimdiye kadar tanıdığım hukuka en inanan insan. Bu saçma iddialara bile hukuk çerçevesinde yanıt vermeye çalışıyordu ama onu da hukuka küstürdünüz.
 
Osman Kavala avukatı Köksal Bayraktar: 3 duruşmadır verdiğiniz ara kararın şablonunu, önceki 30 ACM ve 36 ACM de kullanmıştı. Şablonlar içinde yaşıyorsak güvensizlik vardır.Tahliye talebinin reddine ilişkin kararlarda gerekçe yok, sadece bazı kelimeler arka arkaya getirilmiştir.
 
Avukat Köksal Bayraktar: Üç yıldan beri AİHM kararından bahsediyoruz ama mahkeme bunun üzerinde durmuyor.
 
Avukat Köksal Bayraktar, "1539 gündür tutukluluğun devam etmesi, AİHM'in tespit ettiği hukuksuzluğun devam etmesidir. Bu hukuksuzluğa bugün son verin, müvekkilimiz bugün özgürlüğüne kavuşsun" diyerek #OsmanKavala için tahliye talebinde bulundu.
 
Duruşma çArşı'lı sanıkların avukatlarının beyanıyla sürüyor.
 
Duruşma 10 dakikalık aranın ardından çArşı davası avukatlarından Ersan Şen'in beyanıyla devam ediyor.

Gezi Davası'nın 3. duruşmasında; 'Osman Kavala'nın avukatları, '1539 gündür tutukluluğun devam etmesi, AİHM'in tespit ettiği hukuksuzluğun devam etmesidir. Bu hukuksuzluğa bugün son verin' diyerek tahliye talebinde bulundu'

Osman Kavala'nın avukatı İlkan Koyuncu: "Osman Kavala dışında bu davada yargılanan 51 kişi figürandır. Kavala'nın yargılanması için bu torbaya atılmış kişilerdir. Kavala tahliye olsa Meclis grup toplantıları kısalır. Amerika'nın, Rusya'nın, Avrupa'nın arkasında durduğu kişiler değil 4,5 yıl 4,5 ay bile cezaevinde kalmadı. Osman Kavala'nın casus olmadığının en önemli kanıtıdır 4,5 yıldır cezaevinde olması. Osman Kavala benim şimdiye kadar tanıdığım hukuka en inanan insan. Bu saçma iddialara bile hukuk çerçevesinde yanıt vermeye çalışıyordu ama onu da hukuka küstürdünüz." dedi.

Osman Kavala avukatı Köksal Bayraktar: 3 duruşmadır verdiğiniz ara kararın şablonunu, önceki 30 ACM ve 36 ACM de kullanmıştı. Şablonlar içinde yaşıyorsak güvensizlik vardır.Tahliye talebinin reddine ilişkin kararlarda gerekçe yok, sadece bazı kelimeler arka arkaya getirilmiştir. Üç yıldan beri AİHM kararından bahsediyoruz ama mahkeme bunun üzerinde durmuyor. 1539 gündür tutukluluğun devam etmesi, AİHM'in tespit ettiği hukuksuzluğun devam etmesidir. Bu hukuksuzluğa bugün son verin, müvekkilimiz bugün özgürlüğüne kavuşsun" diyerek Osman Kavala için tahliye talebinde bulundu."

Mütalaasını veren duruşma savcısı Edip Şahiner, Özerden ve Altunay'ın adli kontrol tedbirlerinin kaldırılması taleplerini ve sanıkların vareste tutulma taleplerinin kabul edilmesini istedi. Savcı Şahiner, Osman Kavala'nın da tutukluluğunun devamına karar verilmesini talep etti.

Duruşmaya ara karar oluşturulması için ara verildi.

Ara kararını açıklayan mahkeme, Osman Kavala'nın tutukluluğunun devamına oy çokluğuyla karar verdi.

Heyet, davadan bağışık tutulmak isteyen sanıkların bu taleplerinin kabul edilmesine, Gezi davasından yurtdışına çıkış yasağı bulunan sanıklar hakkında bu uygulamanın devamına hükmetti.

Bir sonraki duruşma 21 Şubat'ta yapılacak.

 

Kaynak : wwww.istanbulgercegi.com

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları