loading
close
SON DAKİKALAR

Tuz koktu, AKP yargısı işbaşında

Hakan Tahmaz
Tarih: 12.02.2012

Türkiye’nin, eşitlik, barış, sosyal adalet, akademik ve siyasi özgürlükler içinde, gerçek bir demokrasiye ulaşma çabalarına vurulmuş ağır bir darbedir.

Marmara Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nün eski Bölüm Başkanı ve Siyaset Bilimi hocalarından Prof. Dr. Büşra Ersanlı ve gazetesi, yazar Türkiye Yayıncılar Birliği (TYB) Yayımlama Özgürlüğü Komitesi Başkanlığı görevini yürüten Ragıp Zarakolu’nun da içinde yer aldığı yeni bir KCK operasyonu neyin işareti olabilir sizce. 

Dün yayınlana 700 imzalı aydınlar bildirisinde bu soruya şöyle cevap verilmiş: Türkiye’nin, eşitlik, barış, sosyal adalet, akademik ve siyasi özgürlükler içinde, gerçek bir demokrasiye ulaşma çabalarına vurulmuş ağır bir darbedir.

Bu aydınların  arasında Yaşar Kemal, İstanbul  Belediyesi eski Başkanı Ahmet İsvan, Prof. Dr Gencay Gürsoy, Prof. Dr Ayşe Erzan, Prof. Ali Nesil, Prof. Dr. Cemal Kafadar, , Prof. Dr. Fatmagül Berktay, Prof. Dr. Günay Göksu Özdoğan, Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu  isimler yer alıyor.

Bir gün içinde toplanan bu imzalar ve Eğitim-Sen İstanbul Üniversiteler şubesinin çağırısıyla dün Beşiktaş adliyesi önüne  toplanan   kitle artık sabırların taştığını gösteriyor. Aydınlarda infial yarattı.
  
Türkiye ne yazık ki başladığı yere döndü.  Kürt Sorunu’nu “yok etme ve bastırmayla ”  halletme planı yeniden yürürlüğe konuldu. 

Çözümsüzlük siyaseti sözü, düşünceyi değersizleştiriyor. Hükümetin,  polis ve yargı eliyle uyguladığı sindirme ve bastırma politikası dur durak bilmiyor. Başlatılan cadı avının nerde durdurulacağı belli değil. Anlaşılan  yandaş olmayan herkesi kapsayacak.
 
Barış ve çözüm istemek en büyük suç ve günah haline gelmeye başladı.  Kürtlerin demokratik taleplerini sahiplenen her insanın terörist ilan edilmesinin  eşiğindeyiz.  Bundan derin endişe ve kaygı duymamak insanı insanlığından uzaklaştırır.
 
Konuşmayı ve sözü değersizleştiren  her girişim barış sabote eder. Türkiye’yi hızla  sonu belirsiz  bir karanlığa sürüklüyor.

Bir yandan Kürt politikacılar, seçilmiş yerel yöneticiler, insan hakları savunucuları ve aydınlar hedef alınıyor. Diğer yandan muhalefeti  sindirme hareketi hız kazandı. Hopa’da olanlar, Terörle Mücadelede Kanuna dayanarak birçok gazeteciye verilen cezalar, açılan soruşturmalar bunun birer parçasıdır.

Bu politikanın gereği Ahmet Şık ve Nedim Şener gibi gazeteciler Silivri’de seçilmiş vekiller mahpushanedeler. AKP iktidarı açık bir baskı ve şiddet iktidarına dönüşüyor.

Kürt meselesi askeri yöntemlerle çözülmek isteniyor.

Basın, ifade ve örgütlenme özgürlüğü ağır bir baskı altında ve en önemlisi barışa yönelik beklentiler ağır bir darbe yemiş bulunuyor.
 
Malatya morgundaki bedenleri yakılmış 24 gencin yakınlarının karşılaştıkları muamele ne yöne yelken açıldığını  gösteriyor.

Bu politikalar yargıya olan güvensizliği daha da derinleştiriyor. Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemeleri, demokratik çözüm, barış isteyenlerin, AKP muhaliflerinin, farklı olanlarının sesinin kısıldığı yerler oldu. Bir zamanların istiklal mahkemelerinin rolü üstlendiler. Artık Tuz koktu. AKP yargısı iş başında AKP’nin “benden değilsen, düşmanımsım”  siyasetini yargı ve polis kanalıyla yürütülmesi, AKP’li olmayanlara dağı adres göstermek, şiddete davetiye çıkarmaktır.

Demokratik siyasetin önünü kapamak, şiddeti tırmandırmaktır. Bu yolun Türkiye için çıkmaz bir yol olduğu çok açıktır. Çözüm, daha önce birkaç kez belirttiğim gibi anayasa değişikliği öncesi yol temizliği yapmaktır.

Şimdi bunun için harekete geçmeyeceksek ne zaman harekete geçeceğiz. Yarın çok geç kalmış olmaz mıyız sorusunu herkesin kendisine sormanın zamanıdır.

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları