loading
close
SON DAKİKALAR

TBB Başkanı Av. Erinç Sağkan, 02-03 Aralık 2023 tarihlerinde Ankara'da yapılan 13. Olağanüstü Genel Kurul Toplantısı açış konuşmasını yaptı

TBB Başkanı Av. Erinç Sağkan, 02-03 Aralık 2023 tarihlerinde Ankara'da yapılan 13. Olağanüstü Genel Kurul Toplantısı açış konuşmasını yaptı
Tarih: 02.12.2023 - 13:54
Kategori: Gündem

TBB, 02-03 Aralık 2023 tarihlerinde Ankara'da 13. Olağanüstü Genel Kurul Toplantısını yapıyor.

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Av. Erinç Sağkan yaptığı konuşmada;

"Sayın Divan,

Değerli Baro Başkanlarım,

Türkiye’nin dört bir yanından Genel Kurulumuza gelen Kıymetli Türkiye Barolar Birliği Delegeleri,

Kıymetli Meslektaşlarım,

Sizleri Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulu adına saygı ile selamlıyorum.

Cumhuriyetimizin 100. yılında, Cumhuriyet’in ilân edildiği Başkentimize, Ankara’mıza hoş geldiniz. Ankara, Cumhuriyet’e giden yolda Milli Mücadele’nin aklı ve kalbidir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Milli Mücadele’yi başlatmak üzere 19 Mayıs 1919’da Samsun’a attığı ilk adımına Amasya, Erzurum ve Sivas’ı eklerken istikametini Ankara olarak koymuş, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin meşru temsil organı olan ve çok kısa süre sonra Büyük Millet Meclisi olacak olan Heyet-i Temsiliye’nin merkezini de Ankara olarak belirlemiştir. O temsiliyet, çok değil dört ay sonra, ulusal egemenliğin temsilcisi olarak Büyük Millet Meclisi; yaklaşık dört yıl sonra ise, yeni bir devlet olarak Türkiye Cumhuriyeti ismiyle somutlaşacaktır. Bundan tam yüzyıl önce bu topraklarda, size bu konuşmayı yaptığım yerden yaklaşık l0 km uzaklıkta, yoksul bir milletin tevazuunu olduğu kadar cesaretini de gösteren mütevazı bir Meclis binasında ilân edilen Cumhuriyet, o günlerde, cemiyetin isminde de ifadesini bulduğu üzere, Anadolu ve Rumeli’nin birliği ve haklarını müdafaa etmek anlamına geliyordu. Savunmanın bugünkü temsilcileri olarak aynı hakları müdafaa etmenin ve Cumhuriyet’i yeni yüzyılına taşımanın onurunu yaşıyoruz. Bugünkü mücadelemiz, Türkiye Cumhuriyeti’nin Anayasa’da ifade edildiği üzere insan haklarına dayalı, demokratik, lâik, sosyal bir hukuk devleti olma niteliklerinin kelimenin gerçek manasıyla hayata geçirilmesi içindir. Cumhuriyetimizin yüzüncü yılında Başkentimizden, meslek örgütümüzün en üst karar organı olan Genel Kurulumuzda, delegelerimizle bir kez daha ilelebet payidar kalacak Cumhuriyetimizi kutluyoruz.

**

Değerli Meslektaşlarım,

Bugün bu salonda bir araya gelen hâzirunla en son 17-18 Aralık 2022 tarihinde Çanakkale’de gerçekleştirdiğimiz 37. Olağan Genel Kurulda birlikteydik. Uzun yıllar sonra ilk kez iki tam gün süren, ülkemizin ve hukuk sistemimizin genel adalet sorunlarının, mesleğimizin ve meslektaşlarımızın sorunlarının nitelikli tartışmalarla ele alındığı son derece başarılı bir Genel Kurulu, sizlerin varlığıyla gerçekleştirmiştik. Yine uzun zaman sonra ilk kez Meslek Kuralları’nda değişiklik yaparak, özellikle bağlı çalışan meslektaşlarımız bakımından eşitlik ilkesinin altını çizmiştik. Hiçbir kuşkum yok ki, 37. Olağan Genel Kurulumuzu da oluşturan ve bugün bu salonda yeniden bir arada olduğumuz delegelerin yani sizlerin iradesi, şimdiden tarihe geçmiştir.

O gün o salondan, ülkemiz ve mesleğimiz için yürüteceğimiz mücadele şevkiyle ayrılmıştık. Ne var ki, Genel Kurulda üzerimize aldığımız görevlere ilişkin planlamalarımızı yaparken, iki ay sonra, 6 Şubat 2023’te deprem felaketiyle sarsıldık.

6 Şubat 2023 sabahı bir felakete uyandığımızda, hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını biliyorduk. Deprem sevdiklerimizi bizden ayırdı; şehirlerimizi yıkıp anılarımızı yok etti. Kırılan fay hattıyla birlikte hayatlarımız da öncesi ve sonrası şeklinde ikiye ayrıldı.

Deprem yalnızca yıkımların olduğu on bir ilimizi değil, ülkemizin tamamını derinden etkiledi. Ortaya çıkan vahim tabloya rağmen, hâlâ ayakta durabilmemizi sağlayan, bize tutunacak bir dal, umut veren şey, istisnasız bütün yurttaşlarımızın ilk andan itibaren canla başla dayanışma göstermek için çırpınması oldu. Tarih boyunca onlarca kez olduğu gibi, Anadolu coğrafyası bu yıkımdan da dayanışma direnciyle çıktı. Yaralarımızı sarmak için hâlâ çaba gösteriyoruz.

Depremde yıkıma maruz kalan on bir ilimizde on yedi bin avukat meslektaşımız bulunmaktaydı. On bir bin meslektaşımızın ev ve büroları depremden doğrudan etkilenerek, hasar gördü; bir kısmı yıkıldı. Bu, yaklaşık olarak, Türkiye’de yaşayan her 15 avukattan 1’inin, depremden, evini veya bürosunu kaybetme düzeyinde etkilendiğini göstermektedir. Depremde 122 meslektaşımızı kaybettik. Daima hatıralarımızda yaşayacaklar.

Türkiye Barolar Birliğinde, depremin yaşandığı günün sabahından itibaren kurduğumuz acil durum masasıyla çalışmalarımıza başladık. Yönetim Kurulu üyesi arkadaşlarımızla deprem bölgesine ulaştık ve gelişmeleri yerinde inceledik. Derhal Adalet Bakanlığıyla iletişime geçerek yurttaşların ve avukatların hak kayıplarının önlenebileceği önerilerimizi paylaştık. Dayanışma kampanyası başlattık. İlk olarak özellikle barınma ihtiyaçlarına yoğunlaştık. Ardından temel ihtiyaç malzemelerini bölgeye ulaştırmaya çalıştık. Bugüne kadar SYDF kapsamında, 54 milyon Türk lirasından fazla bir miktarı depremden etkilenen meslektaşlarımızın hesaplarına yatırmış bulunuyoruz. Bildiğim kadarıyla böylesine doğrudan bir destek girişiminde bulunan başka bir meslek grubu bulunmuyor. Çok sayıda suç duyurusunda ve hukuki girişimde bulunduk. Hukuk rehberi ve videolar hazırlayarak yurttaşların hukuki bilgi sahibi olmasına yönelik çalışmalar gerçekleştirdik. Depremden sonraki 10 gün içerisinde Enkaz Radarı uygulamasını hayata geçirerek delil toplanması çalışmalarına katkı sunmaya başladık.

Bu çalışmalarımızı yaparken mali kaynağımız büyük oranda, meslektaşlarımızın aidatlarıyla ve baro pulu paralarıyla oluşan sosyal yardım ve dayanışma fonu oldu. Başlatılan yardım kampanyalarına da yine meslektaşlarımız katkı sundular. İnsan kaynağımız ise bizzat meslektaşlarımızın kendileriydi. Büyük bir gönüllü ordusu şeklinde, Türkiye’nin dört bir yanından deprem bölgesine gitmek, bir işin ucundan tutmak için can atan meslektaşlarımızla ne kadar gurur duysak azdır. Aynı şekilde, kendi illerinde organizasyonları gerçekleştiren; insani, sosyal, mali veya hukuki hangi adımı atarsak atalım desteklerini sonuna kadar yanımızda hissettiğimiz Barolarımız, Baro Başkanlarımız, Baro Yönetim Kurullarımız… Bugün Türkiye Barolar Birliğini, yönetim olarak bizler temsil ediyor olabiliriz; sizlere dağıtılan Deprem Bülteni’nde yapılan işleri bizler yapmış gibi görünüyor olabiliriz. Ancak hepinizin bilmesini isterim ki, Deprem Bülteni’nde sizlerle paylaşılan çalışmalar, il barolarımızın çalışmalarının ve desteğinin eseridir. Esasen Yönetim Kurulu Çalışma Raporu da aynı şekilde sizlerin eseridir. Biz yalnızca, süreçlerin doğru yönlendirilmesi için elimizden geldiğince çalıştık.

Bu konuşmayı yaparken üzerimde taşıdığım avukatlık cübbesinin yıkıntılar arasında bir duvarda asılı durduğu o fotoğraf gözlerimin önünden gitmiyor. O cübbeyi yıkıntıların arasından birlikte çıkardık, birlikten kuvvet doğduğunu bir kez daha tüm dünyaya gösterdik. Sağ olun, var olun…

**

Depremle ilgili çalışmalarımız devam ederken, ülke gündeminin en önemli başlıklarından olan Cumhurbaşkanlığı ve 28. Dönem Milletvekili Genel Seçimi için seçim güvenliği kapsamında çalışmamız gerekiyordu. Geride bıraktığımız iki yıl içerisinde bizleri artık daha iyi tanıdığınızı düşünüyorum; bizler bu tür gündemlere ve süreçlere asla politik tarafgirlikle bakmıyoruz. Bizim için aslolan hukuktur, yurttaşların haklarıdır. Söz konusu olan bunlarsa, gece gündüz çalışmaktan, mücadele etmek gerekiyorsa mücadele etmekten bir an bile sakınmayız. Motivasyon kaynağımız siyaset değil, adalettir.

Son derece politik olan seçim gündemiyle ilgili yaklaşımımız da budur. Biz seçimlere, yurttaşların özgür iradelerini sandığa yansıtarak ülkenin kaderi hakkında karar vermelerinin aracı olarak bakıyor, bunu demokrasinin en temel gereği olarak görüyoruz.

Ne var ki, hepimizin malumu olduğu üzere, seçim ve sandık güvenliği tartışmaları da hiç eksik olmamıştır. Türkiye Barolar Birliği, 14 Mayıs 2023 Pazar günü gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı ve 28. Dönem Milletvekili Genel Seçimi ve 28 Mayıs 2023 Pazar günü gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı İkinci Tur Seçimi için gündemini “seçim güvenliği” olarak belirlemiş ve çalışmalarını bu kapsamda oluşturmuştur. Temel amacımız, yurttaşların sandıktaki iradelerinin sonuçlara en doğru şekilde yansıması olmuştur. Bunun için “Seçmenler için Hukuk Rehberi”, “Müşahitler için Seçim Rehberi” eserlerini kamuoyunun hizmetine sunduk. Binlerce meslektaşımıza seçim hukuku konusunda eğitim verdik. Ayrıca gelecek ihbar ve sorulara cevap vermek üzere, Türkiye Barolar Birliği Seçim Güvenliği Merkezi, 14 Mayıs ve 28 Mayıs tarihlerinde gerçekleştirilen her iki seçimde de görevinin başındaydı. Türkiye’nin dört bir yanından binlerce yurttaşımız, meslektaşımız hatta sandık görevlisi olarak çalışan kamu görevlilerimiz çağrı merkezimizi arayarak bilgi aldılar, seçimin güvenli bir şekilde yürütülmesine katkı sağladılar. Türkiye’nin her yerinde, her sandığında demokrasi ve yurttaşların seçme seçilme hakkının gerçekleşmesi için görev alan binlerce meslektaşıma, öncelikle bir yurttaş olarak teşekkür ediyorum.

**

Meslektaşlarımızın ve Barolarımızın içerisinde bulunduğu ekonomik dar boğaz konusunda çalışmalar yapmak her zaman ana gündem başlığımız oldu.

Meslektaşlarımızın ekonomik sorunlarının çözümü için Türkiye Barolar Birliğinin elinde olan her türlü imkânı sonuna kadar zorluyoruz.

Bunların başında Türkiye Barolar Birliği Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nde yapılacak düzenleme ve artışlar geliyor. Geçtiğimiz yıl olduğu gibi, bu yılda Tarife konusunda son derece nitelikli bir çalışma gerçekleştirdik. Tarife’yi yalnızca rakamsal boyutuyla değil, Genel Hükümler boyutuyla birlikte düşündük. Tarife’nin maktu kısmında yapılacak artış için çeşitli kıstaslar belirledik. Döviz kurlarındaki artış oranı, altın fiyatlarındaki artış oranı, tüketici fiyatlarındaki artış oranı ve işçi asgari ücretlerindeki artış oranlarını hesapladık. Tarife geçtiğimiz yıl Eylül ayı başında yayınlanmıştı; bu nedenle bu artışları yalnızca 2023 Ocak ayından başlayarak hesaplamadık; Eylül 2022’den başlayarak bir hesap yaptık. Nihayet Tarife’nin 2024 yılı sonuna kadar uygulanacağını göz önüne alarak 2024 enflasyon artış tahminini de değerlendirmemize ekledik. Kendi hesaplarımızı yaptıktan sonra, iki ayrı akademisyenden birbirlerinden ve bizim çalışmamızdan bağımsız kendi çalışmalarını yapmalarını istedik. Onların buldukları sonuçlarla kendi çalışmamızı karşılaştırdık.

Ayrıca Baro Başkanları toplantısında Tarife artışı konusunu gündem haline getirerek Baro Başkanlarımızın görüşlerini aldık. Aynı şekilde kendilerinden Barolarının görüşlerini bize yazılı olarak iletmelerini de istedik.

Bu çalışmaların ardından sizlerin de bildiği üzere Adalet Bakanlığıyla da görüşerek, Tarife’nin dava konusu haline gelmesini engellemeyi de gözeterek, maktu ücretler kısmında %90’lık bir artış oranını hayata geçirdik. Meslektaşlarımız için önemli bir gelir kalemi olan nispi ücretler kısmındaki ilk iki dilimde yer alan matrahlarda %100’lük artış yaptık. Biz bu oranların iki yıl önce, üç yıl önce olduğu gibi henüz artış yapılır yapılmaz eriyip gidecek, anlamsız kalacak bir artış olmamasını sağlamaya çalıştık. Ama aynı zamanda, bu Tarife karşı vekalet ücretlerinin belirlenmesinde de esas alınan bir Tarife olduğu için, yurttaşların adalete erişim hakları için de bir engel olmaması gerekiyordu. Gerçekleştirdiğimiz artışın bu anlamda dengeli olduğunu ve meslektaşlarımızdan genel kabul gördüğünü görüyoruz.

Ancak hepinizin bildiği üzere, bu seneki Tarife’de çok daha kritik bir düzenlemeyi hayata geçirdik. Tarife’nin Genel Hükümler kısmında, CMK görevlendirmeleri bakımından devrim sayılabilecek nitelikte bir değişiklik gerçekleştirdik. 14. maddede gerçekleştirdiğimiz değişikliklerle, CMK kapsamında yapılan katılan yan vekilliği ve sanık müdafiliği görevlendirmelerinde, dosyanın lehe sonuçlanması halinde vekalete dayalı görev yapan meslektaşlarımız için olduğu gibi karşı yan ve beraat ücreti ödemesi yapılması imkânı sağlanmıştır. İlk günlerde bazı mahkemelerce anlaşılamayan ve uygulanmayan bu maddenin uygulanmasını sağlamak üzere Adalet Bakanlığıyla yaptığımız görüşmeler sonrasında, bu ücretlere hükmedilmesi bakımından sorun büyük oranda çözülmüştür. Ancak hukuka aykırı uygulama yapmaya devam eden Mahkemeler bakımından da sorunun kalıcı çözümü için çalışmaya devam ediyoruz.

Bu konuşmada sizlere yalnızca, artış oranlarından söz ederek ne kadar büyük ve önemli bir iş yaptığımızı söyleyip geçebilirdim. Ancak ben sizlere, meslek kamuoyumuzda “Tarife çıktı mı, Tarife çıkacakmış, Tarife’de şöyle olmuş, böyle olmuş” şeklinde konuşulan bu meseleyle ilgili hangi usulü izlediğimizi, nasıl bir çalışma süreci geçirdiğimizi, ne gibi görüşlere başvurduğumuzu ve mümkün olan en akılcı, katılımcı ve makul şekilde nasıl sonuç aldığımızı anlatmak istedim. Süreçlerimizin tamamı şeffaf olduğu gibi, bu süreçleri sizlerle paylaşma şeklim de aynı şeffaflıktadır. Değerli meslektaşlarım, hiç kuşkunuz olmasın, Türkiye Barolar Birliği çatısı altında yaptığımız bütün çalışmalarda, aldığımız bütün kararlarda aynı hassasiyet, sabır, akıl yürütme ve iş birlikleri çerçevesinde hareket ediyoruz. Biz sorunların tespit edilip çözümlerin üretildiği masalara bilgi birikimimize ve araştırmaya dayalı akılcı ve makul çözümlerle oturduğumuzda, muhataplarımızla kurduğumuz ilişkinin de çatışmaya değil, birlikte çözüm üretmeye yönelik olduğunu görmenin de mutluluğunu yaşıyoruz.

**

Meslektaşlarımızın ekonomik sorunlarının tek çözüm adresi elbette yalnızca asgari ücret tarifesi değil. Avukat sayısındaki artışın engellenmesi gerekiyor. Avukatlar için yeni iş alanlarının yaratılması gerekiyor. Toplumda avukatla temsil noktasında farkındalığın artırılması gerekiyor.

Bu başlıkların hepsine dair çalışmalarımız mevcuttur. Söz gelimi, avukat sayısındaki artış için birkaç başlıktan oluşan çalışmalarımızı sıralamak isterim.

Göreve geldiğimiz günden bugüne iki yıllık süreçte yeni bir hukuk fakültesi açılmadığını belirtmek isterim. Ancak bu tabii ki yeterli değil, her şeyden evvel, hukuk fakültesi kontenjanlarının düşürülmesi, fakültelerde niteliğin artırılması gerekiyor. Bunun için uzunca süredir girişimlerde bulunuyoruz. Sayın Adalet Bakanı da yeni hukuk fakültesi açılmayacağını ve hukuk fakültesine girişte uygulanan başarı sıralamasının artırılacağına dair söylemlerde bulundu. Bunu olumlu bir gelişme olarak görüyoruz. Ayrıca, Hukuk Mesleklerine Giriş Sınavı’nın da 2024 yılında uygulanacağı, bundan taviz verilmeyeceği çeşitli şekillerde ifade edildi. Ancak bunlar da yeterli değil; biz mevcut hukuk fakülteleri içerisinde gerekli niteliği taşıyamayacak durumda olanlar bulunduğunu biliyoruz. Bunların bir kısmı birleştirilmeli ve fakülte sayısı azaltılmalıdır. Hukuk Mesleklerine Giriş Sınavı’nın yalnızca sınava girecek adaylar bakımından değil, bazı hukuk fakülteleri bakımından da eleme aracı olma vazifesi görmesini umuyoruz.

Değerli Meslektaşlarım,

Genel Kurul Gündemimizin 8. başlığına dikkatinizi çekerim: “Hukukun, yargının ve mesleğin gelişimi ve sorunları ile ilgili görüşme ve bu kapsamda Anayasanın 135. maddesi ile 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun ‘Birliğin Görevleri’ başlıklı 110. ve 121. maddeleri uyarınca mesleğin hak ve menfaatlerinin korunması ve gelişiminin sağlanması görevleri kapsamında Avukatlık mesleğinin geleceğinin planlanması bakımından ‘Kota’ uygulamasının tartışılması”… Farklı şekillerde uzak ve gerçekleşmeyecek bir hülyaymış gibi konuşulan bu konuyu, Türkiye Barolar Birliği Genel Kurulunun gündemine sunuyoruz. Sizler “Kota” meselesini her boyutuyla tartışın, değerlendirin, varsa uygulamaya ilişkin usul ve yöntem önerisinde bulunun istiyoruz. Bizler Yönetim Kurulu olarak buradan çıkacak görevi üzerimize alacağız. Genel Kurul iradesinin olumlu olması halinde Türkiye’de avukatlık mesleğine kabulde artık bir “kota” uygulamasının hayata geçirilmesi için her türlü çalışmayı yapacak, her türlü adımı atacağız. Bu Genel Kurulun ardından Türkiye’nin her yerinde meslek kotasının güçlü bir gündem olmasını sağlayacağız. Sizler, Çanakkale’deki Genel Kurul’da bağlı çalışan avukatları Meslek Kuralları’nda düzenleyerek tarih yazdığınız gibi, “kota” meselesini mesleğimizin gündemine sokan delegeler olarak bir kez daha tarihe geçeceksiniz. Yıllar sonra kota uygulamasının ilk kez gündeme geldiği Genel Kurulun delegeleri olarak adınız anılacak. Dolayısıyla Gündemin bu başlığının altını olabildiğince güçlü şekilde doldurmanızı özellikle diliyorum.

**

Ekonomik sorunlara ilişkin bir önemli gelişmeyi de sizlerle paylaşmak isterim. Yine biliyorsunuz, yaptığımız girişimler neticesinde Avukatlık Kanunu’nun 43. maddesine 7445 sayılı Kanun’la eklenen fıkra uyarınca avukatların büro kurma giderlerinin karşılanması için finansman desteği sağlanması hususu düzenlendi. Ancak buna ilişkin bir adım atılmamıştı. Bu konunun her platformda takipçisi olduk. Sevinerek belirtmek isterim ki, sizler Genel Kurul sonrasında memleketlerinize dönerken, yönetim kurulu üyelerimizin de yer alacağı çalışma ekibimiz hemen Pazartesi günü usul ve esasların belirleneceği son toplantı için Bakanlıkta yapılacak çalışmaya katılacaklar. Yönetmeliğin kısa sürede uygulamaya sokularak, meslektaşlarımıza uygun finansmanlı kredi verilmesi imkânı sağlanacağını umut ediyorum.

**

Önümüzde yer alan çok önemli bir başka görev, Barolarımızın içinde bulunduğu büyük ekonomik krizi çözme zorunluluğudur. Esasen bu konudaki sorun tespitlerimizi ve somut önerilerimizi yetkili mercilerle paylaştık. Yaptığımız girişimler neticesi 7445 s. Kanun uyarınca adli yardım gelirleri %2’den %3’e yükseltildi ancak bu artış 2023 yılı bütçesine maalesef eklenmedi. Bu artışın 2024 yılında meslektaşlarımıza ve barolarımıza katkı sunacağını görmekle birlikte 2023 yılı bütçesine eklenmesi ve yine birikmiş adli yardım ücretlerinin ödenmesi için de çalışmaya devam ediyoruz.

Biliyorsunuz Avukatlık Kanunu’nda yapılan değişiklikle 0-5 yıl kıdem aralığındaki meslektaşların baro keseneği ödememesi düzenlemesi getirilmişti. Düşük kıdeme sahip meslektaşların lehineymiş gibi görülen bu düzenleme, aslında onlar da dahil olmak üzere meslektaşlarımızın tamamının aleyhinedir. Zira Barolarımızı temel gelir kaleminden mahrum bırakmaktadır. Baro olmazsa avukatlık mesleğinin menfaatlerini bağımsız olarak savunabilecek bir meslek örgütü de yok demektir ve bu en çok genç meslektaşlarımıza zarar verir. Bizim somut önerimiz, 0-5 yıl kıdem aralığındaki meslektaşların baro keseneklerinin Hazine’den karşılanmasıdır. Bunun Hazine’ye getireceği yük cüz’idir. Bunun yanında vekaletnamelerin Barolar aracılığıyla çıkarılabilmesine imkân veren bir düzenleme yapılması için gerekli girişimlerde bulunuyoruz.

**

Değerli Meslektaşlarım,

Mesleğimiz, meslektaşlarımız ve meslek örgütlerimiz için yaptığımız çalışmalar kadar önemli bir başlığımız da ülkemizin adalet sisteminde yaşadığımız sorunların giderilmesi, yargı bağımsızlığının temini, başta adil yargılanma hakkı ile savunma hakkı olmak üzere yurttaşların haklarının korunması ve savunulması mücadelesidir. Bu mücadeleyi de sizlerle birlikte yürütüyoruz; o yüzden uzun uzadıya her bir alanda yaptığımız işlere örnekler vermeyeceğim, faaliyet raporunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz.

Ancak Barolarımızın da katılımıyla gerçekleştirdiğimiz ve sağduyulu yaklaşımımızla çözümüne katkı sunmaya çalıştığımız bir meseleye değinmek istiyorum.

Geçtiğimiz Kasım ayı içinde, Anayasa Mahkemesinin Ş. Can ATALAY dosyasında verdiği ihlal kararı üzerine İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi ve Yargıtay 3. Ceza Dairesi kararları sonrasında bir anayasal kriz yaşandı. Türkiye Barolar Birliği, daha evvel söz konusu dosya kapsamında Anayasa Mahkemesine bir üçüncü taraf görüşü sunmuştu. Uzmanlar tarafından hazırlanan bilimsel içerikli görüşümüzü dosyaya sunduğumuz gibi kamuoyuyla da paylaşmıştık.

Yargıtay 3. Ceza Dairesinin, hukuk sistemimizde görmeye alışkın olmadığımız nitelikteki kararı sonrasında hemen harekete geçerek duruma ilişkin tepkimizi gösterdik. Ardından konunun muhataplarıyla görüşmeler gerçekleştirerek, yargının attığı düğümü yine yargının çözebilmesine ilişkin önerilerimizi paylaştık; yasal başvurularımızı yaptık. Nihayet Baro Başkanları ve meslektaşlarımızın kapsamlı katılımıyla demokratik protesto hakkımızı kullandık. Attığımız her adımda yalnızca hukukun üstünlüğünü savunma motivasyonuyla hareket ettik. Yargıtay önüne yaptığımız yürüyüş öncesinde provokasyon kaygıları olduğunu biliyorum. Ancak hukukun üstünlüğünü savunan tutarlı tutumumuz sayesinde kamuoyunda oluşan politik atmosfere kapılmadan, meslek örgütümüzü yakışır şekilde süreci yönettik.

Bu örneği de sizlerle özellikle paylaşmak istedim; zira böylesine politik bir gündemde dahi, meseleleri siyaset malzemesi haline getirmeden, hukukun ve sağduyunun sesi olmayı Barolarımızın katkısıyla başarabildiğimizi sizlere göstermek istedim. Bu gündeme dair; yazılı açıklama, hukuki başvuru ve yürüyüş şeklinde yapmış olduğumuz çok yönlü müdahale, meslek örgütlerimizin kamuoyu nezdindeki güvenirliğini artırmıştır. Bu ülkede, hangi koşulda olursa olsun, hukukun sesi daha gür çıkacak ise, bunun öncüsünün avukatlar ve meslek örgütleri olduğu bir kez daha görülmüştür.

Aynı bilinçle, 7 Ekim 2023’te başlayan çatışmalarla, İsrail’in Filistin topraklarında 1948 yılından bu yana uyguladığı işgal politikasının taşındığı yeni boyutun farkında olarak; sivillere, çocuklara yönelik saldırılar ile hastanelerin ve Filistinli meslektaşlarımızın meslek örgütü olan Filistin Barolar Birliğinin bombalanması üzerine yaptığımız açıklamada başta Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi ve Avrupa Birliği olmak üzere, uluslararası kurum ve kuruluşları acil inisiyatif üstlenmeye davet ettik. Ancak bununla yetinmedik ve 24 Kasım 2023’te Uluslararası Ceza Mahkemesi nezdinde İsrail’in işlemiş olduğu suçlarla ilgili başvuruda bulunduk. Bu başvuruda da politik söylemden uzak bir şekilde, bu kez uluslararası arenada hakkın ve hukukun sesi olmaya çaba gösterdik.

**

Bugün gerçekleştirmekte olduğumuz Genel Kurul, olağanüstü nitelikte bir Genel Kurul… Göreve geldiğimizde, bir grubun zaferini değil mesleğimiz adına ödün vermeden hizmet etmeyi şiar bellemiş bir değişimi kutladığımızı daha evvel defalarca ifade etmiştim. Bizim varlık sebebimiz, bir dönem Birliğimizi saran sessizliği, Birlik olmanın senfonisine dönüştürmeyi gerçekleştirebilmekti. Yukarıda örneklerini sunduğum her bir durum, bu senfoninin müziğinin duyulmaya başlandığını ortaya koyuyor.

Oluşturduğumuz birliğin en görülür olduğu anlar, Baro Başkanlarımızla ve Delegelerimizle gerçekleştirdiğimiz toplantılardır. Geçtiğimiz Mali Genel Kurul’un ardından yalnızca bir yıl içerisinde Baro Başkanlarımızla Aralık, Mart, Temmuz, Eylül ve Kasım aylarında olmak üzere beş kez bir araya geldik. Türkiye Barolar Birliği tarihinde ilk kez hayata geçirdiğimiz Genel Kurul Delegeleri Altı Aylık Değerlendirme Toplantılarının ilki kapsamında 4 Haziran 2022’de sizlerle buluşmuştuk. Ardından 17-18 Aralık 2022’de Çanakkale’de 37. Olağan Genel Kurulumuzda bir aradaydık. 2023’ün Haziran ayında gerçekleştirmeyi planladığımız değerlendirme toplantısını, 6 Şubat depremleri nedeniyle ertelemek durumunda kaldık. Bunun telafisi olarak 2-3 Aralık 2023’te gerçekleştireceğimiz değerlendirme toplantısını Olağanüstü Genel Kurul olarak düzenlemeye karar verdik.

Bu Genel Kurul’da Türkiye Barolar Birliği Reklâm Yasağı Yönetmeliği’nin ve bu yönetmelikle ilgili Meslek Kuralları’nın delegeler tarafından ele alınmasını istedik. Biliyorsunuz, Avukatlık Kanunu’nun 182. maddesi uyarınca yönetmelik çıkarma yetkisi Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kuruluna ait… Ancak biz yönetmeliğin olgunlaşması aşamasını da en başından itibaren katılımcı bir şekilde geçirmek için çaba gösterdik.

Reklâm yasağıyla ilgili çalışmalarımıza ilk olarak, farklı ülkelerin reklâm düzenlemelerini içeren meslek kurallarını Türkçeye çevirerek başladık. Yirmi altı ülkenin düzenlemeleri Türkçeye çevrilmiş durumdadır. Daha sonra Barolarımızın görüşlerini istedik. Ardından konuyu Baro Başkanları toplantısına getirdik. Bir Komisyon oluşturarak, buralardan elde edilen görüşlerin bu Komisyon tarafından yönetmelik taslağı olarak hazırlanmasını istedik. Komisyonun görüşlerine bu aşamada hiçbir şekilde müdahale etmedik. Komisyon hazırladığı taslağı Yönetim Kurulumuza sundu, bizim de görüşlerimizle yeniden Barolarımıza ve delegelerimize sunulabilecek son haline getirdik. Bu taslağı sizlerin görüşlerine sunduk; Genel Kurul öncesinde elimize ulaşan yazılı görüşler de oldu. Görüş sahipleri endişe etmesinler, bir kısmı çok geç geldiği için Genel Kurul öncesinde doğrudan dikkate alamadık ancak hepsi kayıtlarımızda mevcuttur ve Genel Kurul sonrasında buradan çıkacak iradeyle yönetmeliğe son hâli verilirken bu görüşlerin hepsi dikkate alınacaktır.

Bu bir yönetmelik olduğu için bugün burada maddelerini tek tek oylamayacağız ancak her biri üzerinde tek tek duracağız. Ancak Genel Kurulun uhdesinde olan bir görev ve yetki bulunuyor; o da Meslek Kuralları değişikliği… Özellikle reklâm yasağını ilgilendiren hususlarda Meslek Kuralları’nın değişmesi, birbiri arasında paralellik bulunması gerekiyor. Dolayısıyla Genel Kurulumuzun Meslek Kuralları değişikliği gündemine bu perspektifle bakmasını umut ediyoruz.

**

Değerli Meslektaşlarım,

Çalışma Raporumuzun ilk sayfalarında Raporu sizler için genel anlamda özetleyecek nitelikte “Çalışmalarımız” başlığı bulunuyor. Bu açış konuşmasında sizlere orada yazanları tek tek sayma ihtiyacı hissetmedim; bu konuşmada sizlerin de fark etmiş olacağınız üzere çalışma usulümüz hakkında örnekler sunmak istedim. Zira en önemli hukuk ilkelerinden biri olarak “usul esasa mukaddemdir”

Yaşadığımız bunca felaketin bunca hukuka aykırılığın ortasında, göreve başlarken yaşadığımız heyecanı ve umudu bir an olsun kaybetmedik. Bizim umudumuzu ve mücadele azmimizi kaybetmek gibi bir lüksümüz yok. Bu toplantıyla birlikte iki yılı geride bırakıyoruz. İki yıl önce görevi bu salonda devralmıştık; aradan geçen bu iki senede; aynı ülküde bir araya geldiğimiz yol arkadaşlığınız için şükranlarımı sunuyorum.

Bizler, sizler; bu makamlarda bu mevkilerde geçiciyiz. Yaptığımız toplantılarla, aldığımız kararlarla tarihin yazılmasına vesile oluyoruz. O tarihte belki isimlerimiz tek tek anılmayacak ancak Türkiye Barolar Birliğinin sahip olduğu hukukun üstünlüğü için mücadele iradesi daima hafızalarda kalacak.

Değerli Meslektaşlarım,

Türkiye’de hukukun üstünlüğü ve insan hakları mücadelesi verirken katledilen meslektaşlarımız, baro başkanlarımız var. Ben buradan, yaşamları boyunca insan hakları mücadelesi veren, son nefeslerinde dahi barışa ve tarihi kültürel miraslara sahip çıkmayı amaçlayan Diyarbakır Barosu Başkanımız Tahir Elçi’yi ve Gümüşhane Barosu Başkanımız Ali Günday’ı saygıyla ve rahmetle anıyorum. 

Çok kıymetli baro başkanlarımızın ve meslektaşlarımızın mücadelesinin kalıcı olmasını sağlamak da bizlerin bir görevidir. Bu kapsamda geldiğimiz gün çalışma başlattık. TBB Hukuk Müzesi’ndeki Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi alanı ve Gümüşhane Barosu Başkanı Ali Günday alanı bugün itibariyle açılmış bulunmaktadır. Bunu sizlerle paylaşmaktan çok büyük bir onur duyduğumu ifade etmek istiyorum.

Sözlerimi, her konuşmamda olduğu gibi, bizi aydınlatmaya devam eden Mustafa Kemal Atatürk’ün izinden ayrılmayacağımıza söz vererek tamamlamak istiyorum. Cumhuriyetimizin 100. yılı kutlu olsun… Sonsuz saygı ve şükranlarımla…

Kaynak : www.istanbulgercegi.com

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları