loading
close
SON DAKİKALAR

Kılıçdaroğlu: Umuyorum ayın 30′unda sandıklara da bereket gelir

Kılıçdaroğlu: Umuyorum ayın 30′unda sandıklara da bereket gelir
Tarih: 12.03.2014 - 12:32
Kategori: Siyaset

Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu, Sinop Uğur Mumcu Meydanı’nda düzenlenen mitinge katıldı...

Birbirimizi düşman olarak görmeyeceğimiz, beraber yaşayacağımız, ortak, tıpkı anayasanın önsözünde yazdığı gibi tasada ve kıvançta beraber olan bir ülke olmak için mücadele ediyoruz”

“Bizim mücadelemiz her evde huzur olsun, her evde barış olsun mücadelesidir. Bizim mücadelemiz hiçbir çocuğun yatağa aç girmediği Türkiye mücadelesidir. Bizim mücadelemiz her annenin sabah çocuğunu güler yüzle göndermesi mücadelesidir”

“O unutmasın, Cumhuriyet Halk Partisi’nde herkes senden beceriklidir, senden daha temizdir, senden daha akıllıdır. Çünkü, hiçbir Cumhuriyet Halk Partili kul hakkı yemez, haram yemez”

“Demokrasi, ‘benim ödediğim vergiler nerelere harcandı’ sorusunun sorulması ile başlar ama biz henüz bu noktayı yakalamış değiliz”

Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu, Sinop Uğur Mumcu Meydanı’nda düzenlenen mitinge katıldı. Mitingde, İstanbul’daki Gezi Parkı gösterileri sırasında yaralanan ve tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybeden Berkin Elvan’ın fotoğrafı karanfiller ile süslenerek kürsüye konuldu. Ayrıca miting öncesi Elvan’ın vefatı dolayısıyla müzik çalınmadı.

Kılıçdaroğlu, Elvan’ın fotoğrafının önüne karanfil bırakarak başladığı konuşmasında, Berkin’in bu ülkenin çocuğu olduğunu belirterek, “Orta gelirli bir ailenin çocuğuydu. Bir gün annesi ona sabahleyin, ‘git bir ekmek al, gel’ dedi, ekmek almaya gitti. Ona, ‘paraları sıfırla’ demedi, ‘ekmek al oğlum’ dedi ve bir ekmek almak için dışarıya çıktı. Uzun süredir yoğun bakımdaydı. Hep direnmesini, hep hayata tutunmasını istedim. En büyük arzularımdan birisi oydu. O hepimizin ortak umuduydu. İnşallah yaşama direnir, hayata kavuşur, annesi onu yine severek okula gönderir diye bekliyorduk ama acı haber geldi. Berkin, hayata tutunamadı” diye konuştu.

:”Benim merak ettiğim bir şey var, gerçekten merak ettiğim bir şey var” diyen Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

“Mısır’da genç bir kız öldü diye bu ‘başçalan’ ağladı. Berkin için ağlıyor mu acaba? Berkin için vicdanı sızlıyor mu acaba? Merak ettiğim nokta o. İnsanlar öldü, onlara üzülmedi. Efendim, seramikler zarar gördü diye ona üzüldü. Hayatını bu kadar maddi olaylara bağlayan ikinci bir kişi görmedim. O nedenle Berkin, bizim onurumuz, bizim gururumuzdur. O bizim evladımız, bizim çocuğumuzdur. O ailenin acısı bizim acımızdır. Bu toplumun ortak acısıdır. O bu toplumun hicranıdır. O nedenle annesine, babasına başsağlığı dileklerimizi sadece Sinoplular için değil, bütün Türkiye olarak dile getiriyorum. Onun acıları hepimizin ortak acısıdır. Bunu ifade etmek istedim.”

Havanın biraz yağmurlu olduğunu ve bundan dolayı bir şikayetinin olmadığını dile getiren Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:

“Toprağı beslediği sürece hiçbir şikayetim yok. Yağmur toprağı besler, üretici kazanır, çiftçi kazanır, bizler kazanırız, barajlar dolar, ırmaklar akar, görkemli bir bahar olur. Bu hepimizin ortak arzusudur. Umuyorum ayın 30′unda bereketli bir tablo ile farklı bir şekilde karşılaşırız. Ayın 30′unda sandıklara da bereket gelir, bu memlekete huzur gelir, bu memlekete barış gelir, bu memlekete kardeşlik gelir. Birbirimizi düşman olarak görmeyeceğimiz, beraber yaşayacağımız, ortak, tıpkı anayasanın önsözünde yazdığı gibi tasada ve kıvançta beraber olan bir ülke olmak için mücadele ediyoruz. Umuyorum ayın 30′unda bunun en büyük adımını atmış ve Türkiye’de barışı gerçekleştirmiş oluruz.”

- “Son derece uygar bir kent”

Kılıçdaroğlu, Sinop’un Karadeniz’in en güzel illerinden birisi olduğunu vurgulayarak, “Rüzgar bir tarafından eser, diğer taraf sakindir. Öbür tarafından eser, öbür tarafta sakinlik yaşarsınız. Doğanın bütün güzelliklerini Sinop’ta görmek mümkündür. Yeşilin bütün tonlarını Sinop’ta görmek mümkündür. Mavinin bütün tonlarını Sinop’ta görmek mümkündür. Diyeceksiniz ki, ‘Sinop’u niye böyle anlatıyorsun’. Sinop’a yıllar önce bürokrat olarak geldim, daha sonra siyasetçi olarak geldim, daha sonra genel başkan olarak geldim ve Sinop’u gezmiştim o zamanlar. Gerçekten son derece güzel, son derece uygar bir kent. Burada yaşadığınız için aslında mutlusunuz” dedi.

Sinop’un bir sorunu olduğunu söyleyen Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Sürekli göç veriyor. En çok göç veren Türkiye’deki 3 ilden birisi ve Sinop’un bir şanssızlığı daha var. 400′e yakın köyün suyu yok. Bu da resmi verilerin ortaya koyduğu bir başka gerçek. Bu başçalan gittiği Amerika’da ‘ben Kızılderililere su getireceğim’ diye dünyanın parasını verdirdi. Sonra biz de dedik, merak ettik, ‘koskoca Amerika, bu Kızılderililerin suyu nasıl olmaz’. İnternete girdik, baktık. O Kızılderililerin bırak suyunu, adamların barajı var. Büyük paralar ödüyor, Sinop’un 400 köyünde su yok. O suyu olmayan 400 köyün çoğunda da CHP’ye oy çıkmıyor yeteri kadar. Bu çelişkiyi gidermemiz gerekiyor, bu haksızlığı gidermemiz gerekiyor. Ben çalışıyorum, hepimizin çalışması lazım. Sadece kendimiz için değil, ülkemiz için, çocuklarımız için ortak çaba harcayıp hep beraber mücadele etmemiz gerekiyor.”

- 17 Aralık operasyonu

17 Aralık’ta cumhuriyet tarihin en büyük rüşvet ve yolsuzluk operasyonunun yapıldığını hatırlatan Kılıçdaroğlu, “Bizim tarihimizde tanık olmadığımız olaylar gerçekleşti. Bir başkanının oğluna telefon edip, ‘oğlum evdeki paraları sıfırla’ diye talimat verdiğine tanık olduk” dedi.

Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

“Gençler meraklanmayın onun unvanını sadece siz dile getirmiyorsunuz. İster Papua Yeni Gine ‘ye gidin, ister Japonya’ya, ister Uganda’ya gidin ister Amerika’ya ‘hırsız’ dediğiniz zaman onun adı akla geliyor. Türkiye’nin gerçeği bu, üzülerek söylüyorum bunu ama Türkiye’nin gerçeği. Ne oldu? Hatta geçen gün bir vatandaş, ‘bu başçalanın mitingine gideyim bakayım, bu ne anlatacak, hala utanıyor mu utanmıyor mu’ diye merak etmiş. Gidiyor mitinge, bakıyor cüzdan gitmiş ama adamcağız korkudan ‘hırsız var’ diyemiyor. Çünkü dediğin zaman dayak yiyecek. Böyle tablo ile karşılaştık, Türkiye’nin gerçeği bu.”

- “Başçalanın unvanı devlet sırrı olmaktan artık çıktı”

“Yine bakın, bu da gerçek” diyen Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

“Manisa’da genç bir üniversite öğrencisi, sırtında çantası. Polis yakalıyor, ‘çantayı aç’ diyor, açıyor. İçinden bir bez, bezin üstünde yazıyor, ‘hırsız var’. O kadar. Polis yakalıyor, doğru karakola, ‘sen başbakana hakaret ediyorsun’ diyor. Diyor ki öğrenci, ‘burada Recep Tayyip Erdoğan yazmıyor ya, hırsız var yazıyor’. O polis arkadaşıma sesleniyorum Sinop’tan, ‘Başçalanın unvanı devlet sırrı olmaktan artık çıktı. Bütün dünya artık onun bir başçalan olduğunu biliyor’. Polis kardeşlerimin de bunu çok iyi bilmesini isterim.”

Kılıçdaroğlu, Recep Tayyip Erdoğan’a “başçalan” dediğini ancak AKP’ye oy veren saygıdeğer yurttaşlardan onu ayırdığını söyledi.

AKP’ye oy verenlere seslenen Kılıçdaroğlu, “Elinizi vicdanınıza koyarak oy kullanmanızı istiyorum. Ya helale ortak olacaksınız ya harama ortak olacaksınız, bu kadar açık konuşuyorum” diye konuştu.

Cumhuriyet tarihinde ilk kez bir hükümetin devleti nasıl soyduğuna tanık olunduğunu savunan Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:

“Böyle bir şey ile cumhuriyet tarihi hiçbir zaman karşılaşmamıştır. 30 Mart’ta elbette görecek ama bakın ne söylüyorum. Benim en büyük gücüm halktır, sizlersiniz, en büyük gücüm. Halkın iradesine güveniyorum, sağduyusuna güveniyorum. Çocuklarını nasıl seviyorsa bizim milletimiz ülkesini de öyle seviyor. Beraber bir mücadele yapacağız. Bizim mücadelemiz hak mücadelesidir. Bizim mücadelemiz topluma karşı sorumluluklarımızı yerine getirme mücadelesidir, bizim mücadelemiz bu ülkede barış içinde yaşama mücadelesidir, bizim mücadelemiz çocuklar üniversiteyi kazanıp Ankara’ya, İstanbul’a veya diğer kentlere gittikleri zaman annelerin, babaların ‘oğlum, kızım yurt bulabilir mi’ diye kaygı duymadığı bir Türkiye mücadelesidir. Bizim mücadelemiz her evde huzur olsun, her evde barış olsun mücadelesidir. Bizim mücadelemiz hiçbir çocuğun yatağa aç girmediği Türkiye mücadelesidir. Bizim mücadelemiz her annenin sabah çocuğunu güler yüzle göndermesi mücadelesidir. Bizim mücadelemiz hak mücadelesidir, hak mücadelesi olduğu içindir ki halka hizmet etmenin Hak’a hizmet ettiği anlamına gelir. Biz buna inanırız ve bunun için mücadele ediyoruz.”

- “Temiz siyaseti getirmek için mücadele edeceğiz”

Vatandaşların “Başbakan Kemal” diye slogan atması üzerine Kılıçdaroğlu, “Göreceksiniz, bir gün inşallah o da olacak. Temiz siyaseti getirmek için mücadele edeceğiz. Cumhuriyet Halk Partisi’nin iktidarında ilk 4 ay içinde yapacağımız birinci iş, siyasi ahlak kanunu çıkarmak olacak. Siyaseti kirlilikten arındıracağız. Temiz siyasetin yolunu açacağız. Kime ne kadar hediye verilir, miktarı ne olur? Hangi miktarın üzerinde olursa devlete bağışlanır, onların kuralını getireceğiz. İhaleye fesat karıştırmak, medyaya müdahale etmek, istediği adamı istediği yere sürmek, bunlara son vereceğiz. İşi ehline vereceğiz, doğru yapana vereceğiz. Partizanca davranmayacağız. Devlete giden, devletle muhatap olan her yurttaşın güleryüzlü bir devlet görmesini sağlayacağız” dedi.

“Düşünün, demokrasinin temel kuralı, özgürlüklerin temel kuralı, vatandaşın devletle en az muhatap olduğu alandır” diyen Kılıçdaroğlu, “Eğer her aşamada devletin baskısını hissederseniz orada özgürlükler yoktur” ifadesini kullandı.

- “Üzüntülerimiz de ortak olacak, sevinçlerimiz de ortak olacak”

Kılıçdaroğlu, yapacakları ikinci önemli işin aile sigortasını getirmek olduğunu belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Hiçbir ailenin şu veya bu şekilde birisine muhtaç olmasını istemiyoruz. Sosyal devletin gücü olacak, her ailenin sigortası olacak. Geliri olmayan veya geliri asgari ücretin altında olan her ailenin bankada bir hesabı olacak. Evin kadınının banka hesabına her ay asgari ücret yatacak. O gidecek parasını çekecek, çoluk çocuğunun rızkını sağlayacak. Sosyal devlet budur. Ne demiştim, tasada ve kıvançta beraber olmak. üzüntülerimiz de ortak olacak, sevinçlerimiz de ortak olacak. Sevinçlerimizi paylaşacağız, üzüntülerimizi de paylaşacağız. Nasıl Van’da deprem oldu, bütün Türkiye ayaklandı yardım etmek için. Hiç ötekileştirmediler, hiç yapmadık öyle bir şey. Aynı şeyi yapacağız ama bunun sosyal güvencesini getirerek yapacağız. Bu bizim ahdimiz, bizim görevimiz.”

Yolsuzluk ve rüşvet iddialarına değinen Kılıçdaroğlu, bunun hesabını soracaklarını ifade ederek, “Size sözüm var, bunun hesabını mutlaka soracağım. O nereye giderse gitsin. Sanıyor ki, ben Malezya’ya gittiğimde veya buraya gittiğimde bana hesap sorulmayacak. İstersen Papua Yeni Gine’ye git, istersen Kuzey Kutbu’na git, seni getireceğim, bu ülkede hesabını sana soracağım” diye konuştu.

Yeni ses kayıtları olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, “Bugün yeni tapeler düştü, yeni ses kayıtları, arkadaşlar gelirken uçakta gösterdiler bana, Alo Fatih’e telefon ediyorlar, Alo Fatih konuşuyor, ‘kimi çıkaralım’ diyor, ‘sizden birisini çıkarmamız lazım, biz bir haber kanalıyız’. Efendim, ‘Şimdi bayram var, CHP’den en beceriksiz adam kimse onu çıkarın’ diyor. O unutmasın, Cumhuriyet Halk Partisi’nde herkes senden beceriklidir, senden daha temizdir, senden daha akıllıdır. Çünkü, hiçbir Cumhuriyet Halk Partili kul hakkı yemez, haram yemez” ifadelerinde bulundu.

- “Çocuk doğduğu andan itibaren bu ülkede vergi veriyor”

Kılıçdaroğlu, vatandaşların Sayıştay raporunu hatırlatması üzerine, Sayıştay raporlarının iki dönemdir Meclis’e gelmediğini belirterek, şunları kaydetti:

“Sayıştay raporlarının özelliği şu arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet Meclisi adına kamu harcamalarını denetleyen kurumun adı Sayıştay’dır, Türkiye Büyük Millet Meclisi adına 76 milyon yurttaşın ödediği vergilerin nerelere harcandığını denetler, Meclis adına denetler. Bütçe geldiği zaman da o denetim raporları Meclis’e gelir, milletvekilleri raporları okurlar, ona göre bütçeye evet veya hayır derler. İki dönemdir Sayıştay raporları Meclis’e gelmiyor. Biz bilboardlara ilan asmak istedik, vatandaş vergisini veriyorsa iktidar da hesabını vermek zorundadır diye. Biz bu reklamları panolara parasını verdiğimiz halde yayınlatmadılar. Patron dedi ki ‘bana izin vermiyorlar ben yayın yapmıyorum’. Bakın kul hakkı yemenin nerelere kadar gittiğini görün, nerelere kadar. Parasını ben veriyorum, yayınlatacağım, vatandaş görsün, siz sanmayın ki vergiyi sadece esnaf, tüccar, sanayici ödüyor. Çocuk doğduğu andan itibaren bu ülkede vergi veriyor. Altına bez alırsınız vergi, mama alırsınız vergi, hanımlar bulaşık yıkarken vergi ödersiniz, otobüse binerken vergi ödersiniz, telefonda konuşurken vergi ödersiniz, su içerken vergi ödersiniz. Her şeyden vergi ödersiniz, pırlanta hariç tabi, orada vergi yok ama kefen bezi alırken yüzde 18 KDV verirsiniz. O nedenle demokrasi, ‘benim ödediğim vergiler nerelere harcandı’ sorusunun sorulması ile başlar ama biz henüz bu noktayı yakalamış değiliz.”

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları