Adalet ve Dışişleri Bakanlıklarının 2026 yılı bütçeleri meclis genel kurulunda görüşülüyor

TBMM Genel Kurulu, Meclis Başkanvekili Tekin Bingöl başkanlığında toplandı. TBMM Genel Kurulu'nda, Meclis, Adalet ve Dışişleri bakanlıklarının 2026 yılı bütçeleri üzerinde konuşmalar başladı.
TBMM Genel Kurulu'nda, Meclis, Adalet ve Dışişleri bakanlıklarının 2026 yılı bütçeleri üzerinde AK Parti milletvekilleri söz aldı.
Bütçeler üzerinde ilk sözü, AK Parti Kütahya Milletvekili Adil Biçer aldı.
AK Parti Kütahya Milletvekili Adil Biçer, TBMM'nin bütçesi üzerine konuşurken, bütçenin, Türkiye'nin yatırımlarını inşa eden, Cumhuriyet'in ikinci asrına yön veren iradenin belgesi olduğunu dile getirdi.
Meclis'te atılan her adımın Türkiye Yüzyılı'nın temel yapı taşlarından birini teşkil ettiğini belirten Biçer, "2026 yılı bütçesi Gazi Meclis'in onurunu taşıyan, Türkiye Yüzyılı vizyonunu yansıtan, milletimizin kararlılığını güçlendiren bir bütçedir. Bu rakamlar yalnızca birer sayı değil, istikrarın, liderliğin, 23 yılı aşan hizmet siyaseti geleneğinin ve Türkiye'nin kesintisiz ilerleyişinin güçlü birer göstergesidir." değerlendirmesinde bulundu.
Kamu Denetçiliği Kurumunun bütçesi üzerine konuşan AK Parti İstanbul Milletvekili Behiye Eker, AK Parti hükümetlerinin vatandaşların temel haklarının korunması için tarihi adımlar attığını söyledi.
Eker, her biri kendi uzmanlık alanı içerisinde faaliyet gösteren, bağımsız ve etkin kurumsal denetim yapıları oluşturduklarını, Kamu Denetçiliği Kurumunun da bunlardan birisi olduğunu kaydetti.
Vatandaşların, idarenin her türlü eylem ve işlemleri ile tutum ve davranışlarına karşı Kamu Denetçiliği Kurumuna çok kolay bir şekilde müracaat edebildiğine dikkati çeken Eker, "Kurum kararlarının internet üzerinden erişilebilir olması, bir sene içerisinde 1 milyonu aşkın kişinin kurum web sitesine giriş yapması, benzer uyuşmazlıklar hakkında vatandaşlarımıza nasıl hareket edeceği noktasında yol göstermektedir." dedi.
Anayasa Mahkemesinin bütçesi üzerine konuşan AK Parti Amasya Milletvekili Haluk İpek, anayasaların devlet tüzel kişiliğini, kuruluşunu, organlarını, işleyişini, yurttaşların temel hak ve hürriyetlerini düzenleyen hukuki metinler olduğunu ifade etti.
TBMM'nin ihtilal ortamlarında hazırlanan anayasaları, kurucu iktidar yetkisini kullanarak birçok kez değiştirdiğini hatırlatan İpek, "1982 Anayasası 19 kez değişikliğe uğramış, 80 maddesi değiştirilmiş, 3 maddesi ise yürürlükten kaldırılmıştır." diye konuştu.
İpek, TBMM'nin kurucu irade yetkisini cesaretle kullanmaması durumunda, seçmen yaşının 18'e indirilmesi, tutuklulara ve yurt dışındaki vatandaşlara oy hakkının tanınması gibi uygulamaların hayata geçirilmesinin mümkün olmayacağına da işaret etti.
Adalet Bakanlığı bütçesi üzerine konuşan AK Parti Samsun Milletvekili Ersan Aksu, küresel sistemin iki yüzlülüğüne karşı "Daha adil bir dünya mümkün" diyerek en gür sedayı kendilerinin yükselttiğini söyledi.
Suç işleme iddiası mevcutken seçilmiş olmanın hiç kimseye yargılanmama hakkı vermediğini dile getiren Aksu, şöyle konuştu:
"Yargı bağımsızlığına hiçbir şekilde müdahale edilmemesi gerektiği açıktır. Bu konuda muhalefete ciddi görev düştüğü sabittir. Bugün adalete laf söyleyenler, geçmişte 'ordu göreve' pankartları açanlardan, kapatma davasıyla 'Bu sefer tamam' diyenlerden, 27 Nisan e-muhtırası'nı alkışlayanlardan, Gezi'de '6 ay alışveriş yapmayın, ekonomi çöksün' diyenlerden, FETÖ'nün 17/25 Aralık yargı darbesinden medet umanlardan, MİT tırları operasyonuyla Türkiye'yi 'savaş suçlusu' ilan etmeye kalkışanlardan, 15 Temmuz'a bel bağlayanlardan başkaları değildir."
Yargıtay bütçesi üzerine konuşan AK Parti Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya, Yargıtay bütçesinin, yalnızca kurumun değil, "bir milletin adalete olan inancının bütçesi" niteliği taşıdığını vurguladı.
Adaletin güçlüyü daha güçlü yapmak için değil, hakkı sahibine teslim etmek için bulunduğunu dile getiren Özkaya, "Bu köklü anlayış aynı zamanda kadim devlet geleneğimizin omurgasını oluşturmaktadır. Bugün burada modern yargının bütçesini konuşurken, aslında bin yıllık hukuk devletinin köklerini de konuşuyoruz." şeklinde konuştu.
Özkaya, Yargıtay’ın farklı mahkemeler arasında içtihat birliği sağladığını, vatandaşın adalet beklentisini hukuk sınırları içinde karşıladığını, yargı bağımsızlığı ile yargının sorumluluğunu dengede tuttuğunu belirterek, "Bugün sunduğumuz bütçe, bu ihtiyaçlara cevap veren, yargının daha etkin, daha hızlı ve doğru karar verebilmesini amaçlayan bir bütçedir." dedi.
Dışişleri Bakanlığı bütçesi üzerine konuşan AK Parti İzmir Milletvekili Yaşar Kırkpınar, Türkiye'nin dış politikasının, aynı zamanda Türkiye Yüzyılı'nın da dış politikası olduğunu belirtti.
Türkiye'nin girişimci ve insani dış politikasıyla, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "Dünya 5'ten büyüktür" şiarı ve "Daha adil bir dünya mümkün" anlayışıyla kapsayıcı, şeffaf ve hesap verebilir küresel bir sistemin tesis edilmesi için çaba sarf ettiklerini vurgulayan Kırkpınar, "Uluslararası alanda fikirlerine başvurulan, önerileri dikkate alınan, kimi zaman arabulucu, kimi zaman kolaylaştırıcı olarak sunulan ve çözüm üreten bir diplomatik güç haline geldik. Büyük bir gururla ifade etmek isterim ki, Türk diplomasisi son asırların en başarılı dönemini yaşamaktadır." ifadelerini kullandı.
Öte yandan CHP'li milletvekilleri, Genel Kurul Salonu'nda sıralarına, tutuklanmasının ardından İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanlığı görevinden uzaklaştırılan Ekrem İmamoğlu'nun ve bazı tutuklu belediye başkanlarının fotoğraflarını bıraktı.
TBMM Genel Kurulu'nda, Meclis, Adalet ve Dışişleri bakanlıklarının 2026 yılı bütçeleri üzerinde İYİ Parti milletvekilleri söz aldı.
İYİ Parti Manisa Milletvekili Şenol Sunat, görüşülen bütçenin yasamayı, denetimi ve demokrasiyi güçlendirmediğini savundu.
"Gazi Meclis, PKK'nın siyasi uzantılarına bölücü propaganda zemini olarak kullanılamaz." diyen Sunat, Cumhur İttifakı'nın "kendi geleceklerini garantiye almak için" ülkenin ve milletin istikbalini düşünmediğini iddia etti.
Sunat, Terörsüz Türkiye hedefi doğrultusunda yürütülen politikaları eleştirdi.
İYİ Parti Denizli Milletvekili Yasin Öztürk, TBMM'nin bütçesinde yüzde 52,8'lik artış bulunduğunu belirterek, tepkisini dile getirdi.
Bu artışın nedenlerini soran Öztürk, TBMM'nin harcamaları şişirdiğini, bütçeyi genişlettiğini ve tüm bunları "tasarruf masalıyla süslediğini" ileri sürdü.
Meclis'in tüm yükünü sabahlara kadar çalışan personellerin omuzladığını söyleyen Öztürk, "Böylesine ağır bir sorumluluğu taşıyan personele kart basma zorunluluğunu dayatmak hem akıl dışıdır hem gereksizdir hem de fiilen uygulanabilir bir şey değildir. Bu çağ dışı uygulamayı derhal bırakın." diye konuştu.
Meclis'in "yürütmenin hazırladığı belgeleri mühürleyen notere dönüştürüldüğü"nü ileri süren Öztürk, araştırma önergelerinin kabul edilme oranlarını "denetimsizliğin belgesi" olarak niteledi.
TBMM'deki ihtisas komisyonlarının görüşmelerinin TBMM TV'de yayımlanmasını isteyen Öztürk, "Türkiye Büyük Millet Meclisi gizli bir loca değildir. Burası milletin evidir ve tüm çalışanlar açık ve şeffaf olmak zorundadır." ifadesini kullandı.
Öztürk, ıslak mendil paketlerinin içinde Türk bayrağı bulunan Meclis logosunun kullanılmasına da tepki gösterdi.
İYİ Parti Afyonkarahisar Milletvekili Hakan Şeref Olgun, "savcıların tarafsız sistemin cesur olmadığını" savundu.
Yargının itibarsızlaştırıldığını savunan Olgun, hukukun siyasetin aracı haline getirildiğini ve adaletin susturulduğunu iddia etti.
Olgun, yapılan bazı hakim ve savcı atamalarını da eleştirdi.
- "Hukuku eğip bükerek iktidar korunmaz"
İYİ Parti Antalya Milletvekili Uğur Poyraz, Türk yargısının kararlarını her dönemin muktedirlerine göre tesis ettiğini söyledi.
"Önündeki kanun aynıdır ama uygulama iradesi döneme ve güce göre şekillenmiştir." diyen Poyraz, darbe ve postmodern darbe dönemlerinde yargının vatandaşı değil statükoyu tercih ettiğini dile getirdi.
Yargının milletin sığınağı olmaktan çıkıp, milletin üzerine çöken bir gölgeye dönüşmesinin "öldürmekle" eşdeğer olduğunu ifade eden Poyraz, şunları kaydetti:
"Savcılıklar ve mahkemeler korkulan makam ve mekanlara dönüşürse, hakikat yerini fısıltıya bırakır, fısıltının hükmettiği yerde ise devlet değil korkunun iktidarı vardır artık. Hukuku eğip bükerek iktidar korunmaz, sadece çürüme hızlanır. Bugün Türkiye'nin meselesi bir bakanlığın başarısızlığı değil hakkın, hukukun, vicdanın sistematik olarak çökertilmesidir. Adalet hukukla yeniden ayağa kalkmadıkça hiçbiriniz ayakta kalamazsınız."
İYİ Parti Muğla Milletvekili Metin Ergün, Türkiye'nin dış politikada önceliklerini ve vizyonunu da yansıtan bir ayna mahiyetindeki Dışişleri Bakanlığı bütçesinin "son derece yetersiz" olduğunu söyledi.
Bu durumun stratejik açıdan çok önemli bir konumda bulunan Türkiye'nin dış politika imkanlarını azalttığını savunan Ergün, bu ve buna benzer sebeplerle bütçe teklifine kabul oyu vermelerinin mümkün olmadığını bildirdi.
Türk dış politika geleneğinin son yıllarda tahribata uğradığını ileri süren Ergün, dış politikanın "ideolojik körlük ve mezhepsel tercihlerle" şekillendiğini belirterek, bu durumu eleştirdi.
Ergün, "Devletimiz tarafsız, dengeli ve kurumlar üzerinden yürütülen geleneksel diplomasi anlayışını terk etmiş, yerine kişisel ilişkiler, günübirlik hesaplar ve iç politikaya endeksli hamleler kurulmuştur. Bu anlayış Türkiye'yi öngörülemez bir aktöre dönüştürmüş durumdadır." ifadelerini kullandı.
Türkiye'nin bazı soydaşları ve komşularının yaşadığı sorunlar karşısında yürüttüğü politikaları eleştiren Ergün, "Türk dış politikası Büyük Atatürk'ün 'Yurtta sulh, cihanda sulh' anlayışı doğrultusunda yeniden akılcı, dengeli, kurumlar üzerinden yürütülen ve milli çıkarları esas alan bir çizgiye dönmelidir. Dışişleri Bakanlığı devlet geleneğiyle, ehliyetle ve liyakatle yönetilmelidir." değerlendirmesinde bulundu.
Ergün, ABD'nin Ankara Büyükelçisi Tom Barrack'ın Türkiye'nin tarihini ve ulus devlet yapısını hedef alan bazı açıklamalarda bulunduğunu aktararak, "Bakanlığın ve iktidarın, daha fazla gecikmeden bu şahsa gereken cevabı vermesi zaruret haline gelmiştir." dedi.
İYİ Parti Edirne Milletvekili Mehmet Akalın da "Bir ülkenin dış politikası sınırlarının ötesindeki değişimi izlemekle değil, o değişimin kendi topraklarına vuracak yansımalarını öngörmekle güç kazanır." ifadesini kullandı.
Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) Başkanı Mesut Barzani'nin Cizre ziyaretinde ortaya çıkan görüntüleri eleştiren Akalın, Akdeniz'de yaşanan gelişmelere de değindi.
Doğu Akdeniz'de yaşanan meselenin artık netleştiğini belirten Akalın, "Bu bölgede yürütülen tartışma bir deniz parçasının paylaşımı değil, Türkiye'nin jeopolitik ağırlığını daraltma girişimidir." görüşünü paylaştı.
TBMM Genel Kurulunda, Meclis, Adalet ve Dışişleri bakanlıklarının 2026 yılı bütçeleri üzerinde DEM Parti milletvekilleri söz aldı.
DEM Parti Mardin Milletvekili Salihe Aydeniz, bütçenin artık Meclis'te müzakere edilen bir belge olmaktan çıkıp yürütmenin tek başına kurguladığı bir metin haline geldiğini iddia etti.
Halkın bütçesine halkın sesinin yansımadığını savunan Aydeniz, bütçenin kimlikleri, inançları, kültürleri ve dilleri yok saydığını, yoksulluğu ve ayrımcılığı yeniden ürettiğini ileri sürdü.
Meclis'in asli görevinin yasa yapmak olduğunu anımsatan Aydeniz, gelinen aşamada TBMM'nin denetlenen bir konuma düşürüldüğünü, Meclis'in itibarı, aydınlığı, tarafsızlığının da kaybolduğunu iddia etti.
Aydeniz, Kürtçenin Meclis tutanaklarına kaydedilmemesini de eleştirdi.
DEM Parti Ağrı Milletvekili Sırrı Sakık, Terörsüz Türkiye hedefiyle yürütülen sürece ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Kürtçeye "hayatın her alanında saygınlık" isteyen Sakık, "Bu dilin Türkçenin yanında hayat bulmasını ve hızlı adımların atılmasını istiyoruz." dedi.
Daha önce yürütülen süreçlere değinen ve Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'a seslenen Sakık, "Kürt sorunuyla ilgili o kadar önemli tespitleriniz varken neden geri adım attınız, neden o günün çok çok gerisindesiniz hem söylem olarak hem pratik olarak? Eğer Kürt sorunu bir hakkaniyet sorunuysa biz gerçekten, MİT ile yaptığımız görüşmelerde siyaset dünyasının çok çok ilerisinde olan bir ekiple yüzleştik." ifadelerini kullandı.
DEM Parti Erzurum Milletvekili Meral Danış Beştaş, bugün tartışılan meselenin, devletin damar sisteminin halen kan pompalayıp pompalamadığı olduğunu ifade etti.
Damar sistemini hukuk ve adaletin oluşturduğunu belirten Beştaş, "Ne yazık ki epey süredir kan pompalanmıyor ve yurttaşların hukuka olan güveni günbegün zayıflıyor, zayıflamaya devam ediyor." diye konuştu.
"Adaletsizliklerle dolu birikimden kurtulup hukuka dönme zamanı" olduğunu savunan Beştaş, "Hukukun bireysel ve evrensel normlarla kolektif haklarla yeniden toplum lehine yapılandırıldığı bir çözüm çok mümkün, onun kıyısındayız." değerlendirmesinde bulundu.
Sayıştay’ı devletin vicdanı, Anayasa Mahkemesini ise devletin hukukta kalmasını sağlayan omurgası olarak nitelendiren Beştaş, "Denetimin dışında kalan devlet, devlet olmaktan çıkar." dedi.
DEM Parti Şanlıurfa Milletvekili Dilan Kunt Ayan, Türkiye'de her dört kişiden üçünün adalet olmadığını söylediğini iddia etti.
Yargı paketlerine yönelik eleştirilerde bulunan Ayan, Türkiye'nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine en çok başvuru yapan ülkeler arasında olduğunu iddia etti.
Adaletin "yurt dışı turizme" dönüştürüldüğünü ileri süren Ayan, "Herkes için gerçekten de eşitlikçi bir ilkeye dayalı, aslında başta İnfaz Yasası'nı, özgür yurttaş yasasını, demokrasiyi, diyaloğu güçlendiren barış ve demokratik yasalarını, hak ve özgürlükleri genişleten özgürlük yasalarını gecikmeden yapmak zorundasınız. Biz hazırız, halk hazır." diye konuştu.
DEM Parti Şırnak Milletvekili Nevroz Uysal Aslan Ceza İnfaz Yasası ve uygulamalarına ilişkin eleştirilerde bulundu. Getirilen her yeni yargı paketinin "yeni eşitsizlikler, adaletsizlikler ürettiğini" savunan Uysal, bütçede yeni hapishanelere ayrılan kaynaklarla adaletsizliğin yeniden üretildiğini iddia etti.
MHP milletvekilleri, Genel Kurulda, TBMM, Adalet ve Dışişleri bakanlıklarının 2026 yılı bütçeleri üzerinde söz aldı.
TBMM İdare Amiri ve MHP Gaziantep Milletvekili Sermet Atay, TBMM'nin "yeşil parlamento" yolunda kararlı adımlar atmaya devam ettiğini söyledi.
TBMM'nin çevre duyarlılığı ve sürdürülebilir kaynak kullanımı konusunda diğer kamu kurumlarına örnek olma misyonunu titizlikle sürdürdüğünü belirten Atay, "Yeşil parlamento hedefi doğrultusunda hayata geçirilen projelerle 196 bin kilovatsaat elektrik, 2 bin 76 ton su, 23 bin metreküp doğal gaz ve 40 bin litre akaryakıt tasarrufu sağlanmıştır. Yeni güneş enerjisi sistemleriyle yıllık 750 bin kilovatsaat elektrik üretimi planlanmaktadır." diye konuştu.
MHP Afyonkarahisar Milletvekili Mehmet Taytak, Türkiye'de "açık, planlı ve sistemli bir şekilde yürütülen beşinci kol faaliyetlerinin" artık gizlenemez bir noktada olduğunu söyledi.
Devletin itibarını zedelemeyi, milletin güven ve birlik duygusunu aşındırmayı hedefleyen bu çalışmaların toplumun sinir uçlarına dokunacak şekilde organize edildiğini belirten Taytak, en büyük operasyon sahasının sosyal medya olduğuna işaret etti.
Bilginin denetiminin kamu güvenliğinin ayrılmaz bir parçası olduğunu ifade eden Taytak, Kamu Denetçiliği Kurumu ile İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumunun devletin şeffaflığını güçlendirdiğini, milletin huzuruna yönelen saldırıları boşa çıkardığını söyledi.
- "Anayasa Mahkemesinin yükü ağırdır"
MHP Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Feti Yıldız, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yapılabilmesi için önce olağan kanun yollarının tüketilmesi gerektiğini hatırlattı.
Bireysel başvurunun vatandaşa iyi anlatılamadığına işaret eden Yıldız, bazı vatandaşların uğradıkları haksızlıklar sonrası olağan kanun yollarını tüketmeden bireysel başvuruda bulunduğuna belirtti. Yıldız, bireysel başvurunun yeni baştan düzenlenmesi gerektiğini ve bunun vatandaşa iyi anlatılması gerektiğini söyledi.
Anayasa Mahkemesine yönelik değerlendirmelerde bulunan Yıldız, "Anayasa Mahkemesinin yükü ağırdır. Bunun için yeniden değerlendirme yapılması ve iş yükünün hafifletilmesi gerekir." dedi.
Türkiye'nin toplumsal dinamizminin, devlet kapasitesinin, bölgesel etkisinin, tarihsel birikiminin büyük ve kutlu bir kaynak olduğunu belirten Yıldız, "Devlet aklının sorulara, sorunlara çözüm üretme, milletimizin hayrına dönüştürme, tehditleri bertaraf etme gücünü neoemperyalist odaklar engelleyemeyecektir, 'Terörsüz Türkiye' hedefine mutlaka ulaşılacaktır. Bu mesele, üzerinde boşboğazlık yapılacak, polemiğe girilecek meselelerden değildir." diye konuştu.
MHP Kırıkkale Milletvekili Halil Öztürk, yargı hizmetlerine ilişkin çok yönlü bir dönüşüm çabasının sürdürüldüğünü, ihtisas mahkemelerinin yaygınlaştırılmasının, icra iflas sisteminin günün ihtiyaçlarına göre güncellenmesinin, adli yardım mekanizmalarının geliştirilmesinin ve alternatif uyuşmazlık çözüm yollarının yaygınlaştırılmasının bu dönüşümün ana ilkelerinden olduğunu vurguladı.
Öztürk, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Hedef hem mahkemelerimizin iş yükünü azaltmak hem de vatandaşımızın uyuşmazlıklarını daha hızlı, daha düşük maliyetle ve daha tatmin edici biçimde sonuçlandırmaktır. Bu anlayışın kurumsal karşılığı, hukukun üstünlüğünü esas alan, bağımsız ve tarafsız bir yargı düzenidir. Hakim ve savcıların mesleğe kabulünden terfilerine, görev yerlerinden meslek içi eğitimlerine kadar her aşamada liyakat, mesleki ehliyet ve milli şuur temel ölçü olmalıdır. Biz, bu hassasiyetlerin kağıt üzerinde kalmaması, vatandaşın günlük hayatında somut karşılık bulması için üzerimize düşen yasama sorumluluğunu yerine getirmeye hazırız."
MHP Tokat Milletvekili Yücel Bulut, hakimlerin bağımsızlığı ve tarafsızlığı konusunun "davanın taraflarından ya da siyasi iradeden bağımsızlık" anlamına gelmediğini ifade etti.
Hakim ve savcıların üzerlerinde oluşturulmak istenen mahalle baskısından bağımsız bir şekilde karar verebilme iradelerinin de ortaya çıkarılması gerektiğini dile getiren Bulut, "Daha henüz staj aşamasında, kura aşamasında hakim ve savcılarımız üzerinde öyle bir ideolojik baskı oluşturuluyor, öyle bir mahalle baskısı oluşturuluyor ki hakimlerin tarafsızlığına ve bağımsızlığına asıl bu mantıkla gölge düşürülüyor. Cumhurbaşkanımızın huzurunda her yıl kura çekimleri, her defasında siyasi polemik haline getiriliyor." dedi.
Cumhurbaşkanının devletin başı olduğunu, Türkiye Cumhuriyeti'ni ve Türk milletinin birliğini temsil ettiğini vurgulayan Bulut, "Dolayısıyla hakim ve savcıların postal karşısında esas duruşta bekledikleri dönem kapanmış seçimle iş başına gelmiş, anayasa metnine göre de devletin başı olan Cumhurbaşkanı'nın huzurunda kura çekimine katılıp mesleklerine başlamaları gibi aklı başında bir yol bulunmuştur." diye konuştu.
MHP Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül, dijital medyanın oluşturduğu olumsuz etkiler karşısında yargının sağlıklı bir şekilde işlemesini temin edecek tedbirlerin alınması gerektiğini söyledi.
Yeni bir anayasa yapılması noktasında da değerlendirmelerde bulunan Bülbül, şunları kaydetti:
"Milli, sivil ve demokratik bir anayasanın 'Türk ve Türkiye Yüzyılı' hedefleri kapsamında aziz milletimize ve gelecek nesillerimize kazandırılması hepimizin sorumluluğudur. Hedeflenen yeni anayasa, toplumun her kesimini kucaklayan, meşru her düşünceyi sahiplenen, milli ve kurucu değerlere yaslanan bir zeminde yükselmelidir. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ve devlet yapısının sarih bir şekilde düzenlendiği, kuvvetler ayrımı ilkesinin pekiştirildiği, zamanın ruhuyla çelişmeyen, sosyolojik, ekonomik, kültürel ve siyasal kazanımların korunduğu bir anayasa hazırlanmalıdır."
MHP Erzurum Milletvekili Kamil Aydın, Yunanistan Savunma Bakanı Nikos Dendias'ın "Ege'yi füzelerle kapatacağız" sözüne tepki gösterdi.
- "TBMM'nin bu konuda yıllar önce aldığı karar hala geçerlidir"
MHP Genel Başkan Yardımcısı ve Kayseri Milletvekili İsmail Özdemir, Ukrayna-Rusya savaşını hatırlatarak, Türkiye'nin Karadeniz'deki çatışmaların kaynağını oluşturacak paravan ve nakil üssü ülkeler oluşturma girişimleri karşısında uyanık ve dikkatli olması gerektiğini dile getirdi.
Özdemir, "Türkiye'nin hem kendi egemenliğini hem de Boğazlar üzerindeki hakimiyetini tescilleyen Montrö Sözleşmesi'nin delinmesi girişimlerine karşı hassas tavrımızı korumalıyız. Türkiye her ne kadar NATO üyesi olsa bile Ukrayna ve Rusya arasında süregelen savaşta adil olmak durumundadır. Savaşan taraflarla aynı anda görüşebilen ve daha da önemlisi iki tarafın esir takası ile tahıl nakli gibi alanlarda birbirleriyle anlaşma sağlamalarını tesis eden ülkemiz, özellikle ABD ve İngiltere'nin başını çektiği karanlık oyunlara karşı hukuki yükümlülüğünü kararlılıkla uygulamalıdır ancak bu şartlarda Montrö'nün gereklilikleri yerine getirilebilecektir." değerlendirmesinde bulundu.
Ege ve Doğu Akdeniz'de Lozan ve Paris anlaşmalarını açıkça ihlal eden Yunanistan'ın, ipin ucunu iyice kaçırdığını söyleyen Özdemir, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Ege Denizi'ndeki adaları silahlandıran, boyunu aşan iş ve gündemlere kalkışan, Türkiye karşıtlığını açıkça ortaya koyup sözde ittifaklar kuran Yunanistan için sabrımız tükenmek üzeredir. Kara suları genişliğini 12 mile çıkararak ülkemizin 'mavi vatan' hudutlarına mütecaviz eylemlerde bulunma niyetini en üst seviyeye taşıyan Yunanistan, şayet böyle bir karar alırsa karşısında yıkıcı bir azapla muhatap olacağını ve çok şeylerini feda etmek durumunda kalacağını unutmamalıdır. TBMM'nin bu konuda yıllar önce aldığı karar hala geçerlidir."
Son dönemlerde İsrail'in, Kıbrıs Rum Kesimi'ne ileri nesil silah sevkiyatında bulunmasını ve Yunanistan'ın askeri ve taarruz altyapısı ile kapasitesini güçlendirme politikasını anımsatan Özdemir, bölgede aleni şekilde Türkiye karşıtı "Yunanistan, Kıbrıs Rum Kesimi ve İsrail ittifakı"nın kurulduğunu ifade etti.
İsmail Özdemir, Türkiye'nin acilen Kudüs Paktı ve TRÇ isminden doğan "Türkiye, Rusya ve Çin İttifakı" seçeneğini devreye alması gerektiğini söyledi.
Göka, TBMM Genel Kurulu'nda, Meclis, Adalet ve Dışişleri bakanlıklarının 2026 yılı bütçeleri üzerindeki konuşmasında, dünyanın hızla değiştiğine ve dengelerin yeniden kurulduğuna işaret etti.
Türkiye'nin "Dünya beşten büyüktür" ve "Daha adil bir dünya mümkün" vizyonuyla kritik bir dönemde adaletin sesi haline geldiğini dile getiren Göka, ülkenin arabuluculuk ve insani diplomasi alanlarında kararlı bir duruş sergilediğini vurguladı. Göka, Türkiye'nin hem bölgesinde hem dünyada gidişata yön veren, barış ve istikrar denkleminde merkezi bir aktör konumuna geldiğini anlattı.
Gazze'de soykırım karşısında ateşkes, insani yardım ve hukuki süreçlerin işletilmesi için en güçlü girişimlerin, Türkiye tarafından yürütüldüğünü anımsatan Göka, Türkiye'nin Suriye halkının en zor zamanlarında elini uzattığını ve yeni Suriye yönetimine her alanda destek verdiğini de bildirdi.
Tarihin en yıkıcı depreminin yaralarını "dünyada eşi görülmemiş bir seferberlikle" sararken, diğer yandan savunma sanayisinde küresel ölçekte rekorlara imza atıldığını kaydeden Göka, "Adeta bir devrim gerçekleştiriyor ve en önemlisi zihinlerdeki sınırları aşıyoruz." dedi.
Yıllarca millete bir tür öğrenilmiş çaresizlik zerk edilmeye çalışıldığını belirten Göka, özgüvenini kıran, kendi insanını küçümseyen, "boş bir Batı hayranlığı ve kendinden olanı hakir gören anlayışın" yıllarca ülkenin ayağına pranga olduğunu anımsattı.
Göka, millete korku salan "eski Türkiye zihniyetinin", Türkiye Yüzyılı'nda hiçbir yeri olmadığını vurgulayarak, Türkiye'nin büyüdükçe, yeniliklere imza attıkça ve bölgesinde itibarlı, istikrarlaştırıcı bir güç haline geldikçe bu prangaları birer birer attığını ve milletin özgüvenini geri kazandığını söyledi.
Kimi çevrelerin hala bu başarıları görmezden geldiğine işaret eden Göka, siyasette ve medyada umutsuzluk, karamsarlık ve kutuplaşma yayarak gençlerin ufkunun daraltılmaya çalışıldığına dikkati çekti.
Göka, ana muhalefetin "kendi iç çatışmalarını ve belediyelerdeki yolsuzlukları örtmek için" ülkesini uluslararası medyaya şikayet etmesini eleştirerek, "Türkiye, tarihi kimliğine, jeopolitik konumuna ve milletimizin iradesine yakışan bir geleceğe doğru ilerlemektedir. AK Parti ve Cumhur İttifakı olarak önce Terörsüz Türkiye'yi, ardından ülkemize yönelik terör tehdidinin bertaraf edildiği terörsüz bölgeyi inşa etme azmimiz tamdır." dedi.
TBMM Genel Kurulu'nda, Meclis ile Adalet ve Dışişleri bakanlıklarının 2026 yılı bütçeleri üzerinde CHP milletvekilleri söz aldı.
CHP Antalya Milletvekili Cavit Arı, gençlerin vize randevusu alamadıklarını, alınan randevularda da vize verilmediğini söyledi. Arı, son 10 yılda gençlerin ve vatandaşların vize için 511 milyon avro ücret ödediğini ve bu tutarın yandığını belirtti. Arı, "Bunun sebebi, ülkemizde hukukun üstünlüğü ile ilgili yaşanan sorunlar." ifadesini kullandı.
CHP Sözcüsü ve İzmir Milletvekili Deniz Yücel, "yasama faaliyetleri etkisizleştirilen, milli irada adına yapılan denetim yetkisi elinden alınan" bir Meclis ile karşı karşıya olduklarını savundu.
Meclis'in sadece bir onay makamı haline getirildiğini ileri süren Yücel, "Geçmişte bakanları sözlü soru ve gensoru gibi mekanizmalarla denetleyen Meclis, bugün gerçek anlamda denetim yetkisini dahi yitirmiş durumdadır." diye konuştu.
28. Dönem'de, 37 bin 231 soru önergesi verildiğini dile getiren Yücel, bunların 10 bin 381'inin hiç cevaplanmadığını, soru önergelerine verilen cevapların da doyurucu olmadığını belirtti.
CHP Muğla Milletvekili Cumhur Uzun, Anayasa Mahkemesinin 2012 yılından 2025'e kadar 686 bin 484 dosyaya baktığını, bunun 573 bin 180'ini sonuçlandırdığını ve 79 bininde de hak ihlali kararı verdiğini ifade etti. Uzun, "Bu sayılar, yurttaşın mahkeme kapısında süründüğünün, konuştuğu için coplandığının, sokağa çıktığı için toplandığının göstergesidir." dedi.
CHP Trabzon Milletvekili Sibel Suiçmez, 11 yargı paketinin açıklandığını ancak halkın adaleti artık adalet saraylarında değil sosyal medyada aradığını söyledi.
Suiçmez, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Artık halk hakim ve savcıların değil adalet sistemiyle sorunlu olan kişilerin adaleti gerçekleştireceğine inanıyor. O nedenle Adalet Bakanı sık sık 'Türkiye bir hukuk devletidir' diyor. Vatandaşlarımız, hızlı, tarafsız, öngörülebilir, bağımsız bir yargı beklentisi içindedir. Bu beklentiyi karşılamanın yolu da HSK'nin güçlü, şeffaf, liyakat esaslı bir yapıya kavuşmasından geçmektedir. Yargı üzerinde siyasetin egemen olmaya çalışması karşısında duracak en önemli kurum ise HSK olmalıdır. Bugün HSK öyle bir yapı haline gelmiştir ki uygulamalarından hem yargılananlar hem avukatlar hem de hakim ve cumhuriyet savcıları şikayetçidir."
CHP Diyarbakır Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu, Türkiye'de yargıya güvenin tarihin en dip noktasında olduğunu öne sürdü. Yargıya güven oranının yüzde 20'lerde bile olmadığını savunan Tanrıkulu, "Türkiye hukuk devleti olmaktan çıktı başka bir devlete dönüştü." dedi.
Bir mahkemenin "Anayasa Mahkemesi kararlarına ben uymuyorum" demesi durumunda, yargı bağımsızlığından, takdir hakkından bahsedemeyeceğini dile getiren Tanrıkulu, bunun anayasal bir suç olduğunu belirtti. Tanrıkulu, "Anayasal düzene karşı suç sadece tankla, tüfekle darbe girişimiyle olmaz. Eğer bir yargıç, kanundan aldığı yetkiye dayanarak 'Anayasa Mahkemesi kararına uymuyorum' diyorsa bunu herhangi bir takdir yetkisiyle izah edemezsiniz, buna sessiz kalamazsınız." diye konuştu.
- "Her ülkede büyükelçilik açmayı büyük bir icraat zannediyorsunuz"
CHP İstanbul Milletvekili Namık Tan, iktidarın daha fazla konsolosluk ve büyükelçilik açmayı başarı olarak sunduğunu söyledi. Başarıyı nitelikle değil nicelikle ölçen bir zihniyet için bu durumun hiç şaşırtıcı olmadığını ifade eden Tan, bunun yerine merkezi ülkelerde kapasitesi yüksek ve etkin büyükelçiliklerin kurulması gerektiğini dile getirdi. Tan,"Derdiniz başka, bir zamanlar kapasitesine bakmadan her il merkezine üniversite açtığınız gibi her ülkede büyükelçilik açmayı büyük bir icraat zannediyorsunuz." dedi.
ABD'nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack'ın "haddi olmayan açıklamalar yaptığını" söyleyen Tan, Barrack'ın cumhuriyeti ve ulus devleti hedef aldığını kaydetti. Tan, "Bölgemizdeki ülkeler için en iyi yönetimin monarşi olduğunu dahi söyleyebildi. Bu zatı ne zaman susturacaksınız?" ifadesini kullandı.
CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, bazı Avrupa ülkelerine yönelik vizelerde yaşanan sorunlara dikkati çekti. Öğrencilerin, hastaların, sporcuların, tır şoförlerinin "elinde Türk pasaportu olduğu için ikinci sınıf muamele görmekten, konsolosluk kapılarında itilip kakılmaktan" bıktığını söyleyen Çakırözer, "2016'da 'Vizesiz Avrupa' diye manşet attırdınız, yıl 2026, vatandaşımız bırakın vizeyi 80 ülkeden randevu dahi alamaz durumda." diye konuştu.
Yurt dışında yaşayan Türk vatandaşlarının sorunlarına değinen Çakırözer, "Yurt dışında yaşayan 7 milyon kardeşimizin hangi sorununu çözdünüz?" diye sordu. Söz konusu kişilerin yabancı düşmanlığı ve ırkçılık tehdidi karşısında yapayalnız olduğunu savunan Çakırözer, "Türkiye'deki en basit, emeklilik, sağlık hizmeti, araç, telefon, askerlik sorunlarının hiçbirini çözemediniz. Sizin ceberut uygulamalarınız nedeniyle yurt dışındaki insanımız artık imkanı olsa da çifte vatandaşlığı, Türk vatandaşlığını kabul etmiyor." ifadelerini kullandı.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları












