loading
close
SON DAKİKALAR

Sağlık örgütlerinden 'Ölümleri durdurun' çağrısı: İktidar bilimin, meslek örgütlerinin sesine kulağını tıkıyor, sermayenin çıkarlarına uygun kararları uyguluyor

Sağlık örgütlerinden 'Ölümleri durdurun' çağrısı: İktidar bilimin, meslek örgütlerinin sesine kulağını tıkıyor, sermayenin çıkarlarına uygun kararları uyguluyor
Tarih: 15.04.2021 - 13:42
Kategori: Gündem

İstanbul Tabip Odası ve sağlık örgütleri, "Yaşam hakkımızdan vazgeçmiyoruz! Ölümleri durdurun" sloganıyla basın açıklaması gerçekleştirdi.

Türk Tabipleri Birliği (TTB), Covid-19 pandemisinin kontrol altına alınamaması ve salgında en yüksek pik noktasına ulaşılması üzerine bir basın toplantısı düzenlemiş, bütün sağlık emek-meslek örgütleriyle birlikte "iktidarı uyarmak, topluma çağrıda bulunmak için" bugün (15 Nisan Perşembe) saat 12.30’da "Yaşam hakkımızdan vazgeçmiyoruz! Ölümleri durdurun" sloganıyla Ankara’da Sağlık Bakanlığı ve Türkiye’nin bütün illerinde de sağlık müdürlükleri önünde bir araya geleceklerini duyurmuştu.

İstanbul Tabip Odası ve sağlık örgütlerinin İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü önünde yapmak istediği basın açıklamasına poliis, valiliğin yasaklama kararı olduğu gerekçesiyle izin vermedi. 

Polis sağlık emekçilerinin İl Sağlık Müdürlüğüne yürüyüşlerini Çemberlitaş tramvay durağında müdahale ederek engelledi. 
Sağlık örgütleri temsilcileri basın açıklamasını Çemberlitaş’ta yaptılar.
Yapılan basın açıklaması şöyle:
"13 Nisan Çarşamba günü Cumhurbaşkanı tarafından açıklanan iki haftalık “kısmi kapanma” 1 Mart’tan bu yana uygulanan “kontrolsüz normalleşememe” halinin ne denli başarısız olduğunun ifadesidir. Yeni kısıtlamalar adı altında alınan önlemler de iktidarın pandemi sürecine dönük bilimdışı bir anlayışın ürünüdür. Alındığı söylenen önlemler, ölümleri durdurmayacak, sağlık çalışanlarının karşılaştığı zorlu koşulları değiştirmeyecektir.

Pandemi yoksulları ve işçileri vurmaktadır. Her gün bir uçak dolusu yurttaşımızı toprağa veriyoruz. Her gün ortalama bir ilimizin nüfusu kadar yurttaşımızı hasta eden pandemiyle ve pandeminin kötü yönetimiyle karşı karşıyayız. İktidar bilimin, meslek örgütlerinin sesine kulağını tıkamakta, sermayenin çıkarlarına uygun kararları uygulamaktadır. Bu tedbirler paketi halkı oyalama paketidir.

Yaşadıklarımız, Gabriel Garcia Marquez’in “Kırmızı Pazartesi” romanındaki gibi her şeyin herkesin gözü önünde olmasını andırıyor. Böyle olacağını başta Sağlık Bakanlığı olmak üzere bütün yönetenler biliyordu. Ancak tüm uyarılarımıza rağmen gereken önlemleri almak yerine tabloyu seyretmekle yetindiler. Baştan beri yaptıkları gibi hala salgını yönetmek yerine algıyı yönetmeye çalışıyorlar; “aşı umudu tacirliği” yaparak insanları oyalıyorlar. Mızrak çuvala sığmayınca da “Maske, Mesafe, Hijyen” tekerlemesiyle suçu vatandaşlara atıyorlar.

Bir yıldır her zaman olduğu gibi mesleğimizin ve meslek örgütümüzün üzerimize yüklediği sorumlulukla söylenmeyeni söylemeye, görünmeyeni görünür kılmaya çalıştık. Halk sağlığını önceleyen bilimsel bilgiler ışığında salgının ilk gününden itibaren Sağlık Bakanlığı ile görüşmeler talep ettik, randevu taleplerimize yanıt gelmedi. 50 metreye varan yazılar yazdık, cevap alamadık, medya aracılığıyla uyardık yapılması gerekenleri söyledik ama duyulmadık. Bugün buradayız çünkü duymama görmeme şansınız yok, bugün buradayız çünkü ölümleri görmeye tahammülümüz kalmadı, meslektaşlarımızın tükendiğine tanıklık etmeye tahammülümüz kalmadı.

Bugün geldiğimiz noktada, eksik, yanlış, tutarsız politikalar, başarısız salgın yönetimi neticesinde kontrol altına alınamayan COVID-19 pandemisi üçüncü ve en büyük pikini yapıyor. Günlük vaka sayıları 60 bine dayandı, can kayıpları gerçek rakamların ancak üçte birini yansıtan resmi rakamlarda bile 250’yi aştı.

Hastanelerimiz COVID-19 hastalarıyla doldu, yeni açılan servisler dahi ihtiyacı karşılamaya yetmiyor, yoğun bakımlarda yer bulunamıyor. Her gün çaresizlik içinde yeni ölümlere tanıklık etmekten tükeniyoruz. Bu tablodan sadece COVID-19 hastaları değil, COVID-19 dışı hastalarımız da mağdur oluyor, ertelenemez sağlık sorunları için gereken hizmete ulaşamıyorlar.

Bu kabusu hep birlikte durdurulım. Türk Tabipleri Birliği olarak bugün, bu saatte sağlık çalışanları olarak iktidarı uyarmak, topluma çağrıda bulunmak için “Yaşam hakkımızdan vazgeçmiyoruz. Ölümleri durdurun!” diye haykırmak için Ankara’da Ulus Meydanı’ndayız ve Türkiye’nin bütün illerinde de Sağlık Müdürlükleri önündeyiz.

İktidarı uyarıyoruz, geç kaldınız önlenebilir ölümleri önlemediniz.
Mevcut sağlık politikalarının başarısız olduğu artık kabul edilmeli; sağlığa bütüncül bakan toplum ve sağlık örgütlerinin katılımıyla dayanışma içerisinde yeni bir sağlık sistemi kurulmalıdır. Pandemi ile mücadele, derhal geniş katılımlı yerel pandemi kurullarına devredilmelidir. Bu kurullara yerel yönetimler, sağlık emek ve meslek örgütleri, ve toplum dahil edilmelidir.

Çalışanlar sosyal ve ekonomik hiçbir kayba uğratılmadan; AVM, fabrika, lokanta, atölye, şantiye gibi kalabalık ve kapalı alanlar derhal kapatılmalıdır.

Uluslararası dolaşım en aza indirgenmeli ve yalnızca çok gerekli şartlarda olmalı.

Aşılamada hedef toplumsal bağışıklık olmalıdır. 

Sağlık çalışanlarının mevcut pandeminin yükü yetmezmiş gibi iktidarın vurdumduymazlığıyla daha da tükendiği görülmelidir. COVID-19’un meslek hastalığı kabul edilmelidir. 

Bilim insanlarına çağrımızdır: Verilerin kamuoyu ile paylaşılmadığı, bağımsız bilimsel çalışmaların engellendiği şartlarda sınırlı sayıda da olsa eldeki mevcut verileri ile ülkenin, bölgelerin, risk gruplarının özgün durumlarının gösterilmesi gerekir. Bilim insanları yayın üretme konusunda Bakanlığın çizdiği çerçevenin dışına çıkmalıdır; TTB bilimsel sorumluluğu almaya hazırdır.

Topluma çağrımızdır: Sosyal haklarımızın korunması; temel gıda, su, ısınma, barınma, temizlik ihtiyaçlarınızın karşılanması salgınla mücadelede iktidarın görevidir. Temiz hava, güneş ve fiziksel hareketliliğinizi sağlayacak alanlar ve düzenlemeler organize etmek yine iktidarın sorumluluğundadır. Ekonomik çıkarlar için sağlığımızı hiçe atarak çalıştırıldığımız işyeri ortamlarına gitmemeyi talep etmek en doğal sağlık hakkı talebimizdir. Hareketliliği azaltıp bulaşı önlememiz için ekonomik destek, zamanında aşılanma, şeffaf bilgi edinme yurttaşlık haklarımızdır.

Uyarılarımıza rağmen yanlış sağlık politikalarında ısrar edilmesi, sosyal cinayettir. Toplumun ve sağlık çalışanlarının canını ve sağlığını riske atan vurdumduymazlığına daha fazla tahammülümüz kalmamıştır. Siyasi ve ekonomik çıkarları değil insanı önceleyin! Artık tükendik, söylenecek sözümüzü tükettik. Çığlığımızla buradayız. Bu çığlık hepimizin!"

Kaynak : www.istanbulgercegi.com

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları