loading
close
SON DAKİKALAR

İmam ile Cemaat

Atay Sözer
Tarih: 24.12.2013

Atay Sözer; İşin acı tarafı sol cenah çoktan küme düştüğünden bu iki takım arasındaki derbiyi izlemek zorundadır...

Bir zamanlar bir su işleri müdürü vardı; malı epey götürmüş, kasasını doldurmuştu. Durumun üstünü de iyice örtmüştü, kimse olayın farkına varmayacaktı. Ama hiç yapmaması gereken bir hata yaptı, kırkından sonra köşeyi dönen pek çok avanak erkeğin yaptığı gibi karısını boşadı ve akabinde çok daha vahimini yaptı çok genç bir hanımla evlendi. Onurunun zedelendiğini düşünen eski eş de doğal bir refleks olarak açtı ağzını yumdu gözünü, kirli çamaşırlar ortaya döküldü, takke düştü kel göründü. Su işleri müdürü içeri girdi, yeni eşi tarafından şutlandı. Hatta o tarihte belediyeyi elinde bulunduran SHP’nin seçimlerde kaybedip İstanbul’u kaptır-masının nedenlerinden biri oldu.

Bütün ortaklıklar aslında buna benzer, eğer bir yamuğun varsa ve sen ortağına başka bir yamuk yaparsan o ortak o yamuğu ortaya çıkartır, tabii sen de misilleme olsun diye onun yamuğunu ortaya çıkartısın, bu defa o senin başka bir yamuğunu bulur. Matematiksel olarak bu katlanarak gider, etraf yamuktan geçilmez.

Zaten biliyorduk o yamukları şimdi net biçimde ortaya çıktı.

Bir imam ve cemaat ilişkisi söz konusu, gerçi deyimdekinden biraz farklı da olsa neticede imam yellenmiş, cemaat yestehlemiştir.

İşin acı tarafı sol cenah çoktan küme düştüğünden bu iki takım arasındaki derbiyi izlemek zorundadır.

Şimdi gel de hangi takımı tutacağına karar ver…

Hangisine tezahürat yapacaksın?

“Kırk katır mı, kırk satır mı?” durumu.

Sakın “Taraf tutmayan bertaraf olur” dolduruşuna gelmesin kimse; burada ille de bir şey tut-mak zorunda değilsiniz.
İbret içinde manzarayı seyredelim…

Bu defa kimse suçu gezicilere atamaz; işin içinde faiz lobisi var, diyemez. Çünkü vaiz lobisinin vaizi açık açık ileniyor; 

“Ocağınız batsın, evine ateşler gelsin, birliğin bozulsun, duygun sinende kalsın, önün kesilsin” diyor. Hocaefendi’nin bedduası bu, tutar mı tutar, ben olsam korkarım.

Yandaş basın da “Hoca sen gelme sakın hep okyanus ötesinde kal” demeye başladı.

Taraflar birbirlerine “boş ol” deyince eski defterler açıldı;

“Sen zaten uyurken horluyordun”

“Senin de ayakların kokuyordu”

“Ömrümü bitirdin ömrümü…”

“Asıl sen bitirdin, oysa ne müteahhitler ve bankacılar istemişti beni, ah anamın sözünü dinle-seydim keşke.”

“Anan da senin gibi çaçarondu, nasıl çektim bunca yıl?”

“Ben senin babanı da hiç sevmezdim zaten, babası kılıklı…”

Bu iş mahkemede bitecek orası kesin ama bakalım çocuklar kimde kalacak?

***

Gene telefon dinlemeleri ortalığa saçıldı; şu türden konuşmalar her yerde:

Bakan oğlu: Alooo baba…

Bakan M: Bana bir daha baba deme…

Bakan oğlu: Ya baba ne kabahat ettim, niye kızdın da öyle diyorsun!

Bakan M: Telefonlar dinleniyor salak oğlum, baba dersen baba oğul olduğumuz anlaşılır.

Bakan oğlu: Ha tamam o zaman babuş diyeyim bari… Şimdi babuşcuğum bizim evdeki ayakkabı kutusundaki paralar var ya…

Bakan M: Yahu öyle açık açık söyleme, bir duyan olur…

Bakan oğlu: O zaman kuş diliyle söyleyeyim… Bigi-zigim egev-degi agay-agabı kugu-tugu-suguntagı paga-ragag-lagaraga…

Bakan M: Gege-regi zeg-alıgı hepimizigi aga-zıgınıgıaga edege-cege-gekleger…

***

İşadamı: Hörmetler sayın bakanım, takım elbise yolladım oldu mu?

Bakan E : Pantolon paçası biraz uzundu ama karşıki Terzi Nuri’ye kısalttırdım; yalnız ceket iki numara büyük.

İşadamı: Özellikle öyle yolladım, kutunun içindeki paraları cebinize koyduğunuzda tam gelsin diye.

Bakan E: Ha tamam o zaman…

***

Bakan E: Aloo o şeyi şeye verdin mi?

Müdür: Şeyi şeye verdim ama şey oldu?

Bakan E: O zaman sen de şey yapsaydın?

Müdür: Ben şey yapacaktım o da şey yaptı; şeyleri şeyin içine koymuşlar…

Bakan E: O zaman bir şey sayma şeyi de alsaydınız, şeyleri şeyinizle saymak zor olur; anladın mı?

Müdür: Hı…hı…

Atay Sözer

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları