loading
close
SON DAKİKALAR

Türkan Başyiğit: Reşit Galip'ten Ahmet Taner Kışlalı'ya bu ülkeden güzel bakanlar geçti...

Türkan Başyiğit: Reşit Galip'ten Ahmet Taner Kışlalı'ya bu ülkeden güzel bakanlar geçti...
Tarih: 24.10.2018 - 14:35
Kategori: Gündem

Türkan Başyiğit: Bugün gazete okumayanların Reşit Galip’i anlamaları mümkün mü?

Pazartesi günü Mühendislik fakültesinde derse girdim. Öğrencilerime Ahmet Taner Kışlalı’yı tanıyor musunuz? diye sordum. 100 kişiden 10 kişi sadece ismini duymuştu. Öldürüldüğünü biliyorlardı bu kadar… Bir ülke düşünün ki aydınlarnı, entellektüellerini bir dönem teröre kurban vermiş öldürülmüşler.  

   Muammer Aksoy bu ülkede Atatürkçü Düşünce sistemi ortadan kaldırılıyor diye Atatürkçü Düşünce Derneği’ni kurdu. Öldürüldü.  Uğur Mumcu “Kürt-İslam Ayaklanması”, “Rabıta”, ”Silah Kaçakçılığı ve Terör “ “Tarikat,Siyaset,Ticaret” isimleri ile bile çok şey anlatan onlarca kitap yazdı öldürüldü. Bahriye Üçok İlahiyat doçentiydi. “İslâm Devletlerinde Türk Nâibeler Ve Kadın Hükümdarlar”, “İslamdan Dönenler ve Yalancı Peygamberler” gibi kitaplar yazdı. Türban islamda yoktur. Nereden çıktı bu sorusunu sordu? Evine gönderilen bombalı paketle öldürüldü. Ahmet Taner Kışlalı “Atatürk’e Saldırmanın Dayanılmaz Hafifliği” ni yazdı Bu ülkede Bakanlık yaptı. İyi bir entelektüeldi. Öldürüldü. O öldürüldüğü gün ülke şok oldu. Çünkü o güne kadar öldürülenlerin daha radikal! Söylemleri vardı, belli kesimleri rahatsız etmiş olabilirdiler. Oysa Ahmet Taner  Kışlalı son derece ılımlı bir Atatürkçü idi. Üniversitedeki derslerinde tüm öğrencileri  tarafından sevilirdi. Türbanlı,sosyalist,liberal, Kemalist,sağcı,solcu  her görüşten insanın saygı duyduğu bir isimdi. Kışlalı öldürüldüğü gün sadece bir aydınımız öldürülmedi. Bu ülkedeki hoş görü kültürü birlikte birbirine tahammül ederek, birbirini anlamaya çalışarak dinleme kültürü öldürüldü.  İnsanlar yavaş yavaş susmaya başladı. Çünkü konuşanlar yazanlar çizenler bu ülke için canını ortaya koyanlar tek tek öldürülüyordu. Ahmet Taner Kışlalı öldürüldüğü gün kurulmaya başladı korku imparatorluğu.. Sustuk. Görmedik..duymadık.. Çocuklarımıza da anlatmadık. Okutmadık kitaplarını.. Kimbilir belki korktuk. Çocuklarımız da bu güzel cesur yürekli aydınları örnek alır düşünür,konuşur,yazar ve ölür diye..

   Uğur Mumcu Vurulduk Ey halkım Unutma bizi… demişti. Dün derste bir kez daha anladım ki terörün öldüremediği aydınlarımızı yeni nesillere öğretemediğimiz tanıtamadığımız için aslında onları dün biz öldürdük.

   Ne yazmıştı bu aydınlarımız aslında emperyalizmin 19. Yüzyılda başlattığı ve Sevr ile noktaladığını düşündüğü bu topraklardan Türklüğü silme projesini bozan Türkiye Cumhuriyetinin yeni tehditlerle karşı karşıya olduğu konusunda bizleri uyarmışlardı. İnsanlar sorun istemiyor. Emperyalizm de Doğu Sorununu Büyük Ortadoğu Projesi olarak dünyaya proje olarak sundu. 

   Türkiye AB macerası sırasında açıkça Avrupalı parlamenterler Kemalizmden vazgeçin sizi alalım dedileri. Biz Atatürk’ten ve onun devriminden uzaklaşarak Avrupalı olmaya çalıştık.

    ANDIMIZ bile rahatsız etti. Bu ülkenin öğretmen sendikalarından iki tanesi dava açtı dava 5 yıl sürdü kazanıldı. Ve Milli! Eğitim Bakanlığı temyize götürmeye karar verdi. Pek çok kişi rahatsız oldu. Rahatsızlık konusu sadece TÜRKÜM sözcüğünden mi? Sanmıyorum. Bu ülkede doğru insan gündüz fenerle aranıyor bugünlerde. Dürüstlük enayilik olarak gösteriliyor. Çalışkan Olmak.. Osmanlı’nın çöküşünü hazırlayan beşik uleması mantığıyla liyakatten uzak babadan oğula geçen hamilikart yakınımdır ekseninde gelişen süreçte çalışkanlık makbul değil… Küçükleri korumak bir başka bahara kaldı. Küçükler tecavüz saldırı ile karşı karşıya… Büyüklere saygı mı? Saygı sözcüğü çoktan unutuldu. Kabalık hüküm sürüyor bu topraklarda…Ülküm yükselmek ileri gitmek.. ABD Mars’ta tarım, yapay zeka ile uğraşırken biz tarım arazilerimize gökdelen dikip samanı bile ithal ediyoruz. Yükselmeyi gökdelen sandık…Ortaçağa doğru yuvarlanıyoruz.

   “Varlığım Türk varlığına armağan olsun”..Bunu anlayabilmeniz için biraz zeka birazda vicdan sahibi olmak gerekir. Her ülkenin vatandaşları bilir ki kendi refah düzeyleri o ülkenin kalkınmışlığı ile doğru orantılıdır. Herkesin kendi alanında gösterdiği başarı bir ülkenin refahına katkıdır. Agop Dilaçar Türkçenin zenginleşmesine katkı sağlamıştır. Lefter futboluna, Ruhi Su müziğine.. Etnik kökenlerini önemsememiştir ne bu topraklar ne onlar.. Aziz Sancar Nobel ödülü aldığında varlığını bu topraklara armağan etmiştir. Çünkü Cumhuriyet ve Atatürk olmasaydı bir Kürt köyünde doğmuş çocuk olarak o eğitimi alamayacağını bu topraklarda yaşayanlara haykırmıştır.

   Andımızı anlamayanların yazarı Reşit Galip’ anlamalarını hiç beklemiyorum. Reşit Galip Osmanlı İmparatorluğu yıkılırken Rodos’ta doğmuş “Ne olacak Bu memleketin hali?” sorusuna çağdaşı vatanseverlerle birlikte yanıt aramış bir aydındır. II. Meşrutiyet'in temmuz ayında ilan edilmesinden esinlenerek lisenin son sınıf öğrencisiyken “Ferday-ı Temmuz” adlı bir gazete çıkardı. Bugün gazete okumayanların Reşit Galip’i anlamaları mümkün mü?

   1911'de İstanbul Tıbbîye Mektebi'ne girdi. Tıbbiye öğrencisi iken arkadaşları için “Hakikat” gazetesi adlı bir gazete ve “Sivrisinek” adlı karikatür dergisi çıkardı.  İstanbul'da çıkan çeşitli gazetelerde yazıları yayımlandı. Okulda Türk Ocakları'nın bir şubesini açtı Öğrenciliği devam ederken gönüllü olarak Balkan Harbi'ne katıldı ve yaralandı. Ardından I. Dünya Savaşı'na katılmak için gönüllü odu; Çatalca ve Kafkasya Cephelerinde savaştı; Erzurum’da hastalanarak geri döndü. Tıbbiye’yi 1917'de bitirebildi. Bugün klavye kahramanlığı yapıp Afrin’e girelim dedikten sonra bedelli askerlik yapanların Reşit Galip’i anlamaları mümkün mü?

   Tıp tahsili aldı. 1. Dünya savaşı yıllarında Köycüler Cemiyeti’ni kurdu. Halkın aydınlatılmasının köyden başlayacağını düşünüyordu.

   Tıp Fakültesi’nde asistan oldu. Beğenmediği öğretim sisteminin yenileştirilmesi için “Mekteb-i Tıbbiye” adlı bir broşür yayınlayan Reşit Galip, bir sonuç alamayınca istifa etti. Bugün Eğitim sistemini eleştirmek söyle dursun makam kapmak için el pençe duranların Reşit galip’i anlaması mümkün mü?

   Mustafa Kemal’in sofrasında oturup Milli Eğitim bakanını elekştirmiştir. Mustafa kemal sofrayı terketmesini istediğinde ise bu sofra milletin sofrasıdır kalkmayacağım demiştir. Sizce kaç kişi onun kadar yüreklidir? Ve kaç lider kendisine kafa tutan böyle bir adama değer verip birkaç ay sonra Milli Eğitim bakanı yapar ve o adam bu ülkede Üniversite Reformu’nu gerçekleştirir. 

   ANDIMIZ simgedir. Sahip çıkalım . Aydınlarımıza da ….

Kaynak : Ege'nin Sesi

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları