loading
close
SON DAKİKALAR

Barış istiyoruz

Hakan Tahmaz
Tarih: 04.09.2012

Hakan Tahmaz, ''1 Eylül’de Uludere giden Türkiye Barış Meclisi’nin 30 kişilik heyetin içindeydim''...

Bilmiyorum 1 Eylül Dünya Barış günü kaç ülkede bizdeki gibi kitlesel ve toplumsal taleplerin dillendirildiği veya tartışıldığı bir gün olarak yaşanıyor. Ama bir elin parmağını geçmediğinden eminim.

Bizde ilk kitlesel sokak etkinliği 1994 yılında Kadıköy’de 20 yakın yazarın kitaplarını imzaladığı 10 bin üzerinde insanın katıldığı şölendi. O yıllar ölümlerin çoğaldı, acıların tavan yaptığı yıllardı. Daha sonraki yıllar sokak etkinlikleri yaygınlaştı. İlk barış etkiliklerine sıcak bakmayan farklı siyasal çevrelerin katılımıyla çoğaldı.

Bu 1 Eylül etkinlikleri yeniden Kürt sorununda yoğun çatışma ve ölümlerin yaşandığı, AKP hükümetinin ülkeyi idare edemez hale geldiği ve Türkiye büyük girdaba sürüklendiği bir dönemde gerçekleşti.

AKP hükümetinin Suriye’de yaşanan iç savaşta taraf olması, hatta muhaliflerin silahlı olanlarını kollayan, besleyen ve ülke topraklarında barındırır ve eğitir olması, barışa olan özlemi ve ihtiyacı daha bir elzem kılıyor.

Beytüşşebap’tan dün gelen ölüm haberleri gibi haberler, barışa ilişkin cümle kurmayı zorlaştırıyor. Kelimeler boğazımızda düğümleniyor. Ama barış sesi en fazla ihtiyaç duyulduğu tam da böyle anlarda, zamanlarda anlamlıdır.

Bu nedenle, bu yıl 1 Eylül’de yükselen barış talebi daha bir kıymetlidir.Kadıköy’den, Taksim’den, Van’dan, Maltepe’den, Diyarbakır’dan, Mersin’den, Eruh’tan ve bunlar gibi onlarca yerden yükselen farklı sesler, barış umutlarıydı.

Bu yılki 1 Eylül barış etkinliklerinin ve iradesinin toplumda içten içe gelişen ve güçlenen barış iradesinin dışa vurumdur.

1 Eylül’de Uludere giden Türkiye Barış Meclisi’nin 30 kişilik heyetin içindeydim. Mardin, Diyarbakır, Şırnak, Uludere, Roboski ve Eruh’ta gözlemlerde bulunma imkânı buldum.

Ailelerle uzun, uzun sohbet ettik ve dertleştik. Acıları bilinçlendirmiş onları. Barış mücadelesine dört elle sarılmayı ve kendilerine güvenmeyi öğretmiş.

Gaziantep katliamı kınamak üzere Roboskili aileler olarak yayınladıkları bildiriyle verdikleri insanlık dersinde fazla ilerlediklerini gördük.

Devrilen araçta kurtarılmayı bekleyen askerlere koşmalarını sorgulayanlar “biz insanın, askerlerde insan, hiç kimse insanlıktan çıkmadığı sürece aracın seyredemez. Bu türden sorular ayıp, soranın ayrımcı zihniyetini gösteriyor, utanılacak bir durum” yanıt vermeleri, gözümüzü açmamıza yardımcı olacak ve gerçekten insanlıktan uzaklaşmamış olanların silkinip, kendine gelmesini sağlayacak normal bir insan davranışı.

Dün (pazartesi günü) heyette yer alan Pınar Öğünç Radikal gazetesinde yazdığı bir başka gelişmede barış umutlarını artmakta olduğunu gösteriyor.

Roboski aileler bugünlerde kazada ölen asker ailelerini Uludere’de karşılamanın telaşındalar.

Asker aileleri, Uludere Nüfus Müdürlüğü kanalıyla Roboskili ailelere ulaşıyorlar. Ziyaret etmek istediklerini söylediklerinde ailelerin yanıtı bir cümle oluyor: Gelsinler, başımız, gözümüz üstüne.

Devletin 8 aydır yapmadığını asker aileleri yapacak. Barış böyle gelecek. Acılar, bölüşerek azaltılabilir. Duygular paylaşılarak ortaklaşır.

Uludere Nüfus Müdürünü arayan asker yakınları ve “usandık kan dökülmesinden, ikimizin çocuğunu öldüren aynıdır,” diye konuşan Roboski ailelerden Abdullah Ürek’in sözleri gibi sözler de her şey kötüye gidiyor gibi görünse de bu günlerde diğer yandan barış çığlıkları büyüyor, barışa bir adım da yaklaştığımızı kanıtı olsa gerek. Çünkü bu ülke, bu topraklar acılara katlanamaz oldu, bu adaletsizliği kabul edilemez buluyor. Sabır taşı çatlamak üzere.

Hakan Tahmaz

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları