loading
close
SON DAKİKALAR

HDP'li vekilden Furkan Vakfı'na destek: 'Alparslan Kuytul'a yapılan zulümdür'

HDP'li vekilden Furkan Vakfı'na destek: 'Alparslan Kuytul'a yapılan zulümdür'
Tarih: 22.10.2018 - 17:37
Kategori: Gündem

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu Meclis'te gündeme ilişkin basın açıklamasında bulundu. Açıklamasında Furkan Vakfı'na yönelik baskılara değinen Gergerlioğlu "Alparslan Kuytul’a yapılan yargısız infazı kınıyorum" dedi.

Halkların Demokratik Partisi(HDP) Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu güvenlik soruşturması sebebiyle atanamayan doktorlar, öğretmenler ve diğer memurların sorunları, Furkan Vakfı ve Alparslan Kuytul'a yapılan saldırılar  ve de Danıştay'ın  'Öğrenci Andı'nın tekrar okutulması kararına ilişkin  TBMM'de basın toplantısı düzenledi. 

HDP'li Gergerlioğlu konuşmasında Danıştay'ın 'Öğrenci Andı'nı kaldıran yönetmeliği iptal eden karar almasına tepki göstererek "2013'te bu uygulama kalktı iyi ki kalktı. Irkçı bir söylemle bu uygulamalar yapıldı yıllarca ve hep yanlıştı. Bu uygulamanın 90 yıl bölünmeye hizmet ettiğini görememek gerçekten yanlışta ısrar etmektedir. Bu uygulama 1930 lardaki faşizan uygulamalara geri döndürme çabasıdır! Üstünlük ırkla olmaz. Danıştayın kararını kınıyorum" dedi. 

Furkan Vakfı'na yönelik operasyonlara da değinen Gergerlioğlu "Alparslan Kuytul’a yapılan yargısız infazı kınıyorum! Bu olayı şiddeti kınıyorum. Kuytul bir an önce adil şekilde yargılanmalıdır. İntikam dolu bu olaylar son bulmalıdır" ifadelerini kullandı.

HDP'li Gergerlioğlu'nun basın açıklamasından satır başları şöyle:

"Sizinle yine iç yakıcı bir konuyu paylaşmak için bir aradayız. 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48 inci maddesinin birinci fıkrasının (A) bendinde devlet memurluğuna atanmanın şartları düzenlenmiştir. Bu maddenin (A) bendine 676 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile “8. (Ek: 3/10/2016 – KHK-676/74 md.) Güvenlik soruşturması ve/veya arşiv araştırması yapılmış olmak.” şartı da eklenmiştir. Ancak Devlet Hizmeti Yükümlülüğü kurası neticesinde yerleşen bir kısım doktor bu maddede düzenlenen Güvenlik Soruşturması ya da Arşiv Araştırması neticesinde atama şartını sağlamadığı gerekçesi ile atanmamaktadır. Bildiğiniz üzere Sağlık Hizmetleri Temel Kanunun ilgili maddeleri sebebiyle Devlet Hizmet Yükümlülüğü kapsamında olan doktorlar hizmet yerlerine göre belirlenmiş gün kadar devlette çalışmazlarsa çalışma izinlerini alamamaktadırlar. Bu sebeple de bize ulaşan 2146 Tıp Fakültesi mezunu diplomalarını hiçbir yerde kullanmamakta merdiven altı çalışmaya zorlanmaktadır.

 Toplam 2146 Tıp Fakültesi Mezunu Arşiv Taraması ve Güvenlik Soruşturması sebebiyle atanamamıştır.

 71-77 Devlet Hizmet Yükümlülüğü(DHY) 250 kişi  atanmamıştır

78 DHY ? bilinmiyor

79 DHY44 kişi atanmamıştır

80 DHY 110 kişi atanmamıştır

81 DHY 22 kişi atanmamıştır

82 DHY 1720 kişi atanmamıştır

 Durum ne yazık ki bu kadar kötü durumdadır. Bunun yanında diğer en sıradan devlet memurluklarında bile arşiv taraması ve güvenlik soruşturması sorun teşkil etmektedir. Kişiler ne ile bile suçlandıklarını bilmeden haklarında bir mahkeme kararı bile olmamasına rağmen görevlerine başlattırılmamakta ekmeklerinden olmaktadır.

 İdare hukuku ilkeleri gereği idarenin (devletin) gerçekleştirdiği işlemlerin somut ve makul gerekçelere dayanması gereklidir. Buna ilaveten idarenin işlemlerinin açık/şeffaf olması gereklidir.

Değerli arkadaşlar İdare hukuku ilkeleri gereği idarenin (devletin) gerçekleştirdiği işlemlerin somut ve makul gerekçelere dayanması gereklidir. Buna ilaveten idarenin işlemlerinin açık/şeffaf olması gereklidir. Sadece ilgili kanun maddesine atıf yapılarak atama yapılmaması ve gerekçe gösterilmemesi en başta bu iki ilkeye aykırıdır. Zira kaynakları neredeyse sonsuz olan idarenin işlem yaparken denetlenebilir olması, eğer işlem yanlış ise işlemin düzeltilebilir olması için muhatabın kendisi hakkında ne tür işlem yapıldığını anlaması gerekmektedir. Devlet Hizmeti Yükümlülüğü kurası neticesinde yerleşen ancak atanamayan doktorlar başta idarenin (devletin) atamama işlemine karşı itiraz etmeleri gerekmektedir.

28 Şubat diktatörlerini kıskandıracak zulümler yapılıyor!

Bildiğiniz gibi benim ve arkadaşlarımın 28 şubat döneminde yaşanan zulümlerle ilgili çalışmalarımız olmuştu. O zaman irtica diye bir şey vardı. Bunun içine Cuma Namazına gitmeyi telefon konuşmalarını her şeyi dahil etmişler memurlukta sorundu bugün irtibat iltisak diye bir şey icat ettiler aynı zulmü yaşatıyorlar. Bu özellikle aynı zulmü yaşamış insanların temessül edecekleri şeyler olmamalı.

Değerli arkadaşlar Yurttaş İletişim Formuma Ulaşan Mektupları sizinle paylaşmak isterim. Buradan da göreceksiniz ne kadar büyük bir sorun olduğunu.

“8 kardeşim var ve babam hayvancılıkla uğraşıyor. Okula başlarken de bitirince de kardeşlerime ve aileme bakma yükümlülüğümü düşündüm, bunu bilerek mezun oldum. 6 yıllık üniversite sürecinde zaten yüktük, yeniden yük olduk. Diğer kardeşlerimin boğazından kısılarak okudum ve bu sorumlulukla hareket ettim. 15 aydır yapabildiğimiz bir şey yok. Hastanelere başvuruyoruz muafiyeti alamadığımız için problem yaşıyoruz. Normalde 800-1000 lira arası tutulan nöbet 300- 400 TL’ye tutturuluyor. Tutmazsanız tutmayın başkası tutar deniyor. KHK ile ihraç edilenlerin sayısını da düşününce bu koşullarda çalışmak zorunda kalan yüzlerce insan var.”

 “Biz bu muafiyetleri alabilirsek doktor kadrosuyla özel hastanelerde sigorta girişimiz olacaktı. En son bir özel hastane ile görüştüm. ‘Sizi hasta bakıcı ya da temizlik personeli olarak gösterelim’ dediler. Bu şekilde gösterilerek işe alınacağım ama hekimlik yapacağım. Bu da hastanedeki tüm haklarımın kaybına neden olacak. 6-7 yıl bu emeği verip uykusuz kalıp nöbet tuttuğumuz halde meslektaşım tarafından, ‘Seni temizlik görevlisi olarak gösterelim’ teklifini duyabiliyorsun. Koşulları kabul edersem 24 saat nöbet tutup ardından 12 saat çalışacağım ve temizlik personeli olarak sigortam yatacak. Bu işi kabul edersem kazanacağım para ancak hayatımı çevirmeye yarayacak ve bakmakla yükümlü olduğum aileme bakamayacağım.”

 “Bu yaşadıklarımızı devletin bize uyguladığı bir sosyal ölüm olarak nitelendiriyorum. Bizim hiçbir sosyal çevremiz kalmadı. Psikolojimiz darmadağın oldu. Benimle aynı durumda olan insanlar psikiyatri servisine yatacak aşamadalar. Bizim eğitimimiz liseye hazırlık aşamasından sonra başladı. Tıp fakültesinin zorluğu ve sonrasında kurulan hayaller, işe başlayacağım ilk maaşımla şunları yapacağım hayallerim suya düştü. Her şeyden önce kişinin sahip olması gereken haklardan bir tanesi çalışma hakkıdır. Biz bu ülkede doğup okuyan insanlarız. Biz halkımıza sağlık dağıtmak için bu kadar çabaladık. Bu çabaların engellenmemesini istemiyorum. Milletime sağlık dağıtmak istiyorum. Çoğumuzun yurt dışına gitme planı var. Bu sorunlar hallolsun ki kendi memleketimizde kendi insanlarımıza faydalı olabilelim.”

 “Ben 75 lirayla eve geri dönüyorum şu an. Arkadaşlarımız kaçak çalışıp aylardır harçlıklarını çıkarmaya çalışıyorlar. Kayıt dışı merdiven altı yerlerde çalışıyorlar. Olumsuz yanıtını aldığımda bir ay kendime gelemedim. Çok kötü bir psikoloji içerisine giriyor insan. İntihar edenleri biliyorsunuz bu anlatılmaz ve yaşanacak bir şey. Babamın FETÖ’den soruşturma geçirmiş olması neden olarak sunuldu bakanlık tarafından. Bu benim atamama engel bir durummuş. Suçun şahsiliği ilkesini geçtim babam soruşturma sonucunda beraat etti. Türk adaleti babamı beraat ettirirken Sağlık Bakanlığı benim atanamayacağıma karar verdi.”

 “Merhaba 2017 yılında Ankara üniversitesi Tıp Fakültesinden mezun oldum aylarca güvenlik soruşturması bekledikten sonra sonucun olumsuz olduğu atama kriterlerini taşımadığımı yazan bir kağıt parçası tarafıma gönderildi.. Sağlık Bakanlığı hiç bir gerekçe sunmadan iki satırlık kopyala yapıştır şablon bir tebligat ile 400 üzerinde hekimin atamasını iptal etmiştir.. Yasalara göre mecburi hizmetini tamamlamayan pratisyen tabip özel sektörde çalışamamaktadır.. Sağlık Bakanlığı başlarda olumsuz verdiği hekimleri zorunlu hizmetten muaf ederken.. artık muafiyet de vermemekte ve özel sektörde çalışma şansımızıda elimizden almaktadır..bakanlığın mecbur ettiği hizmete bizi atamaması ve bu hizmeti tamamlamadığı için hekimleri özel sektörde çalıştırmaması büyük bir garabettir.yüzlerce insan aylardır yıllardır hayalini kurup kazandıkları mesleklerini icraa edememekte askerlik sigorta geçim sıkıntısı gibi dertlerle baş başa bırakılmıştır. hiç bir suretle bakanlıktan bilgi alamamaktayız,komik geçiştirme cevaplarla aylarımız yıllarımız harcanmakta..lütfen sesimizi en üst perdeden dile getirin bu hukuksuzluğun bir an önce son bulması dileği ile teşekkür ederim”

 “Kızım Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi mezunu 82. Dönem kurasına katıldı. Ataması istanbul ili Kartal toplum sağlığı merkezi ne çıktı. Ancak güvenlik soruşturması sonucu görev tebligatı kendisine yapılmadı. Tayin olunan hekimlere 26 09 2018 günü tebligat yapılmış olmasına rağmen kızım ile birlikte yaklaşık 1500 hekime nedenini bilmediğimiz bir sebepten dolayı tebligat yapılmadı. Şu anda bir şok yaşamaktayız. Kime nereye hangi kapıyı çalıp derdimizi anlatacağımız bilememişim şaşkınlığı içerisindeyiz.”

 Furkan Vakfı'na ve Alparslan Kuytul'a yapılan zulümdür!

Furkan Vakfı ve Alparslan Kuytul’a yönelik hukuksuz baskılar yapılmaktadır. Kuytul AK Parti hükümetini adalet ve kalkınma partisi değil zulümle kalkınanlar partisi oldunuz demiştir. İdarecileri eleştirildi diye rahatsız olanlar bu baskı ve zulmü ortaya koymuştur. Bu grubun etkinlikleri yasaklanıyor. Ben iddianameyi okudum ipe sapa gelmez şeylerle doldurulmuş. Ne kadar örgüt varsa iddianameye alınmış. Kokteyl terör örgütü iddialarıyla 9 aydır 24 saat kimseyi göremiyor. Suçu ve suçluyu övmek demişler mahkeme kararı yok. Alparslan Kuytul’a özgürlük yazan atkılarla yola çıkan insanlara müdahale ediliyor. Bebeklerin ve kadınların olduğu alanda şiddete maruz kalıyorlar. Küfürler ederek gözaltına alınanlar sabaha kadar bekletmişler. Gülsem mi ağlasam mı bilemiyorum bu ithamlara! Sizin adaletiniz nerede hukuk nerede? Tekrar söylüyorum partinizin adı ağzınıza yakışmıyor! Hukuğa güven yerlerde! Alparslan Kuytul’a yapılan yargısız infazı kınıyorum! Bu olayı şiddeti kınıyorum. Kuytul bir an önce adil şekilde yargılanmalıdır. İntikam dolu bu olaylar son bulmalıdır.

Ben de bir Türk üm ve bir Kürdün varlığını bana armağan etmesini kabul etmiyorum!

Küçük yaşta çocuklar üşüyerek ne anlamına geldiğini bilmeden bu sözleri söylediler. Geldiğimiz noktada türk olmayan insanlar bu konuda rahatsızlıklarını ilettiler. 2013 te bu uygulama kalktı iyi ki kalktı. Irkçı bir söylemle bu uygulamalar yapıldı yıllarca ve hep yanlıştı. Bu uygulamanın 90 yıl bölünmeye hizmet ettiğini görememek gerçekten yanlışta ısrar etmektedir. Bu uygulama 1930 lardaki faşizan uygulamalara geri döndürme çabasıdır! Üstünlük ırkla olmaz. Danıştay'ın kararını kınıyorum. Biz toplumsal birliği toplumsal kardeşliği Türk olmakla bulamayız. Toplumsal birlik kardeşliğimiz ancak İnsan Haklarıyla gerçekleşir. Bu insanları tek bir potada Türk olarak birleştirmek faşizan bir uygulamadır. Biz 1930 lara değil 2030lara doğru ilerlemeliyiz. Biz Türküyle Kürdüyle Çerkeziyle kardeşçe yaşasınlar istiyoruz. Kimse kimseden ırkıyla üstün değildir. Ben de bir Türk üm ve başkasının bir Kürdün varlığını bana armağan etmesini kesinlikle kabul etmiyorum. Ne demek yani? Ben başka bir insandan Allahın yarattığından üstün müyüm? Bir türk olarak başka ırkların varlığını bana armağan etmesini yanlış buluyorum. Bu uygulamanın dayatılmasını da şiddetle kınıyorum..."


 


Kaynak : Vişne Haber Ajansı-www.istanbulgercegi.com

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları