loading
close
SON DAKİKALAR

PKK'nın genlerinde alevilik var

PKK'nın genlerinde alevilik var
Tarih: 08.01.2013 - 11:57
Kategori: Söyleşi

Vatan Gazetesi'nden Mine Şenocak'lının Radikal Gazetesi yazarı Cengiz Çandan röportajı...

PKK’ya taşeron örgüt diyorlar ya... İran kullanır, Suriye kullanmıştır, İsrail’le ilişkilidir, yok Amerika, yok Almanya, yok Rusya, yok Fransa... Öcalan Türkiyeli. Esas yönü bu...


Siz yıllarca Cumhurbaşkanı Özal’ın özel danışmanlığını yaptınız. Onun kafasındaki çözüm tam olarak neydi? Kürt meselesini nasıl çözmeyi düşünüyordu Özal?

Kafasında 5-6 ya da 8-10 eyalete dayalı bir idari sisteme geçecek bir Türkiye vardı. Doğu Anadolu, Karadeniz, Ege... Klasik coğrafya kitaplarındaki bölgeler gibi.


- Peki bir bölgenin ismi de Amed ve başşehri de Diyarbakır mı olacaktı?

Hayır, Amed diye bir bölgeden söz ettiğini hiç duymadım. Ama, Diyarbakır bir eyaletin merkezi olacaktı kesinlikle. Ama o eyalet, nüfusu Kürt çoğunluklu olmayan bazı illeri de içerecekti. Örneğin, Maraş, Kayseri gibi. Sırf Kürdistan gibi gözükmesin diye... Ama adı Kürdistan konmadan, Kürdistan coğrafyasının önemli bir bölümü, bir ya da iki vilayette biraraya gelebilecekti sonuç olarak. Yani bir şekilde Kürdistan olmuş olacaktı. Vali, Emniyet Müdürü seçimle gelecekti. Dolayısıyla kendi kendilerini yönetiyor olacaklardı. Amerika’daki gibi... Eyalet sayısı, hangi iller hangi eyalette olacak gibi şeyler kafasında çok netleşmiş değildi ama bu konulara kafa yoruyordu Özal. 67 vilayetin sayısını bir hayli düşürerek, azami 8-10 ilden oluşan bir eyaletler sistemi içinde toplanacak bir yapı üzerinde düşünüyordu. Böyle bir uygulamanın Kürt meselesinin çözümüne de çok yarayacağını düşünüyordu.


Bir tür federal çözüme gitmesi şart Türkiye’nin!

- Yani kafasındaki federal bir yönetim aslında, öyle değil mi? Şimdiki çözüm de ona yakın bir çözüm mü olmalı sizce?

Bunun parametreleri daha yok şu anda. Ama adı konsa da konmasa da bir tür federal çözüme gitmesi şart Türkiye’nin. Bütünlüğünü koruyabilmesi açısından. Herkes federalizmi bölünme zannediyor. Bence tam tersine, federalizm, Türkiye’nin bütünlüğünü korumasının emniyet süpabı. Çünkü yarın öbür gün Türkiye’ye Irak’ın kuzeyindeki ve Suriye’nin kuzeyindeki Kürtler de katılabilir. O zaman Erbil’e Çankırı’dan bir vali mi atayacaksınız? Ya da Kamışlı’ya, Suriye’ye Denizlili bir kaymakam mı göndereceksiniz? Olur mu öyle şey! Yani Türkiye’nin özyönetim veya Ademi Merkeziyetçilik yapılanmalarına doğru yol alması ve hukuki yapılanmasını şimdiden buna göre ayarlamaya başlaması; bölünmesinin değil, tam tersine yarın toprak bütünlüğünü korumasının ve toprak olarak büyümesinin garantileri olacaktır.


- Federal bir çözüm olursa Suriye’deki ve Irak’taki Kürtler de Türkiye’ye katılacaktır diyorsunuz...


Türkiye’de Kürt sorununun nihai çözümünün federal yapıyla olacağını görürlerse, iltihak etmeyi ciddi olarak düşünebilirler. Osmanlı sistemini 21. yüzyılın kavramları ve idari yapısıyla buluşturmanız ve yaratıcı olmanız lazım.


- Peki sonraki adım ne olur sizce? Türkiye’deki Kürtler, Irak’taki Kürtler ve Suriye’deki Kürtler önce birleşir, sonra ayrılırlar mı? Bütün çabanın aslında bu olduğu söyleniyor çünkü...

Eğer bu topraklardaki devleti kendi devletleri olarak görürlerse, öylesine bir demokratik devlet olabilirsek, böyle bir devlet ademi merkeziyetçi bir devlet olursa, Kürtler bu devlet çatısı altında kendi kendilerini yönetebiliyorlarsa, yaşadıkları coğrafyanın adı da konuyorsa, niçin ayrılsınlar? 21. Yüzyıl’ın trendi daha büyük ekonomik birleşmeler ve dolayısıyla daha geniş siyasi birlikteliklere doğru olacağa benziyor. Daha fazla ayrışma ve bölünmeye doğru değil. Bizim bölge zaten Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra bölündü. Araplar kendi aralarında bölündü. Kürtler paramparça oldular. Her parçası ya inkar edildi ya asimile edilmek istendi ya da büyük baskı altına alındı. Türkler, Kürtler ve Araplardan ayrıldı. Yeterince bölündük ve küçüldük. Şimdi büyüme vakti. Ama, özgür insan toplulukları olarak, demokratik devlet yapıları içinde.


- Bu son pazarlıkta İmralı’nın tavizi belli de ya devletin ki ne diye soranlar var... Öcalan’a af gelebilir mi yakında? Her ne kadar Başbakan, “Öcalan’a af ve ev hapsi kesinlikle yok” dese de...

Turgut Özal’ın 1993’te kafasında olan kademeli bir aftı. Somut olarak hakkında şu fiili işlemiştir diye bir suçlama olmayan bütün PKK’lıların kamu hayatına, yasal, meşru hayata hemen girebileceği yönünde bir aftı bu... Yani dağda 5-10 senedir durabilir ama diyelim Ahmet Genç diye biri var. Bu Ahmet Genç, Liceli... Şu tarihten beri ortada yok. Ama hakkında suçlama da yok. Filanca tarihte falancayı öldürdü ya da mayın döşedi, bomba attı gibi... Bu Liceli delikanlı kaybolmuş ortadan. Şimdi, “Tamam, ben dağdaydım, PKK’daydım, geldim” dediği anda, hakkında hiçbir suçlama olmadığı için, “Git muhtarlığa, kaydını yenilet, hayatına başla, ne yapacaksan yap” diyeceksiniz.


- Peki ya lider kadro ne olacak? Öcalan ve Kandil’deki, Avrupa’daki PKK’lı yöneticiler?

Özal zamanına oranla, sayı arttı tabii... Şu an itibariyle böyle 150 isim olduğu söyleniyor. Özal’ın da düşündüğü daha sonraki Oslo süreci sırasında da tasavvur edilen şey şuydu; bu lider kadrolar eğer 5 yıllık bir geçiş süresinde suça bulaşmazlarsa, diğer kadrolar gibi aynı haklara sahip olarak Türkiye’ye gelmeleri, devreye girmeleri söz konusu olabilir.


- Sizce bu son süreçte çözüm gelebilir mi?

Bence çözüm gelebilir. Ama ihtiyatı elden bırakmamakta da yarar var. Çok zor bir süreç bu. Sorunun doğasından, aktörlerinin çokluğu ve farklılığı, içinde hareket ettiği coğrafyanın, yani Orta Doğu’nun özelliklerinden ötürü çok da kırılgan bir süreç. Defalarca yaşanmış büyük hayal kırıklıklarını bir kez daha yaşamamak için, hayallere kapılmadan gerçekçi olmak lazım. Çözümün gelebilme ihtimalinin bu kez daha fazla olması, Öcalan’ı çözüm çabalarının merkezine yerleştirerek, bence bu kez doğru yapılıyor olmasıyla ilgili. Öcalan’ı sorunun tarafı olmaktan çıkartıp çözümün parçası haline dönüştürmeye çalışmak doğru bir tutumdur. Kürtler üzerinde onun kadar etkisi ve gücü olan başkası yok. Açıkçası, Öcalan’ın bu gücünü ve önemini ben de epey gecikmeyle fark ettim... Şu andaki görüşlerime birkaç yıl öncesine kadar sahip değildim. Hayatın içinden, pratikte görerek, öğrenerek geldim geldiğim yere. PKK ile Kürt sorunu ayrılabilir diye düşünüyordum, Öcalan’la bir yere varılamayacağı kanısındaydım. Fakat, bir yandan da, Kürtler nezdindeki gücünün ve itibarının arttığını gözlemledim. Bunun nedenlerine kafa yorunca ve en önemlisi ortaya attığım sorulara tatminkar cevaplar bulunca, Öcalan ve oynayabileceği olumlu role ilişkin görüşlerim de değişti.


- Mesela hangi sorulara verdiğiniz cevaplar değişti?

En önemlisi, bu süreç içinde, Öcalan’ın hayata bir Türkiyeli olarak baktığını gördüm... PKK’ya taşeron örgüt diyorlar ya... İran kullanır, Suriye kullanmıştır, İsrail ile ilişkilidir, yok Amerika, yok Almanya, yok Rusya, yok Fransa... Hatta MİT’in kurdurduğu, isteyenin istediği zaman kullandığı bir örgüt olarak söz ediliyor ya PKK’dan... PKK’nın güçlerinin Türkiye dışına yayılmış olduğu ve Kürt sorunu da sadece Türkiye sınırları içinde bir sorun olmadığı için, örgütün birçok ülkeyle ve çeşitli yabancı güvenlik kuruluşlarıyla ilişkileri elbette söz konusudur. Böyle olmakla birlikte, Öcalan, dünyayı Türkiyeli bir siyasi aktör olarak kurgulamaya çalışan, tezleri ve teorilerini Türkiye’deki konumunu esas olarak geliştirmeye bakan birisi. Esas yönü bu. Türkiyeli o. Öcalan’ın bu temel özelliğini, PKK’ya ilişkin her türlü olumsuz özelliğin antidotu, panzehiri olarak değerlendirmek gerekir.


PKK’nın genlerinde Alevilik var!

- Öcalan için Kemalist diyenler de var...


Biraz öyle zaten... O boyutları var PKK’nın. Ben de TESEV raporunda yer verdim bu görüşe ve bazıları çok bozuldu... Kandil’den Mustafa Karasu çok ağır bir tepki verdi benim için. O tespitler doğruydu çünkü. Doğru bir şey söyleyince size sinirlenirler. Yanlışa kızılmaz. Yanlışın gideceği bir yer yoktur çünkü! Aptalca bir laf, bir yere varmaz. Doğru söylüyorsanız, doğrudan rahatsız olacaklar mutlaka olur. Çünkü orada PKK’nın hem kurucu hem yönetici kadrolarındaki Alevi oranının Kürt nüfusundaki Alevi oranıyla ters orantılı olduğunu ve PKK’nın mayasında, kuruluş genlerinde kuvvetli bir solculuk ve Alevi boyut olduğunu söyledim. Pat diye Karasu iki gün üst üste Fırat Haber Ajansı’nda beni güzelce yıkayan bir yazı yayınladı. Karasu Alevi çünkü ve solcu... Ben onu bir tespit olarak söyledim. Bir olumsuzluk yükleyerek söylemedim. Fakat PKK’yı, taktik pozisyonlarını ve söylemini anlamak bakımından bu tespit önemli... Nedense bu tespitimi nefret söylemi gibi algılama yolunu seçtiler, ama değildi. Hatta raporun redaksiyonu sırasında da bu konuda tartışma yaşanmıştı. “Bunu niye yazıyorsunuz?” diye itiraz edenler oldu. Dedim ki, söylemi anlamak bakımından bu önemli. Şu anda Türkiye’de tek başına iktidar olan koyu Sünni referansları olan bir parti var. İslamcı gelenekten geliyor... Bu iki kültür kodu, ‘solculuk ve Alevilik’ ile ‘sağcılık ve Sünni İslamcılık’ birbirine çok zıt şeyler ve bu sorunun çözümünde, ek bir psikolojik engel olarak bunu kaale almazsak, çözüm çabalarında da yol almamız zorlaşır. Bunu bilmek lazım... Bir tarafta Sünni ve sağcı kodlar var. Diğer tarafta ise solcu ve de Alevi kodlar var... Söylem de ona göre şekilleniyor. Onu bileceksin ki, bu farklılığın da idrakinde olacaksın ki, ona göre çözüm yolları üzerinde kafa yoracaksın. Ortak zeminleri nereden buluruz diye bakacaksın. Ayırıcı, işi zorlaştırıcı bir zemin var orada çünkü. En azından, karşılıklı olarak söylemi şekillendiriyor. Çözüm yolunda her şeyi olduğu gibi, bu unsurları da gözönüne almak lazım.

Mine Şenocaklı/Vatan

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları