loading
close
SON DAKİKALAR

3. Gezi Davası 6. duruşması bitti; dava 25 Nisan 2022 Pazartesi devam edecek

3. Gezi Davası 6. duruşması bitti; dava 25 Nisan 2022 Pazartesi devam edecek
Tarih: 22.04.2022 - 11:15
Kategori: Gündem

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülmeye başlanan 3. gezi davasının 6. duruşması 22 Nisan 2022 Cuma saat 10.30'da görülmeye başladı. Dava öncesi Taksim Dayanışmasının bileşenleri basın açıklaması yaptı. Dava 25 Nisan 2022 Pazartesi devam edecek.

3. Gezi Davası 6. karar duruşması Çağlayan Adliyesinde devam ediyor, sanıklar savunmalarını verdiler

3. Gezi Davası'nın 6. duruşması başladı

www.istanbulgercegi.com olarak davayı #GeziyiSavunuyoruz @gezisavunmasi hesabından aktarıyoruz;

Salon oldukça kalabalık, heyet yerini almış vaziyette. #OsmanKavala Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla duruşmaya katılıyor.

Yargılananlardan Hakan Altınay esas hakkındaki savunmasını yapmak için kürsüde:

İddia makamının esas hakkında mütalaasını okudum, dehşet içinde kaldım. İddia makamının görüşü, verilen birçok yargı kararını ve en temel gerçekleri tekrar tekrar görmezden geliyor.

İddia makamı bana ve eylemlerine dair suçlamalarımı mütalaanın 55-56 sayfasında 600 kelimede ifade etmiş. İddia makamı benim Açık Toplum'da danışma kurulu ve yönetim kurulu başkanlığı, Anadolu Kültür'de yönetim kurulunda olduğumu söylüyor. Her ikisinde de değilim.

Yıllardır farklı farklı heyetler 'suç bulamadık' diyor. İki kurumda görevde değilim, imza yetkim yok, ama hala bu iddialar dile getiriliyor. İnsanın aklını yitirmesi işten değil. Sayın hakim nasıl yol alacağız? Hakikati nasıl tespit edeceğiz?

İkinci konu ise telefon tapeleri. İstanbul emniyetinin zehirli ağacın zehirli meyvesinin zehrini nasıl etkisiz hale getireceğini çözdüğünü kabul etmemiz gerekiyor.

Peki başka birinin gelip "Zehirli ağacın zehirli meyvesinden çok güzel reçel yaptık” demesinin yolunu açmanın sorumluluğuna hazır mısınız?

Benim telefonlarımı dinleten savcı ve yargıçlar FETÖ'den yargılandı ve ceza aldı. Bu dinlemeleri yapanlar FETÖ üyesi olabileceğinden bu delillere muvafakat etmiyorum.

Kimi suça teşvik ettim, hangi suç aletini savundu? Kimse tek delil olmadan böyle bir suçlama yapamaz. Buna izin vermek, itiraz etmemek Türk milletine hakarettir. İddia makamı çevrilmiş araba resimleri koymuş.

Ben mi çevirdim arabaları, çevirin mi dedim? Çevirenlerden biri "Hakan Altınay çevir dedi" mi dedi? Ceza davasına dair konu olabilecek tek bir delil gösterilemiyor. Yazıklar olsun. Sadece beraatımı talep etmiyorum, kallavi bir özür bekliyorum.

Mücella Yapıcı esas hakkındaki savunmasını yapıyor:

Arkadaşlarım ve Gezi'ye katılan milyonlarca yurttaştan biri olarak bir şeyler söyleyeceğim. Niyetinizi ve korkularınızı biliyor ve bu beyhude çabaları reddediyorum. Çünkü bizler Gezi'yi yaşadık ve biliyoruz.

Gezi direnişi bu ülke tarihinin en demokratik, yaratıcı, eşitlikçi ve en kapsayıcı barışçıl kitlesel hareketidir. Birlikte konuşup karar vermenin, yaşamın her türlüsüne sahip çıkmanın duvar yazısı olmuştur.

Gezi protestolarının George Soros tarafından düzenlendiği iddiası protestoya katılan vatandaşlarımızı itibarsızlaştırmaya yönelik bir iddiadır.

 

Ölümcül polis şiddetine karşı her şehirde yankılanan itirazın adıdır Gezi.

İddia makamı çaresizce ve defalarca iddia etse de içeriden veya dışarıdan bir şefi, reisi, talimat vereni, tepe örgütü, finansörü yoktur! Olamaz da. Bu iddia, tüm olayların akışına, mantığın sınırlarına ters.

Hayali senaryolara dayanan suçlamalar, terör, darbe, dış güçlerin oyunu gibi asılsız ithamlar ve tarafsızlığı çoktan tartışmalı hale gelmiş yargısal zorlamalar Gezi Direnişi’nin tarihsel gerçekliğini değiştiremez.
 
Zira bu iddianameler ve ithamlar bir zümrenin eseriyken, o gerçekliğin şahidi milyonlardır. Gezi Direnişi’ni suçla, terörle, darbeyle, kalkışmayla anılan bir eyleme dönüştürme çabası hiçbir delile, tanıklığa ya da başkaca bir somut gerçekliğe dayanmıyor.
 
Sadece temelsiz bir yorumdan ibaret. Siz de biliyorsunuz çünkü dersini gördüğünüz hukukun kabul edebileceği tek bir delil, ispat bulamadınız, yaratamadınız da.
 
Gezi Direnişi’nin demokratik hak ve ifade özgürlüğü çerçevesinde son derece meşru ve anayasal bir zeminde gerçekleştiği hakikatın ta kendisi. #GeziyiSavunuyoruz
 
Tüm bu gerçekliğe karşı, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Türk Ceza Kanunu’nun “Anayasal Düzene Karşı Suçlar” bölümünde yer alan TCK 312 inci maddesi uyarınca cezalandırılmamızı istiyor.
 
İddia makamı bu suçlamaya ilişkin hukuksal bir dayanak, suça ilişkin bir delil bulunması ya da “illiyet bağı kurulması” gibi ceza yargılamasının asgari gerekliliklerden kendini muaf tutuyor.
 
Mesela Osman Kavala ve ben haddimiz olmayarak bu Türkiye’nin koskocaman toplumsal eylemini aramızda kurduğumuz telefonlarla sağlamışız.
 
Can Atalay ardından Mücella Yapıcı ve Tayfun Kahraman ile ortak açıklamalarını yineledi.
 
Mücella Yapıcı:
 
Gezi’yi büyüten ve kitleselleştiren Taksim Dayanışması veya bireysel katılımcıların sosyal medyadan yaptığı destek çağrıları değil, toplumsal gerilimi artıran polis şiddeti ve dönemin hükümetinin bu gerilimi yatıştırmaktan uzak açıklamalarıydı.
 
Objektif olarak olaylar incelenirse, sürecin son derece spontane, anlık ve kendiliğinden evrildiği açıktır. Bunca belirsizlik ve bilinmezlik içinde, bırakın öncesinden planlamayı, toplumun anlık reaksiyonunu ne ön görmek ne de organize etmek mümkün olabilirdi.
 
Bu nedenle, bir kez daha burada Gezi direnişini karalamak için oluşturulan zorlama senaryoya karşı yaşananları ve Taksim Dayanışması’nı tekrar anlatma zorunluluğunu hissediyoruz.
 
Taksim Dayanışması meslek kuruluşları, sendikalar, dernekler ve siyasi partilerin askıya çıkan plana karşı oluşturduğu hiyerarşisi olmayan bir yapı. Gezi Direnişi sırasında sesini duyurmak isteyenlerin hislerine tercüman oldu ve sözlerini kamuoyu ile paylaştı.
 
Taksim Dayanışması bir araya geldikten sonra imar planlarına ilişkin dava açma hazırlığı sürdürdü, basın açıklamaları, imza kampanyaları, insan zinciri gibi anayasal demokratik hakların kullanımı niteliğinde çalışmalar yaptı.
 
Bu kısa süre içerisinde Gezi Parkı’nda bir araya gelen her dil, din, ırk ve dünya görüşünden insan barışçıl bir şekilde parkı korumak üzere nöbete devam ettiler.
 
Polis şiddeti ardından ülkenin 80 ilinde protestolar gerçekleştirildi ve insanlar vicdanlarına sığmayan bu şiddet karşısında, hükümet tarafından yapılan açıklamaların da tetiklemesi ile kitlesel bir itiraz yükselttiler.
 
Taksim Dayanışması bu süreçte tüm yetkililere yurttaşların talep ve beklentilerini iletmek ve kamu idaresine yükümlülüklerini hatırlatmak üzere diyalog kurmaya çabaladı.
 
Gezi Direnişi süresince Taksim Dayanışması aracılığı ile defalarca dile getirilen hükümete yönelik talepleri yineleyelim:
 
1- Gezi Parkı, park olarak kalmalıdır ve Topçu Kışlası projesinin iptal edildiği açıklanmalıdır.
 
2- Halkın demokratik hak kullanımını engelleyen, şiddetle bastırma emrini veren, bu emri uygulatan, yüzlerce insanın yaralanmasına neden olan sorumlular, başta İstanbul Valisi, Emniyet Genel Müdürü olmak üzere derhal istifa etmelidir.
 
Bu talepler son derece konuya özgü, barışçıl ve makul olup Türkiye Cumhuriyeti merkezi hükümeti ve yerel yetkililerinin rahatlıkla kabul ederek olaylara son verebileceği basitlikteydi.
 
İstanbul Valisinden Büyükşehir Belediye Başkanına, Başbakan Yardımcısından, Başbakana ve Cumhurbaşkanına kadar tüm yetkililere bu talepler iletilirken; demokratik kamuoyu yaratmak amacıyla kararlı, ısrarlı ama her zaman barışçıl etkinliklere çağrı yapıldı.
 
Tekrarlıyoruz; Taksim Dayanışması, bileşenleri, talepleri, basın açıklamaları, etkinlikleri belli, bilinen, aleni, meşru, yasal ve demokratik bir yurttaş ve kurum dayanışmasıdır.
 
Dayanışmamızın bileşenleri anayasal hak ve ödevlerini yerine getirir. Etkinliklerimiz ve çağrılarımız bütünüyle yasal, meşru ve barışçıldır.
 
Taksim Dayanışması tarafından alınan kararların hiç biri kapalı kapılar ardında alınmadı, alınmaz da. Gezi süresince hiç bir şekilde fon kullanılmadı; hiçbirimizin kursağından beş kuruş fon geçmedi.
 
Gezi Direnişi fon ile para ile açıklanamaz; Gezi süresince tüm ihtiyaçlar imece usulü karşılandı.
 
Emekliler evden yogurt kapları içerisinde börekler getirdi, ucuzluk marketlerinden öğrenci harçlıklarıyla alınmış meyve suları servis edildi.
 
Gezi’de toplumun huzuru o kadar gözetilmişti ki yapılan halka açık forumlarda yüksek ses çıkmaması için alkış yerine el sallanıyordu, düzenli olarak çöpler Gezi’deki yurttaşlar tarafından toplanıyordu.
 
Bu kadar benzemezin, farklı dünya görüşünün ve çoğulcu talebin bir araya gelmesini sağlayan Taksim Dayanışması veya bu üç kişi değil; siyasal iktidardır.
 
Orantısız güç kullanımı provokasyonun ta kendisiydi. O provokatif müdahalelere kolluğu sevk ve idare eden tüm şeflerin, müdürlerinin Fethullahçı Çete mensubu olduğunu daha sonra hep birlikte öğrenmedik mi?
 
Tepkilerin sadece Taksim’de değil, tüm Türkiye’de büyümesinin nedeni anılan provokasyonun birinci elden sorumlusunun; polis şefleri, onları bu görevlere getirenler ve “emri ben verdim” diyenler olduğu açık.
 
Polis şiddetinin yaşamlarımızı nasıl kararttığını unutmadık. Onlarca arkadaşımızın gözlerini kaybetmesinin, binlercesinin yaralanmasının, bunun ardından faillerin ve azmettiricilerin cezasız bırakılmasının böylesi bir hukuk tanımazlıktan beslendiğine şahit olduk.
 
Biz bu davayı reddediyoruz! Biz, amansızca bu ölümlere ve yaralanmalara neden olanların adil bir şekilde yargılandığı günleri de göreceğiz.
 
Gezi’nin emekten yana, yoksuldan yana, doğadan yana, ezilmişten yana, ötekileştirilenden yana, kadından yana, barıştan yana her direnişin içinde yer alacağı, direnen herkesin dilinden düşürmeyeceği bir şarkı olduğunu unutturmak istediğinizin farkındayız.
 
Ülke tarihinde bir onur sayfası olarak yer alan Gezi Direnişi’ni, bu ülkenin geleceğine sahip çıkan demokrasi ve özgürlük çığlığını karalama çabanız beyhude.
 
Bu ülkeye gelecek olan demokrasi, onca baskı ve şiddete rağmen kısamadığınız seslerin Gezi’deki yankısından güç alıyor.
 
Zeytinlerin,derelerin,doktorların, gazetecilerin, avukatların, öğrencilerin, emeği ile geçinen yurttaşların, akademisyenlerin, kadın hareketinin, lgbti+ların yanında direnmeye devam etmenin yolu, Gezi’nin gerçek tarihine sahip çıkmaktan geçiyor.
 
Gezi, bu ülkede toplumsal barışın en gözle görüldüğü, elle tutulduğu yerdi. Bu iddianame ve esas hakkında mütalaa akla, vicdana sığmıyor, adalet barındırmıyor, bilime dayanmıyor, insan olmanın gereklerine saygı duymuyor.
 
Gezi Parkı protestolarına katılan milyonlarca insan, yurttaşlık haklarını savunuyordu. Bu, her bir yurttaşın sorumluluğudur, biz sorumluluğumuzu yerine getirdiğimiz için yargılanıyoruz.
 
Savcının komplo teorisi ve ağır ceza tehditleri karşısında tekrar söylüyoruz: Biliyoruz ve inanıyoruz, biliyorum ve inanıyorum ki GEZİ eşitlik, özgürlük, adalet ve demokrasi için bu ülkenin sönmeyecek umududur.
 
Yargılananlardan Mine Özerden'in esas hakkındaki savunması:
 
Bizi burada sanık olmaya maruz bırakan süreç doğal değil. Savcı Edip Şahinerin mütalaasının beraat ettiğimiz iddianameden farkı var mı?
 
Sonunda beraat ettiğimiz duruşmalarda açıkça tekrar tekrar ve teker teker çürüttüğümüz iddiaları özet olarak önümüze koyuyor mütalaa. Üstelik gizlisi saklısı olmayan, yasala aykırı olmayan olay ve olguları suç gibi gösteriyor.
 
Gezi eylemleri, nedenselliği ve bizlerle hiç ilgisi olmayan şiddeti bizlerle ilişkilendirmeye çalışıyor. Birinci sınıf hukuk öğrencisi bile şaşkınlıkla izliyordur bunu.
 
Benim Geziyi fonlamak için aracı olduğum iddia ediliyor. Böyle bir şey söz konusu bile olamaz. Yeterli param olsa gerekli kapsamlı gaz maskesi alır herkese dağıtırdım.
 
Yargılananlandan Çiğdem Mater'in esas hakkındaki savunması:
 
İnsanın sürekli kendini tekrarlamak zorunda bırakılması epey zor bir şey, ama içinde bulunduğumuz durum gereği buna mecburuz.
 
Beraat ettiğimiz yargılamadan 2 yıl sonra neredeyse aynı mütalaayla karşılaştık. Daha önce defalarca belirttim, dosyaya belgeleriyle sunduk ama savcılık ya belgeleri görmedi ya da kendi doğrusuna inanmaya devam etti.
 
Ben bir sinemacıyım. Bazı filmleri yapabilir, bazı filmlerse proje olarak kalır. Sinema pahalı bir sanattır, finansman bulamazsanız yapamazsınız. Savcılık film çalışmamızın Gezi parkı eylemlerinin başarıya ulaşmadığı gerekçesiyle yarım kaldığını iddia etmiş.
 
İddianamesinde film çektiğimizi söylemiş, sonra bundan bahsetmiş, filmi bulamamıştı. Bana hiç sormadı ama sorsaydı ona bizim sinemayı başarılı hikayeleri değil tarihe tanık bırakmak için yaptığımızı söylerdim.
 
Bu mütalaa ve iddianameler 2013teki protestoların toplumsal hafızadaki algısını değiştirmeyecektir, Gezi orada duruyor. Hukuk eğitim almadım ama bu tuhaf yargılama nedeniyle mecbur olmadığım birçok şeyi öğrenmek zorunda kaldım.
 
Somut delil olmadan birinin suçlanamayacağı gibi. Bunun hukuk fakültesinin ilk yılında öğretildiğini sanıyordum. Bir filmle hükümetleri zor durumda bırakmak mümkün değil ama iktidarlar kendilerini zor durumda bırakabiliyor.
 
Savcılık mütalaasında gezi protestolarını nasıl bir takvime oturttuğunu anlamadım. Suç oluştuğu tarihle suç olduğu eylemler arasında zamansal bir örtüşme yok. Garajistanbulda bir toplantıya katıldığım iddia edilmiş.
 
O toplantıya katılmadım, o tarihte İzmir’deydim. Biletlerimle kanıtları dosyaya sundum ama savcı galibe görmemiş. Ofisimi revifre çevirdiğimi söylemiş. Orası bir ev.
 
İddia makamı apartman sahanlığındaki suçlulara yardımcı olduğumu söylüyor. Bu suçlular kim? Fiziki takibi yapan polisler onları da biliyorlardır herhalde.
 
Dosyada önünüze konan tapeler Anayasa ile koruma altında olduğuna inandığım kişisel verilerim, karanlık bir dönemin bir kısmı tutuklu bir kısmı firari olan yetkilileri tarafından toplanmıştır. Kıymetlendirmeyi kabul etmiyorum.
 
Katılmadığım bir toplantı üzerinden savcılık makamı niyet okuyor, bununla kalmayıp suç yöneltiyor. Bir ülkenin hukuk sistemi vatandaşına bunu yapamaz. Siz bana bunu, bize bunu yapamazsınız.
 
Sizler hukuki ve ahlaki olarak bağlı olduğunuz ve savunmak zorunda olduğunuz Anayasaya aykırı davranamazsınız. Bir sinemacı olarak çok senaryo okudum ama bu kadar sonu şaşırtan bir metin okumadım.
 
Yargılananlardan Can Atalay:
 
Sayın yargıç bu bir yargılama faaliyeti değildir. Sizi heyetinizdeki yargıçları tanımam şahsi bir hususum yoktur, ama ağır cezada yargılanan biri olarak bunu demek zorundayım bu bir politik bir faaliyettir.
 
Sizi heyetinizdeki yargıçları tanımam şahsi bir hususum yoktur ama ağır cezada yargılanan biri olarak bunu demek zorundayım. Bu bir yargılama faaliyeti değildir, politik bir faaliyettir.
 
Sizin her fırsatta Gezi’yi diline dolayan Recep Tayyip Erdoğan’ın kararını uygulamak zorundasınız. Bu mütalaa adına emperyalizm diyemeden bizi emperyalizmle işbirliği ile suçluyor. Otpor, Sırp bir şahsın ismi falan geçiyor.
 
Tüm iddia tek bir telefon konuşmasına bağlı. Avukatım ‘dinleyin ses kaydını’ dedi. Dinlemediniz. Edip Şahiner bunu diyebilir. O AKP taşra teşkilatında bir memur. O der ama siz diyemezsiniz
 
Bu dosyanın çok önemli belgeleri vardı. Savcı Nazmi Ardıç'ın raporunu aynen aldı ama Otpor iddiası çöktü. Savcı Edip bey bu kadar mı güveniyor bu belgeye?
 
Meşhur deliller vardı ne oldu onlar? Murat Papuç ne oldu. Bir anda tuz buz oldu, ne oldu Murat Papuç'un ifadeleri. El çabukluğuyla kayıp mı ettiniz?
 
Sanığız ama azıcık saygı. Bana saygı duymuyorsanız mesleğinize saygı duyun. Edip bey bana yanıt vermek zorunda değilsiniz ama kendinize yanıt verin. Türk Ceza Kanunu’nu muhterem ailenizin evinden getirmediniz. Bu kanuna uymak zorundasınız.
 
Sanığız ama azıcık saygı. Bana saygı duymuyorsanız mesleğinize saygı duyun. Edip bey bana yanıt vermek zorunda değilsiniz ama kendinize yanıt verin. Türk Ceza Kanunu’nu muhterem ailenizin evinden getirmediniz. Bu kanuna uymak zorundasınız.
 
Edip bey “polis memuru öldü” diyor, nasıl öldüğünü neden yazmıyor. Polis AKP belediyeciliğinin çılgınlığına kurban gitti. Eğer bir gösterici buna neden olsaydı siz bunun üstünde tepinmez miydiniz?
 
Berkin Elvan ve Medeni Yıldırım ile ilgili iddialarınızdan dolayı sizi men ederiz!
 
(Nazım Hikmet'in şiirine atıfta bulunarak) Gezi direnişi neden bu kadar dehşetli tehlikelidir? Neden arka arkaya verilen beraat kararlarına karşı fethullahçıların delilleri rafta duruyor?
 
Acaba Gezi ülke tarihimizin en demokratik, yaratıcı, eşitlikçi ve en kapsayıcı barışçıl kitlesel hareketi olduğu için dehşetli tehlikeli olmasın?
 
Esas hakkındaki mütalaa beyaz adama itiraz eden siyah genç kadının yanına koymuyor, beyaz muktedirin yanına koyuyor. Esaslı bir yoksullukla karşı karşıyayız, esas olarak bunu konuşmalıyız.
 
Esas hakkındaki mütalaa boş boş konuşurken bizim konuşmalarımızdan sıkılmayın sayın başkan.
 
Kapitalizme karşı sosyalizm sayın başkan. Ancak çoğulcu ve demokratik bir ortamla bu karanlıktan çıkılabileceğine inanıyorum.
 
Demokrasiyle hiçbir alakası olmayan ülkesini tiranlıkla yönetim bağımsızlıkçılık lafları edenleri, üst akıl falan diyip emperyalizmin adını koyamayanları ifşa etmekten yılmayız.
 
Hep birlikte mücadele edeceğiz, hep birlikte kazanacağız. “Teslim olun” diyor mütalaa bize, asıl siz teslim olun.
 
Esas hakkındaki savunma sırası Tayfun Kahraman'da. Kahraman, Can Atalay ve Mücella Yapıcı ile ortak açıklamayı okuyor.
 
Tayfun Kahraman:
 
Aynı ciddiyetsizlikle ve tamamen yorum üzerine inşa edilmiş bir iddianame ve mütalaa ile karşı karşıyayız. Bu iddianame ve mütalaa Gezi'yi anlatmıyor Gezi antiemperyalisttir. Dış güçlerin oyunu diye açıklanamaz.
 
Bizler Taksim yayalaştırma projesi ve Topçu Kışlası’na karşı görevlerimiz kapsamında faaliyet gösterdik. Topluma anlatmaya başladık. Gördüğümüz şiddet üzere toplumun vicdanı harekete geçti.
 
İlk olarak davamızı açtık, ilk olarak yargıya güvendik. Ben, Mücella Yapıcı ve Can Atalay dava dilekçemizi birlikte yazıp idare mahkemesine verdik.
 
Biz meslek odaları olarak katılımcı bir yönetim benimsenmediği için davalarla mücadele edebiliyoruz. Ama davalar da yardımcı olmadı.
 
Hukuki olmadıkları, şehircilik ilkelerine aykırı olduğu mahkemelerce kesinleşmiş pek çok proje yerinde duruyor, önüne geçemedik.
 
İddianame ve mütalaa cevap bulamadığı soruların hiçbirine cevap vermiyor, iddiayı ifade edip geçiyor. Gezi, Taksim Dayanışması ile aynı şey değildir. Taksim Dayanışması da dur dediğinde durulan, git dediğinde gidilen bir muktedir hiç değildir.
 
Hiçbir fon kullanılmaması kararı vardır. Böyle bi fon kullanmış olsak meslek odalarımız hakkımızda soruşturma açardı. İddialar bunları görmezden gelse de Gezi temsil eksikliği hisseden vatandaşların yeri haline geldi.
 
Dünyadaki hiçbir parayla bunu toplayamazsınız. Taksim Dayanışması sadece kitlelere tercüman olmuş, tüm hükümet görüşmelerinde bunu dile getirmiştir.
 
Kahraman, eylemler sürerken Taksim Dayanışması'nın dönemin başbakanı Erdoğan ile görüşmesinden sonra yapılan açıklamayı okudu ve "Bu açıklama nedeniyle Gezi Parkı'nda ve başka yerlerde bir sürü cinsiyetçi küfür işittim soğukkanlı açıklama yaptığım için" dedi.
 
Hükümet politikalarını protesto etmek hükümeti yıkmak değildir. Dayak yiyerek darbe olmaz, biz dayak yedik. Bugün de dayak yediğim için darbe yapmakla suçlanıyorum.
 
Hükümeti devirmek gibi bir eylem kesinlikle teşvik edilmemiştir, hükümete tepki gösteren halkın talepleri için tercümanlık yapılmıştır. Bu anayasal haktır.
 
Bizler tarafından gerçekleştirilmemiş olayların failleri de tespit edilemedi. Gezi Parkı'nda polislerin çadırları yakması ne kadar yanlışsa kamu malına verilen zarar da o kadar yanlıştır.
 
Tayfun Kahraman'ın konuşması devam ederken mahkeme heyeti saat 13:45'e kadar ara verdi.
 
Güncelleme:
 
Saat; 13.45
 
Tekrar salondayız. Duruşmanın öğleden sonraki oturumu başlıyor.
 
Tayfun Kahraman esas hakkındaki mütalaaya yanıt vermeye devam ediyor:
 
Mütalaada telefon tapelerinin bana ait olduğu belirtiliyor. Benim hiçbir zaman böyle bir beyanım olmadı. Bu tapelerde de hiçbir şekilde hukuka aykırı bir şey yoktur.
 
İddianamede ve mütalaada tüm sanıkların birlikte hareket ettiği söylense de sanıklar arasında bağlı bir hiyerarşik ilişki olduğunu söylemek mümkün değil.
 
Mütalaa, benim İstanbul'da görevde olduğum kamu kurumundan Gaziantep'e atanarak yaşadığım mağduriyetten hiç bahsetmiyor.
 
Karşımızda özensiz bir iddianame ve onun kadar özensiz, bilgisiz, delil sunmayan ve her olayı bir diğerine katan, bir sonuç belirleyip bu sonuca götürmeye çalışan bir mütalaa var.
 
Bizi hayatımızla sınasanız da, hükümeti devirmek suçlamasıyla yargılansak da kent suçlarına karşı durmaya devam edeceğiz. Suçlamaların somut olmaması, tarafımızca şiddete teşvik olmaması, açıklamalarımızın soğukkanlı olması nedeniyle beraatımızı talep ediyorum.
 
Kahraman’ın ardından yargılananlardan Yiğit Ali Ekmekçi konuşuyor:
 
Mütalaada yargılanan diğer kişilerle yaptığım telefon görüşmelerinin sayısı yer almıştır. Savcılık bu bilgiyle Gezi eylemleriyle ilgili faaliyet yürüttüğümüzü düşünüyor ki bu mantığa aykırıdır.
 
Savcılık MASAK raporlarına rağmen Anadolu Kültür AŞ'yi suçlamıştır. Faaliyetleri hala süren bir vakfı 'bölücü faaliyetler yürüten bir vakıf' olarak nitelemiştir.
 
Yiğit Ali Ekmekçi: Savcılığın hayal mahsulu bütün suçlamaları reddediyorum, akla mantığa aykırı girişimlere son verilmesini talep ediyorum.
 
Yiğit Ali Ekmekçi’nin ardından davada yargılanan ve 1634 gündür tutuklu bulunan iş insanı #OsmanKavala konuşuyor,
 
#OsmanKavala: AİHM kararının ardından davanın hızla karara bağlanmasına karar verildi. Gerekçesiz birleştirilen dosyalar ayrıldı. İkinci iddianamenin kullanım süresi sona erdi.
 
İkinci iddianame benim tutuklanmam için hazırlanmıştı. bir Bunu yapmak için de Gezi protestolarına katılan binlerce kişi itibarsızlaştırılmaya çalışılıyor.
 
Gezi protestoları kamuoyunun gözü önünde gerçekleştiğinden o dönem bu protestoların bir darbe girişimi olduğuna yönelik komplo teorisi tutmadı, hükümet de bu komployu benimsemedi. Yoksa Başbakan kendisini devirmek isteyenlerle görüşür müydü?
 
Keza George Soros da 2015’de Türkiye’ye geldiğinde hükümet yetkilileri ile görüşmüştü.
 
#OsmanKavala savcının esas hakkındaki mütalaasına yanıt veriyor:
 
Gezi'nin dışarıdan yönetildiğine dair delil gösterilemedi.80 ile yayılan protestoları yönlendirdiğim iddiası akla uygun değildir, sadece poğaça ve eczaneden alınmış maskelerle gittiğim Gezi’nin maddi ihtiyaçlarını karşıladığım iddiası saçmalıktır.
 
İddianamede de belirtildiği gibi hükümet yetkilileriyle de toplantılara katıldım. Suç eylemine destek vermemle ilgili bir delil ortaya konamamıştır.
 
Protestoculara akıl hocalığı yaptığım iddia ediliyor. 30 yıl sivil toplum kuruluşlarında çalışmış biri olarak görüşlerimi kamuoyuyla, siyasetçilerle paylaşırım.
 
Taksim yayalaştırma projesine açık bir şekilde karşı çıktım, toplantılara kapatıldım. Evime yakınlığı nedeniyle eylemleri gördüm. Parka bir masa götürdüm. Fidan ekme eylemine bizzat katıldım. Hiçbir faaliyetimi gizli kapılar ardında gerçekleştirmedim.
 
Gezi Parkı üstünde birkaç ağacın bulunduğu boş bir arsa değildir. Milyonlarca İstanbullunun yararlandığı, kamu için büyük öneme sahip bir alandır.
 
Bu parkın tahribinin engellenmesi, yapılaştırmanın durdurması, parkın park olarak kalması kamu yararına olmuştur.
 
Bu iddianın araştırma sonucu ulaşılmış herhangi bir delile değil, Soros’un Arap Baharı arkasındaki kişi olduğu algısına dayanmaktadır ve iddianamede de böyle yer almıştır.
 
Türkiye’yi ziyaretinde vakfın çalışmalarını değerlendirdiği toplantılar dışında Soros ile hiçbir irtibatım yok. Benim dışımda hiçbir vakıf üyesiyle konuşmuş olmaması, Soros’un sanıklar arasında olmaması bu iddiaları yazanların da iddialara inanmadığını gösteriyor.
 
15 Temmuz darbe girişiminde bu kadar önemli rol oynadığına inanılan bir kişinin sorgulanmamış olması kanaatimce savcılık mesleğinin doğasına aykırı ciddi bir görev ihmalidir.
 
Hayatımın 4,5 yılını cezaevinde geçirmiş olmam benim için telafisi mümkün olmayan bir kayıptır. Bana teselli sağlayacak yegane şey yaşadıklarımın yargıdaki vahim sorunların daha iyi anlaşılmasına katkıda bulunması ihtimalidir.
 
Yargılananların esas hakkındaki mütalaaya karşı verdikleri yanıtlar bitti.
 
Sıra avukatlarda. Yiğit Aksakoğlu'nun avukatı Serdar Laçin konuşuyor:
 
Avukat Laçin:
 
Müvekkilim (Yiğit Aksakoğlu) ile ilgili AYM kararında eylemlerin şiddet içermediği belirtildi. Bu karardan sonra dosyaya başka bir delil girmedi. Bu karar beraat kararı verilmesi gerektiğini gösteriyor.
 
Aksakoğlu'nun diğer avukatı Aslı Kazan:
 
Bu dosyada yeniden kıymetlendirilen hiçbir şey yoktur. Eserin sahibi olan Nazmi Ardıç cezaevindedir. Bu kıymetli eser hala sergilenmektedir.
 
Biz delilleri yanımızda getiriyoruz, siz delillerin değerlendirilmesi için olumlu bir karar vermiyorsunuz. Üretilmiş delillerle ilgili kanıtlarımızın değerlendirilmesiyle ilgili ret kararı verirseniz bunun adı yargılama olmaz. Beraat istiyoruz.
 
Gezi davası avukatların esas hakkındaki mütalaaya karşı sözleriyle devam ediyor:
 
Hakan Altınay'ın avukatı Tora Pekin:
 
Ne kadar yasa, hukuk, içtihat, insan hakları desek de bu davada adalet ve hukuk kaybetmiştir. Bu ve benzeri siyasi davalar nedeniyle adalete olan güven kaybedilmiştir. Dosyada ters çevrilmiş arabaları Hakan Altınay'ın çevirdiği yönünde bir delil mi var? Bu dava hukuki amaçlar dışında gizli amaçlara hizmet etmek için açıldı. urada artık geriye bir yol kalıyor: Davanın doğasını ifşa etmek. Anayasayı savunmak için gerekli bu. 657 sayfalık okunması imkansız, tutarlı bir dilden uzak bir metinle (iddianame) karşı karşıyayız. Bu metni heyetin satır satır okuduğunu sanmıyorum. Daha kötüsü iddianameyi yazan savcının da okumadığını düşünüyorum. Her dokuz sayfada bir 'kaos çıkarmak'tan bahseden bir iddianameyle karşı karşıyayız. Bunun yanında 657 sayfa içinde TCK 312. madde (darbe teşebbüsü) sadece bir kez geçiyor. Onun yerine dedikodular var bu davada. Muammer Akkaşların, Nazmi Ardıçların açtığı yolda ilerlenmez, onların sözüne güvenilmez. Eğer güvenirseniz yalancı çıkarsınız. 
 
"Avukat Tora Pekin konuşurken mahkeme başkanı Mesut Özdemir, konuşma için 10 dakikalık bir süre verildiğini, bunu doldurduğu için 10 dakika daha süre verdiğini söyledi. Avukatlar, başkanın kararına tepki gösterdi."
 
Av. Pekin: Bir kefede ağırlaştırılmış müebbet cezası diğer kefede 45 dakikalık savunma var.Delilleri tartışmış olsaydınız zaten bu kadar konuşmak zorunda kalmazdık. Ne zaman dosyaya, size savcılığa eleştiriler ağırlaşırsa o zaman savunmayı kesiyorsunuz.
 
Mahkeme Başkanı Mesut Özdemir’in “10 dakika daha devam edin” diyerek ısrarı üzerine avukat Pekin devam ediyor.
 
Avukat Tora Pekin:
 
O zaman hukuka aykırı delillere gelelim. Hukuka aykırı dinlemeler yapmışlar. Dinlemelerin yüzde 90'ının Menekşe Uyar ve Süleyman Karaçöl yapmış. Fethullahçı polisler istemiş, onlar da kararları vermişler. “Adalet limanı insanların sığınacağı son limandır” demişler 17 Aralık takipsizlik kararında. Eğer adınız Cengiz Holding, Kolin, Makyol ise adalet limanı sığınacağınız son limandır ama adınız Mücella Yapıcı, Can Atalay ise adı ağırlaştırılmış müebbettir. İşte dava bu, söyleyecek başka bir şey yok.
 
Mahkeme Başkanı Mesut Özdemir’in savunmayı bitirtmesinin ardından Atalay, Yapıcı ve Kahraman’ın avukatları daha sonra ard arda savunma yapacaklarını söyledi. Çiğdem Mater’in avukatı Hürrem Sönmez ise “Eğer savunmamı bölmeyecekseniz yapacağım” dedi.
 
Ardından savunmasına başlayan Sönmez:
 
Burada savunmayı 10 dakika, 15 dakika diye bölemezsiniz. Gerekirse burada tam gün savunma yaparız. Meslektaşım Tora Pekin kıymetlendirme hususunu çok iyi anlattı. Bir daha anlatmak istemiyorum. Mahkemeniz çok çabuk sıkılıyor avukatlardan. Pekin’in dediği gibi 17-25 Aralık soruşturmasında nasıl o deliller hukuka aykırıysa bunlar da aynı şekilde hukuka aykırıdır. İkrar da bu durumu değiştirmez. Dolayısıyla iddia makamına kötü bir haberimiz var. Kıymetlenemedi o deliller. Gezi protestolarına 3 milyondan fazla kişi katılmış. Müvekkilim (Çiğdem Mater) de bunlardan biri. Savcılık ise yönlendirme için sokağa çıktığını söylüyor. Bu iddia akla aykırı olmakla beraber, Anayasal haklarını kullanarak sokağa çıkan insanların iradelerine karşı da bir hakarettir. Bir fikir eserinin tartışılacağı en son yer mahkemelerdir ama biz 2018'den bu yana bir sinema filmini tartışıyoruz burada. İnsanları akıllarından geçirdiği düşünceler için yargılayacaksanız biz yargı adına da utanırız, çok uzun zamandır da utanıyoruz, ama siz çocuklarınıza böyle bir miras bırakmak ister misiniz? Burada yargılanan ne sadece Osman Kavala, ne sadece Taksim Dayanışması. Burada yargılanan bir halkın baskısına rağmen iktidara karşı itirazıdır. Siz burada halkın iradesini yargılıyorsunuz. 
 
Gezi Parkı davasında avukatlar esas hakkındaki mütalaaya karşı beyanda bulunmaya devam ediyor.
 
Avukat Hürrem Sönmez’in savunmasının ardından Mahkeme Başkanı Mesut Özdemir duruşmayı bitirdi. Davaya 25 Nisan Pazartesi günü devam edilecek.
Kaynak : wwww.istanbulgercegi.com

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları