loading
close
SON DAKİKALAR

İngiltere’de Başbakan Olacağına...

Mustafa Mutlu
Tarih: 24.03.2012

Bütün 'sıradan' demokrasilerde parlamenter dokunulmazlığı ya 'kürsü dokunulmazlığı' ile sınırlıdır ya da yoktur...

Bütün “sıradan” demokrasilerde parlamenter dokunulmazlığı ya “kürsü dokunulmazlığı” ile sınırlıdır ya da yoktur. Bu yüzden o ülkelerde siyasetçiler kanun önünde sıradan vatandaşla eşittir.

Örneğin geçenlerde İngiltere’de Başbakan’ın şoförü, makam aracını “park yasağı” olan bir yere park edince, Başbakan’a trafik cezası kesildi; o da paşa paşa ödedi...

“Vay ben başbakanım, benim can güvenliğim söz konusu” diye ortalığı ayağa kaldırmadı...

***

Ama... Dedim ya, bu uygulama “sıradan” demokrasiler için geçerli...

Bizimki gibi “ileri demokrasilerde” ise milletvekilleri bile, “üstün ırk...”

Kameraların önünde polise tokat atarlar; haklarında açılan ceza davasında yargılanmaları için milletvekilliklerinin bitmesi gerekir...

Trafik cezasını ödememek için bile direnirler...

Oysa trafik, hayati bir konudur.

Ambulansların, itfaiyenin, polisin ve yolun yapımından, bakımından sorumlu olan Karayolları araçlarının dışında kimseye ayrıcalık tanınmaz...

Bizde bunlara bir de “Koruma araçları ve korunan araçlar” eklenir... Onların kim olduğu da belli: Devlet ve kent protokolünde yer alan üstün ırk...

İçişleri Bakanlığı 5 Mart’ta bir genelge yayınlamış ve milletvekillerini de “üstün ırk”a dâhil etmiş...

Bundan böyle hiçbir milletvekiline trafik cezası kesilmemesini istemiş...

Gerekçe olarak da “milletvekili dokunulmazlığını” göstermiş...

Çünkü bıkmış!

Bazı milletvekilleri; kendilerine kesilen cezaları ödemiyormuş.

Konu mahkemelik olunca da... Milletvekiline dokunulamıyormuş!

***

Sözüm; parti oligarşisine yalvarıp önce aday listelerine, sonra da Meclis’e giren... Bunu başarınca da burnundan kıl aldırmayan o poposu kalkıklara: (Elbette tüm milletvekillerini değil, sadece trafik canavarlarını kastediyorum!)

Milletvekili olmuşsunuz ama... Adam olamamışsınız!

Çünkü “uygar insan”, toplumsal kurallara saygı gösteren insandır...

Meclis’te el kol kaldırıp yasa yapacaksın; ama buna sadece “zavallı ve sıradan vatandaşlar” uymak zorunda olacak...

Sen ise kırmızı ışıkta geçip; yayaların hayatını tehlikeye atacaksın...

Alkolün dibine vurup, otobanda F-1 pilotu kesileceksin...

Arabanı neredeyse evimizin salonuna park edeceksin...

Sonra da görevini yapmaya çalışan trafik polisine, “Sen benim kim olduğumu biliyor musun” diye dayılanacaksın...

Ben senin kim olduğunu biliyorum; Bay Vekil:

Sen bir zavallısın!

Sen bir hiçsin!

Sen kendini bir halt sanan, şişirilmiş bir balonsun!

***

Son sözüm Meclis Başkanı’na:

Her fırsatta “Meclis’in saygınlığı”ndan falan söz ediyorsunuz ya... Eğer Meclis’e gerçekten saygı duyulmasını istiyorsanız; milletvekillerinin bu saçma sapan ayrıcalıklarını kaldırın!

Bu “çakma üstün ırk”ın da; biz ölümlüler (!) gibi, yasalara uymalarını sağlayın!

Bunu yapamıyorsanız; o zaman bari yasayı değiştirin ve onların “üstün ırk” olduklarını resmi belgelere geçirin!

“Dokunulmazlık, mokunulmazlık” diyerek; vekili olduğunuz milletle daha fazla alay etmeyin!

Bu işin sonu kötü... Haberiniz olsun!

*****

TÜCCAR!

Bu köşede her fırsatta “din tacirleri”nden söz ediyorum. Ama ne yalan söyleyeyim; düne kadar hiçbiri deşifre olmamıştı...

Sonunda bunu bir “tıp profesörü” göze almış...

Prof. Dr. İlker Durak, doğal destek ürünleri ticaretine girmiş...

Bunun için de gazetelere ilan vermiş... İlginç olan ise; bu ilanlarda gazetenin nabzına göre şerbet dökmesiymiş...

Örneğin Milli Gazete’deki ilanda sakallı ve kravatlı, Taraf’ta sakalsız ve kravatlı, Akit’te ise sakallı ama kravatsız fotoğraflarını kullanmayı tercih etmiş...

Kendisini yakında magazin dergilerinde mayolu fotoğraflarla görürseniz şaşırmayın...

Devir “para” devri...

Gerisi, laf!

*****

Günün Sorusu

Mümtazer Türköne isimli yandaş profesör, 4+4+4 olarak bilinen düzenlemenin eğitimle bir alakası olmadığını itiraf etmiş... Hükümetin asıl amacının din eğitiminin önünü açmak olduğunu söylemiş... Sorum ortaya:

Bu durumda Milli Eğitim Bakanlığı’nın isminin de Dindar Nesil Yetiştirme Bakanlığı olarak değiştirilmesi gerekmez mi?

*****

Başbakan’ın sürpriz konferansı!

Dün Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bir “ilk” yaşandı... İlk kez bir Başbakan, Harp Akademileri’nde; başlığı, içeriği ve katılımcıları açıklanmayan sürpriz bir konferansta “bazı subaylara” seslendi. Tamam; Harp Akademileri bugüne kadar çok sayıda Cumhurbaşkanı ve Başbakan ağırladı... Ama hepsinin programı aylar önceden belliydi... Ayrıca o toplantılar basına açıktı.

Suriye’ye yönelik bir operasyonun fısıltı gazetesinde manşete çıktığı, PKK ile Cudi Dağı’nda sıcak temasın sürdüğü, Balyoz Davası’nın sona yaklaştığı bir dönemde yapılan bu “sürpriz ve gizli” toplantı, onlarca soruyu gündeme getirdi.

Beni en çok rahatsız eden ise bir Başbakan’ın ilk kez, yüksek komuta kademesini aşarak, “başkomutan” gibi, subaylara doğrudan hitap etmesiydi...

Neden mi rahatsız oldum?

Çünkü Başbakan sonunda bir siyasetçi...

Siyaset üstü bir kurum olan ordu için ise “aktif siyaset”, nükleer bomba kadar tehlikeli...

Umarım; bu yazının yayınlanacağı saate kadar, toplantının haklılığını ve yerindeliğini gösteren açıklamalar yapılmış, sır perdesi kaldırılmış olur...

Çünkü ordunun tarafsızlığı ve “siyaset üstülüğü”; bu ülkenin ve demokrasinin garantisidir.

Mustafa Mutlu

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları