loading
close
SON DAKİKALAR

Kılıçdaroğlu'ndan CNN Türk açıklaması: 'A Haber gibi olmaya başladı. CHP'ye yönelik haberlerinin hiçbirisi doğru değil, seyretmeseniz de olur' diyoruz

Kılıçdaroğlu'ndan CNN Türk açıklaması: 'A Haber gibi olmaya başladı. CHP'ye yönelik haberlerinin hiçbirisi doğru değil, seyretmeseniz de olur' diyoruz
Tarih: 07.02.2020 - 11:11
Kategori: Siyaset

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, katıldığı radyo programında CNN Türk'ü boykot etme kararı ile ilgili ilk kez konuştu. Kılıçdaroğlu, "CHP’lilere nasıl tuzak kurabiliriz diye özel bir yayın politikası izlendiğine tanık olduk" dedi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Kafa Radyo canlı yayınında, Candaş Tolga Işık ve Güçlü Mete'nin sunduğu Kripto Odası programına konuk olarak gündeme ilişkin soruları yanıtladı. 

CHP'lilerin CNN Türk yayınlarına çıkmama kararının sorulması üzerine Kılıçdaroğlu, rahatsızlıklarının seçim öncesinde başladığını ifade ederek, televizyon kanalında partilerinin zor durumda bırakılması için özel bir yayın politikası izlendiğini belirtti.

Yaptıkları görüşmelere rağmen televizyon kanalının bu politikasından vazgeçmediğini belirten Kılıçdaroğlu, "Biz CHP'yiz kimse bizi eleştiremez" gibi bir düşüncelerinin olmadığını vurguladı. Pek çok televizyon, radyo, gazetenin kendilerini eleştirdiğini hatırlatan Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:

"Bir televizyon doğrudan doğruya CHP'yi hedef alıp zor durumda bırakabilecek yanlı haberler, yanlı yorumlar yapıyorsa bu doğru değil. O televizyon kanallarına çıkmamız onlara meşruiyet kazandırır. Biz de böyle bir meşruiyet kazandırma ayağı değiliz. Ayrıca CNN kanalının uluslararası bir markası var. O markanın da kendine özgü bir ağırlığı var dünya kamuoyunda, dünya medyasında... O ağırlığını da büyük ölçüde CNN Türk kaybetti. O nedenle uzun uzun kendi aramızda oturduk, konuştuk, böyle bir kararın verilmesine karar verildi."

"CNN TÜRK, A HABER OLMAYA BAŞLADI"

Kemal Kılıçdaroğlu, pek çok televizyon kanalını hiç izlemediklerini, bunların yazılı medyasının da okunmadığını belirtti. Yorumcuların istedikleri gibi konuyu yorumlayabileceklerini ancak haberin doğru verilmesi gerektiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, "Haberi sağından solundan kırparak, anlamsız hale getirerek, sadece bir siyasal partiyi zor durumda bırakmak, bir siyasal partiyle ilgili algıyı kamuoyunda kendi istedikleri gibi yönlendirmek ya da algıyı o şekliyle oluşturmak için çaba harcamak, bizim kabul edebileceğimiz bir uygulama değil." dedi.

CHP'nin CNN Türk'ün yayın politikasına müdahale etmediğini belirten Kılıçdaroğlu, kararlarının, basın özgürlüğüne müdahale olup olmadığının sorulması üzerine, şunları aktardı:

"Biz CNN Türk'ün yayın politikasına müdahale etmiyoruz ki. Sadece 'Biz sizin televizyonlarınıza çıkmayacağız.' diyoruz. 'İzlemeyin.' de diyoruz, şunun için diyoruz, biz kendi partililerimize diyoruz. Onun dışındaki insanlar izleyebilirler. Bu televizyon kanalı objektif haber yapmıyor bize göre. Biz nasıl A Haber'i seslendiriyoruz gayet rahat bir şekilde, 'CNN Türk de A Haber gibi olmaya başladı. Bu kanalın CHP'ye yönelik verdiği haberlerin hiçbirisi doğru değil, bunlara inanmayın. Dolayısıyla seyretmeseniz de olur.' diyoruz. Yoksa biz gidip de 'CNN Türk'ü ele geçirelim, onu bizim yandaşlar satın alsın, satın aldıktan sonra bizim istediğimiz gibi program yapsın.' Hayır böyle bir arayışımız hiçbir zaman olmadı."

HALK TV YORUMU

Halk TV'nin CHP'nin kanalı olmadığını, bu kanalda zaman zaman partinin eleştirildiğini belirten Kılıçdaroğlu, eksiklik varsa eleştirilebileceklerini dile getirdi.

Gazetecilerin evrensel kurallar çerçevesinde iktidar ya da muhalefeti eleştirebileceğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

"Muhalif gazeteler var. Cumhuriyet, Birgün... Muhalif demeyelim de objektif yayın yapmaya çalışan gazeteler ve yorumcular var. Yorumcuların her birisi siyasal iktidarı eleştirirler, zaman zaman bizi de oldukça sert eleştirirler. Bunlara Basın İlan Kurumundan reklam verilmeme cezası verildi. Bizde hiç böyle bir şey olmadı. İlk kez AK Parti iktidarları döneminde oluyor. Niçin? Yayın yapıyor mu gazete? Basın İlan Kurumunda toplanan paralar belli objektif kurallara göre gazetelere veriliyorsa burada ayrım yapamazsınız, verirsiniz. Eğer bu gazete habercilik dolayısıyla sağlıklı ve tutarlı bir gazete değilse zaten okuyucu kitlesini kaybediyor. Bunun dünya kadar örneği var. Baktığınız zaman çok sayıda gazete, bir dönem 500 bin, 600 bin, 700 bin satarken 30-40 bine düşmüş. Böyle dramatik tablolar da var. Bütün bunların sonucuna baktığınız zaman siyasal iktidarın medya özgürlüğüne müdahale etmemesi lazım. Medya, bağımsız, tarafsız davranmalı, objektif haber vermeli, sağlıklı eleştiri yapmalı. Medyanın ana işlevi, gücü denetlemektir."

Medyanın yasama, yürütme ve yargının ardından dördüncü güç olduğunu hatırlatan Kılıçdaroğlu, yanlışlara "Doğru" demeye başladığı andan itibaren medyanın denetleme gücünü kaybedeceğini dile getirdi.

DEPREM VERGİLERİ

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, soru üzerine deprem vergisinin hayat kayıpları yaşanmadan önce önlem almak amacıyla toplanmaya başladığını söyledi. 1999'da yaşanan depremin ardından toplanmaya başlanan vergilere rağmen Türkiye'de halen depremlerin ardından ölümler yaşanması üzerine vatandaşların bu paraların nereye gittiğini sorgulamaya başladığını belirten Kılıçdaroğlu, fay hatlarının ve hareketliliğinin bilindiğini, hatta bir bilim insanının doğuda meydana gelen depremi aylar öncesinden tam yeriyle söylediğini anlattı.

Bunun üzerine kendisinin deprem vergilerini sorduğunu hatırlatan Kılıçdaroğlu, "Ben bunu sordum, sorunca da kıyamet koptu. Önce 'Cevap vermem.' dedi. Sen cevap vermek zorundasın kardeşim. Eğer ülkeyi gerçekten sağlıklı yönetmek istiyorsan vatandaşın ödediği vergiyi nereye harcadığını açıklamak zorundasın." diye konuştu.

Sakarya'da 1999 depreminden sonra 17 okulun yıkılıp yeniden yapılması yönünde bir karar alındığını anlatan Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bunu nereden biliyoruz? Valiliğin hazırladığı brifing raporundan biliyoruz. Ne kadar paraya ihtiyaç olduğu, o brifing raporunda yazıyor. 99-2020. O okullarda çocuklar okudu, mezun oldu, üniversiteyi bitirdi. Kimi avukat oldu, kimi hakim oldu, kimi doktor oldu vesaire... 99-2020. 17 okul için ne zaman yıkım kararı alındı biliyor musunuz? Salı günü toplantıda ben Sakarya örneğini gösterdim, akşam haber geldi, '17 okulun yıkım kararı verildi.' diye. Aynı şekilde Elazığ'da yapılan okullar var, binalar var. Bunların depreme dayanıksız olduğu, bu binaların yorgun olduğu biliniyor muydu? Biliniyordu. Neden önlem alınmadı? Vatandaş üzerine düşen görevi yaptı mı? Yaptı. Vergi istediler verdi. O neyi taahhüt etmişti, 'Biz depreme dayanıklı konutlar yapacağız.' Depreme dayanıklı konutlar yapmadın. Parayı harcadın. 'Üstelik daha fazlasını harcadım.' diyor Van örneğini gösteriyor. Doğru Van'da depremde 604 kişi hayatını kaybetti, 604 kişi hayatını kaybettikten sonra konutlar yaptılar. Niye 604 kişi ölmeden önce konut yapmadılar? Oranın deprem bölgesi olduğu biliniyor muydu? Biliniyordu."

Çağdaş ülkelerde önce önlemin alındığını, sonrasında sorun çıkarsa ikinci aşamanın kriz yönetimi olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, Türkiye'de ise bugün ve geçmiş iktidarlar dönemlerinde önlem alma konusunda üzerine düşenin gereğince yapılamadığını savundu. Türkiye'de kriz yönetiminin iyi yapıldığını ifade eden Kılıçdaroğlu, "Bakanlar, başbakanlar, cumhurbaşkanları gidiyor, partilerin genel başkanları gidiyor ama insanlar ölmüş. İnsanlar ölmeden bu önlemleri almak lazım. Onu nasıl alıyoruz? Onun da kuralı devlette liyakattir." dedi.

Bilim insanlarının depremin olacağı yeri söyleyerek görevini yaptığını belirten Kılıçdaroğlu, bunun üzerine ikinci aşamanın söylenen yerdeki konutların depreme dayanıklı hale getirilmesi olduğunu kaydetti. Bunun yapılmadığını savunan Kılıçdaroğlu, "Demek ki devletin içinde bir sorun var. İyi yönetilmiyor devlet ve orada çürüme var. O çürümenin sonucu da insanların hayatına mal oluyor, insanlar hayatlarını kaybediyorlar." diye konuştu.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Elazığ'ı ziyaretinde Kızılay çadırı görmediği yönündeki sözlerinin hatırlatılması üzerine, şunları kaydetti:

"Kızılay çadırı görmedim dedim. Onlar AFAD'ın çadırı. Bir tarafında AFAD, bir tarafta Kızılay yazıyor. Kızılay nedir? 152 yıllık bir kuruluş. 152 yıllık bir kuruluş bir yerde deprem olduğu zaman hemen gider, her türlü insani yardımı yapar. Kriz yönetimi için vardır Kızılay. AFAD depreme dayanıklı binaları yapmak, tespitleri yapmak, Kızılay'ın yetişemediği yerlere yardım etmek... Bütün bunlar olabilir. 152 yıllık bir kurumu, Kızılay'ı AFAD'ın kapsama alanına sokamazsınız. Yazıktır, günahtır. 152 yıllık bir kurum kimliksiz olamaz. Benim itirazım o. Daha önce biz giderdik, her yerde Kızılay'ın çadırları vardı. Ama bu sefer Kızılay'ın çadırları yok, bağımsız Kızılay çadırı yok. AFAD'ın çadırı var. Ön tarafında AFAD, yan tarafında da Kızılay yazıyor. Niçin, niye Kızılay yok? Kızılay neden yok orada bizim aradığımız o. Efendim Kılıçdaroğlu görmemiş, çadırın yan tarafında da Kızılay yazıyor. Ben onu sormuyorum ki. Neden Kızılay'ın çadırları yok? Bugüne kadar çocukluğumdan bu yana nerede bir deprem olsa, sel olsa, felaket olsa biz Kızılay çadırlarını görürdük. Neden bu sefer bağımsız Kızılay çadırı yok. Biz bunu söyledik sadece."

"SALI GÜNÜ FETÖ'NÜN SİYASİ AYAĞINI AÇIKLAYACAĞIM"

Eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ'un 'FETÖ'nün siyasi ayağı' konusundaki açıklamaları ve AK Partili milletvekillerinin Başbuğ hakkında suç duyurusunda bulunma hazırlığı tartışmalarının sorulması üzerine Kılıçdaroğlu, şunları söyledi: "Gece yarısı 01.00 sıralarında bir yasal düzenlemenin, Milli Savunma Bakanlığından, ordudan, muhalefetten gizlenerek bir oldubittiyle kabul edilmesi, bu yasal düzenleme sonucunda terfi ettirilen ya da yeni yerlere getirilen kişilerin 15 Temmuz darbe girişiminden sonra neredeyse tamamının tutuklanıp hapse atılması, herhalde sıradan bir olay değildir. Salı günü grup toplantısında FETÖ'nün siyasi ayağını açıklayacağım."

Bir başka soru üzerine, "FETÖ'nün siyasi ayağı nedir?" üzerinde önce bir tanım yapılması gerektiğini belirten Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti: "İş adamı ayağı diyoruz mesela. Baklavacı ayağı bile çıktı ortaya. Üniversite, eğitim, medya ayağı çıktı ortaya. Bir de bunun siyasi ayağı vardır yani. Onu da ortaya koyacağım. Şimdi Elazığ depremi oldu. Arkasından kalkıp özel bir tartışma alanı yaratmayı doğru bulmuyorum. Yani insanlar, Türkiye bir anlamda yasta. Herkes oraya odaklanmış vaziyette. Yaraların sarılması lazım. Bir siyasi çekişmenin olmamasına özen gösterdim. O süre içerisinde bizim, Türkiye böyle acılar yaşarken, o acıları bir anlamda görmezden gelip, Türkiye'yi başka bir yöne doğru çekiyormuşuz gibi bir algının doğru olmayacağını düşündüm, o nedenle bir hafta erteledim. İsim de belgede vereceğim, her şeyi vereceğim.

Başbuğ'un yaptığı açıklamalar doğrudur. 'Efendim, Kılıçdaroğlu da oradaydı.' Ben o zaman grup başkanvekiliyim o gece zaten ben orada yokum. Çünkü nöbetçi Hakkı Suha Okay'dı o gece orada. Kaldı ki biz bunu nasıl kabul etmişiz. Diyor ki 'CHP de kabul etti.' Ya biz Anayasa Mahkemesine götürmüştük. Bunlar Meclis'in tutanaklarını dahi yalanlama noktasına geldiler. Bereket versin Parlamentodaki görüşmeler tutanaklara yansıyor. Dolayısıyla tutanaklar var elde. Bu kadar yalan söylemek de ayrı bir maharet işi herhalde. Benim aklım almıyor. Siyasette bu kadar yalan nasıl söyleniyor aklım almıyor."

Kemal Kılıçdaroğlu, Devlet Bahçeli'nin açıklamasına ilişkin soru üzerine, Elazığ'a giderek depremde hayatını kaybedenlerin yakınlarını, yaralıları ziyaret ettiğini, vatandaş ve esnafla konuştuğunu, ayrım yapmadan farklı partiden belediye başkanlarıyla görüştüğünü anlatarak, deprem bölgesi olan Elazığ ve Malatya'nın afet bölgesi ilan edilmesi şeklinde ortak bir talebin olduğunu kaydetti.

Bunun üzerine talebi değerlendirip bir çalışma yapıp, o çalışmayı da Parlamentoya sunacaklarını ilettiklerini, bu ifadelerin ardından Bahçeli'den "CHP'den gelecek olan hiçbir öneriye biz olumlu bakmayız, 'Evet' demeyiz" şeklinde bir açıklama geldiğini hatırlatan Kılıçdaroğlu, şunları aktardı: "Olabilir, bizden gelenlere 'Evet' diyeceksiniz diye bir kural yok. O zaman Sayın Bahçeli afet bölgesi ilanıyla ilgili öneri getirir, biz destek veririz. Amaç sorunu çözmek değil mi? 'CHP veriyorsa ret ama siz verirseniz biz kabul ederiz, buyurun, getirin, verin.' dedik. Ama öyle anlaşılıyor ki AK Parti'nin talebi doğrultusunda, AK Parti buranın afet bölgesi ilan edilmesini istemiyor. İstemediği için de kendisi olumsuzluğu üstlenmek istemiyor, olumsuzluğu Bahçeli'nin omuzlarına yıkmak istiyor. Bahçeli de böyle bir açıklama yaptı. Doğrusunu isterseniz ben Sayın Bahçeli'nin neden ve hangi gerekçeyle CHP'den gelecek hiçbir öneriye hayır diyeceğini doğrusunu isterseniz aklım almıyor."

Kılıçdaroğlu, "Ekrem İmamoğlu'nun Elazığ'dan kar tatiline gitmesine ilişkin Genel Başkan ne düşünüyor?" şeklindeki soruyu yanıtlarken, İmamoğlu'nun bu konuda gerekli açıklamaları yaptığı kaydetti.

"Sizce yaptığı doğru muydu?" şeklindeki soruya Kılıçdaroğlu, şu karşılığı verdi: "Elazığ'a gitmesi doğruydu. Çünkü biz hemen deprem sonrası büyükşehir belediyelerimizin yardım kampanyalarını organize ettik. O çerçevede en büyük yardımı yapan da doğal olarak İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımızdı. Hem diğer belediyelerin yaptığı yardımlar, orada örgütümüzün çalışmaları, vatandaşın içinde bulunduğu durum, pozisyon bu konuları yerinde görmek için gitti oraya. Sonra Tunceli'ye de uğradı. Tatil demek ne kadar doğru bilmiyorum ama işte çocukları orada. Onları alıp birlikte İstanbul'a geldiler. Bu tür konularda duyarlı olmak gerekiyor."

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları