loading
close
SON DAKİKALAR

Karantina Günlüğü 16

Atay Sözer
Tarih: 20.09.2020
Kaynak: www.istanbulgercegi.com

Atay Sözer: Ben içimden sövüyor görünmemek için sürekli sırıtır vaziyeteyim.

122.GÜN

Sabah maskemi takıp, 200 metre ötedeki markete gitmek üzere çıktım; marketin kapısına yaklaşırken arkamdan bir ses duydum.

-Hop beybaba!

Üstüme alınmadım yürüdüm.

-Hoooop kime diyoruz alooo, beybaba dedik.

Dönüp baktım, kahverengi üniformalı, maskeleri çenesinde iki yeni nesil bekçi.

-Beybaba diyoruz, niye bakmıyorsun?

“Kardeş” hitabından “Abi”’ye geçiş pek rahatsız etmemiş hatta biraz gururlandırmıştı sonra “Amca” hitabı epey buruklaştırmıştı ama ona da alıştık ancak “beybaba” gerçekten yıkım oldu doğrusu.

Arkadaşına döndü;

-İhtiyar olduğu için kulağı duymuyor, herhalde, efendi baba nereye böyle?

Normal bir durum olsa fena halde bir yanıt verirdim ama durumun fena halde anormal olduğu belliydi.

Bu kahverengi gömlekliler tarihteki hemcinsleri gibi görevlerinin sınırlarını bilmeden iyice havaya girmişlerdi; geçenlerde maskesiz diye bir adamı yere yatırarak ters kelepçe takmışlardı. Bu yüzden sularına gitmekte yarar vardı.

-Markete gidiyorum, diye sırıttım.

-Saatten haberin var mı senin?

-9.30

-65 yaş üstüne sadece sabah on akşam sekiz arası serbest olduğunu bilmiyor musun? Şu an sana yasak, cezası var.

-İyi de ben 65 yaş altıyım.

-Tipin hiç öyle göstermiyor, nereden baksan 70 varsın.

Sövmemek için kendimi zor tutuyorum, tabii “Siz önce maskelerinizi doğru takın” da diyemiyorum, sonra yere yatırılıp ters kelepçe olma ihtimali kuvvetli.

Kimliğimi uzatım, incelediler; biri parmak hesabı yapıyor.

-Lan 59 doğumlu olunca kaç oluyordu?

Ben içimden sövüyor görünmemek için sürekli sırıtır vaziyeteyim.

İşin içinden çıkamıyorlar, ben işin içinden nasıl çıkacaklarını merak ettiğim için yol göstermiyorum. Sonunda amirlerini aramaya karar verdiler, telefonunu tuşladı.

-Amirim şu an 65 yaş üstü olduğundan kuşkulandığımız bir şahısla beraberiz, şahsın doğumu 1959 olarak görünüyor ne emredersiniz?

Telefonda bir süre bekledi, rengi önce kırmızıya sonra yeşile döndü.

“Emredersin, amirim” dedi kapattı; arkadaşına döndü;

-İkimize de fena sövdü, gidip analarımıza soracakmışız.

Sonra bana döndü,

-Ulan senin yüzünden fırça yedik amirimizden.

-Peki ne yapacağız, bu şimdi 65 altı mı üstü mü?

Fazla oyalanacak halim yoku, “Yahu bulunduğumuz yıldan 1959’ u çıkartırsan yaşımı bulursunuz” dedim.

Beyin devrelerinin yandığı belliydi, bunu yapamayacaklarının farkındaydılar, kimliğimi uzattı.

-Tamam, git ama bir daha karşılaşmayız inşallah.

-Aynı fikirdeyim, deyip uzaklaştım.

Arkamdan konuştuklarını duyuyordum.

-Kesin 70’i var…

123.GÜN

Anlaşıldı ki bu salgın öyle kolay kolay bitmeyecek; uzun bir süre daha bununla yaşayacağız.

Şu an için 65 yaş üstü günah keçisi olmaya devam ediyor. Sokağa çıkma yasakları onlar için her ilde farklı saatlerde düğünlere zaten hiç katılamıyorlar ama bu önemli değil zaten düğünler düğün olmaktan çıkmış durumda. Yemek yok, dans yok, halay yok bir tek nikah var bir saat içinde bitireceksin. O zaman düğün için salona ne gerek var? Belediyenin nikah dairesinde bitinin işi. Tabii salon sahiplerini mağdur ediyor görünmeyecekler hesapta, hepten yasaklasalar zararlarını karşılama durumu çıkacak.

124.GÜN

TTT 3T ilkesi artık iyice yaygınlaştı; Tarikat, Ticaret, Tecavüz. İsteyen kafasına göre bir tarikat kuruyor; cüppeli, cüppesiz, sarıklı, sarıksız, püsküllü, püskülsüz bir tarz uydurup, müritleri topluyor. Biat edenler canı gönülden maddi manevi her türlü fedakarlığı yapıyor; epey mülk ediniyor şeyhler para gelince güç de artıyor, güç artınca mürit artıyor, çok mürit daha çok güç bu katlanarak gidiyor. Durum tamamen ticari, bir noktadan sonra sapmalar başlıyor, badelenmeler falan derken iş pedofiliye uzanıyor. Bu hep mi böyleydi peki? Valla bu tarikatlardaki gizlilik kuralları beni hep işkillendirmiştir; kimden neyi gizliyorsun, saklayacağın ne var? Bugünkülere bakınca eski tarikatlar için de kafamda kırk türlü soru çıkıyor. Tabii bir de cüppeli olanının herhalde ileride olabilecek durumlara karşı kendini kurtarmak için olsa gerek yaptığı “Tarikatlar silahlanıyor” açıklaması var ki es geçilecek bir iddia değil.

125.GÜN

Dışişlerine bakan kişi gene Lozan’ı suçlamış, 12 adayı orada kaybettiğimizi sanıyormuş.

Tarihi TRT’deki Abdülhamit dizisinden öğrendiği belli. Acilen bir Lozan dizisi çekilmeli belki o zaman az da olsa bir fikir edinebilir. TV dizisi deyip de geçmeyin arkadaşlar oradakileri gerçekten gerçek sanıyorlar, Osmanlı dizilerini hicveden bir tivit atan gazeteci padişahların manevi şahsına hakaretten gözaltına alındı. Aynı kafa Ertuğrul Gazi heykeli diye dizide onu canlandıran oyuncunun büstünü dikmişti. Ancak mizah dergilerine konu olacak olaylar gerçek oluyor. Kurguyu gerçek sanması komik bir durum ama diyelim ki gerçek; bu gerçeği suç sayıp gözaltı yapılması da trajik bir durum. Trajikomik tanımı için çok güzel bir örnek neticede. Bu arada sosyal medya linçlerinin yargı kriteri olma durumu devam ediyor.

Tvit atanlar Akrtoller tarafından seri olarak linçe uğrayınca anında tutuklama geliyor.

Maganda şarkıcı yaşlı komşusuna kafa göz dalınca gözaltına alındı, Eren Erdem de tepkilerini otomatiğe bağlamış olsa gerek ki bunun bir tivit mesajından olduğunu düşünüp anlayıp dinlemeden tuzunu kapıp koştura koştura hıyara destek verdi ertesi gün görüntüler ortaya çıkınca madara oldu. Bu arada gene tepkilerden dolayı sıradan bir komşu kavgasına tutuklama kararı geldi.

Tabii her metre kareye konan saraya bağlı mobese kameralarına ilave olarak her cep telefonu sahibi potansiyel bir kameraman olarak hizmet ediyor yani her anımız izleniyor. George Orwel’i bile sollayan bir “Büyük birader seni izliyor” durumu var. Rahat olun paranoyak değilsiniz, kesinlikle izleniyorsunuz. Yolda giderken oranızı buranızı kaşımayınız sonra internette düşen biçimsiz videolarınız bol bol tıklanır haberiniz ola.

126.GÜN

“Gene bir sözlük hazırlanmış, içinde de cinsiyet ayrımcısı sözcükler varmış !” gene anlayıp dinlemeden tepkiler geliyor. Daha önce de Ömer Asım Aksoy’un çok önemli bir çalışması olan Atasözleri ve Deyimler Sözlüğüne benzer tepkiler geldi, aklı başında dediğimiz arkadaşlarımız bile cinsiyetçi ve ırkçı ifadeler var, diye sazan gibi atlayıp yazarını sapık ilan ettiler. Çok uzun çalışmalarla derlenmiş argo sözlükleri de bulunmakta.  Öncelikle bu tür sözlükler bilimsel çalışmalardır, halkın dilinde var olan sözlerin derlenmesidir. İçinde olumlusu olduğu gibi olumsuz ifadeler de vardır elbette. Atasözleri aslında aforizmalardır, bunu “Atasözü” olarak isimlendirdiğimiz için olumluymuş algısı yaratıyor. Bunları özlü ve güzel sözler kapsamında değerlendirdiğimiz için de hemen tepki veriyoruz. Bu yüzden TDK’nın sitesinden bu tür birçok ifade kaldırıldı, çok büyük yanlış. Bunun tıp kitaplarından mikroplar bahsini kaldırmaktan bir farkı yok; öyle ya mikrop kötü bir şeydir, insana zarar verir o zaman kaldırın gitsin.

127.GÜN

Tiyatro, bale, opera gibi gösteriler önce salgın önlemleri kapsamında yasaklandı sonra gelen tepkiler üzerine belli önlemler almak kaydıyla serbest bırakıldı. Tabii biraz “Ne haliniz varsa görün” durumu da olabilir, yasaklama durumunda sanatçılar haklı olarak taleplerde bulunacaklardı. Bir de salgın arttığı zaman topu o tarafa atma fırsatı çıkacak “Tiyatrolaraaa operalaraaa balelereee gittileeer, onlar yüzünden arttı.” diyeceklerinden emin olabilirsiniz.

Zaten şimdiden onun ayağını yapıyorlar, “Haklımız kurallara uymuyor gene sıkmak zorunda kalabiliriz.” dedi.

“Bu halkı Ayasofya’da 350 bin kişi olarak topladılar, miting meydanlarındaki kalabalıklara çay paketi fırlattılar, bu ceehaaaapeee zihniyetini yüzünden pandemi patlayacak.”, denmesi ve cehapenin de ciddi ciddi onları yapanın kendileri olmadığını yemin billah ederek ispata çalışması yakındır.

128.GÜN

Bir futbol takımında 52 covid pozitif çıkmış; federasyon başkanı fenalık geçiriyor, “Aman daha ligin başında dakka bir gol bir olmasın” diye veryansın ediyor. Bir gün sonra bir test daha yapılıyor bu defa 2 pozitif çıkıyor, 50 kişi bir günde iyileşip negatif oluyor! Testlerden biri hatalı belli ki, acaba hangisi? İlki mi ikincisi mi? Belki virüs, federasyon başkanının haline acıyıp gitmiştir, bu seçenek öncekine göre daha mantıklı inanın.

129.GÜN

Ekrandan biri masa başından konuşuyor bir okulun reklamını yapıyor, ilkokullarda yüz yüze eğitim pandemi kuralları çerçevesinde nasıl yapılacak diye anlatıyor. Reklamcı arkadaşı bir yerden tanıyor gibiyim, herhalde dizilerden birinden olsa gerek. Sonra dank ediyor, meğer milli eğitimime bakan arkadaşmış. Eh tasarruf olsun diye kendi okulunun reklamında oynamış herhalde. Özellikle özel okulların açılması şart, bir kere peşin peşin ücretler alınsın hele, sonra kapanabilir iade isteyen olursa uğraşsın dursun. Öteki okullarda uzaktan eğitim; televizyon, bilgisayar,tablet, telefon ne bulursa bağlansınlar. Nasılsa her evde bol miktarda tablet ve internet mevcut! Tabii en az 3-4 çocuk tavsiyesine uyanları zor günler bekliyor.

İlin birinde uzaktan eğitim için düzenleme yapmak üzere “Evinizde televizyon ve internet var mı?” sorusu sorulmuş. Tabii millet de bunu “Devletimiz bize bedava televizyon ve internet verecek” diye yorumlayıp binlerce başvuru yapmış, olan da olmayan da başvurmuş. İnsanları beleşçiliğe alıştırdıktan sonra böyle bir soru sorarsanız sonuç bu olur.

130.GÜN

Sağlıkçılar zor durumda, Tabipler birliği haykırıyor; “Yönetemiyorsunuz tükeniyoruz”, diye.

Bahçeli’nin bunu vatana ihanet sayıp Türk Tabipler Birliği’nin kapatılmasını istemesi nedense hiç şaşırtmadı. Önümüzdeki günlerde bununla ilgili girişimlerin gelmesi olasıdır. Avukatlardan sonra sıra doktorlarda, diyorlar.

131.GÜN

Seçimlerin bilgisayar üstünden online yapılması söylenmeye başlandı. Harika olur, artık oy mühürlüydü, mühürsüzdü; oylar çalındıydı, çalınmadıydı tartışmaları biter. Her türlü rezillik bir tuşla online olarak halledilir. Seçime zamanı şenlikli günler bizleri bekleyecek gibi.

 

 

 

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları