loading
close
SON DAKİKALAR

Kılıçdaroğlu: Hırsızlığa arka çıkan adama adam denmez

Kılıçdaroğlu: Hırsızlığa arka çıkan adama adam denmez
Tarih: 07.01.2014 - 16:46
Kategori: Siyaset

CHP lideri Kılıçdaroğlu partisinin Meclis grup toplantısında Başbakan Erdoğan'ın hem hırsızlığa sahip çıktığını söyledi...

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu partisinin Meclis grup toplantısında konuşuyor.

Kılıçdaroğlu'nun konuşmasından satırbaşları şöyle;

"Yolsuzluk olaylarının patladığı 17 Aralık'tan sonra Sivil Dayanışma adında bir platform gazetelerin arka sayfalarına bir ilan verdi, 'Sağlam irade'. Bu platform kimlerden oluşuyor ve paraları nereden buluyor?

Şimdi onlarda ahlak varsa bu paraları nereden bulduklarını kamuoyu önünde açıklasınlar. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk defa bir Başbakan rüşveti ve yolsuzluğu savunur hale gelmiştir.

Şimdi Sivil Dayanışma Platformu üyelerinden birini söylüyorum; Hak-İş. şimdi Hak-İş'e soruyorum o parayı işçilerden mi aldınız, nereden alınan parayı kullandınız?

Bir sendika böyle işlere alet olmamalı.

AK Parti'ye oy veren yurttaşlarıma hatırlatmak istiyorum. İyi niyetlerinizi suiistimal ettiler. Size verilen vaatleri tutmadılar.

2002 Demokratikleşme Paketi'nde siyasetin temizleneceği ve rant aracı görüntüsünden kurtulacaktır deniyor. Türkiye rant ülkesi oldu.

Mal bildirimi şeffaf olarak kamuoyuna sunulacaktır. Siz bir AK Parti milletvekilinin bunu yaptığını gördünüz mü? Yok.

Alın teri ile kazanılan parayı açıklamak helaldir. Şimdi istifa ettirdiğin bakanlar neden açıklamıyor?

2002 açıklanacak deniyor 2014 açıklama deniyor. Bunları yazan sensiz, halkın önüne koyan bana oy veren diyorsun ama yapan da sensin.

Dokunulmazlıklar kalkacaktı kalkmadı. Güçler ayrılığı korunacaktı.

Hırsızlığın sonuna kadar arkasında olan adama adam denmez bizim ülkede. Cemil Çiçek açıkladı yasanın dokunulmazlığı kalmadı diye.

Yolsuzluğa Karşı Ülkeler üyesiyiz. Oralarda bir rapor yayımlandı. Bir şey söyleyeceğim. Türkiye'nin yapması gereken 17 maddede tatmin edici bir gelişme yaşanmadı deniyor.

Bir gazeteci arkadaşımız var ve sürekli soruyor Almanya'dan bir bakana para verildi neden üstüne gitmiyorsunuz diye. İşte bize bu raporda söylenen de aynısı.

17 Aralık bizim Cumhuriyet tarihinin en büyük rüşvet ve yolsuzluk operasyonu yapıldı. Hemen çıktılar, seçimlere üç ay kala bunun çıkması bize yapılan bir operasyondur. Halkı kandırıyorlar. Bu operasyon 14 aydır sürüyor. Kendileri açıklıyor. İhbar tüm devlet katlarına gitmiş. İddialar çok ciddi. Mahkemeden karar alınmış, incelenmiş, bazı dinlemeler yapıldı. Sonra da 17 Aralık'ta düğmeye basıldı.

Sonra da MİT raporu çıktı. Doğrudan Başbakan'a verildi. Bakanların Saraf ile ilişkisi ortaya çıkarsa hükümet zor durumda kalır deniyor. 18 Nisan'da bu rapor önüne konduğu zaman o bakanlarla konuştun mu? Konuşmaz. Talimatı veren o zaten. Çete reisi. Bir yolsuzluk ortaya çıktığı zaman, bütün demokrasilerde, yolsuzluk mu var sonuna kadar gidin denir. Biz bu yarayı kesip atalım der.

Bunlar panikledi, devletin içinde çete var dediler, polis, müsteşar ve savcıları görevden aldılar. Ayrıca yönerge değiştirip polisin hırsızı yakalamadan önce hırsıza haber versin dediler.

Doğrudan yasama doğrudan yargıya müdahale edip savcının elini kolunu bağladılar.

Deniz Feneri davasını hatırlıyorsunuz. Köstebek bir bakan var. Onun koruma müdürü arayıp İstanbul'da arama yapılacak demişti.

Danıştay'a başvuruldu bu yönerge doğru değil diye. HSYK açıklama yaptı hemen vay nasıl konuşuyorlar dendi. Hani demokrasi vardı.

Bu yolsuzluğun boyutu 247 milyon lira. Bu parayla 2 milyon 831 bin iş arayan işçiye 8 yıl askari ücret ödenirdi.

Atama bekleyen öğretmenler atanır ve 30 yıl maaş ödenirdi. Emeklilere 25 bin lira ikramiye verilirdi. Altı GAP ya da 30 Marmaray yapılırdı.

Recep Tayyip Erdoğan 'ın neden bağırdığını ve telaşlandığını anlarsınız. Çocuklarım üstünden bana gelmek istiyorlar diyor. Neden korkuyorsun? Bir ey yapmadıysan bırak aklan.

Dedi ki yargının içinde çeteler var. HSYK olmaz, böyle savcılar olmaz.

Erdoğan'ın geçmişle bugün söyledikleri farkı ortada.

Şubat 2012 AK Parti Gelişmiş İl Başkanları Toplantısı'nda militan yargı sona ermiştir.

29 Aralık 2013 Salihli'de HSYK konusunda yanlış yaptık. Şu an Anayasa'yı değiştirebilsek bunu değiştiririz.

21 Nisan 2009 da yargı yetkisi Türk milleti adına bağımsız mahkemelerde kullanılır. Bırakalım ak ile kara ortaya çıksın.

Egemenlik kayıtsız şartsız milletin elinde değildir bendedir diyen yargıya izin verilemez.

Kusura bakmayın ama adam cahil. Güçler ayrılığı ilkesini bilmeyecek kadar cahil bir adamın Başbakan olması ayıp değil mi?

22 Haziran 2010'da görülmekte olan davaya müdahale Anayasal suçtur demişti. 21 Aralık 2013'te yürütme olarak yargının karşısına dikiliriz diyor.

Anayasa madde 8: Yürütme derken Cumhurbaşkanı'ndan başlıyor. Şimdi Sayın Cumhurbaşkanı'na soruyorum yürütmenin başı olarak yargıya müdahale edecek misiniz yoksa müdahale etmeyin mi diyeceksiniz?

HSYK'daki değişikliği övüyorlardı. Bugünse 27 Aralık 2013'te yetkim olsa HSYK'yı yargılarım diyor.

Senin yargılama yetkin olamaz Recep Tayyip Erdoğan o işi hakimler yapar. Sen o hakimlerin karşısına çıkacak mısın? Şayet bu ülkede temiz demokrasi olacaksa çıkacaksın.

4 Ocak'ta konu mankeni gazetecileri topladı ya, orada siz oraya atama ile geldiniz seçimle gelmediniz diyor HSYK'ya. Sen değişikliği yaptın. Seçimle geldi çoğu. Bunu nasıl bilmezsin.

Senin en yakındaki adam milli orduya kumpas kuruldu dendiği zaman yüzün kızardı mı?

Dün Ergenokon ve Balyoz tutukluları için bizim söyleyecek sözümüz yok derken şimdi egemenlik hakkını ben kullanmalıyım diyen yargı hesap vermelidir diyor.

İki söylediği birbirini tutmayan bir Başbakan başka yerde bulunamaz. Hayatımda bu kadar farklı konuşan bir Başbakan tanımadım. O yüzden Recep Larusse adında kitap çıktı.

Devlette çete var diyor. Ben ona 16 soru sordum, duymuyor. İstese sineğin fısıltısını duyuyor, telefonlarımızı dinliyor, düzenli rapor gidiyor. Bizim kimseden korkumuz yok.

Ayakkabı kutusundan korkan Başbakan gördünüz mü? Yürekli bir kadın çıkıyor, kutluyorum kendisini, Başbakan'a boş bir ayakkabı kutusu gösteriyor hemen polisler evi basıyor. O kutuda para yok, kasa yok. Sonra soruyorlar neden boş ayakkabı kutusunu gösterdin diye? Para olsa kendi alacak.

O banka müdürünün evinde 4,5 milyon dolar helal miydi? Ne işi vardı o paranın?

Şimdi bir kaç kişi dışında o Dolmabahçe'deki konu mankenleri bunu soramıyor. Oradaki gazete yöneticilerinden biri bu banka müdürünü arayıp Süleyman iki milyon dolar gönder işçilerin parasını ödeyeceğim diyor. Kamu bankasından nasıl böyle para isteniyor?

Bakan çocuklarının odasına kasaları, paraları çeteler mi yerleştirdi. Orada para sayma makineleri var. O kadar çok para elle sayılmaz tabii. Nerede bu makine yatak odasında. İnanın hiçbir bankada yedi kasa olmaz. Tek kasa olur.

Bir bakanın kolunda bir saat var. O saatin değeri eski parayla 700 milyar lira. Bu saati neden bir simitçiye değil de bakanın veriyorlar.

Çete var diyor, doğru çete senin bakanlar kurulunda. Çete reisini merak ediyorsan da aynaya bakacaksın.

Sayıştay raporunun Meclis'e gelişini de çeteler mi engelliyor?

Cemil Çiçek saygı duyduğum bir siyasetçidir. Cemil Çiçek Ocak ayında gazetecilerle buluştu ve Anayasa'nın 138. maddesi çökmüştür dedi. Yani yargı bağımsızlığının.

Şimdi Sayın Çiçek'e sormak istiyorum senin bu çökmede payın var mı? Beni lafı söyledim demekle olmaz. Bunu muhatabına söyleyeceksin. Yürütmenin başı Başbakan ama o yürütmeyi de yanlış anladı.

Sayıştay raporları Meclis'e gelmesi. Bunda en büyük suç senin. O raporlar Meclis'e gelmeliydi. Bir Meclis Başkanı o raporlar gelmesin diye uğraşır mı? Saygı halkına hesap vermekle, tüyü bitmemiş yetimin hakkını yedirmemekle olur.

Yargı çöktü deyip çekilmek olmaz. Başbakan kürsüde kendisine dönüp sen mi susturacaksın yoksa ben mi diyor. Ona laf edemiyor çünkü koltuğunu Başbakan'a borçlu.

Mahkeme mal varlıkları dondurulsun diyor, dondurmuyorlar. Yedi gün bekliyorlar. Bu yedi kişiden biri de yeni gazete patronu. Hemen o gazeteyi sat. Malvarlığını dondurulan biri gazete ve televizyon patronu olamaz.

Çetenin başkanını ben söylemedim. Kibarlığımdan aynaya bak diyorum. Bir bakanı var, sabah odasına gitmiş bir istifa bir de Başbakan'ı savunan metin koyup imzala demişler. O da ben ne imzalayacağım onun dediğini yaptım diyor.

İstanbul Bakırköy'de pırlanta gibi bir arazi var. Belediye imar değişikliğini, Büyükşehir de imarı değiştirmem diyor. Şirket sahibi Ağaoğlu Ankara'ya Başbakan'a gidiyor. O da Bakan'a gerekeni yap diyor. Bakan da yapıyor. Tapede Ağaoğlu, 'Ben bu işi patrona gidip çözdüm. Kadir Bey o kadar kişi önünde tama diyordu ama yapmıyordu en sonunda büyük patrona gittim o da bakanı arayıp yapın dedi ve sonunda halloldu' diyor."

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları