loading
close
SON DAKİKALAR

Mimarlar Odası Genel Başkanı Eyüp Muhcu: Odalar rant ve otoriterleşme politikalarına teslim olmayacak

Mimarlar Odası Genel Başkanı Eyüp Muhcu: Odalar rant ve otoriterleşme politikalarına teslim olmayacak
Tarih: 15.06.2020 - 09:27
Kategori: Gündem

Mimarlar Odası Genel Başkanı Eyüp Muhcu meslek odalarına müdahale hazırlıklarına ilişkin açıklamada bulundu.

Meslek odalarına müdahale hazırlıklarına ilişkin Evrensel'e açıklamada bulunan Mimarlar Odası Genel Başkanı Eyüp Muhcu, "Odalar rant ve otoriterleşme politikalarına teslim olmayacaktır" ifadelerini kullandı.

Hükümetin aldığı karar ve uygulamaların ülkenin ve toplumumun doğal afetlerin yıkıcı etkisi ve salgınların toplum sağlığını tehdit etmesi yanında; sosyal bunalımlara, şiddete, çatışma ortamına, mutsuzluklara ve umutsuzluklara dayanan yeni afetlere ortam hazırladığını belirten Eyüp Muhcu'nun hükümetin meslek odalarına yönelik müdahalesiyle ilgili yazısı şöyle:

Kapitalizmin yaşadığı krizlere çözüm bulabilmek adına tüm dünyada kendisini yeniden yapılandırdığı küreselleşme döneminde kentler, küresel ekonominin en kârlı alanlarından biri olan servis sektörünün mekanları haline getirilmekte ve bu hizmetlerin sunumuna insan ve sermaye çekmek üzere kentlerin bütün olanakları seferber edilmektedir.

Bu yaklaşımla dünyada ve ülkemizde kentler, üretimin örgütlendiği mekanlardan tüketimin örgütlendiği mekanlara dönüştürülmüş; finansa, iletişime ve ulaşıma ilişkin altyapının geliştirilmesine, lüks barınma, konaklama ve eğlence tesislerinin kurulmasına öncelik verilmiştir.

Ekonomik istikrarın sürdürülebilmesi adına; öncelikle inşaat ve yapı sektöründe getirilen düzenlemelerle sermaye kent toprağı ve emlak rantına yönlendirilmiştir.Ekonomisi ve demokrasisi gelişmiş ülkelerde kentleşme süreçleri kurala bağlı olarak ve mümkün olduğu kadar sorunları azaltma yaklaşımı içersinde gerçekleşirken; bizim coğrafyamızda ve ülkemizde süreç tamamen kuralsız ve otoriter yöntemlerle işlemektedir.18 yılı aşkın AKP İktidarları döneminde kentlere yönelik “rant ve yağma” operasyonları; “Kentsel Dönüşüm” adı altında yoğunlaşarak ülkemizin tamamına acımasız bir imar faaliyeti olarak yayılmıştır.İnsanlığın “demokrasi, eşitlik, özgürlük, adalet, barış, insan hakları…” gibi ortak değerlerinin tarihsel süreç içersinde üretildiği, uygarlığın merkezi olan kentlerde bu operasyonlarla doğal ve kültürel değerlerle birlikte tüm yaşam değerleri katledilirken “kimliksizlik, toplumsal ayrışma ve otoriter” süreçler inşa edilmektedir.İnşaat üzerinden sermaye birikimi elde etmeyi amaçlayan ve “Kentsel Dönüşüm” adı altında sürdürülen bu politikaları hayata geçirmek için; kaynağını kamu yararı, bilim, şehircilik ilkeleri ve hukuktan” almayan çok sayıdaki KHK (kanun hükmünde kararname), torba yasa, yasa, yönetmelik, bakanlar kurulu kararları ve tebliğlerle “rant alanları” oluşturulmaktadır.Son yıllarda gündeme getirilen “çılgın projeler” doğrudan doğal yaşamı, kaynakları ve kentsel süreklilik yaklaşımını hiçe sayan gelişmelere işaret etmektedir. Uygulanan veya uygulanması düşünülen bu projelerin hem doğal yaşamı hem de ekolojik dengeyi bütünüyle bozabilecek ve çeşitli afet risklerinin de büyük ölçüde artmasını sağlayabilecektir. Biyolojik çeşitliliğin tehdit altında olması ve yeşil alanların yok edilmesi ile birlikte sadece yaşam alanları tahrip edilmekle kalmayacak; dünya için bir büyük bir tehdit olan küresel iklim değişikliği karşısında ülkemizi de savunmasız bırakacaktır.Hükümet ve yetkili kurumlar en az deprem kadar yıkıcı sonuçları olabileceği öngörülen felaket senaryoları için elle tutulur hiçbir adım atmamaktadır. Dünya ülkelerinin küresel iklim değişikliği ve sonuçlarına kendi ülkelerini, kentlerini ve toplumlarını hazırlama ve adaptasyon çalışmaları görmezden gelinmektedir. Afetin etkilerini azaltmada en önemli aracımız olan doğal alanların kontrolsüz ve bilinçsiz şekilde tüketilmesi gelecek endişelerinin artmasına neden olmaktadır…

MESLEK ODALARI TOPLUM HİZMETİNDE

Mimarlar Odası; meslek alanlarına ilişkin “hak ve örgütlenme” mücadelesinin, yaşam hakkından, demokrasiden, özgürlüklerden ve insan haklarından bağımsız düşünülemeyeceği bilgi, birikimi ve bilinciyle hareket etmektedir.Odalar, meslekle ilişkili bütün alanlarda faaliyetlerini yürütürken; çalışmalarda kamu yararına aykırı ve çevreye duyarsız yatırım ve planlama kararlarına ilişkin girişimler önemli bir yer tutmaktadır. Ve bu projelerden büyük rantlar elde etmeyi amaçlayan iktidar odaların yürüttükleri meslek, hukuk ve demokrasi mücadelesinden büyük rahatsızlık duymaktadır. Kanal İstanbul, İstanbul’da 3. havalimanı, Kuzey Marmara Otoyolu ve 3. köprü, Ankara’da AOÇ üzerinde başta “Kaçak Saray” olmak üzere yapılan inşaatlar ve ODTÜ Yolu kıyımları, Diyarbakır ve Trabzon başta olmak üzere tarihi kent merkezi yıkımları, Doğu Karadeniz’de uygulamaya konan yaylaları betonlaştıracak Yeşil Yol Projesi, Cerattepe’de orman katliamı, Salda Gölü’ne “milli park” adı altında çevre katliamı projesi, HES’ler ve nükleer santrallerin yapılması, mutlak yapı yasağı olan tarım ve orman alanlarının imara açılması, ülkenin dört bir yanını ve bütün kıyılarını betonlaştıracak plan ve uygulama kararlarına karşı toplumla birlikte mücadele edilmektedir... Bu nedenlerle ekonomiyi ve siyasal rejimi “doğa ve kültür yağması” kaynaklı rant ile finanse eden siyasal iktidar; bütün yaşam alanlarını ve yaşam değerlerini derinden etkileyen kentleşme, yapılaşma ve yatırım kararlarının önünde engel olarak gördüğü başta meslek örgütleri olmak üzere bütün kuruluşlara ve örgütlenmelere savaş açmıştır.

MESLEK ODALARINA HUKUKSUZ MÜDAHALELER

Meslek kuruluşlarını işlevsizleştirme operasyonları; 2009 yılında Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu aracılığı ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının idari ve mali yapıları, faaliyetleri, denetimleri, organlarının seçimleri hakkında düzenlenen raporla başlatılmıştı. KHK, torba yasa taslakları ve tebliğlerle devam eden süreçte var olan vesayet ilişkisi hiyerarşik ilişkiye dönüştürülerek kuralsız ve sınırsız denetim yetkisi kullanılması hedeflenmiştir.Bu anlayışla meslek kuruluşlarını, bütün iş ve işlemlerini Anayasa’ya aykırı biçimde incelemeye tabi tutarak, baskı altına almak ve faaliyetlerini engellemek üzere girişimlerde bulunulmuştur. Anayasa ile güvence altına alınan “özerk ve tüzel kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşu” statüleri yok sayılarak pek çok düzenleme hazırlanmıştır.Oysa, mevcut durumda anayasal kuruluş olan kamu kurumu niteliğindeki meslek örgütlerinin demokratik, saydam ve hukuki yapılarıyla verilemeyecek hiçbir hesapları yoktur. Denetimleri, üyelerinin demokratik katılımıyla gerçekleştirilen genel kurullarında belirlenen denetim organlarınca yapılmakta, hukuksal denetimi ise yargı organları tarafından yerine getirilmektedir.Bağımsız, eşitlikçi, özgürlükçü ve demokratik rejimlerin temeli olan kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ile tüm yerinden yönetim kurumlarının özerk yapıları, Anayasa ve uluslararası sözleşmelerle güvence altında bulunmaktadır. İktidar, gündeme getirdiği düzenlemelerle, Anayasa’ya ve tarafı olunan uluslararası sözleşmelere aykırı biçimde; kamu hizmetlerinin yerinden yönetim ilkesine uygun olarak yürütülmesini engelleyerek, meslek kuruluşlarının görev ve yetkilerini daha da kısıtlamayı, örgütlü yapılarını zayıflatarak görevlerini kamu ve toplum yararına yerine getirmelerinin olanaklarını tamamen ortadan kaldırmayı amaçlamaktadır.

SALGIN FIRSATA ÇEVRİLMİŞTİR

Dünya Sağlık Örgütü tarafından Kovid-19 hastalığı nedeniyle 11 Mart 2020 tarihinde pandemi ilan edilmesinden sonra; Saray rejimi koşullarında yaşanan ülkemizde toplum sağlığı için ciddi önlemler almak yerine salgını fırsata çeviren adımlar atılmaya başlandı.Ekonomik krizle birlikte sosyal kriz koşullarının ağırlaştığı, salgın hastalık ve afetlerin ortaya çıktığı ve can yakıcı sorunların yaşandığı bir dönemde “merkezileşme ve otoriterleşme” yönünde alınan kararlar devreye sokuldu. TBMM 48 gün kapatılarak çalışmalar yapması tamamen durduruldu. Yerel yönetimlere “kayyım atanması” uygulamalarına ve çevre katliamına yol açan proje ve yatırım kararlarına hız verildi.Yaşanan krizler ve salgınla ilgili kamuoyunu bilgilendirdikleri ve önerilerde bulundukları bir dönemde Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği ve bağlı meslek odalarını baskı altına almaya yönelik müdahaleler bu kez Cumhurbaşkanı’nın talimatı ile yeniden gündeme getirilmiştir. Bilim, hukuk, demokrasi ve insan haklarını yok sayan; kamu yararı yerine “özel yararı” gözeten bu politikaların hayata geçirilmesi için atılan adımları tamamlamak amacıyla Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından talimat doğrultusunda çalışmalar yapıldığına dair değerlendirmeler yapılmaktadır.Kendi içinde tutarsız, çelişki ve belirsizliklerle dolu; yasa yapma mantığı ile bağdaşmayan ve işin ehli olmayan kişilerce hazırlanan “yasa taslakları” süreç içersinde gündeme getirilmiş; esas olarak, imar, çevre ve yapı denetiminde değişiklikler içeren, TMMOB ve odalara müdahaleyi kapsayan bu girişimler sonuçsuz kalmıştı.Bugüne kadar gündeme gelen “yasa taslakları” ile; TMMOB ve odaların iktidarın emrinde kuruluşlar haline getirilerek işlevsizleştirilmesi ve mesleki faaliyetlerini sürdüremez duruma getirilmesi; çevre ve kültür değerlerini tahrip eden, yerel yönetim yetkilerini ve yurttaş haklarını gasbeden, yapı üretim sürecinde kamu denetimini tamamen ortadan kaldıran, mesleki hakları yok sayan düzenlemelerin yürürlüğe konması; TOKİ müteahhitleri ve ranta dayanan sermaye gruplarının taleplerinin karşılamasını amaçladığı anlaşılmaktadır.Yapılması öngörülen hukuksuz operasyonlarla TMMOB’nin parçalanması, oda bütünlüğünün zaafa uğratılması ve oda iç hukukunun yok sayılması; odaların “özerk ve kamusal kimliği”nin kaldırılarak dava açamaz, kamu denetimi yapamaz ve meslek alanını düzenleyemez hale gelmeleri, üyelerle ilişkilerin zayıflatılması, mesleki hakların ve üye hizmetlerinin güvence altına alınmalarının engellenmesi gibi düzenlemeler söz konusudur.

TMMOB VE ODALAR TESLİM OLMAZ

Bütün bu karar ve uygulamalar ülkenin ve toplumumuzun doğal afetlerin yıkıcı etkisi ve salgınların toplum sağlığını tehdit etmesi yanında; sosyal bunalımlara, şiddete, çatışma ortamına, mutsuzluklara ve umutsuzluklara dayanan yeni afetlere ortam hazırlamakta ve davetiye çıkarmaktadır.Bu koşullara siyasal alanda izlenen “gerilim ve otoriterleşme” politikalarını sürece dahil ettiğimizde gelecek için çok daha vahim bir tablonun oluşması söz konusudur...Gelinen aşamada, demokratik normların ve hukukun hiçe sayıldığı; güvenli ve sağlıklı yapılaşmanın güvencesi olan “kamu denetiminin” ortadan kaldırıldığı, “kentsel dönüşüm” adında sınırsız “yağma özgürlüğü” yetkisi kullandığı, yerel yönetimlerin “iktidarın emrinde kuruluşlar” haline getirildiği veya tasfiye edildiği; meslek odalarının “özerk-kamu kuruluşu” niteliğine müdahale edildiği ve toplum katılımının yok sayıldığı tarihsel bir dönemden geçmekteyiz.

Yaşanan olağanüstü dönemde meslek odaları, “güvenli ve sağlıklı kentleşme” ile birlikte ülkenin “özgür ve demokratik” geleceği için önemli güvencelerden bir olduğu bilgi, birikim ve sorumluluğu ile hareket etmektedirler.Bu bilinç ve sorumlulukla Saray rejimi tarafından dayatılan “rant ve otoriterleşme” politikalarına teslim olmayacaktır. Toplumsal duyarlılıklarla bütünleşen bir dayanışma içinde mücadelemiz sürecektir…

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları