loading
close
SON DAKİKALAR

Kılıçdaroğlu: Devletin adaletle, ahlaki kurallarla yönetilmesi lazım

Kılıçdaroğlu: Devletin adaletle, ahlaki kurallarla yönetilmesi lazım
Tarih: 23.05.2020 - 16:00
Kategori: Siyaset

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Halk TV'de "Liderlerle Bayram Sohbetleri" programında Suat Toktaş'ın çocukluğundaki bayramlara ilişkin sorularını yanıtladı.

Kılıçdaroğlu'nun açıklamaları şöyle:
"-Bayramlar aile arasında sorunlar varsa onların sonlandırıldığı günlerdir. Bütün vatandaşlarımızın bayramını kutluyorum. 
-Bingöl'ün Genç ilçesinde ortaokulu okudum. Bayramı şöyle hatırlıyorum. Anne babamızın elini öper, arkadaşlarla buluşurduk. Tanımadığımız ailelerin kapısını çalardık. Keyifli bayramlar hatırlıyorum.
Yaz tatillerinde arkadaşlarımın bir kısmı çalışıyordu. Biz de çalışmak istedik. Babam memurdu düzenli geliri vardı ama arkadaşlarımızın büyük kısmının babalarının düzenli geliri yoktu. Arkadaşlarımız çalışırdı, özenirdik. Karpuz tarlasında çalıştım. Tren Genç ilçesinin önemli bir olayıydı. Hepimiz gelen gidenleri görmek için istasyona giderdik. İstasyonda bir dönem yumurta sattık. 
Okumayı seviyordum. Kerime Nadir'in romanlarıyla başladım. Bizi çok duygulandıran romanlardı. Bir ilkokul öğretmenim Kerime Nadir'in kitabını görünce gel bana sana bir kitap vereyim, dedi. Yaşar Kemal'in İnce Memed'ini verdi, onu okudum.
Çocukluğumun geçtiği yerleri tek başıma gidip görmek isterim. Ama siyasetçi olunca olamıyor bu. 
Erciş'teki okulumuzun çok büyük bir bahçesi vardı. Kamuda genel müdür olunca okuluma ziyarete gittim. Okulu görünce burası benim okuduğum yer değil, dedim. Okulum Kazım Karabekir'in karargah olarak kullandığı binaymış. O bina bize büyük gelirdi. 
-Tunceli'de de okudum. Çift eğitim vardı. Orada da dergi alacak paramız yoktu. Arkadaşlardan alır okurdum.
Babam Genç'te görev yaparken haftalık gazete gelirdi. Cumhuriyet gelirdi. Malkoçoğlu vardı. Bunu büyük bir dikkatle okurdum.
Ortaokulun son sınıfına Zagor filan okurdum. 
Bazı insanlar kitap satardı. O kitapları merakla izlerdim. 
Genç'te elektrik yoktu. Gaz lambası vardı. O duvara asılırdı, bir köşede ödevlerimizi yapardık.
Annemin okuma yazması yoktu. Ben gazete okurken sorardı bana.
Ortaokul öğrencisiyiz. İnsanoğlu ilk kez aya ayak basmış. Radyo vardı. Rahmetli annem insanoğlunun aya gittiğine inanmadı. Orası Allah'ın nuruydu derdi. 
-Annem sırdaşımızdı. Babamın bizi kucağına aldığını hatırlamam. Ağabeyim evlendi babamın yanında eşiyle konuşamazdı.
Evlendim, İstanbul'a geldim. Babam geldi. Eşime bir şey söylemem gerek söyleyemiyorum. Anneme, babama söyle konuşmam lazım, dedim. Bizim ailede babasının yanında eşiyle konuşan ilk kişi benim. 
Ataerkilden çocuk erkile doğru evrildik.
Ben kamudayken gece geç saatlere kadar çalışıyorduk. Anneleri ilgileniyordu çocuklarla. Kızlar büyüdü üniversiteye gitti. Oğluma bir gün sinemaya gidelim, dediğimde 'sen git ben arkadaşlarımla gideceğim' deyince büyüdüklerini anladım.
Çocukların nasıl büyüdüklerinin farkında olamadık. Çocuklara olabildiğince iyi bir eğtim almaları için çaba gösterdik. O yönüyle içim rahat. Her birisi hayat tutundu, kimseye muhtaç değiller. 
Matematik dersine bir hoca geliyordu. Aldığım en yüksek puan 10 üzerinden 2 idi. Şubat tatilinde yeni bir öğretmen geldi. Onun dersinde aldığım en düşük not 9. Yazılı sınavda gelip başımda duruyordu.
Lisede mali cebir vardı. Çözmediğim hiçbir problem yoktu. Ticaret lisesinden de birincilikle mezun oldum. 
Ortaokulu bitirdim. Liseye gideceğim. Babam bir yakınımıza mektup yazdı, kayıtlar başlayınca haber ver, çocukları göndereceğim, diye. Bekledik mektup yok. Gittik kayıtlar bitti, dediler. Ağabeyim sanat lisesine kaydoldu. Ben de Elazığ'da ticaret lisesine kaydımı yaptırdım. Lisenin 4-5 odasını ticaret lisesi yapmışlar. Üniversite sınavlarına giremiyoruk. Normal lise mezunları griyordu. Biz ancak ticaret öğretmenlik yüksek okulu sınavına girebiliyorduk. Akademi için sınavına girdim. Eskişehir ve Ankara'da. İkisini de kazandım. Ankara'ya kaydımı yaptırdım. 
Orta okulda şiir yazardım. Elazığ'dayken yerel gazete vardı. Şiirlerimi götürürdüm, yayınlanırdı.
Üniversitede herkes okulu bitirince ne olacağım, der. Önümüzde iki seçenek vardı. Ya özel sektöre geçeceğiz ya da kamuda. Memur sınavına girersiniz ya da müfettişlik sınavları vardır kamuda.
Oturdum tüm kitapları okudum, hesap uzmanlığı sınavına girdim. Sınavı kazandım. Hayatımdaki en önemli değişimdir. Çok zor bir sınavdır. Binlerce kişiden 13 kişi sınavı kazandık. Sözlü sınavı da kazandık. Önce Türkiye'nin her tarafında görev alabilir diye rapor almam gerekiyordu. Raporu aldım, bizi İstanbul'a gönderdiler.
Öyle bir terbiyeyle yetiştirildik ki ahlaklı olmayı, ahlaksızlık yapmamayı, kin tutmamayı, adil olmayı bize öğrettiler. 
-Pekçok başbakanla çalıştım. Değişik siyasi partilerle, bakanlarla çalışıyorsunuz. Sağlıklı bir yapıda size söylenenleri siz artı ve eksisiyle anlatmak zorundasınız. 
15 Temmuz darbe girişiminden sonra saraya davet edildik, gittik. Bana söz verildiğinde liyakatın önemli olduğunu, sistemden sapılırsa ciddi risklerin oluşabileceğini söyledik. Ben daire başkanıyken başbakanla, bakanlarla oturur tartışırdım. Üstadlarımız bilirlerdi ki bu konuyu en iyi bu kişi bilir. Çıkar anlatırdık. Binali bey atladı, 'siyasiler karar verir' dedi. Biz her şeyi söyleriz kararı siyasiler verir. 
Turgut Özal eski planlamacı, Bülent Ecevit bürokrasiyi biliyordu, saygısı vardı. Farklı düşünce gelince 'araştırın' derdi.
Özal'la başbakanlık konutunda sabah 2'lere kadar çalışırdık, düşüncelerimizi söylerdik. Sonunda kararı elbette siyaset verecek.
Bir vergi kanunun parlamentoda görüşülmeden önce taslak halinde bakana sunmuşuz, bakan başbakan uzlaşma sağlamış. Plan Bütçe Komisyonunun iktidar ve muhalefet vekillerine de ayrı ayrı brifing verirdik. 
Siyaset aklımda yoktu. Genel müdürken belli çevrelerin ısrarıyla siyasete girmek istedi, olmadı o. Emekli oldukan sonra Vatandaşın Vergisini Koruma Derneği vardı. Başkanı olarak seçildim. Yolsuzluk dosyaları hazırlanırdı. Bir gün CHP için rapor hazırlayabilir misiniz, dediler. Öneri Bülent Tanla'dan gelmişti. Raporu sunarken göğsünüze parti rozeti takar mısınız, dediler. Hayır, partili değilim dedim. Deniz bey telefon etti, bizimle çalışır mısınız, diye. Kabul ettim. 
-Genel müdürlüklerde pek çok bakanla çalıştım. Nami Çağan en rahat çalıştığım bakandı. 
-Çalışma yöntemim ekiptir. Bir olayın birden fazla cephesi, birden fazla etki alanı olabilir. Uzmanlaşmış kişileri dinlemeniz gerekir. 
-Devlet uzun vadeli düşünen bir organdır. Siyaset uzun vadeli düşünmez. Siyaset kurumu devleti yönetmek üzere gelir. Yetkiyi kullanır 4 yıl sonra hakemliğe başvuracaksınız. Devletin adaletle, ahlaki kurallarla yönetilmesi lazım. 
-Eşim sıcak siyasetin içinde değil. 
-Olgun bir demokraside siyasetçinin yapması gerekeni yapıyoruz. 
-Hiçbir zaman bir kağıdın arkası boşsa atmam, kullanırım. Maliye Bakanlığı'nın verdiği bir alışkanlık. Savurganlık kadar kötü bir şey yok.
-Tarihe merakım var. Fırsat buldukça okurum. Gelecekle ilgili bir şey söylüyorsanız geçmişi de bilmeniz lazım. İnancımız var.Kurallarını bilmek lazım. Sevgili peygamberimizin hayatını, tarihsel süreci bilmek lazım.Değerli eserleri fırsat buldukça okuyoruz. 
-Çözülemeyecek hiçbir sorunumuz yok. Zaman zaman umutsuz tablolarlar karşılaşabiliriz. Bu siyaset kurumunda, yargıda, medyada olabilir ama bunları aşabilecek kapasitemiz var. 
İşini kaybedenler, çocuğuna harçlık veremeyenler var. Bütün vatandaşlarımıza umutsuz olmamalarını söylüyorum.
-Sosyal devleti, doğayı kim savunuyor vatandaşlarımız ona bakmalı."
 
Kaynak : www.istanbulgercegi.com

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları