loading
close
SON DAKİKALAR

İzmir Milletvekili Murat Çepni: Hırsızlarla, uyuşturucu baronlarıyla ülke kurtulamaz!

İzmir Milletvekili Murat Çepni: Hırsızlarla, uyuşturucu baronlarıyla ülke kurtulamaz!
Tarih: 11.12.2022 - 23:11
Kategori: Siyaset

HDP İzmir Milletvekili ve Çevre Komisyonu Üyesi Murat Çepni, 11-12-2022 tarihinde TBMM Genel Kurulunda konuştu.

HDP İzmir Milletvekili ve Çevre Komisyonu Üyesi Murat Çepni TBMM'de 2023 bütçe görüşmelerinde yaptığı konuşmada; "İçişleri -suç işleri- Bakanı Soylu'nun ortaya koyduğu pratik. Bir insan düşünün ülkedeki bütün suçlularla fotoğrafı var, bir insan düşünün bütün uyuşturucu baronlarıyla doğrudan ve dolaylı fotoğrafları ortaya çıkıyor, ilişkisi var" dedi.

Murat Çepni TBMM'de yaptığı konuşmada;

"Teşekkürler Başkan, Genel Kurul ve değerli halkımız.

Dün Genel Kurulda ibret verici görüntüler yaşadık. Bunlara birkaç boyutuyla değinmek istiyorum çünkü bu bütçenin, bu halk düşmanı bütçenin çok çıplak bir görüntüsüydü dün yaşananlar. Birincisi, 6 yaşında cinsel istismara uğrayan, tüylerimizi ürperten, konuşmakta bile zorlandığımız bu cinsel saldırı karşısında Bakanın ortaya koyduğu pratik gerçekten ibret vericiydi. Bir çocuk, bir tarikatta bireysel değil, sistematik olarak bir cinsel saldırıya maruz kalıyor. Bu, ortaya çıkıyor ve daha sonrasında Bakanın bunu iki yıl öncesinden bildiği de burada ortaya çıkıyor fakat ortada ne bir soruşturma ne bir tutuklama var. Yapılan açıklamaların da büyük ağırlığı bunu münferit bir saldırı olarak değerlendirmek, sakın ha sakın, tarikat, cemaat sistemine bunu mal etmemek. Bu, elbette ki tarikatlar koalisyonu AKP açısından durum böyledir ama cemaatler açısından, tarikatlar açısından bu yaşanan ne ilktir ne de sondur. Bu, sistematik bir saldırıdır. Düşünün ki bir Bakan nasıl bir koltuk sevdasıyla orada oturuyor ki böyle bir durumda bile bir tutum alamıyor. İşte bu, saray rejiminin içinde bulunduğu ibretlik durumun çok net ifadesidir.

Bir diğer boyutu, İçişleri -suç işleri- Bakanı Soylu'nun ortaya koyduğu pratik. Bir insan düşünün ülkedeki bütün suçlularla fotoğrafı var, bir insan düşünün bütün uyuşturucu baronlarıyla doğrudan ve dolaylı fotoğrafları ortaya çıkıyor, ilişkisi var. Bir suç işleri bakanı düşünün dün ağza alınmayacak hakaretler yaptıklarına bugün methiyeler dizebiliyor. Şunu söyleyeyim sırası gelmişken, ben gerçekten hayretler içerisindeyim, bunu herhâlde bilim insanları incelemeli: Fetullah Gülen'e methiyeler dizerken, Tayyip Erdoğan'a her türlü hakareti yaparken "Hesap soracağız." derken bütün bunları yaparken aynı mimikleri, aynı yüz ifadelerini, o aynı huşu içerisindeki konuşma biçimini nasıl yapabiliyor, gerçekten hayretler içerisindeyim. Yani hiç onu tebrik edeceğim aklıma gelmezdi ama bu rolü oynayabilmesi açısından onun kendisini tebrik ediyorum.

Şimdi, peki, "Yalancı!" dedik ona biz dün. Sadece bir tanesini örnek vereceğim: HDP belediyelerinde her türlü yolsuzluğun, soruşturmaların, kararların çıktığını söyledi. Biz başından beri söylüyoruz, buna dair 1 tane karar yok fakat bir tanesi çok çarpıcı: Muş'un Korkut ilçesinde soruşturma olduğunu söyledi, fakat Muş'un Korkut ilçesi şu ana kadar HDP'ye hiç geçmedi. Ya, yalanın da böylesi kuyruklusunu ancak Süleyman Soylu yapar.

Peki, hâl böyleyken ya, böylesine bir şahsiyete nasıl oluyor da devleti, ülkeyi, vatanı kurtarma görevi biçilebiliyor? Nasıl oluyor da bu kişiyi eleştirmek vatan ihanetiyle eşdeğer tutulabiliyor? Nasıl oluyor da bu kişi ülkenin bekasının teminatı hâline gelebiliyor? İşte, bunun cevabı Kürt sorunudur, Kürt düşmanlığıdır. İşte, Süleyman Soylu'yu böyle birileri tarafından, iktidarlar tarafından, savaştan beslenen baronlar tarafından vazgeçilmez yapan şey işte bu Kürt düşmanlığıdır. Kürt düşmanlığı konusundaki bu politikalar Süleyman Soylu gibileri vazgeçilmez yapıyor. Ya, şöyle bir şey olabilir mi? Ya, bir ülke Süleyman Soylu'yla kurtulacaksa ya, kurtulmasın zaten, kurtulamaz zaten, böyle bir şey olabilir mi? Hırsızlarla, uyuşturucu baronlarıyla ülke kurtulabilir mi? Bir ülkeyi uyuşturucu baronları, mafya çeteleri korumak durumunda kalıyorsa o ülke ülke olmaktan çıkmıştır zaten. Kürt sorunu bir vicdan meselesi, bir iyi niyet meselesi, bir lütuf meselesi değildir; Kürt sorunu bir ulusun kendi kaderini tayin hakkı meselesidir, bir ulusun ulusal özgürlük meselesidir. Ben sınıfsız, sınırsız, sömürüsüz bir dünya mücadelesi yürüten bir sosyalistim ama yeri geliyor söylemek zorunda kalıyoruz, evet, aynı zamanda bir Türk'üm, bir Türk sosyalistim, ben kendi onurumu ezilen ulusların kurtuluşunda gören birisiyim, sosyalistlerin bakış açısıdır budur. Kürt halkı sömürülürken, başka halklar sömürülürken hiçbir halk özgür olamaz, özgür olamaz. Başka halkın boyunduruk altında tutulması koşullarında ancak Süleyman Soylugillerin vatanı, hamaseti ortaya çıkar. Dolayısıyla Kürt sorununun çözümsüzlüğü daha doğrusu Kürt sorununun çözümsüzlüğünden beslenenlerin bu politikalarıdır bu çürümeyi yaratan, bu çürümeyi yaratan.

Şimdi, değerli arkadaşlar, milliyetçilik meselesi de budur "milliyetçilik" dediğiniz şey, bir burjuva ideolojisidir, burjuvazinin yani sermayenin ulus devlet kurma aşamasında sarıldığı bir ideolojidir. Hiçbir halk tarihsel olarak milliyetçi değildir, hiçbir halk tarihsel olarak kötü ya da iyi olamayacağı gibi. Bu anti bilimsel tezler, milliyetçiliği bir burjuva ideolojisi olarak milyonlarca işçiyi, emekçiyi sömürmek için kullananlara aittir, milliyetçilik budur ve dolayısıyla milliyetçilik en büyük zehirlerden bir tanesidir. Bunun altını bütün halklarımız açısından tekrar tekrar çiziyorum. Halkların eşitliği ve kardeşliği mücadelesi, bu anlamda hayatidir.

Şimdi, vatan hamaseti yaptılar, vatan nedir biliyor musunuz? Vatan, o 6 yaşındaki çocuktur. Vatan, her gün sokaklarda sömürdüğünüz, dayak attığınız işçidir, emekçidir. Vatan, o derelerdir, uluslararası şirketlere peşkeş çektiğiniz var ya, yerli ve o uluslararası şirketlere.

Akbelen'dir, İkizdere'dir, Şırnak'tır, vatan buralardır fakat ülkenin deresini, ormanını, ağacını parsel parsel satacaksınız, sesiniz soluğunuz çıkmayacak, emir telakki edecek şak diye yapacaksınız; "Vatansever, milliyetçi biziz." o hikâyeyi geçeceksiniz, böyle bir şey yok.

Şimdi, gelelim DOKAP'a. Şimdi, "DOKAP" dediğiniz, Doğu Karadeniz Kalkınma Projesi. Şimdi, yine AKP süslü projelerle bunu pazarlamaya çalışıyor. Şimdi, bakıyorsunuz, OSB açmayı marifet sayıyor. Amasya Taşova'da bir OSB açılıyor. Şimdi, köylülerin merasında OSB açılmaya çalışılıyor, köylüler de buna itiraz ediyorlar. 95 yılında Devlet Su İşlerinin İyi Tarım Projesi kapsamında burası köylülere verilmiş, köylüler buna para da vermişler. 95 senesinde kura yöntemiyle köylüye dağıtılmış fakat her ne olmuşsa şimdi orada OSB kurmaya çalışıyorlar. Tarım arazisi ve köylülerin yaşam alanları burası. Şimdi, siz bu OSB'leri DOKAP kapsamında burada pazarlıyorsunuz. Ya, sizin yaptığınız şey bir pazarlamadır, bir satıştır.

Şimdi, Karadeniz'de çay meselesi... Çok konuştuk bunu, konuşmaya devam edeceğiz. Şimdi, Türkiye dünyada en çok çay tüketen ülkelerden bir tanesi ama bu ÇAYKUR 2017 senesinde Varlık Fonuna devrediliyor. Varlık Fonu öncesinde kâr eden bir kuruluş, Varlık Fonuna devredilip denetimden de çıkıyor fakat ondan sonra sistematik olarak 2017'de 268 milyon, 2018'de 657 milyon, 2019'da 635 milyon, 2020'de 567 milyon TL zarar ediyor, nasıl zarar ettiği bilinmiyor. Bu paralar nasıl oluyor da bu kadar... Dünyada çay tüketiminde 1'inci sırasında olan bir ülkede ÇAYKUR nasıl olur da Varlık Fonuna devredilince zarar edebilir?

İşte, bu AKP derin kuyu hırsızlık sisteminin en nitelikli, kaliteli hâlidir; bunun başka açıklaması yok. Şimdi, siz çay üreticisini uluslararası çay tekellerine peşkeş çekeceksiniz, yine, fındığı -ki bütün coğrafyayı besleyebilecek ürünler bunlar, çay ve fındık bütün ülkeyi besler- uluslararası Ferrero şirketine peşkeş çekeceksiniz, sonra da "Milliyetçiyiz; yerliyiz, millîyiz, vatanseveriz." diyeceksiniz. Hadi oradan ya! Hadi oradan! Hadi oradan! (HDP sıralarından alkışlar)

Düşünün, dünyada en çok çay tüketilen Türkiye'de ÇAYKUR ne yapıyor biliyor musunuz? ÇAYKUR pazarlamaya, reklama milyonlarca TL para harcıyor. Ya, çayın hangi reklamını yapıyorsunuz siz? Yani parayı hortumlamak için ellerinden ne gelirse yapmaya çalışıyorlar. İşte, AKP sistemi, saray sistemi budur; yerli, millî, "Satalım, satalım; soyalım."

Kaynak : www.istanbulgercegi.com

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları