loading
close
SON DAKİKALAR

Haluk Koç İzmir'de; 'Türkiye'yi yöneten bu karanlık zihniyetten kurtulmalı'

Haluk Koç İzmir'de; 'Türkiye'yi yöneten bu karanlık zihniyetten kurtulmalı'
Tarih: 09.01.2015 - 21:37
Kategori: Gündem

CHP Genel Başkan Yardımcısı Haluk Koç, 'Türkiye bugün Türkiye’yi yöneten bu karanlık zihniyetten biran önce kurtulmak zorundadır' dedi.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Haluk Koç, “Türkiye bugün Türkiye’yi yöneten bu karanlık zihniyetten biran önce kurtulmak zorundadır” dedi.

-“Bu iktidar, bu yapılanma, bu ilişkiler sürdüğü sürece bu coğrafyada hiçbirimiz rahat, kardeşçe yaşayamayız, inançlarımızı özgürce yerine getiremeyiz.”

-“Karanlık çetelerin her zaman tehdidi altında al takke ver külah Türkiye her zaman hedefte olan bir ülke haline gelecektir.”

- “Hırsızı savunan dindar olmaz dediniz. Ama siz şuanda Türkiye’deki en muteber mesleği eleştirmiş oldunuz. Yani mahkeme koruması, kayıtları, kararı altında Türkiye’de bugün en geçerli meslek. Çocuklara sorarlardı evvelden ne olmak istiyorsun yavrum diye. Doktor, mühendis, hemşire, öğretmen, polis, her türlü mesleği sayardı. Şimdi korkuyorum ben çocuklarımız hırsız olmak istiyorum baba der diye.”

-“İşçi ve Bağkur emeklilerine 24 lira, memur emeklilerine 45 liralık bir zam. Günlük simit parası bile değil. İktidara gelirken meydan meydan çay simit hesabı yaptılar. Ama simidi unuttular şimdi. Şimdi altınlar içinde yaşıyorlar. Altın kupalarla içiyorlar, altın lavabolar, altın kaplamalı klozetlere oturuyorlar, çay simit hesabı bitti.”
-“2000’de asgari ücret 120 lira, karşılığı o tarihte 26 gram altın. Yıl 2015 asgari ücret 950 lira, karşılığı 6 gram altın. Onun için ben bütün emeklilere aynı Genel Başkanım gibi CHP adına sesleniyorum elinizi vicdanınıza koyun, anamın partisi, babamın partisi dönemi bitti. Şimdi artık zenginin partisi var, hayasızın partisi var, sömürenin partisi var, hırsızın partisi var, haramın partisi var.” 

-“Emekliliği yaklaşmış bir Başbakan Yardımcısı var, arada sırada ağlar. Ankara’da Çukurambar semtinde bir gün çıktı suikast yapılacak eyvah, kıl payı kurtuldu breh breh breh. Arınç İzmir’de ama Ankara’da suikast yapılacak ortalık ayağa kalkıyor. Dümen başka, tezgah başka”

-“Türkiye’nin temel güvenlik bilgilerinin olduğu kozmik odalarına ailecek her kanat birden girdi. Hani hepiniz oradaydınız ulan lafı var ya, ulanı bizde kullandık kusura bakmayın. Onları tercüme etmek adına söyledim. Hepsi beraber yaptılar bu işleri. Beraber yürüdüler bu yollarda. Şarkıdaki gibi beraber ıslandılar, bu dümeni beraber çevirdiler. Hepsi aynıydı.”

-“Türkiye’de kavga iktidarı paylaşamamaktan çıktı. Bunun içinde rantı da var, siyasi boyutu da var.”

-“Üç torba hazırlandı. Bir tanesi Ergenekon, Balyoz, Oda TV, Askeri Casusluk, Ayışığı değişik davalar. Bunlar genellikle yurtsever, demokrat, Atatürkçü insanları bu torbanın içine koydular. İkinci torba KCK torbasıydı. MİT’inde devreye girmesiyle Kürt siyasi hareketinin bunlara muhalif olacak unsurlarını ikinci KCK torbasına koydular. Birde sol ve sosyalistler vardı muhalif olabilecek. Onları da devrimci karargah torbasına koydular.”

CHP Sözcüsü ve Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Haluk Koç Halk Tv’nin canlı yayını Halkın Arenası’nda Gazeteci- Yazar Nedim Şener ve CHP Milletvekili Aykut Erdoğdu ile birlikte Gazeteci-Yazar Uğur Dündar’ın sorularını şöyle yanıtladı;

Uğur DÜNDAR- İyi akşamlar sevgili seyirciler ve stüdyomuzdaki çok değerli konuklarımız hoşgeldiniz. Sevgili seyirciler, değerli konuklarımız bu akşam halk arenası İzmir’den Bornova’dan Bornova Belediyesinin nikah salonundan sizlerle birlikte oluyor.
Ben stüdyodaki konuklarımı takdim edeyim. Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Sayın Profesör Haluk Koç. Yine yakından tanıdığınız bir isim Cumhuriyet Halk Partisinin yolsuzluklarla mücadelede simgeleşen milletvekillerinden İstanbul Milletvekili Sayın Aykut Erdoğdu. Ve Türkiye’nin en saygın soruşturmacı gazetecilerinde ve iyi gazeteci olmanın, soruşturmacı gazeteci olmanın ödüllendirilmesi gerekirken bizim gibi ülkelerde cezalandırıldığı gerçeğini cezaevinde kalarak yaşayan, acılar çeken sevgili kardeşim Nedim Şener.
Hocam sizden başlayalım. Maalesef dün Avrupa’nın 11 Eylül’ü olarak nitelenen ve bütün dünyada kapkara bir etki yaratan korkunç bir gün yaşadık. Dünyaca ünlü bir karikatür dergisinde çalışan Charlie Hebdo adlı karikatür dergisinde çalışan ünlü karikatüristlerinde aralarında bulunduğu, polislerinde bulunduğu 12 kişi terörist saldırı sonucunda hayatlarını kaybettiler. Şimdi elimde bu derginin bir örneği var Sema hanım getirdi ve o derginin karikatüristleri Türkiye’nin en değerli, en saygın, en unutulmaz ölümsüz çizerlerinden merhum Oğuz Aral için bu dergiyi imzalamışlar gördüğünüz gibi kapaktaki karikatürü içerde Oğuz abiye ben yakinen tanımışım kendisini onun için abi diyorum. Oğuz abiye birebir çizerek imzalarını atmışlar. Oğuz abide aynen şöyle bir notla sevgili Ertuğrul Özkök’e bu albümü bırakabileceğim, tadına varabilecek zaten başka kimsem yoktu diyerek imzalamış. Hem Oğuz Aral’ı sevgiyle, saygıyla anıyoruz, hem de bu acı olayı, katliamı bir kez daha lanetliyoruz.
Hocam ne düşünüyorsunuz?

Haluk KOÇ- Öncelikle dün MYK toplantısı sırasında basın açıklaması yaparken bu haber ajanslara düştü ve bana iletildi tam konuşurken iletildi. Şoke olmadım açıkçası. Derin bir üzüntüye kapıldım, üzüntünün yanında korkuda var. Korku bireysel korku değil, korkarak siyaset yapmıyoruz onu biliyoruz. Sadece dünyanın bu çalkantılar içinde sürüklenebileceği gelecek günler adına korkmaya başladım. Çünkü fanatizm gözü kör eden, inançları güya kendine rehber gibi gösterip dünyadaki özgürlüklerle, dünyadaki aydınlıkla uğraşmayı kendilerine görev bilen bu karanlık yapılar dünyanın her yerinde bela olmaya devam ediyorlar. Bu işin başlangıcı biliyorsunuz 2001’dir. 2001 sonrasında Afganistan’da başlayan, Irak’ta devam eden, daha sonra Arap baharı denen ama Arap kışına dönen süreç maalesef içinde bulunduğumuz coğrafyayla beraber Ortadoğu’yu da bu tür yapılanmaların odağı haline getirdi. Üzüntüm ülkem içinde aynı zamanda. Diyeceksiniz Fransa’daki bir olaydan Türkiye adın neden üzüntü duyuyorsunuz. Önce insanlık adına üzüntü duyuyoruz, özgürlük adına utanıyoruz. Gözü kara insanların yapamayacakları yoktur gerçeğini görünce bir kere daha ürperiyoruz. Ama ülkem adına çekincem şu; maalesef Türkiye’yi yöneten siyasi yapı Ortadoğu’da bu tür radikal örgütlerle zaman zaman açıkça ortaya çıkan ilişkilerde gösterildiği gibi halvet olmuş, onlara destek vermiş ve onlarla bir takım dayanışmalar sergilemiş bir çizgi sergiledi. Şimdi Avrupa’da tıpkı Amerika’da 2001’den sonra olduğu gibi farklı bir güvenlik politikası uygulanacak, farklı yaklaşılacak. Değişik inanç gruplarına, orada yaşayan namuslu, Müslüman, temiz, o ülkenin kuralları içerisinde o ülkenin vatandaşı olan milyonlarca insan var ve o insanlar şimdi aşırı sağ dışlayıcı politika yürütenlerin doğrudan hedefi haline gelecekler ve bulundukları, ekmek kazandıkları, çocuklarını geçindirdikleri, gelecek aradıkları topraklarda ayrıca siyaseten mahkum edilmeye çalışılacaklar.
Türkiye için sıkıntı şu; biz bu coğrafyanın tam ortasındayız. Bu kirli ilişkilerin Türkiye üzerinden sürdürüldüğü gerçeğini ne kadar reddetseler de değişik istihbarat servislerinin çalışmalarında bunları gördük Uğur bey. Bunlar belgelendi. Türkiye’nin maalesef böyle bir sicili var. Bu gözü dönmüş, bu karanlık örgütlerle bir siyasi himaye boyutunda bir ilişkisi var. Bu güvenlik politikalarının Türkiye’ye dönük yönünü ayrıca tartışmak lazım. O açıdan da çok ciddi bir dönem başlıyor Avrupa boyutunda ve Türkiye boyutunda.
Tabi Türkiye’ye baktığımız zaman doğrudan siyasete girdi diyeceksiniz benim için. Türkiye bugün Türkiye’yi yöneten bu karanlık zihniyetten biran önce kurtulmak zorundadır.
Sevgili İzmirliler, bakın açık söylüyorum armudun sapı, üzümün çöpü demeden önümüzdeki seçimlerde herkesi aynı anda, aynı derecede mutlu etmek mümkün değildir. Bunu kabul edelim. Ama ortak bir çıkış yolumuz var. Bu beladan kurtulmanın yolu demokrasi ve sandıksa o zaman Türkiye bu operasyonu yapmak zorundadır. Bu demokratik imtihandan geçmek zorundadır. Ne ilgisi var diyeceksiniz? Çok ilgisi var. Bu iktidar, bu yapılanma, bu ilişkiler sürdüğü sürece bu coğrafyada hiçbirimiz rahat yaşayamayız, kardeşçe yaşayamayız, inançlarımızı özgürce yerine getiremeyiz. Bu karanlık çetelerin her zaman tehdidi altında al takke ver külah Türkiye her zaman hedefte olan bir ülke haline gelecektir.
Ben bunu ifade etmek istiyorum. Üzüntüm büyük. Birde Fransa’nın yakın dönem tarihinden de aşağı yukarı çıkartabiliyoruz. Biliyorsunuz lejyonerlik yapısı, vahşi savaş kurallarını uygulayan bir ülkedir. Orada birçok masum, inançlı Müslüman bu karanlıklarla ilişkisi olmayan, demin söylediğim içinde çok sayıda Türk yurttaşı da var. Her biri Fransa’daki bu cadı avının şuanda hedefi durumuna gelecekler ve Fransa’daki en kötü etkisi de ırkçı parti olan ulusal cephe partisi sol karşısında bu hareketten dolayı bir siyasi avantaj elde edebilecek gibi duruyor. Çok değişik açıları var.

Uğur DÜNDAR- Şimdi hocam güncel bir gelişmeye geçelim ama ben önce salonumuzda bulunan emeklilerin lütfen ellerini kaldırmalarını rica ediyorum. Yani ağırlıklı olarak emekli yurttaşlarımız buradalar. Herhalde çok mutlusunuz yapılan zamdan. Ama yani yıldızlar kadar para 24 lira 42 kuruş nasıl harcayacaksınız onu.
Şimdi bakın bugün Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu emeklilerle bir toplantıda konuşurken bir emekli yurttaşımız ayakkabı fırlattı. Herhalde iktidara fırlatmaktan korktuğu için bu zammın sorumlusu olarak Kemal Kılıçdaroğlu’nu gördü ve ondan dolayı fırlattı diye düşünüyoruz. Tabi hiçbir politikacıya, hiçbir kimseye ayakkabı fırlatılmasın, kimse istemez bunu. Hocam ne diyorsunuz bu ayakkabı fırlatma konusuna?

Haluk KOÇ- Şimdi demin bir giriş yaptınız ama kaldı orada. Yani hırsızı savunan dindar olmaz dediniz. Ama siz şuanda Türkiye’deki en muteber mesleği eleştirmiş oldunuz. Yani mahkeme koruması, kayıtları, kararı altında Türkiye’de bugün en geçerli çocuklara sorarlardı değil mi evvelden ne olmak istiyorsun yavrum? Doktor olmak istiyorum, mühendis olmak istiyorum, hemşire olmak istiyorum, öğretmen, polis, her türlü mesleği sayardı. Şimdi artık yaşadıklarımızdan sonra korkuyorum ben çocuklarımız hırsız olmak istiyorum baba.

Uğur DÜNDAR- Hocam izin verirseniz salona soruyum 24 lira 42 kuruş değil mi? Ne olmalıydı size göre zam? Kaç lira olmalıydı? Emekli aylığı en az 1500 lira olmalıydı diyor hanımefendi.
Hocamın sözünü kesmeyelim hocam bu konuda ayakkabı fırlatma konusunda konuşmasını sürdürsün.

Haluk KOÇ- Tabi bu kabul edilebilecek bir olay değil. Sayın Kılıçdaroğlu daha önce taşeron işçilerin sorunlarıyla ilgili sendikaların katıldığı, tarafların katıldığı, sosyal grupların katıldığı, taşeron işçilerin şuanda temsilcilerinin katıldığı bir çalıştay yaptı ve sonra Cumhuriyet Halk Partisinin önümüzdeki seçimlerde taşeron işçiliği kaldıracağını, yani bu modern kölelik dediğimiz sosyal güvencesi olmayan, toplu sözleşme, sendika hakkı olmayan bu insanlık dışı çalışma sistemini Türkiye’den kaldıracağız sözünü verecek adımları attı ve bunu da seçim bildirgemize koyacağız.
Daha önce tarımın sorunlarıyla ilgili yine ilgili sendikalar, ziraat odaları katılma cesareti gösterenler tabi benim söylediklerim, korkmadan gelenler o çağrıya. Bütün bunlardan sonra bir tarımda ne yapacağımızı katılımcı bir şekilde tarafları da dinleyerek yavaş yavaş vücuda getirdik ve seçim bildirgesinde yer alacak.
Bugünkü toplantısı Cumhuriyet Halk Partisinin Sayın Kılıçdaroğlu emeklilerle, emekli dernekleriyle, sendikalarla, biliyorsunuz 3 tane dernek var, sendikalar var. Üye sayısı çok olan ama emeklilerin hakkını savunma noktasında hükümet ne derse ona bir buket çiçek götürerek teşekkür eden derneklerde var. Yani bütün bunların temsilcilerini ayırt etmeden topladı ne olabiliri tartıştı ve bunlarla ilgili çıkacak sonucu Cumhuriyet Halk Partisi, geçen seçimde belki biz anlatamadık, biz haksızız, biz suçluyuz. Emeklilerimize tam anlatamadık 2011 seçimlerinde. Ama 2015’e giderken yaşanan bütün sıkıntılardan sonra sık sık konuşmalarında da vurguladı hatırlayacaksınız, elinizi vicdanınıza koyun dedi. Sizin hakkınızı savunan tek bir parti var Cumhuriyet Halk Partisi. Yani bir tarafta bakıyorsunuz alaverenin her türlüsü. Yani hırsızlık parasını sanki devlete emanete verip hukuk takla attırılarak takipsizlik kararı çıkartılıp o emanetteki paraya sizlerin helal vergilerinizle ödediğiniz paradan birde faiz vererek gel kardeşim hayırsever işadamı ve onun uzantıları şu büyük bavullara paranızı doldurun gidin bakalım. Hatırlıyorsunuz değil mi o görüntüleri, bavullara konan paraları? Yani bütün bunlar yaşanırken bir yılın sonunda işçi ve bağkur emeklilerine 24 lira, memur emeklilerine 45 liralık bir zam. Yani günlük simit parası bile değil. Bu vatandaşlar hatırlıyorsunuz sevgili İzmirliler, iktidara gelirken meydan meydan çay simit hesabı yaptılar. Ama simidi unuttular şimdi. Şimdi altınlar içinde yaşıyorlar. Altın kupalarla içiyorlar, altın lavabolar, nasıl hacet yaptıklarını söylemiyorum. Yani herhalde altın kaplamalı klozetlere oturuyorlar ve şimdi çay simit hesabı bitti.
Bende geçen gün altınla hesapladım. Bakın 2000’de asgari ücret, sonuçta emeklileri de bağlayan bir karşılaştırma. Asgari ücret 120 lira, karşılığı o tarihte 26 gram altın. Yukarıdaki padişahların anlaması için söylüyorum bunu. Yıl 2015 yeni girdik, daha bir hafta oldu. Asgari ücret 950 lira, karşılığı 6 gram altın. Emeklilere yapılan maaş zammı günde bir simit parasına gelmiyor günlük. Onun için ben bütün emeklilere aynı Genel Başkanım gibi, arkadaşlarım gibi Cumhuriyet Halk Partisi adına sesleniyorum elinizi vicdanınıza koyun, anamın partisi, babamın partisi dönemi bitti. Şimdi artık zenginin partisi var, hayasızın partisi var, sömürenin partisi var, hırsızın partisi var, haramın partisi var.
Sevgili İzmirliler, sizler onurlarınızla emekliler için söylüyorum. Benim rahmetli babamda dahildi buna. Onurlarınızla bu ülkeye bulunduğunuz hangi iş noktasıysa hizmet ettiniz. Eğilmediniz, bükülmediniz, primlerinizi ödediniz, emekliliğe hak kazandınız. Şimdi geçinebilmek için hele de büyükşehirde emekliyseniz yetiştirdiğiniz çoluğun çocuğun eline bakar hale geldiyseniz, aldığınız maaşla normal yapmanız gereken harcamaları yapamaz hale geldiyseniz, birde kafanızı çevirdiğinizde hırsızların bu ülkenin başına bela olduğunu gördüğünüzde sizin çalışacak bir vicdanınız olması lazım artık. Artık yeter. 9 milyon emekli var aileleriyle beraber. Burada mutlaka emekliler taraf olmak zorunda.
Cumhuriyet Halk Partisi ne yapacak? Çok açık ve net söylüyoruz. Bakın bir defa çalışanlarla emekliler arasındaki bu büyük ücret uçurumu giderilecek. Arkadaşlarımız 1500 lira dedi. Ekonomist arkadaşlarımız çalışıyorlar. Selin hanım, Faik bey çalışıyorlar. Bunun biz gerçekçiyiz birde bütçe karşılığı olması lazım. Efendim siz bunu vereceksiniz kaynak nerede? Önce ayakkabı kutularını boşaltacağız, önce senin kasalarını boşaltacağız. 2000 yılından sonra emekli olanlara da intibak yasasını yarım bıraktılar biliyorsunuz o da bizim projemizdi. Onun tamamını çıkartacağız söz veriyoruz. Katsayı ve gösterge planlanacak yaşanabilir bir seviye olan 1500 dediniz ona benzer bir seviye ilan edilecek. Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında Cumhuriyet Halk Partisi emeklilere bu sözü veriyorun altına hepimiz imza atacağız. Hepimiz imza atacağız.
Aranızda çalışan emekliler var, eli kolu tutuyor. Sizden sosyal güvenlik primi kesiliyor. Bu Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında kaldırılacak. Çok ve net. Emeklilerden hani devrim yapmışlardı ben hekimim, doktorum. Sağlık sisteminde devrim yapmışlardı. Tak kapı istediğin hastaneye gidecektin değil mi, istediğin eczaneye gidecektin. Yıllardır bunlar ne süründürmüştü sizi değil mi? Şimdi selamünaleyküm hastaneye gittin, daha kapıdan katkı payı başlıyor. Hele de biraz hastalığınız ciddiyse, yatma gerektiriyor, ameliyat gerektir ise hadi bakalım şu süslü hastanelere bir gidin bakalım. Cebinizden %200’e kadar fark verirseniz ancak orada hizmet alıyorsunuz. Yalanları bir bir çıkıyor. Emeklilere muayene ve ilaç katılım payları fark ücreti alınması uygulamasına son verilmesi üzerinde de Cumhuriyet Halk Partisi ekonomistleri çalışıyor.
Aykut söyledi, Türkiye’deki refah artışından, milli gelirden emeklilere pay verilmiyor. Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında bu haksızlık kaldırılacak. Onun için daha birçok maddesi var. 9 milyon emekli var. Ben sevgili Uğur Dündar’a teşekkür ediyorum emekliler çünkü o kadar çok twit attılar, o kadar çok mesaj yolladılar, o kadar çok faks çektiler ki bu programın duyurusu olduğunda ne olur bizim sesimizi dile getirin diye.
Birde yaşa takılan emekliler var. Yaşa takılarak emeklilik hakkını kullanamayanlar, haksızlığa uğrayanlar var. Bunlarla ilgilide çalışma ve düzenleme yapılacaktır. Bunu partim adına, partinin Genel Başkan Yardımcısı ve Sözcüsü olarak Genel Başkanım adına da İzmir’de bütün emeklilerimize bu sözü veriyorum. Açıkça veriyorum.

Uğur DÜNDAR- Şimdi yolsuzluk ve rüşvetle suçlanan 4 bakanla ilgili mecliste kurulan komisyon 9 AKP’li üyenin oyuyla yüce divana göndermeme kararı aldı. Komisyonun başkanı olan AKP’li Sayın milletvekili Hakkı Köylü’de bu tapelerin imha edilmesi gerektiğini, çünkü kayıt dışı, illegal bir yöntemle ele geçirildiğini, hukuksuzluk olduğunu söyledi. Şimdi eğer yasal yoldan bir dinleme olduysa bunun imha edilmemesi gerekir. Eğer yasadışı bir yöntemle dinleme yapıldıysa onun belgesi olarak yine edilmemesi gerekir.
Şimdi bunlar imha edilirse Cumhuriyet Halk Partisi mecliste iktidar çoğunluğunu sağladığında nasıl bir iz sürme gerçekleştirecek, nasıl bir hesap soracak?

Haluk KOÇ- Bizler biraz çabuk unutuyoruz. Yani olaylar yaşanıyor, o an dilimi içerisinde çok etkileniyoruz, onların üzerine eğiliyoruz ama kısa bir süre sonra gündem değişiyor ve o yaşadıklarımızı unutuyoruz. Sevgili Nedim’in söylediği hemen iktidarın ilk yılından itibaren eski Bakan Kemal Unakıtan kimliğinde başlayan çeşitli yolsuzluk iddiaları bu meclise geldi. Ben Nedim’in kitabını Kemal Unakıtan hakkında verdiğimi gensoruda Grup Başkanvekili olarak konuşurken salladım. Orada bazı fotoğraflarda sunmuştum. Çünkü Başbakan orada oturuyordu Başbakan o zaman Kemal Unakıtan’a abi diye hitap ediyordu. Nereden abin oluyor senin kardeşim bu dedim. Sen Başbakansın bu bakan. Ama bir resim çıktı daha sonra o resmide ilk defa mecliste o zaman biz göstermiştik. Bir Hikmetyar isminde biliyorsunuz bir Taliban militanının dizinin dibine çökmüş bir Recep Tayyip Erdoğan fotoğrafı. Diğer tarafında da sakallı bir Kemal Unakıtan. Abi, kardeş ilişkisi oradan geliyor. Sonra Başbakan bakan oldu, sonra senin sık sık karıştırdığın rahmetli Bölükbaşı’nın bir sözü vardı Kırşehir yöresinin bir sözü. Dedesi koruk yerse oğlunun ya da torununun dişi kamaşır diye.
Şimdi bu sözden hareketle bunlar hep, bunda da var biliyorsunuz bir konuşma sırasında hırsızlığın sanki bir meslek olarak algılanıp, değil mi tarif edilip hırsızlığın aslında oğuldan babaya değil, babadan oğula geçtiğini söyleyen kendinden geçmiş nutuk atarken görüntüleri var biliyorsunuz. Bunları tek görmemek gerekiyor. Bunlar işte o yüzden söylüyoruz hep üzülüyoruz. Neden üzülüyoruz? Belki hiçbir suçu olmayan çocukları adına üzülüyoruz. Aile boyu yolsuzluğu yayıyorlar, dayatıyorlar. Kemal Unakıtan öyleydi. Bir tek o değil Tüpraş’ın %14 küsur hissesinin satılması, Manisa Sümerbank, Balıkesir SEKA, değişik özelleştirmeler, Galataport, İzmir limanı. Bir sürü aklıma gelenleri söylüyorum ve bunlar o zaman Cumhuriyet Halk Partisi tarafından ifade edildi ve 2006 – 2007’ye geldiğimizde de Yasin El Kadı ilişkileri çıktı ve radikal terör örgütlerine destek veren, dünyada kırmızı listelerde aranan insanlarla al takke, ver külah ilişkiler başladı. Yani bir yandan burada yolsuzluk boyutunda çeşitli iktidar yetkilerini kullanmak bir yandan da ucu radikal terör örgütlerine gidecek destek boyutunda Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin davranış kalıpları. Çift taraflı çürüme bu. Bir dünyaya dönük çürüme programın başında sevgili Uğur Dündar Fransa’daki saldırıyı dile getirdi hatırlıyorsunuz. Hepsi birbirine bağlı. Benim üzüntüm ne diye eklemiştim kendi ülkem için. Kendi ülkem için üzüntüm dünya saran bu karanlık dönemin maalesef Türkiye Cumhuriyeti hükümeti bu karanlık dönemin temsilcisi olan hemen yanı başımızdaki bu gözü kararmış radikal örgütlerle iç içe maalesef girmiş olması.
Hatırlıyorsunuz İzmir’deyiz madem söyleyelim. Emekliliği yaklaşmış bir Başbakan Yardımcısı var arada sırada ağlar bilirsiniz. Bir gün çıktı Ankara’da Çukurambar semtinde bir gün çıktı suikast yapılacak eyvah. Ertesi gün Aykut söyledi bir havuz medyası tarif etti. Hepsi aldığı talimatla işte Arınç kıl payı kurtuldu breh breh breh. Kıl payı kurtuldu yoksa gidiyordu büyük devlet büyüğümüz. Suikast yapıyordu. Tam sokağında iki tane subay evinin krokisini çıkartmışlar ve tam suikast planlanırken ama aksi gibi senaryoda tam tutturamamışlar Bülent Arınç o sırada Ankara’da değil İzmir’de. Yani Arınç İzmir’de Ankara’da suikast yapılacak ortalık ayağa kalkıyor. Dümen başka, tezgah başka ve maalesef o dönem Türkiye’yi idare eden belli noktalardaki bugün bazı ızdıraplar çektiler ama açıklama yapanların seyrettiği bir dönem. Ben başka türlü bir davet için konuşmuyorum. Ne oluyor kardeşim burada diyemedikleri bir dönem ve Türkiye’nin temel güvenlik bilgilerinin olduğu kozmik odalarına bir cümle ailecek her kanat birden, hani hepiniz oradaydınız ulan lafı var ya, ulanı bizde kullandık kusura bakmayın. Onları tercüme etmek adına söyledim. Hepsi beraber yaptılar bu işleri. Beraber yürüdüler bu yollarda. Şarkıdaki gibi beraber ıslandılar, bu dümeni beraber çevirdiler. Hepsi aynıydı. Ve o kozmik odalara girildi günlerce ve Türkiye’nin güvenlikle ilgili her türlü bilgisi böcekler kırla, kim kimin adamı belli değil. Herkes kendi tezgahında. Merkel’in açıkladığı gibi evet Türkiye’yi Alman istihbarat servisi dinliyor. Neden? Almanya’nın güvenliği için dinliyor. Yani Türkiye’nin girdiği ilişkiler Almanya’yı, işte Fransa’da çıktı.

Nedim ŞENER- Yanınızda bir Alman ajanı daha var o da dinliyor sizi.

Haluk KOÇ- Öyle mi? Yani şuradan geldim. Bütün bu karmaşa içerisinde işte 17 Aralık’ta… Sevgili İzmirliler gangster filmi seyrettiniz mi? Seyretmişsinizdir.

Aykut ERDOĞDU- Meclisi izliyorlar genelde.

Haluk KOÇ- Arada televizyona takılmışsınızdır. Şimdi ekip tamamdır planlar yapılır, programlar yapılır, sen köşe başındasın, sen arabadasın, sen şu çorabı giyeceksin, sen bilmem neredesin, onu sen çevirebilirsin ve ondan sonra voli vurulur, film bu senaryo. Ondan sonra filmin son sahnesinde ortalık karışır. Niye? Bölüşmeye, paylaşmaya geldiği zaman iş karışır. Kanka olanlar birbirlerini köşebaşında, kapı arkasında bir araba hangarında filmlerde ya da bir gaz tenekesinin içine beton döküp ayağını sokarlar doğru nehre iz kalmayacak ya da bir asit fıçısının içine sokarlar ki erisin. Filmlerde, filmleri anlatıyorum ben. Yani iş paylaşmaya geldi mi tehlikeli. Türkiye’de kavga iktidarı paylaşamamaktan çıktı. Bunun içinde rantı da var, iktidarın siyasi boyutu da var. Bu kadar değerli arkadaşlarım. Buradan ders çıkartarak yola devam edecekse Türkiye o zaman gerçekten Türkiye Cumhuriyetini şuanda anayasanın başlangıç hükmünde tarif eden, siyaset olarak tarif eden Türkiye Cumhuriyeti demokratik, laik, sosyal bir (şimdi söyleyeceğimin altını çiziyorum) bir hukuk devletidir. Bu ilkeyi hep beraber yaşatmamız gerekiyor. Demokratik bir ülke olmak zorundayız, laik bir ülke olmak zorundayız hiç şüphesiz. Sosyal bir devlet olmak zorundayız ve bir hukuk devleti olmak zorundayız.
Sevgili Nedim ve birçok arkadaşımız, kardeşimiz ağır mağduriyetler çektiler. Hukuk katlediliyor dedik. Yargının bağımsızlığı iktidar sopasına teslim edildi dedik. Adil yargılanma hakkı kayboldu dedik. Gizli tanık müessesesi gibi bir garabet çöktü dedik. 12 Eylül faşizminin getirdiği devlet güvenlik mahkemeleri kalktı yerine 2004’ten sonra özel yetkili mahkemeler getirdiniz dedik. Özel yetkili mahkemelerin savcıları siyasi iktidardan aldığı talimatla hareket ediyor dedik. Bir suç imal ediyorsunuz o suçun içine size muhalif olabilecek, etkisizleştirmek istediğiniz insanları suçlu olarak o torbaya koyuyorsunuz, o suç elbisesini ona giydiriyorsunuz ve kafanıza göre iktidara beraber ıslanarak yürüyorsunuz. Bunu yaşadı Türkiye, üç torba hazırlandı. Bir tanesi Ergenekon, Balyoz, Oda TV, Askeri Casusluk, Ayışığı değişik davalar. Bunlar genellikle yurtsever, demokrat, Atatürkçü insanları bu torbanın içine koydular. Hepsinin sahte olduğu çıktı, hepsinin kumpas olduğu, hepsinin düzmece olduğu çıktı.
İkinci torba KCK torbasıydı. MİT’inde devreye girmesiyle Kürt siyasi hareketinin bunlara muhalif olacak unsurlarını ikinci KCK torbasına koydular. Birde sol ve sosyalistler vardı muhalif olabilecek. Onları da devrimci karargah torbasına koydular. Şimdi inandırıcı olması içinde Nedim gibi birçok arkadaşımızın yanına gerçekten daha önce Susurluk benzeri olaylarda adı geçen bazı kişileri de koyarak inandırıcılık vermeye çalıştılar. Acılar çekildi, bu düzen bozuldu. Şimdi gelelim gangsterlerin paylaşma durumuna. Bunlar tabi bütün bunları yaparken birbirlerini izlemişler, dinlemişler, takip etmişler. Kim kimin elinde, kim kimin cebinde belli değil. O yüzden suratlı böyle dikkat ederseniz. 10 dakika bakın böyle bakıyor, korkuyorlar. Kendi adamlarından korkuyorlar, rüyalarında korkuyorlar. Bundan sonra daha da çok korkacaklar. Çünkü kurtları kendi içinde ve bir şey patladı 17 Aralık. Efendim o çıkarttı, bu çıkarttı. Hepsinin ilişkisini beraber nasıl yüzdüklerini, beraber ne kumpas çevirdiklerini biliyoruz. İfşaatta başladı. Fakat 17 Aralık’ta ortaya çıkan manzara görülmeyecek bir manzara değil sevgili İzmirliler. O tapeler şöyle dinlendi, böyle dinlendi savcılık fezlekelerinde var. İlk fezlekeler değiştirildi, onların orijinalleri var bizde ilk savcıların hazırladığı. İnanılmaz ilişkiler, inanılmaz görüntüler. Sonra 25 Aralık’a uzanmaya başladı iş biliyorsunuz. Paldır küldür o günleri anlatmıyorum. Bugün geldiğimiz noktada Türkiye’de tescilli bir hırsızlık yapılmıştır. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez Türkiye Cumhuriyeti devleti, devleti yöneten hükümet tarafından soyulmuştur. Tarihin en ağır hırsızlık, yolsuzluk ve rüşvet olayıdır. Asla kapatılamaz. Efendim hukukiydi, hukuki değildi şuydu buydu ortada bir gerçek var, konuşmalar var. Bunları nereye imha edeceksin? 7,5 yıl cezası var. Daha bireysel yargı yolunun son noktaya kadar gideceği bir süreç var. Bu davanın müştekileri çıkacak şimdi bir tane bir polis müdürü var ismini söylemeyelim Muammer Güler beyin ifade ettiği, görevden aldırdığı hayırsever İran kökenli vatandaş sayesinde onun isteği üzerine. Bir müşteki var. Anayasa mahkemesine bireysel hak ihlali için gidebilir. Görevden alınan savcılar davayla ilgili süreçte kendi mesleki boyutta uğradıkları tenzili rütbenin ya da haksızlığın bununla bağlantılı olarak bir müştekilik doğurup doğurmayacağını hukukçu değilim bilmiyorum. AİHM boyutu dahi var. Yani delillerin kaybolması mümkün değil.

Uğur DÜNDAR- Hocam diyelim ki bunları imha ettiler ama günümüz öylesine küçük bir dünyanın döndüğü gün ki Meksika devlet başkanında da var aynı tapeler. Tanzanya başbakanında da var. Onları da mı imha edeceksiniz? Herkesin elinde dolaşıyor bunlar.

Haluk KOÇ- İlhan Cihaner’in mektubu var Meclis Başkanına yazdığı hukukçu olduğu için, eski savcı olduğu için. İlhan Cihaner’in mektubunda bütün hukuksal boyutlar belirtiliyor. Onları sizin dediğiniz gibi imha edemezler. Ettin, yok ettin, yaktın, kırptın, gömdün. Bu vicdandaki tapeleri nasıl yok edeceksin? Bu milyonlarca Türk insanının çaldığın hakkını nasıl gasp edeceksin. Onun için bu mümkün değil.
Bu süreç, biz söylüyoruz, anlatmaya çalışıyoruz, helali haramı da söylüyoruz. Sevgili İzmirliler, bakın mütedeyyin dünyanın, İslamcı siyaset dünyasının çok saygıdeğer bir ismidir, donanımlıdır Mehmet Şevki Eygi. Bir yazısı, okuyorum Sayın Eygi’nin yazısı ondan sonra sözü teslim edeceğim size. İslamcılığın cıcığını çıkarttınız Allah belanızı versin sizin diyor. Ben çoğunuzun o eski mücahitlik günlerini bilirim ne nutuklar atıyor, mangallarda kül bırakmıyordunuz. Sonra mücahitlik postunu çıkarttınız müteahhit oldunuz. Müslümansan hangi mezhep ve meşrepten olursan ol mutlaka doğru ve dürüst olmak zorundasın. Siz yıllar var ki doğruluk şişesini taşa vurup paramparça ettiniz. Allah bin kere belanızı versin. Mehmet Şevki Eygi yazıyor.
Şimdi sorular şu; hepsini özetleyerek bitiyorum. Yine Şevket Eygi devam ediyor. İslam’da devlet ve belediye bütçelerini hortumlamak var mıdır, rüşvet almak var mıdır, haram yemek var mıdır? Her türlü emanete hıyanetlik yapmak var mıdır? Yalan söylemek, halkı aldatmak var mıdır? Arsa ve arazileri yapılaşmaya açarak binalara fazla kat çıkma izni sağlayarak haram komisyonlar almak var mıdır? İhalelere fesat karıştırmak var mıdır? Haram yollarla süper zengin olmak var mıdır? Size beddua ediyorum iki yakanız bir araya gelmesin, haram servetlerinizi huzur içerisinde yemeyin emi. Müslümanların yüzünü kara çıkarttınız başınız beladan kurtulmasın. Bunu Mehmet Şevket Eygi ki çok donanımlı bir İslamcı bir siyasi çizgisi vardır, yazmış, isyanını dile getirmiş. Benim bunun üzerine söyleyecek hukuk yoluyla bunların cezasını vermektir.
Sevgili Dündar benden tamam.

Uğur DÜNDAR- Şimdi Yeniasır gazetesinden Hüseyin Kocabıyık adlı kişi, ben bunu iki defa mahkum ettirdim. Halk TV adlı kanalda dört tane puşt… Evet bu Yeniasır gazetesinde sorumlu bir kişi iki defa ben hakaretten mahkum ettirdim. Halk TV adlı kanalda dört tane puşt Türkiye Cumhuriyetinin Cumhurbaşkanına hakaret ediyor ve bunu AKP Genel Başkan Yardımcısı da retweet diyor. Ben bu hakaretlerini aynen misliyle iade ettiğim gibi… Şu düzeye, şu çukurluğa bakar mısınız? Şimdi aslında buna misliyle cevap vermek mümkün. Ama bu çukura hiçbir zaman düşmeyeceğiz. Allah bize ömür verirse yarınları da göreceğiz. Yani bunlar adam yerine konulacak kişiler değil. Hatta hiç bile değil. Yani ben hakikaten bu çukura düşmeyelim diyorum üzerinde durmaya değmez ama dava edeceğiz.

Haluk KOÇ- Bakın Sevgili İzmirliler, yürekliyseniz ben Ana Muhalefet Partisinin Sözcüsüyüm, hangi iklimde sözcülük yaptığımı sizde görüyorsunuz. Ama alnının çatına hak edene gerekeni söylüyoruz.
Şimdi ben her yerde söyledim. Dün Hüseyin Çelik’ti, bugün Beşir Atalay ya da eğer hükümet şey yaparsa Bülent Arınç. Hangisini istiyorlarsa kendi kanallarında, Ülke TV, 24, bende sözcüyüm. Gelin istediğiniz gazeteciyi getirin, istediğiniz tetikçiyi getirin bu ağzı çok zengin İzmirli gazeteciyi de getirin sabaha kadar konuşalım. El mi yaman bey mi yaman bakalım.

Uğur DÜNDAR- Yerse yüreği katılsın programımıza bekliyoruz hodri meydan.

Uğur DÜNDAR- Sayın hocam anayasa mahkemesinin kararlarının geçerli olmayacağı konuşuluyor. Anayasa mahkemesi üyelerinin tehdit edildikleri iddia ediliyor ve herkesin zihninde Türkiye’de her an her şey olabilecekmiş gibi bir algı yaratılıyor. Nereye koşuyor Türkiye?
Ayrıca buna ek bir soru belki farklı bir kulvar ikisini birden cevaplandırırsınız diye. Yeni yılla birlikte yeni zamlar geldi. Acaba zam yapmak her yeni yılda zam yapmak siyasetin ve ekonominin teamülü müdür? Yoksa ekonomide bazı sinyaller veren durumlar mıdır?

Haluk KOÇ- Son bölüme başlarken sabırlarınızı zorlamamak istiyorum. Ama hava çok soğuk, bizim bir deyimimiz var biliyorsunuz. Kış kışlığını yapar, havuz haram medyasındakilerde yedikleri haramın gereğini yaparlar. Yani buradan devam edelim. Daha nazikçe cevap vermekte mümkün.
Şimdi anayasa mahkemesine gelince, şimdi bakın Sevgili İzmirliler, demokrasilerin önündeki en büyük tehlikeler çoğunluklardır. Çünkü bilakis demokrasinin tarifi daha azınlıkta olanların hakkını, hukukunu koruyan rejimlerdir. Onları güvence altına alan rejimlerdir. Bir şekilde sandıktan sen, seni iktidara getirecek oy çokluğuyla çıktıktan sonra seni oraya getiren hak ve özgürlükleri yavaş yavaş ortadan kaldırmaya başlarsan frensiz bir kamyon gibi engelsiz bir yol açıp kendi hırslarına, kafandaki saplantılara dönük ilerleme içindeysen bu demokrasiler süratle demokrasi tarifinden çıkar karanlık bir rejime doğru gider. Bunu engellemek için çoğunlukların kendilerini oraya getiren hak ve özgürlükleri budayarak yok etmemesi için sistemler bazı fren mekanizmaları koymuştur. Bunlardan bir tanesi bağımsız medyadır, özgür konuşan üniversitelerdir. Bazı ülkelerde ikinci meclislerdir ve standart olanı da anayasa mahkemeleridir. Ben sandıktan çıktım, milli iradeyi elime geçirdim, kendime bu küfreden papağan gibi bir sürü havuzda haram gazetecisi de tuttum…

Aykut ERDOĞDU- Ben Uğur abi Haluk abiye söylüyorum. Bunlar nerede satılıyor bu yandaş yorumcular, metreyle mi satılıyor, kiloyla mı satılıyor? Haluk abi bizim partinin saymanı, abi sende üç tane al bunlardan çıksınlar bunlar mesela aynı onların yaptığı gibi mesela Şişli’de hiç sorun yok desinler bizim adımıza. Parti içi demokrasi desinler, yandaş yorumcu bize de lazım. Kaçtan satılıyorsa sen saymansın üç tanede sen al bize bizde rahat edelim. Bu nedir.

Uğur DÜNDAR- Hocam sizin sözünü kestim özür diliyorum.

Haluk KOÇ- Şimdi anayasa mahkemesini sormuştu Sevgili Uğur Dündar. Bazı fren sistemleri koyar bu çoğunlukların demokrasi tahrip etmemesi için anayasa mahkemesi Türkiye’de 2010 referandumuna göre yeniden şekillendirildi. Şimdi bakıyorsunuz seçim barajıyla ilgili bir karar verecek idi. Bütün AKP yetkilileri anayasa hukuku profesöründen tutun, hukukçu boyutundaki milletvekillerine kadar bu İzmir’de gazetecilik yaptığını iddia eden arkadaşın önemi olmadığı için onun görüşünü öğrenememiştik o zaman. Ama diğerleri basbas bağırdılar. Ne diye? Efendim anayasa mahkemesi şuanda darbe vesayetinin son kalesidir. Yani barajı kaldıracak AKP’nin ciddi bir milletvekili kaybıyla bu milletin tepesinde, ensesinde boza pişirme şansı kalmayacak. İnanılmaz bir baskı oluşturdular, hatta Haşim Kılıç Sayın Başkan çıktı mahkeme üyelerine baskı kuruluyor. Hatırlıyorsunuz. Şimdi bakıyorsunuz üyelere 17 tane. 10 tanesi bir önceki Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül tarafından atanmış. Bir tanesi yeni gelen Cumhurbaşkanı Cumhurbaşbakan tarafından atanmış. Sadece Cumhurbaşkanı değil aynı zamanda Başbakanlıkta yapıyor. Öteki biliyorsunuz kolsuz gezen bir Başbakan var biliyorsunuz kol kesmeye çalışıyordu. Onun işini de üstlenmiş vaziyette. Cumhurbaşbakanı dedim ben ona ortak bir deyim çıkarttım. Bir tanesini o atamış. Haşim Kılıç 13 Mart’ta emekli olacak. 3 tane üyede Sayın Sezer döneminden kalma. Yani kendiniz atadınız ve bunu darbe vesayeti olarak suçladı. Yetkisizlik kararı verdi barajla ilgili ve şimdi artık bunların demokrasiyi tahrip etme önünde başka hiçbir engel yok. Tek engel var bu halkın vicdanı ve bu vicdanı bu seçimlerde konuşmamın bir yerinde söylemiştim bu hepimizde vardır armudun sapı, üzümün çöpü demeden geniş bir demokrasi cephesi içinde buluşturup sandıkta bunların alnına çakacak olan Cumhuriyet Halk Partisidir.
Sevgili İzmirliler, bu işin şakası yok. Ciddi bir şekilde Türkiye muhasara edilmiş vaziyette. Radikal terör örgütleriyle kol kola bir yandan, bir yanda kendi yolsuzlukları açığa çıkmasın diye demokrasinin arta kalanını da tahrip ediyor, hukuk takla attırılıyor. Görüyorsunuz güveneceğimiz tek şey kaldı bu milletin vicdanı, bu milletin eşsiz davranış kalıbı. Onun için hırsızlık, yolsuzluk geçer akçe olmaktan çıkacak.
Sevgili Uğur Dündar bu twitleri okuyunca elimdeki şeylere baktım. Biliyorsunuz bunlar bol miktarda yandaşta kayırdılar. Bu twiti atanın hadi o belli bir AKP eliti değil, seçkini değil. Ama bir Genel Başkan Yardımcısı da onu yaymış biliyorsunuz. Acaba onunda hısımı, akrabası KPSS sınavına girmeden ballı kadrolardan devletin en üst noktalarına atananlar arasında mı diye notlarıma bir baktım onun ismini bulamadım.

Uğur DÜNDAR- Şuan itibariyle bu KPSS sınavlarına girmeden arka tarafta öğretmen kardeşlerimiz, evlatlarımız var ataması yapılmayan çocuklarımız var. Onlara da soru sorduracağım, mikrofonu uzatacağım şimdi. Sizin elinizdeki bu ak torpil listesinde son durum nedir? Sayı kaça ulaştı hocam?

Haluk KOÇ- Sayı 2900, 3000’e yakın. Ama ben bunların içerisinde en üst noktadaki tanınmış, bilinen, milletvekili, bakan, bu düzeydeki AKP’lilerin birinci derece yakınlarını tespit ederek ifade ediyorum. Her kademeye inecek olsak binleri çok geçiyor. Yani ben buz dağının görünen kısmıyla uğraştım. Yani Anadolu’da hemen hemen her ilçede bir AKP yöneticisinin istisnai kadro kullandırarak bir yakınına sınava girmeden, KPSS sınavına girip değerlendirilmeden hak etmeden devlet memuriyetine atanma yolunu kullandığı bildiriliyor. Bunu arkadaşlarımız tabi gelen bildirimleri tasnif ediyorlar. Bunun doğruluğunu araştırıyoruz. Bakın iki sefer bir açıklama yaptık. İki seferde en büyüğünden başlayarak birer birer ismen bunları açıkladık. Sevgili İzmirliler sizler izlediniz, sadece sizler değil bütün Türkiye’dekiler izledi. Elinizi vicdanınıza koyun bir tanesi çıkıp bunları çürütebildi mi? Bir tanesi hayır yalan diyebildi mi? Reddedebildiler mi? Ama utanmazlık dizboyu, pişkinlik dizboyu, arsızlık dizboyu. Bir tanesi çıktı Allah’ı var bir bakan, bu Haluk Koç yalan söylüyor dedi. Benim bacanağımdan bahsediyor dedi. O benim bacanağım değil dedi bacanağımın kardeşi dedi.

Uğur DÜNDAR- Şimdi mikrofonu atanamamış öğretmenimize verelim. Bu atanamamış sözcüğü de benim hiç hoşuma gitmiyor. Onlar öğretmen atamayanlar düşünsünler öyle değil mi?
Öğretmen- Öncelikle teşekkür ediyorum biz atama bekleyen öğretmenlere söz hakkı verdiğiniz için. Bizler aslında kimiz diye başlamak istiyorum ben hem siz değerli büyüklerime, hem salondaki büyüklerime. Bizler bundan önceki milli eğitim bakanımızın söylediği Sultanahmet’teki yem bekleyen güvercinler değiliz. Bizler 16 – 17 sene okumuş vatanına, milletine hayırlı bir evlat yetiştirecek, yeni nesiller yetiştirecek genç idealist öğretmenleriz. Sayımız 330 bini geçmiş durumda. Bu AB sınırları içerisinde yer alan İzlanda’nın nüfusundan da fazla. Bu soruna el atılmadıktan sonra sayımız belki başka ülkeleri de geçecek kat be kat büyüyecek. Bizim tek derdimiz var öğretmenler olarak. Biz sınıfımıza, okulumuza kavuşmak istiyoruz, öğrencilerimizin elinden tutmak istiyoruz. Onlara bir şeyler anlatmak, öğretmek, gelecek nesillere idealist, kendini bilen, ülkesini seven nesiller yetiştirmek için çalışıyoruz. Yapılan atamalarda geçtiğimiz süreç içerisinde hala bu kanayan yara durmuş değil, bitmiş değil. Bunun çözümü için biz Mart ayında öğretmenler olarak Ankara’da tüm halka, herkese 24 saat boyunca ders vereceğiz, sınıflarda olmamız gerekirken Güvenpark’ta olacağız. Hepinizden destek bekliyoruz. Bizlerin farkında olmanızı istiyoruz, yanımızda olmanızı istiyoruz. Bunlar sadece bizim değil siz değerli yurttaşlarında görevi. Lütfen bizim yanımızda olun bu sorunu hep birlikte çözelim.
Soru- Uğur Dündar’la halk arenasında buluşmak çok güzel bir şey. Çok değerli konuklar Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkan Yardımcımız Haluk Koç, İstanbul Milletvekilimiz Aykut Erdoğdu ve araştırmacı gazeteci Nedim Şener’le bugün burada olmak, İzmir’de olmak çok hoş bir şey.
Şimdi Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkan Yardımcısı Haluk bey, gerçekten Türkiye’nin durumunu çok iyi anlattı. Ben yazı yazmıştım köşe yazımda başlık şuydu, bir dikili taştan gayrı nem kaldı diye o bir türkücümüzün çok güzel bir sözüdür. Sanki bugünleri görecek gibi bu sözü söylemiş. Şimdi bakın Türkiye’de hukuk intihar ediyor. Gerçekten Türkiye’de hukuk intihar ediyor. Bu ülkenin bütün genetik yapıları bozulmuştur. Cumhuriyetin bütün değerleri satılmıştır. Bunu sıralamakla bitiremeyiz. Bu kazanımlar yok edilmiştir. Bu kazanımlar halkımızın kazanımlarıdır. Burada Cumhuriyet Halk Partisine çok büyük bir görev düşmektedir. Bu görevi yaparken Sayın Genel Başkan Yardımcımız ve değerli milletvekilimiz Aykut beyde burada. Ben buradan sesleniyorum parti içi demokrasinin bir defa partide olmasını istiyorum. Bu partinin hacminin büyümesini istiyorum ben. Bu partinin hacmi büyümezse Cumhuriyet Halk Partisi iktidar olamaz. Onun için hep birlikte Mustafa Kemal’in kurmuş olduğu bu cumhuriyetin yaşatılması için bu partinin hacmini büyütmek için hepimizin çok büyük sorumlulukları var arkadaşlar. Bu ülkede yoksulluk bu kadar fazla, işsizlik bu kadar fazla, hukuksuzluk bu kadar fazla. Fazlada fazla. Bir genç kardeşimizin konuşması benim yüreğimi burkuyor. Gerçekten bir ülkede bir ekmeğin fiyatı bir çayın fiyatına eşit olmuşsa düşünmek lazım.
Ben bu bakımdan da sizlere çok teşekkür ediyorum. Uğur Dündar’ında ben Cumhuriyet Halk Partisinde siyasete katılmasını da istiyorum gönülden. Çok teşekkür ediyorum.

Soru- Sayın hocam, her konuda ahkam kesen bu din ulemaları neredeyse insanların sabah dişini fırçalarsa işte orucu bozulur mu, eşini sabah giderken öperse orucu bozulur mu diye fetva veren bu din tüccarları nedense bu tip cinayetler karşısında, böyle olaylar karşısında sessiz kalmakta ama İslam dininin bir reforma ihtiyacı olduğunu asla ve ala dile getirmemekteler. Cumhuriyet Halk Partisi olarak bütün dünya İslam alemini, AB’yi hatta bu konuda söz söyleyecek olan bütün alimleri, profesörleri, uzmanları harekete geçirecek bir çalışmayı düşünür müsünüz? İslam aleminin bir reforma ihtiyacı olduğunu cesurca laik demokratik Türkiye Cumhuriyetine inanmış Cumhuriyet Halk Partisi kökenini Atatürk’ten alan Cumhuriyet Halk Partisi bu uğurda bir mücadele vermeyi düşünüyor mu? Teşekkür ediyorum.

Haluk KOÇ- Değerli arkadaşıma öncelikle şunu ifade etmek istiyorum. Sevgili kardeşim, siyaset iknaya dayanır. Yani farklı düşünen insanı, yaşadığı koşulları, içinden geçtiği süreci anlatarak kendi düşüncene yakın olmaya ikna etme çalışmasına siyaset deniyor değil mi? Ama inanç farklıdır. İnançta ikna etmek yoktur. İnançlar her kişinin kendi inandığı sistem içerisinde kendine göre kutsal özel alanlardır ve bu bütün dinler için geçerli olduğu gibi Müslümanlık içinde böyledir ve şunu övünçle söyleyebiliriz. Sünni olsun, Alevi olsun, Caferi olsun hangi mezhepten, hangi meşrepten olursa olsun Anadolu İslam’ı, Anadolu Müslümanlığı ta Horasan erenlerinden Anadolu’daki o hümanist dalganın yayılmasından beri bütün Müslümanlığa örnek olabilecek en iyi örnektir.
Şimdi biz dünyadaki olaylar çerçevesinde hemen sınırlarımızın ötesinde başlayan başka bir proje olarak başlatılan, istedikleri gibi gitmeyince, proje çökünce şimdi Türkiye’ye dönük tehdit unsurlarını o projenin içine yerleştirenler yani radikal terör örgütlerini ifade ediyorum. Şimdi Türkiye’deki inanç sistemine dönük çok farklı tecavüzler yaşanıyor hepimizin bildiği. Allah aşkına bir düşünün, kendi büyüklerinizi düşünün. Hangi inançtan olursanız olun, hangi mezhepten olursanız olun bir büyüklerinizi düşünün. Hiçbirinin kitabında, defterinde böyle bir hayat tarzı, böyle bir evlat yetiştirme, böyle bir düzeni savunma var mıydı? Her biri iyiliği söylüyorlardı, her biri güzelliği söylüyorlardı, her biri çok onurlu, çok temiz, komşusunu incitmeden yaşamış Allah hepsini nur içinde yatırsın insanlardı büyüklerimiz. Sanki bunlar başka bir gezegenden ışınlanıp geldiler. Yeni bir öğreti getirmeye kalktılar ve en kutsalımızın hepimiz için kendi inandığımız pencereden en kutsallarımızı sömürerek siyasete sevgili Uğur Dündar’ın dediği gibi maalesef alet ettiler. Yani inanç bezirganlığına soyundular ve bunun arkasına da başından beri söylediğimiz daha önceki bölümlerde de konuştuğumuz her türlü hırsızlığı, yolsuzluğu, dinde hiçbir zaman makbul olmayacak günah sayılabilecek her türlü hokkabazlığı sakladılar, ambalajladılar ve yaşatmaya çalıştılar. Sıkıntı bu. Yani özüne bağlı, temiz, namuslu, yani onun getirdiği o tevekkül içerisinde, olgunluk içesinde herkes özgürce kendi inancını yaşasa, herkeste herkesin inancına saygılı olsa hepimizin istediği toplum bu. Burada hiçbir sorun yok.
Tek bir şey reforma tabi tutulmalı. Bu bezirganların bu inançları kullanarak insanları kaldırmaları ve soymaları bu reforma tabi tutulmalı. Reformda yetmez en radikal şekilde sandıkta gömülmeli.

Uğur DÜNDAR- Biraz önce zamlarla ilgili bir sordum hocama zamlar siyasetin ve ekonominin bir teamülü müdür? Yoksa ekonomide bazı sinyaller veren durumlar mıdır?

Soru- Sayın Dündar, Sayın Koç sizleri saygıyla selamlıyorum. Değerli vatandaşlarım, Türkiye Cumhuriyetinin karanlığa doğru götürüldüğü bir dönemde cumhuriyetimizi yok etmek isteyenlerin sabırsızlıkla bu rejimi yok etmek istedikleri bir dönemde Cumhuriyet Halk Partisine tarihi bir görev düşmektedir. Sayın Koç’tan istirham ediyorum 2015 seçimlerinde tabana ciddi bir heyecan verecek miyiz? Bugün gezdiğim, gördüğüm yörelerde maalesef bazı istifalar duyuyorum, bazı acabalar görüyorum. Çok istirham ediyorum Cumhuriyet Halk Partisi hakim teminatında önseçim yapacak mıdır?
Bir konuyu daha aktarmak istiyorum. Bugün İzmir’in 13 milletvekili vardır lütfen sorun bir arkadaşımıza 5 tanesinin ismini sayamaz. Bunun nedeni önseçim dışı yapılan bir uygulamadır. Teşekkür ederim.

Haluk KOÇ- Şimdi değerli arkadaşlarım, bu partide madem geldiniz bunu da söylemek benim hakkım. Bu partide parti içi demokrasinin kurumsal olarak yerleşmesi için Cumhuriyet Halk Partisi örgütlerinin her kademede aday seçiminden karar mekanizmalarına katılmalarının önünün açılması için bir mücadele verilirken çıtınız çıkmadı. Bunu söyleyeyim kusura bakmayın. Geldik İzmir’e il binasına bile giremedik. Hatırlayın kısa ve öz. Bütün bunları yaşadık. Şubat 2012’de bir tüzük değişikliği yapıldı. İlk defa Cumhuriyet Halk Partisinde örgütlere tam olmasa da, tam istenilen düzeyde olmasa da yerel ve genel seçimlerden tutun örgütlere hazineden alınan paydan katkı verilmesine, parti içi örgütlenmede seçimle gelenin seçimle gitmesi noktasına kadar son 6 Aralık bu seçimlere dönük olan tüzük değişikliği hariç. Her türlü açılım sağlanmaya başladı ve Türkiye’de 12 Eylül faşizminin getirdiği siyasi partiler yasası içerisinde şuanda örgüt taleplerinin, parti içi demokrasinin tam olmasa da onu da söylüyorum. Bunu Sayın Genel Başkanda söylüyor biliyorsunuz. Yaşanabileceği en iyi parti şuanda Cumhuriyet Halk Partisidir.
Şunu ifade ediyorum. Örgüte saygım var. Yıllardır dağlarda mücadele ederek siyaset yapan bir arkadaşınızım. Hiç kimsenin altın tepside sunduğu milletvekilliği pozisyonuyla parlamentoya gelmedim. Parlamentoya geldikten sonrada bu işin mücadelesini veren bir arkadaşınızım. Gölgede de durmadım, söğüt gölgesinde yatmadım, beleşe gelmedim, hazır tepside bulmadım.
Şimdi benim şunu söylememe müsaade edin. Cumhuriyet Halk Partisi tüzüğünde yapılan değişiklikle aday belirlemede hangi yöntemle hangi oranda aday belirleneceği yazılı ve bu bazı seçim bölgelerinin kendine özel Türkiye gerçeğini konuşuyorum. İnanç haritası var, isim verip herhangi bir tartışmaya sebep olmak istemiyorum ama bazı seçim bölgelerini değişik grupların temsiliyetine dönük bir beklentisi var liste oluşturmada. Yani bütün bunları da parti Genel Merkezi gözetmek zorunda. Artı bakın üç dönemdir, bir dönem Grup Başkanvekili olarak sabahlara kadar boğuştum. Şimdi üç senedir Parti Sözcüsü ve aldığım başka görevleri yapmakla boğuşuyorum. Ve şunu ifade edeyim parlamentoda iktidar yada muhalefet olun 17 – 18 tane ihtisas komisyonu var. Bu ihtisas komisyonlarında mutlaka partinizi temsil edecek o konunun teknokratı, o konunun uzmanı, o konuyu tamamen emanet edeceğiniz insanlara ihtiyacınız var. Parlamentoya bu dediğim çerçevede parlamenter taşıma sorumluluğunuz var. Plan bütçe komisyonu var, enerji komisyonu var, dış politika var, tarım var, kit var. Her boyutu var. Görev yaptığım için söylüyorum. Ama en geniş şekilde bunu net olarak ifade edeyim. Sayın Genel Başkanında sözü budur. En geniş şekilde adaylarımızın belirlenmesinde hem bu yöresel dengeler bazı seçim bölgelerinde gözetilecek, hem de üyelerimizin en geniş şekilde aday belirlemede görüşü ya hakim huzurunda ya örgüt eğiliminde mutlaka sandık konarak alınacaktır.

Soru- Sene 1983 olumsuzluklardan çıkmış bir Türkiye’nin kurduğu SODEP, Sayın Genel Başkanımız Erdal İnönü, kendisi önseçime girerdi ama Sayın Genel Başkan Yardımcımın söylediği gibi ihtisas komisyonlarına da insanların atanması konusunda öncülük ederdi. Şimdi Türkiye’de din başka bir şey. Kuran dini başka, AKP dini başka. Ona girmiyorum ben. Değerli arkadaşlar, Türkiye’de eğer sizler gerçek anlamda sosyalist beyinle düşünerek sosyal demokrasinin gerçek anlamda yükselmesi konusunda çaba sarf etmek istiyorsanız o zaman yapacağınız bir tek şey var önce demokrasiyi tüm kurum ve kurallarıyla kurma konusunda çaba sarf etmek ve bir araya gelmektir.
Dolayısıyla da size soru soracağım şimdi. Sayın Genel Başkan Yardımcım, Erdal bey Türkiye’ye çok bol geldi. Sayın Kılıçdaroğlu’da bol geliyor. Eğer önseçimi önemli bir noktada tutmayı başarabilirsek bu örgüt ben inanıyorum ki çok iyi ayaklanacaktır. Doğru mu?

Haluk KOÇ- Bakın bu konuda önce parti içinde demokrasi, sonra Türkiye’de demokrasi diyenlerdenim ve Sayın Kılıçdaroğlu geldikten sonrada Şubat 2012’den itibaren bu tüzük değişikliğiyle bir çok temel hak örgütün önüne getirildi. Bunu sizlerde kabul ediyorsunuz ve bir kere daha ifade ediyorum en geniş şekilde ya hakim denetiminde bazı bölgelerde de örgüt denetiminde belli dengeleri korumak adına onunda siyasi gerekçesi ifade ettim. Her bölgenin kendine özel bir inanç haritası, bir farklı grup dengeleri var. Bunlar gözetilerek AKP’nin karşısında hep beraber mücadele edeceğimiz bir ortamı sağlayacağız. Hep beraber yürüyeceğiz, hep beraber mücadele edeceğiz. Bu apoletsiz faşizmi hep beraber ortadan kaldıracağız.

Uğur DÜNDAR- Sayın Haluk Koç, Sayın Aykut Erdoğdu, Sayın Nedim Şener çok anlamlı katılımınız. Değerli düşüncelerinizi bizimle paylaştığınız için sizlere gönülden teşekkür ediyorum.

Vişne Haber Ajansı

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları