loading
close
SON DAKİKALAR

Nazım Hikmet'siz 57 yıl

Nazım Hikmet'siz 57 yıl
Tarih: 03.06.2020 - 07:10
Kategori: Gündem

Türk edebiyatının unutulmaz yazar ve şairi, Nâzım Hikmet, 57 yıl önce bugün aramızdan ayrıldı.

Şair yazar Nazım Hikmet'in bugün ölüm yıl dönümü… Nazım Hikmet, tam 57 yıldır memleketinden uzakta Rusya'nın başkenti Moskova'da yatıyor.

Nâzım Hikmet Ran (15 Ocak 1902 - 3 Haziran 1963), Türk şair ve yazar. "Romantik komünist" ve "romantik devrimci" olarak tanımlanır. Siyasi düşünceleri yüzünden defalarca tutuklanmış ve yetişkin yaşamının büyük bölümünü hapiste ya da sürgünde geçirmiştir. Şiirleri elliden fazla dile çevrilmiş ve eserleri birçok ödül almıştır.

1902 yılında Selanik'te dünyaya gelen Nazım Hikmet, 1917 yılında Bahriye Mektebi'ne girdi. Ancak rahatsızlığı nedeniyle eğitimini tamamlayamadı. Anadolu'ya geçerek işgale karşı mücadeleye katıldı.

Daha sonra Rusya'ya giden Nazım Hikmet, burada çeşitli eğitimler aldıktan sonra tekrar yurda döndü.

Şiir, roman ve tiyatro eserleri kaleme alan Nazım Hikmet, yazdıkları nedeniyle hayatının 12 yılını cezaevlerinde geçirdi.

Nazım Hikmet'in en büyük eseri Kuvayi Milliye Destanı

"Kuvayi Milliye Destanı", Nâzım Hikmet'in Kurtuluş Savaşı'nı bölümler halinde anlattığı destandır. Nâzım Hikmet, Kuvayi Milliye'yi 1939'da yazmaya başlar, 1941'de bitirir. Yapıtın sonunda "939 İstanbul Tevkifhanesi, 940 Çankırı Hapisanesi, 941 Bursa Hapisanesi" diye bir not bulunmaktadır.

A. Kadir, Nâzım Hikmet'in İstanbul Tevkifhanesi'nde yatarken kendisini ziyarete gelen dostlarından Gazi Mustafa Kemal'in Nutuk'unu istediğini, kitap geldiğinde heyecanla okuyarak çalışmaya başladığını aktarmıştır.

Yapıt Türkiye'de ilk kez 1965 yılında "Kurtuluş Savaşı Destanı" adı ile Yön Yayınlarınca yayımlanır. Daha sonra yine "Kurtuluş Savaşı Destanı" adı ile 1973'te, 1975'te de yayımlanır ve "Kuvayi Milliye/Destan" adı ile ilk kez Bilgi Yayınlarınca Temmuz 1968'de yayımlandı.

Destan şu dizelerle başlayıp sona ermektedir:

"Onlar ki toprakta karınca, suda balık, havada kuş kadar çokturlar; korkak, cesur, câhil, hakîm ve çocukturlar ve kahreden yaratan ki onlardır, destânımızda yalnız onların mâceraları vardır."

Ustanın büyük eseri Kuvayi Milliye Destanı, bir tiyatro eseri olarak da sahneye konulmuştur.

Hapis hayatı ve sürgünü

Nazım Hikmet Çankırı Cezaevinde
1925 yılından başlamak üzere şiirleri ve yazıları yüzünden hakkında açılan pek çok davada beraat etti. Yargılandığı davaların listesi şu şekildedir:

1925 Ankara İstiklâl Mahkemesi Davası
1927-1928 İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi Davası
1928 Rize Ağır Ceza Mahkemesi Davası
1928 Ankara Ağır Ceza Mahkemesi Davası
1931 İstanbul İkinci Asliye Ceza Mahkemesi Davası
1933 İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi Davası
1933 İstanbul Üçüncü Asliye Ceza Mahkemesi Davası
1933-1934 Bursa Ağır Ceza Mahkemesi Davası
1936-1937 İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi Davası
1938 Harp Okulu Komutanlığı Askerî Mahkemesi Davası
1938 Donanma Komutanlığı Askerî Mahkemesi Davası
1933 ve 1937 yıllarında örgütsel faaliyetleri nedeniyle yine bir süre tutuklu kaldı. 1938'de bu kez "orduyu ve donanmayı isyana teşvik" suçlamasıyla tutuklandı ve yargılandığı davada 28 yıl 4 ay hapis cezasına çarptırıldı. İstanbul, Ankara, Çankırı ve Bursa cezaevlerinde aralıksız 12 sene kaldı. 2007 yılında vizyona giren Mavi Gözlü Dev adlı film, Nazım'ın Bursa cezaevinde kaldığı yılları anlatmaktadır. 14 Temmuz 1950'de çıkan Genel Af Yasası'ndan yararlanarak 15 Temmuz'da serbest bırakıldı. Barışseverler Cemiyeti'nin kuruluşunda yer aldı.

Yasal olarak yükümlülüğü olmamasına karşın askere çağrılınca, öldürüleceği endişesiyle 17 Haziran 1951'de İstanbul'dan ayrılarak Romanya üzerinden Moskova'ya gitti. 25 Temmuz 1951 tarihinde Bakanlar Kurulu kararıyla Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından çıkarılmasının ardından büyük dedesi Mustafa Celaleddin Paşa'nın (Konstantin Borzecki) memleketi olan Polonya'nın vatandaşlığına geçerek Borzecki soyadını aldı.

Sovyetler Birliği'nde Moskova yakınlarındaki yazarlar köyünde ve daha sonra da eşi Vera Tulyakova (Hikmet) ile Moskova'da yaşadı. Memleket dışında geçirdiği yıllarda Bulgaristan, Macaristan, Fransa, Küba, Mısır gibi dünya memleketlerini dolaştı, buralarda konferanslar düzenledi, savaş ve emperyalizm karşıtı eylemlere katıldı, radyo programları yaptı. Budapeşte Radyosu ve Bizim Radyo bunlardan bazılarıdır. Bu konuşmaların bir kısmı bugüne ulaşmıştır.

3 Haziran 1963 sabahı saat 06:30'da gazetesini almak üzere ikinci kattaki dairesinden apartman kapısına yürüdüğü sırada, tam gazetesine uzanırken geçirdiği kalp krizi sonucunda hayatını kaybetti. Ölümü üzerine Sovyet Yazarlar Birliği salonunda yapılan törene yerli ve yabancı yüzlerce sanatçı katıldı ve törenin görüntüleri siyah beyaz olarak kaydedildi. Ünlü Novodeviçi Mezarlığı'nda (Rusça: Новодевичье кладбище) gömülüdür. Meşhur şiirlerinden biri olan Rüzgâra Karşı Yürüyen Adam figürü siyah granitten yapılan mezar taşı üzerinde ebedileştirildi.

Hüküm giyerek hapis yatmaya başladığı 1938 yılından 1968 yılına kadar eserleri Türkiye'de yasaklandı. Eserleri 1965'ten itibaren çeşitli basımlarla yayımlanmaya başladı.

İlk şiirlerini hece ölçüsü ile yazmaya başladı fakat içerik bakımından diğer hececilerden farklıydı. Şiirsel gelişimi arttıkça hece ölçüsü ile yetinmemeye ve şiiri için yeni formlar aramaya başladı. Sovyetler Birliği'nde yaşadığı ilk yıllar olan 1922 ile 1925 arasında bu arayış doruğa çıktı. Hem içerik hem de biçim bakımından dönemindeki şairlerden farklıydı. Hece ölçüsünden ayrılarak Türkçenin vokal özellikleri ile ahenk oluşturan serbest ölçüyü benimsedi. Mayakovski ve fütürizm taraftarı genç Sovyet şairlerinden esinlendi.

« Dörtnala gelip Uzak Asya'dan
Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan bu memleket, bizim.
Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak
Ve ipek bir halıya benzeyen toprak bu cehennem, bu cennet bizim. Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın,
Yok edin insanın insana kulluğunu, bu dâvet bizim....

Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine,
bu hasret bizim... »
Nazım Hikmet

48 yaşında yeniden askerlik yapmaya çağrılan Nazım Hikmet, deniz yoluyla yurtdışına kaçtı.

Nazım Hikmet, Rusya'da bulunduğu dönemde kendisine "saman sarısı" isimli şiir yazdıran Vera Tulyakova ile evlendi.

Sürgün yıllarında Bulgaristan, Macaristan, Fransa ve Küba'ya ziyaretlerde bulundu. Bu ülkelerde pek çok konferansa katılan Nazım, savaş karşıtı gösterilere de destek verdi.

Yeniden Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına alınması

2006 yılında Bakanlar Kurulu'nun Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından çıkarılan kişilerle ilgili yeni bir düzenleme yapması gündeme geldi. Yıllardır tartışılmakta olan Nâzım Hikmet'in Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına yeniden kabul edilmesi yolu açılmış gibi görünmesine rağmen Bakanlar Kurulu bu düzenlemenin sadece yaşamakta olanlar kişiler için olduğunu ve Nâzım Hikmet'i kapsamadığını belirterek bu yöndeki talepleri reddetti.[18] Sonradan dönemin İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu İçişleri Komisyonu'nda "Tasarıda, şahsa bağlı hak olduğu için bizzat müracaat etmesi gerekir. Arkadaşlarım da olumlu şeyler belirttiler, komisyonda görüşülür, bir karar verilir" dedi.

2009 yılının 5 Ocak Günü "Nâzım Hikmet Ran'ın Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından çıkartılmasına ilişkin Bakanlar Kurulu kararının yürürlükten kaldırılmasına ilişkin önerge" Bakanlar Kurulu'nda imzaya açıldı. Nâzım Hikmet Ran'a yeniden Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığının iade edilmesine ilişkin bir kararname hazırladıklarını ve bu teklifin imzaya açıldığını ifade eden Hükûmet Sözcüsü Cemil Çiçek 1951 yılında vatandaşlıktan çıkartılan Ran'ın yeniden Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmasına ilişkin önerinin Bakanlar Kurulu'nca oylanarak kabul edildiğini söyledi.

Bakanlar Kurulu'nun 5 Ocak 2009 tarihinde aldığı bu karar, 10 Ocak 2009 tarihinde Resmî Gazete'de yayınlandı ve Nâzım Hikmet Ran, 58 yıl sonra yeniden Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı oldu.

Nazım Hikmet, 3 Haziran 1963 yılında hayata gözlerini yumdu. Ünlü şairin mezarı, Moskova'daki Novodeviçi Mezarlığı'nda bulunuyor.

Kaynak : istanbulgercegi.com

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları