loading
close
SON DAKİKALAR

Efeler diyarının çocukları

Şahin Mengü
Tarih: 13.07.2015

Şahin Mengü; Bende bugün sizlere bir başka İzmirliyi, bir başka efsane siyaset ve spor adamını anlatmaya çalışacağım.

Yılmaz Özdil Pazar günü Sözcü Gazetesinde Türk sporunun iki efsane ismi, iki erdem sahibi yöre çocuğunu, rahmetli Metin Oktay ve Mustafa Denizliyi anlatmış.

İkisi de bu yapılan övgüye gerçekten layıktırlar. Bakın rahmetli Metin Oktay öleli kaç yıl oldu, hala saygıyla anılıyor. Mustafa Denizli’de başarılı bir spor adamı olmanın yanında ciddi bir entelektüel olduğu onu tanıyanlar tarafından anlatılır.

Bende bugün sizlere bir başka İzmirliyi, bir başka efsane siyaset ve spor adamını anlatmaya çalışacağım.
Notları bana değerli bilim adamı dostum Prof. Dr Metin Kale gönderdi.

1923-1950 arasında tam 27 yıl Milletvekilliği yapmış, bu süre içinde, Maliye Milli Eğitim,Adalet,Dış işler Bakanlıkları, Başbakanlık ve iki yılda TBMM Başkanlığı yapmış Cumhuriyete kanat gerenlerden ve Atatürk’ün devrim arkadaşlarından Şükrü Saraçoğlu.

Bu 27 yıl içinde, Ödemiş’te sadece bir yayla evi sahibi olabilmiş.
Siyasette emekli olduktan sonra Ankara’dan ayrılıp İstanbul’a yerleştiğinde Nişantaşı’nda bir kira evine taşınıyor.
Şimdikilerin İstanbul’da kendilerine saraylar yaptırdığı düşünülürse aradaki fark ortaya çıkı veriyor.

Koyu bir Fenerbahçeli ve futbol tutkunu olan Saraçoğlu, Başbakanlığı döneminde iki oğlunu ve kayın biraderini futbol maçlarına bilet alarak götürüyor veya gönderiyordu.

Emekli ve yaşlı halinde, Fenerbahçe’nin maçlarını seyretmek için, sade bir vatandaş nasıl Nişantaşı’ndan Kadköy’e gidiyorsa, o da öyle gidip, sıraya grip biletini alıp stada giriyordu.

Bu sıraya grip bilet alarak maç seyir ettiği stadyumu, Fenerbahçe’ye 17 yıllık Başkanlığı dönemde armağan etmiş insandır.

Adı, Fenerbahçe stadyumuna, ölümünden kırk beş yıl sonra 22 Temmuz 1998 tarihinde bir vefa borcu olarak verilmiştir.

Hakkında yolsuzluk yaptığına, rüşvet yediğine dair, bugüne kadar en küçük bir söylenti olmamıştır.
Başbakanlığı döneminde Hukuk Fakültesinde okuyan oğluna geçmez not veren ünlü Prof. Hirch’e Lozan’ın diplomatik zaferinin kutlandığı bir 24 Temmuz günü, Ankara Hukuk Fakültesinde düzenlenen ve devlet ileri gelenlerinin katıldığı bir törende, gözünün takıldığı Prof. Hirche gidip, -dikkat edin yanına çağırmıyor-, o hocanın yanına gidip “Çok teşekkürler, Sayın Profesör, oğluma ne yapması gerektiğini en nihayet gösterdiğiniz için. Sonbahardaki ikmal sınavında sizi hayal kırıklığına uğratmayacak, emin olabilirsiniz. Bir kere daha yürekten teşekkürler” der.

Tören bittikten sonra Dekan Profesör Hirch’e ne olduğunu sorar. Hoca, Dekan’a “Başbakan benim kendisinden beklediğim tepkiyi gösterdi. Çünkü beni buraya getiren kendisidir ve bunu belli bir amaçla yapmıştır. Ve benim davranış biçimimden, Türkiye Cumhuriyetini çağdaş uygarlık seviyesine çıkarma çabalarını son derece ciddiye aldığını anladım” dediği anlatılır.

Bu anekdotun önemi, faşist olmakla suçlanan Saraçoğlu hakkındaki yorumun İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazilerin ırkçı şerrinden kaçıp Türkiye’ye sığınan Alman Yahudisi olan Profesör Hirch tarafından yapılmasıdır.
O dönemin siyasetçilerine bakın, haklarında kendilerine ve yakınlarına çıkar sağladığı iddiası hiç olmamıştır.
Cumhuriyet, bu insanların omuzlarında yükselmiştir. Onun için namus, onur, ahlak gibi kavramların aşınmaması için en büyük çabayı sarf etmesi gereken kişiler Cumhuriyet Halk Partilerdir.

Bizleri en çok rahatsız eden konu, buralardan geldikten sonra, Türk siyasetindeki yozlaşmadan ve kirlenmeden ötürü, batılı siyasetçilere imrenir hale gelmemizdir.

Nitekim rahmetli Saraçoğlu ile aynı dönemin, aynı idealin savunucusu olan, büyük hukuk devrimcisi Mahmut Esad Bozkurt öldüğü zaman cebinden 5 “yazı ile de beş” lira çıkmıştır.

Şimdikilerden biri, Allah geçinden versin ölürse, mirasçıları veraset intikal vergisini ödemek için çok çaba sarf ederler.

Bu yazılanlardan ötürü aynaya bakıp da yüzü kızaranlar olur mu?

Hiç zannetmiyorum.

Şahin Mengü

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları