loading
close
SON DAKİKALAR

Gelecek Uzun Sürer

Hakan Tahmaz
Tarih: 11.02.2012

Hakan Tahmaz; Yazının başlığı Sonbahar filmin yönetmeni Özcan Alper’in yazıp yönettiği 2. filminin adı.

Yazının başlığı Sonbahar filmin yönetmeni Özcan Alper’in yazıp yönettiği 2. filminin adı. Filmi, 10 Kasım 2011 Perşembe akşamı Beyoğlu Atlas Sinemasında galasında izledim.

Alper, filmin başında “savaş bir gün biterse kendimize şunu sormalıyız: peki ya ölüleri ne yapacağız”  sorusunu soruyor. Yeniden savaş çığlıkların atıldığı şu günlerde, film izleyicisini, 30 senedir hiç birimizin veremediği yanıt üzerine düşünmeye çağırıyor.

Özcan Alper, seyirciyi  genç sanatçı arkadaşlarıyla birlikte üç yıllık çalışmanın sonunda barış, savaş, kayıplarla yüzleştiriyor. Bunun için adının ağızlara alınması dahi istenmeyen hakikatleri araştırma komisyonundan söz ediyor, tanıştırıyor Türkiye’ye. Özcan, son derece ağır ve kasvetli konularını,  doğunun doğal, tarihi dokusunu ve güzelliğini tattırarak aktarmış  perdeye.



Genç oyuncular Sumru’nun (Gaye Görsel’in) masumiyeti, hüzünü, naifliği ve güzelliği ve Ahmet’in ( Durukan Ordu’nun) öfke ve nefret içeren derin bakışları savaş ve kayıplar gerçeğiyle yüzleşmeye zorluyor..  Anto dayı (Sarkis Seropyan), Ermeni yurttaşlarımızın anavatanlarında bir başlarına kalmışlıklarıyla karşı karşıya getiriyor..    

Gelecek Uzun Sürer, Türkiye Barış Meclisi gibi birçok sivil  örgütün bin bir emekle, çabayla günlerce,  aylarca, yıllarca anlatmayı başaramadığı savaşın soğuk, kahredici ve öldürücü yüzünü sinema keyfinde anlatmayı başarıyor. 

 Kürt gençlerinin neden dağa çıktığı araştırmak için gençlerin aile fertleriyle görüşme kararı alan Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Hakları Araştırma Komisyonu önce bu filmi izlesinler.

Sumru’nun dağ giden Harun’un (Osman Karakoç) peşinden üç yıl sonra  Hakkâri’ye gidişi, kayıpları geride bıraktıklarının dünyalarını anlatıyor. 

Türkiye’nin yüzleşmekten kaçındığı, paspas altına süpürdüğü sorunu gözümüze sokuyor, yüzümüze çarpıyor. Anlatılan ve perdeye taşınan, bir adalet arayışının belgesel nitelikte öyküsü olmuş. Türkiye’nin kadim sorunlarıyla yüzleşmek isteyenlerin ve barış arayışı içinde olanların kaçırmamaları gereken ve ciddiyetle izlemesi gerek bir film. 

Alper sorumlu sanatçılığının gereğini içinde yaşadığı toplumla karşı yerine getirmiş. Yakın ve uzak geçmişe ayna tutmuş.

Eminim bunun yaygınlaşması barış sürecini hızlandıracak, bugün karabasan gibi üzerimizde dolanan savaş bulutlarının hızla dağılmasına ve geçmişle çok daha kısa sürede yüzleşmeyi getirecek.

İşin doğrusu barışa olan ihtiyacı anlatmak için kolay kuramadığımız cümlelerin kurulmasını kolaylaştıracak, tedavi edilemeyen sosyal yaralarımızın merhemini bulmamızı sağlayacak  film, bu ülkenin en büyük yarasına parmak basmış.

Gerisini getirmek, sinema sevenlerin ve barış isteyenleri işi olsa gerek. Hepimize görev ve sorumluluğumuzu hatırlatıyor.

Hakan Tahmaz

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları