loading
close
SON DAKİKALAR

Kıvılcımlı ve Vatan Partisi Tüzüğü-Programı

Ahmet Kale
Tarih: 03.10.2014

Ahmet Kale; Kıvılcımlı’nın bilimsel sosyalizme kattığı eserler dışında örgüt anlamında da katkısını somutlandırdığı kurum Vatan Partisi’dir.

Ahmet Kale; Kıvılcımlı’nın bilimsel sosyalizme kattığı eserler dışında örgüt anlamında da katkısını somutlandırdığı kurum Vatan Partisi’dir. 

Kıvılcımlı, tüm yaşamını adadığı Tarih Tezi kadar önem verir Parti’ye.

Osmanlı Tarihi için hazırlayıp sonra kullanmaktan vazgeçtiği bir önsöz taslağı bulup yayınlamıştık.(Tarih Yazıları, s. 240) Orada “Gel zaman, Tarih Tezi açısından toplumu ele alan bir Vatan Partisi’nin çıkışı, konuyu ansızın aktüalize etmişti.” Diyor. Yani Vatan Partisi’nin toplumu Tarih Tezi açısından ele aldığını bizzat Kıvılcımlı söylüyor.
Vatan Partisi 1954 yılının 29 Ekim günü kurulmuş. Kuruluş duyurusunda “herşeyin üstünde HALK ve HAK kaygısı ile…” denerek Partinin karakteri ilan edilir.

Vatan Partisi tüzük ve programının yeniden basıldığı 1971 yılı başlarında yazdığı “İşçi Sınıfı Partisine Giriş” yazısında Vatan Partisi’nin kuruluş dönemini anlatır. Demokrat Parti iktidarını ve Chp “muhalefetini” anlattıktan sonra, “SOSYALİST SÜREK AVI” başlığında şunları yazar:

“Yerli Parababalarımızın Demirkırat iktidarı, hem yeni efendileri yabancı Parababalarına ne kertede sadık kul olduklarını saptamak için, hem eski düşmanları kandırılmış Halk yığınlarına ve özellikle Türkiye İşçi Sınıfına gözdağı vermek için, geniş bir sosyalist sürek avına çıktılar. Uzun ve inceden inceye gizli hazırlıklardan ve provokasyonlardan sonra ansızın gece baskınları yaptılar. Kanunlara dayanan: (Doktor Şefik Hüsnü adına bağlı) Emekçi Sosyalist ve (Avukat Esad Âdil adına bağlı) Türkiye Sosyalist Partileri ile ne kadar kurulu bağımsız İşçi Sendikaları varsa, hepsi çoktan kapatılmıştı. Şimdi Sosyalizmin son kılıç artıkları yakalanıp Kanunsuzluk suçu ile zindana atıldı.

“Böylece yerli yabancı Parababaları, Türkiye’de Sosyalizmin son erine dek “kökünü kazımış” olmakla övünüyor ve keyifle el sıkıyorlardı.”

Ve sonra VATAN PARTİSİ BAYRAĞI başlığında devam eder:

“İşte, Vatan Partisi, o panik karanlıkları içinde her ne olursa olsun İşçi Sınıfı, hak ve varlığının, yaşama savaşının bayrağını yere düşürtmemek için kurulmuştu. Daha kurulduğu gün, bunca yıl sosyalizm savaşçılığında öldürülmüş kimselerin teröre (zılgıda) meydan okuma gibi gelen bu cüretleri iki satırlık ihbar biçiminde İçişleri Bakanlığına duyurulmuştu. O “ihbar” dışında bütün “Hür Basın”ı ölüm susuşu kaplamıştı. İçişleri Bakanlığı da bütün açık ve gizli provokasyon servisleriyle Adliye avandanlığını Vatan Partisi üzerinde sıkı sıkıya odaklaştırmıştı.

“Vatan Partisi savaşı: Şu veya bu iç nedenlerle açılmış gedikten hür boşalış değil, bütün tıkanık bentlerin üstünden atılış oldu. Parababalarının geçici hoşgörü sosyetesinden yararlanmadığı için, en nankör “Susuş Kumkuması” sağı solu kaplamıştı. Ömrü hep zılgıt ve susuş kumkuması ortamında geçenler için “İşçi sınıfı cephesinde yeni bir şey” yok idi. Görev var idi. Görev: 35 yıllık deneyler açısından, Türkiye’de 1954 yılının, diyelim, 27 Mayıs gecesi İşçi Sınıfı İktidara gelse, 28 Mayıs sabahı, Türk Milletine hangi tekliflerle nasıl bir uygulama sunacağını çok kısa ve çok açık anlaşılır dille belirtmekti. Bu plânda 35 yıllık deneylerin Bilimci Sosyalizm düşünce ve davranış prensiplerine dayandığı kimsece tartışılamazdı ve tartışıldığını da bilmiyoruz.”
Aslında sadece bu önemli yazıyı olduğu gibi yayınlamak bile yeter Vatan Partisini ve program tüzüğü anlatmaya.
Program iki ana başlıkta özetlenir: Bunlardan birincisi ÖZGÜRLÜKLER, ikincisi ise EKONOMİ (MÜLKİYET, ÜRETİM İLİŞKİLERİ) ve POLİTİKA temelleridir. Bu iki temel başlık içinde işçi sınıfı iktidarının bütün bileşenleri sıralanıp formülleştirilir.

ÖZGÜRLÜKLER:

“Özgürlük, bir küçük burjuva mistisizmi değildir. Halka inanç ve züğürde bolluk anlamını taşır.” Demek ki özgürlüklerin ilk hedefi “Halka inanç” özgürlüğü sağlamaktır. Sosyalist bir program da üretim araçlarının özel mülkiyetine dönmek dışında her türlü inanç ve fikrin özgürlüğünü sağlayacağını ilan etmelidir böyle. İkinci hedef de “züğürde bolluk” yani yoksulluğun ortadan kaldırılmasıdır. Bu kısacık cümlede, devrimci bir programın en ana ilkesi var. Yoksulluğu yaratan kapitalizmdir. Yoksulluğu yok edip, yoksulları bolluğa kavuşturmak ancak kapitalizmin ortadan kaldırılması ile mümkün olacaktır.

Yine programdan sıralayalım:

“Özgürlüğün ruhu, oy davarlığını kaldırmadır”.

Kapitalizm her türlü zorbalığını “hür seçimler” demagojisine dayanarak yapar. Öyle ya, “her vatandaşın seçme ve seçilme hakkı vardır. Bu haklarını da birkaç yılda bir yapılan seçimlerde kullanabilir, istediğine oy verir, istemediğini değiştirir” demagojisi, halkı seçimden seçime oy veren cahil sürüler halinde tutmaya yarar. Sömürü de acımasızca ama “meşruluk sağlamış” olarak sürer. İşte devrimci program, halkı seçimden seçime değil, her an, her zaman siyasetin içinde tutmayı amaçlar.

“Özgürlüğün insanı: Tepeden tırnağa örgütlenmedir.”

Her türlü özgürlüğün teminatı, örgütlü bir toplumda mümkündür. Toplumun en küçük hücrelerine dek örgütlenmesi, hem eski sömürü düzenine dönüşü engeller, hem de sosyalizmin uygulanışı sırasında çıkacak her zorluğun, toplum örgütleri tarafından büyümeden çözülmesini sağlar. Asıl özgür insan, tek tek, birey olan insan değil, her yerde ve her zeminde örgütlü olan insandır.

“Özgürlüğün müeyyidesi halkın adaletidir.”

Örgütlü bir toplum, adaletini de kapitalist sistemin “adalet mülkün temelidir” anlayışı yerine “adalet hakkın temelidir” ilkesiyle yürütür. Tepeden tırnağa örgütlü olan halk, kendi adaletini de hak temelinde yeniden kuracaktır.

“Özgürlüğün beşiği halkın kültürüdür”.

Halklar binlerce yıllık yaşamları içinde oluşturdukları kültürle kendilerini var ederler. Özgürlükleri o yaşayan, canlı kültürün içinde yaşayıp geliştirmek, halkın yaratıcılığını da geliştirecektir.

“Özgürlüğün uygulaması, sağlıklı hoşgörülülüktür.”

Halkları, insanları birbirine düşman etmek kapitalizmin yöntemidir. Bu sayede sömürü ve zulümlerini sorunsuzca sürdürürler. Oysa halkların veya halk kesimlerinin birbiriyle çıkar kavgası olmadığı için, düşmanlık etmelerine de gerekçe yoktur. Kapitalizm yıkılınca, halklar özgürlüklerini geniş bir hoşgörü ortamında yaşayacaklardır.

“Özgürlüğün gücü halkın ordusudur.”

Sınıflı toplumlarda, egemen sınıf, halkın çoğunluğunu silahsızlandırarak, kendine bağlı bir ordu ile kendisinin izin vermediği her türlü özgürlüğü engeller. Oysa halkın iktidarı, özgürlüklerin sınırsızca kullanılmasının teminatıdır. Halkın ordusu, halkın özgür yaşamını sağlayan halkın kendisidir.

“Özgürlüğün sembolü vicdana karışmayıştır.”

Özgürlüklerin asıl kaynağı, insanlığın binlerce yılda oluşturduğu ortak vicdandır. Ancak sınıflı toplumlarda egemen olan sınıflar, sömürülerini sürdürebilmek için vicdanı göz ardı ederler. Sömürünün sürmesi için her yol mubahtır onlara. Oysa sömürü amacı olmayan geniş halk yığınlarının iktidarında insanlığın asıl vicdanı hakim olacaktır. Sömürü dışındaki her türlü özgürlük, insanlığın vicdanında teminat altındadır.

EKONOMİ başlığında ise meseleler Sanayileşme, İşçi ve Köylü problemleri alt başlıklarında toplanır.

“SANAYİLEŞME: Pahalılığı ve İşsizliği, Batıcılığı 4 yılda yokedici Kutsal Kurtuluş Savaşı’dır. Yerli-Yabancı ayıklanmış Sermaye, Bilinçcil Dış ve İç Ticaret, Üretmen memurlu Ucuz Devlet, halk örgütlerinin emrinde millileştirilmiş planlı Büyük Sanayi tek kurtuluş yoludur.”

“İŞÇİ: Böyle bir sosyal güç: (Sendikalar + İşçi Mümessillikleri Birlikleri + İşçi Müfettişlikleri + Yıllık Büyük İşçi Kongreleri) ile, yalnız: (İşçi Sigortaları + Kollektif İş Andlaşmaları + İşsizlik Sigortası + İş Kanunu) üzerinde değil, bütünüyle: (Ekonomi + Politika + Kanunlar + Uluslararası Mevzuat) üzerinde de gerçekten söz ve girişim sahibi olmalı, (Haf­tada 5 gün en çok 40 saat iş + Oynak merdivenli 2 kat ve gece tazminatlı gündelik + Kasıtsız Grev + en modern Sağlık-Ana­lık-Çocukluk şartları) ve ilh. sağlamalıdır.”

“KÖYLÜLÜK: 20 kat verimli olabilir. 1000 traktörle yalnız Zi­raat Kombinaları: Tüm Büyük ve Orta arazi sahipleri kadar buğday üretti ve Tarım alanının 10’da 1’ine yardım etti. Yeter ki Parababaları köyü kuduzca dalamasın. Köylünün ve dolayısı ile Türkiye’nin Kurtuluşu için, en azından 10 maddelik DEMOKRASİ, 5 maddelik ÖRGÜT, 7 maddelik TOPRAK, 7 maddelik TEKNİK gerekler köye girmeli ve gelişmelidir. Yoksa, sağlı sollu “Toprak Reformu” tekerlemesi, adam aldatmaktan başka hiçbir işe yaramaz.

“V.P. Programının Köylü Problemine sunduğu 30 maddelik som çözümler 3’er ayrımlı 3 bölümde derlenebilir:

“1- Demokrasi, 2- Toprak, 3- Örgüt...”

Program bahsinde Kıvılcımlı’nın hepimize ders olacak evrensel prensipleri vardır. Ona göre program: “Bir gece İşçi Sınıfı iktidara gelse, ertesi sabah Türk Milletine hemen sunabileceği uygulama” dır. Dolayısıyla masa başı entelektüellerinin hayalhanesinden çıkacak soyut formüller değil, hayatın içinden çıkmış, hayatın gerçek sorunlarına çözümler üreten capcanlı bir metin olmak durumundadır.

Vatan Partisi programı aslında Kuvayımilliyeciliğimiz ve Anayasa Teklifi metinleriyle beraber bir bütünlük taşır. 

Anayasa Teklifi’nde somutlaşan birçok formül aynen Vatan Partisi programında da yer alır. “Hakimlerin Hukukçu sendikalarından ve halk tarafından seçilmeleri”, “Cezaevlerinin kendi kendini yönetim ilkelerine göre yönetilmeleri”, “Yerel ve genel referandum usulünün uygulanması”, “yargılamanın bindirilmiş mahkemelerce ve yerinden seçilen jüri tarafından çabucak karara bağlamasının sağlanması” gibi ilkeler her iki metinde de vardır. Özellikle halkın her alanda örgütlenmesi için her türlü müeyyide uygulanır ve örgütsüzlük neredeyse suç sayılır:

“HALK TEŞEKKÜLLERİ: Bugün devletin sırtına fuzuli olarak yükletilmiş hadsiz hesapsız vazifeleri kendi üzerlerine alacak. Öyle tam teşkilatlı millet haline girebilmemiz için, yalnız şehir ve köy ahalisi değil, öğretmen, adliyeci ve (memurlar da hür sendikalar, serbest birlikler, cemiyetler, kulüpler ile cihazlanacaklar. O sayede en cılız fert bile teşkilatına arkasını dayayarak, hakkını yorulmadan arayacak. Dağınık millet, en tabiî haklarını arayamayan mazlum millet mefhumu (kavramı) kalkacak.”

Vatan Partisi programı der demez aklımıza gelen iki kavrama da değinmeden geçmeyelim: Bunlar “UCUZ DEVLET” ve “ŞUURLU TİCARET” tir. UCUZ DEVLET derken özellikle devletteki kırtasiyeci ve hantal eğilimleri sonlandırmayı düşünür. Memurların verimli çalışmaya teşvik edilmesini sağlar. ŞUURLU TİCARET bahsinde ise iç ve dış ticarette her türlü israf ve kandırmacayı giderici tedbirler önerilir.

Tüzüğe geçmeden önce Kıvılcımlı’nın kendi el yazısından aldığımız kısa “program özetini” olduğu gibi aktaralım:

VATAN PARTİSİ PROGRAM ÖZETİ

“1- Devleti milletten üstün değil milleti devletten üstün tutan gerçek hürriyeti fiilen kurmak ve antidemokratik kanunları ayıklamak.

“2- Müzmin işsizlik ile özgür hayat pahası kanser haline gelmiştir. Bunları köklerinden temizleyebilmek için ikinci bir Kuvayimilliye seferberliği gerektir. Bu iktisadi seferberliğimizi atom dahil en son ağır sanayi temeline dayandırmak.

“3- Milli istihsal mücadelemizin para maddesini ne sadakaya ne gaza ancak ucuz devlet ve şuurlu ticaret yolu ile sağlamak.

“4- Bu mübarek seferberliğimizin güdücü ruhunu başta İŞÇİ sınıfımız olmak üzere, cahil, alim, köylü, şehirli değer yaratan bütün iyi niyetli vatandaşların tamamıyla aşağıdan gelme ve tamamıyla serbest teşebbüs, teşkilat ve kontrollarında bulmak bu maksatla bütün organlarda bilfiil müstahsilleri çoğunlukta görmek, yarımız olan kadını ön safta bulmak, gençliğe sonsuz inanmak.”

TÜZÜK

Devrimci bir partinin tüzüğü başlıca 2 bölümdür. 2. Bölümü (yasal parti olacaksa) Siyasi Partiler Kanunu’nun hükümlerinin tüzüğe uyarlanmasıdır ki, bununla ilgili fazla laf etmeye gerek yoktur. Olsa olsa bu kanunun olası açıklarından yararlanarak, faaliyetlerimizi nasıl kolaylaştırabiliriz mantığı ile bir takım laf oyunlarına başvurmak olur. Burada lafı edilecek şeyler değil bunlar, partili hukukçuların alanına girer.

Bizim için asıl önemli olan 1. Bölümdür. Yani Tüzüğün amaç ve üyelik maddeleri. Bir partiyi parti yapan, devrimci bir partiyi, refomculardan ayıran işte bu maddelerdir. O yüzden bu maddeler, “ Her militanın bir günde ezberleyeceği ve bir daha unutmayacağı denli kısa, açık, kesin, ÖRGÜT ANA PRENSİPLERİ” dir (Kıvılcımlı).
Tüzüğün “ilk maddesi, programın özetini sentezleştiren AMAÇ maddesidir.”

Yukarda prensiplerini saymaya çalıştığımız programın, amaç haline getirilip kısaltılmış bir paragraflık bölümü, tüzüğün amaç maddesi olarak, herkesin anlayabileceği netlikte AMAÇ maddesi olarak yazılır. Tüzüğü okuyan herkes, hem programı bir daha hatırlar, hem de hangi amaç. İçin üye olduğunu netleştirir. VATAN PARTİSİ tüzüğünün amaç maddesini aktaralım:

“GAYE VE KONU: Oligarşik nüfuz yerine, mutlak surette kanun yolu ile:

a) Devleti halktan üstün değil, halkı devletten üstün tutan gerçek hürriyeti fiilen kurmak ve antidemokratik kanunları ayıklamak.

b) Müzmin işsizlik ile azgın hayat pahası kanser haline gelmiştir. Bunları köklerinden kazımak için, ikinci bir Kuvayimilliye seferberliği gerektir. Bu iktisadi seferberliğimizi, atom dahil en son sistem ağır sanayi temeline dayandırmak.

c) Milli istihsal (üretim) mücadelemizin, para maddesini,-ne sadakayla, ne zorla- ancak UCUZ DEVLET ve ŞUURLU TİCARET yolu ile sağlamak.

d) Bu mübarek iktisadi kuvayimilliye seferberliğimizin güdücü ruhunu -başta işçi sınıfımız gelmek üzere- cahil, âlim, köylü, şehirli... bütün değer yaratan iyi niyetli vatandaşların, tamamıyla aşağıdan gelme ve tamamıyla serbest [TEŞEBBÜS (GİRİŞİM) - TEŞKİLÂT (ÖRGÜTLENME) - KONTROL]larında bulmak; ve bu emelle, bütün organlarda bilfiil müstahsilleri (üretmenleri) çoğunlukta görmek, yarımız olan kadını ön safta bulmak, gençliğe sonsuz inanmak.”

60 yıl kadar önce konmuş prensipler bunlar. Kıvılcımlı’nın dediği gibi: “ Her militanın bir günde ezberleyeceği ve bir daha unutmayacağı denli kısa, açık, kesin, ÖRGÜT ANA PRENSİPLERİ.”
Amaç maddesinden de daha önemli olan ise, ÜYELİK maddesidir. Bildiğimiz gibi RSDİP tarihindeki en önemli bölünme Bolşevik-Menşevik ayrımıdır ve nedeni üyelik maddesidir. Yani üyelik maddesi bu kadar önemlidir. Bu maddeyi, tüzükte “her üyenin mutlaka bir parti organında çalışması”nı ilkeleştirerek düşünmeliyiz. Parti üyelerinin aidat vermesi ve etkinliklere katılması yetmez. Parti organlarından birinde fiilen görevli olması gerekir. Aksi, sempatizanla üyeyi karıştırmak olur, oluyor. Üyelik maddesinin somutlanmasını da yine Vatan Partisi Tüzüğü’nden yapalım:

“ PARTİ DİSİPLİNİNİN ÖZÜ: Hür teşebbüs kabiliyeti (inisiyativ)dir.

a) Bütün organların toplantılarında, her üyenin tenkit (eleştiri) hakkı sınırsız ve seçimlerde oy hakkı mutlak surette bir tektir.

b) Yetki ve sorumluluk kendiliğinden veya kuru kıdemle alınmaz. Yalnız ve ancak, yaratıcı (Bilgi-Tecrübe-Enerji)ye, lâkin, daima bir kararla verilir ve gene bir kararla geri alınır. Hiçbir görev, hiçbir partiliye şahsi hiçbir imtiyaz bağışlamaz. Partinin en alt kademe (OCAK) üyeliği işi en şerefli faaliyettir. Mertebeler zincirinde en son halka Genel Başkan’dır.

c) Tartışmalar, istisnasız, organlar içinde, program ve gündeme göre, mücerret (soyut) ve umumi (genel) değil, elle tutulur, her yanı belirtilmiş, şahsiyata ve hissiyata kaçmaz Prensip ve Fikirler etrafında, yıkıcı değil yapıcı şekilde olur.

d) Her tartışma bir nutuk çekmek ve lafı uzatmak için değil, daima pratik ve ilerletici bir karara varmak için yapılır. Her karar bir organın eseridir ve o organın bölgesine giren bütün üyeler için parti emri olur.

“PARTİDEN ÇIKARILMA’yı gerektiren başlıca disiplinsizlik unsurları şunlardır:

a) Kariyerizm (mevki hırsı ve gururu) gütmek.

b) Tenkidini (eleştirisini) organ içinde yapmak yiğitliğini göstermemek ve organlar dışında korkakça dedikodularla soysuzlaşmak.

c) Organların, çoğunlukla aldıkları kararlara uymamak.

d) Parti programı ve yasasına aykırı veya gizli söz ve harekette bulunmak. (Herhangi bir gizliliğe ve tahrike kayan üye, otomatikman Parti dışında kalır ve İl İdare Heyeti bu provokasyonu ihraç kararına bağlar.)”

Türkiye sosyalist hareketinin bu kendine özgü partisinin, içinde tek bir kelime sosyalizm lafı geçmemesine karşın demokratik devrim programı denecek programı ve Bolşevik özlü tüzüğü üzerine çok daha fazla şeyler yazılabilir elbette. Ancak bütün eserlerinin tanıtılması amaçlı bu çalışmada bu kadarını yeterli görmekteyiz.
Şimdiki ve bundan sonraki kuşakların proletarya partisini yeniden örgütlemede ve demokratik devrim programının inşasında Vatan Partisinden ve literatüründen çok yararlanacakları inancındayız.

Ahmet Kale

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları