loading
close
SON DAKİKALAR

Alevi örgütlerinden Barış Çağrısı

Alevi örgütlerinden Barış Çağrısı
Tarih: 16.09.2015 - 12:01
Kategori: Gündem

Alevi örgütleri yaptıkları basın açıklamasında'Bu memleket artık savaşa doydu. Artık çocuklarımızın ölmediği bir yönetim tarzına ihtiyacı var.' dedi.

Alevi örgütleri yaptıkları basın açıklamasında'Bu memleket artık savaşa doydu. Artık çocuklarımızın ölmediği bir yönetim tarzına ihtiyacı var.' dedi.

Yapılan açıklama şöyle:

Memleketin her yanından kan akıyor.
Sivil, asker peş peşe çocuklarımız ölüyor
Kürtlerin yaşadığı pek çok kasabada ağır silahların da kullanıldığı çatışmalar yaşanıyor.
Türkiye’nin batısında kitlesel saldırganlık sıradan bir durum haline geldi.
Bu savaş taşınabilir değil.
Çünkü çocuklarımız ölüyor.
Çünkü memleket hızla iç savaşa gidiyor.
Çünkü toplum bir daha onarılamaz şekilde derin bir yarılma yaşıyor.
Çünkü göze göz tüm memleketi kör ediyor.

Biz Aleviler sürmekte olan savaşın derhal sona erdirilmesi şart görüyoruz.
PKK’den derhal ve önkoşulsuz ateşkes ilan etmesini istiyoruz.
Devletten derhal ve önkoşulsuz operasyonlardan vazgeçmesini istiyoruz.
Cumhurbaşkanından gerilimi tırmandırmaktan vazgeçmesini istiyoruz
2013 Ocağından beri süren çözüm taahhüdüne ve 28 Şubat 2015’te Hükümet ve HDP temsilcileri arasında ilan edilen Dolmabahçe mutabakatına geri dönülmesini istiyoruz.
Bunu yapmayanları giderek iç savaşa dönüp hepimizi yakacak olan bu cinnetin sorumlusu görüyoruz
Eğer bu gidişat durdurulmazsa ülkemiz hızla Suriyelileşmeye gittiği gerçeğine karşı her inanç ve kimlikten Türkiyeli anne ve babalara sesleniyoruz.
Türkiye’yi yönetenlerin Osmanlıcı hayallerinin de sorumlu olduğu açık olan Suriye iç savaşından dolayı dünyanın dört tarafına, ölümlere, yoksulluğa, aşağılanmaya uğrayan mültecilerin yaşadığı felaket bizim de kapımızda bekliyor, korkuyoruz!
İktidarlarını paylaşmamak uğruna memleketimizi felakete sürükleyen hırsları durduralım istiyoruz. 7 Haziran seçimleri koalisyon emretmişken, bunu yapmak yerine bir dizi oyunla memleketi yeniden seçimlere sürükleyen anlayışa artık yeter diyoruz.

Bu noktada özellikle belirtmek istiyoruz ki savaşı tırmandıran her türlü adımı kınıyoruz. Dağlıca’daki, Iğdır’daki çocukların bizim çocuklarımız olduğunu ve hiçbir amacın bu ölümleri meşru kılamayacağını söylüyoruz. Ama bunları bahane ederek Cizre Halkı'na, diğer Kürt yerleşimlerindeki sivillere bedel ödetmenin de hiçbir vicdan ve adaletine sığmayacağını söylüyoruz.
Uygurlu Türklere, Bulgaristan’daki Türklere, Kerküklü Türklere, Gazze’deki Müslümanlara, Myanmar’daki Müslümanlara hangi hassasiyeti gösteriyorsak bin yıldır koyun koyuna yaşadığımız Kürt kardeşlerimize de aynı hassasiyeti göstermektir Türklüğün ve Müslümanlığın erdemi. Türkiye Kürtlerinin Kıbrıslı Türkler kadar değerli olduğunu göstermektir çağdaş medeniyetin ve vicdanın gereği!

Memleketi daha çok geç olmadan sağduyuya çağırıyoruz. Bu noktada anımsatıyoruz ki, Ceylanpınar’daki iki polisin, nefretle kınadığımız öldürülmesini topyekûn savaş için bahane yapanlar, daha şimdiden 200 civarında insanımızın ölümünden sorumludur.
Onlara hatırlatıyoruz ki halkın haber alma hakkını elinden alarak, internet ortamını yasaklarla kullanılamaz hale getirerek, muhalif gazetecileri işlerinden atarak, savaş bölgelerinden gerçek haber akışını engelleyerek, el koydukları gazeteleri bir dezenformasyon ve nefret aracı kılarak, memleketi bir kez daha 90’lar cehennemine sürükleyerek hiçbir sorunu çözemezsiniz. 90’ların yasak ve savaş yöntemleriyle farklı sonuç alınacağına ancak aptallar inanır ve bizi aptal yerine koymanıza artık izin vermeyeceğiz.
“Bölünme tehlikesini” savaşla engellediklerini söyleyenlere diyoruz ki, Türkiye’deki asıl bölücülük, Toplumun Türk Kürt, Sünni Alevi diye bölünmesidir. Asıl bölücülük, insanların anadiliyle eğitim yapmalarını engellemek, insanların inançlarını ötekileştirmek, Türkiye’nin rengarenk toplumunu tektipleştirmektir.
Ne yazık ki şu an işte böylesi bir toplumsal bölünme içindeyiz. Tarih bize gösteriyor ki bu bölünmeyi aşıp kardeşleşemezsek, hiçbir güç ve savaş fiziki bölünmeyi de engelleyemeyecektir. Oysa biz hepimizin eşit vatanı olan bu topraklarda kimsenin hakkının çiğnenmediği bir kardeşlik içinde yaşamak istiyoruz.
Bu nedenle biz Aleviler, yapılması gereken daha çok operasyon değil çözüm olduğu çığlığımızın tüm inanç ve kimliklerden kardeşlerimize ulaşmasını istiyoruz.

“Çözüm süreci” adıyla topluma mal olan geçen iki buçuk yıllık süreç bize gösterdi ki, evrensel hukukun ve medeniyetin gereği olarak sorunların müzakere edilmesini kabul etmek çocuklarımızın ölmediği bir ortamın da biricik güvencesidir.
Biz Aleviler için, bütün çağdaş dünyanın da kabul ettiği gibi, anaların ağlamadığı bir ortamdan daha kutsal bir mekân olamaz. Sürekli kanla ve şehitlikle tanımlanmanın aksine vatan, vatandaşların temel haklarının garanti edildiği toprakların ismidir. Hakların sürekli çiğnendiği, eğitimin sürekli asimilasyon ve iktidarın keyfine göre koşullandırma aracı kılındığı, ihalelerin ve iş olanaklarının sadece yandaşlara dağıtıldığı mekân ise vatan değil, yöneticilerin çiftliğidir.
Biz yöneticilerin çiftliğinde değil, haklarımızın garanti altında olduğu gerçek bir vatanda yaşamak istiyoruz. İş cinayetlerinde dünya birincisi olmadığımız, insanların kimliklerinden dolayı asimilasyona ve ötekileştirilmeye uğramadığı, gururla “bu vatan hepimizin” diyebildiğimiz, hastanelerinde ve okullarında parasız ve eşit kalitede hizmet aldığımız bir ülke olsun istiyoruz Türkiye.

Savaşların ve mağduriyetlerin ortadan kaldırılmasının medeni ve hukuki yolları varken savaşı kışkırtanların, şehitliğe güzelleme yapanların önce kendi çocuklarını savaşa gönderdiklerini görmek istiyoruz. Kendi çocuklarınızı sakındığınız savaşı bize vatan istismarıyla kabul ettirmekten artık vazgeçin diyoruz.
Bugün “terör ve teröre karşıtlık” söylemiyle gözlerimizi bağlayanlara karşı diyoruz ki, elbette her türlü teröre karşıyız. Ama 10 yıllardır gerçekleştirdiğiniz oyalamalara karşı bugün artık konuşmamız gereken asıl şey demokrasidir. Eşit yurttaşlık hakkıdır. Üstelik hiçbir şiddete bulaşmadığımız halde, üstelik bir dizi uluslararası yargı kararıyla desteklendiğimiz halde biz Alevilerin temel haklarını vermemekte sistematik bir inat sergileyen bir rejimin, mevcut durumu “terörle” açıklamasına inanmamızı da kimse beklememelidir

Biz Alevilerin en büyük ahlâk kurallarından biri, "eline beline diline hâkim olmak"tır. Bugün ülkemizde bu kural, ne yazık ki sürekli çiğneniyor. İnsanlar öldürülüyor, partiler ve gazeteler basılıyor, insanlar linç ediliyor. Devletin en yüksek makamları sürekli tehdit diliyle konuşunca, bu tarzdan cesaret alıp farklı olanlara nefretle bakanlar saldırıya geçiyor.
Biz Alevilerin en büyük ahlâk ve adalet kurallarından bir diğeri, pirimiz Yunus Emre'nin deyişiyle, "sen sana ne istersen farklı olana da onu iste" diyen, "72 millete bir nazarla bakmayan hakikatte asidir” diyen belirlemelerdir.
Oysa şimdi Türklere hak görülenin Kürde çok görüldüğü, Sünniye hak görülenin biz Alevilere çok görüldüğü ve bunu her ne pahasına olursa olsun değiştirmeyi kabul etmeyen anlayış bizi hem Anadolu’nun bilgelik kültürüne hem de evrensel hukuka karşı yiyip bitiriyor.
Sözümüzün özü ülke çapında büyük bir vicdan ve medeniyet kaybı yaşıyoruz!

Biz Alevilerin savaş karşısında en büyük erdem olarak gördüğümüz şey, yine pirimiz Yunus Emre’nin diliyle, savaşı kesen sözdür.
Bizde büyüklük ve bilgelik, savaşı kışkırtan hamaset değil, savaşı bitiren sözü edebilmektir. Adalet ve vicdanın sözü odur ki yurttaşlar, kimlikler ve inançlar arasında eşitlik sağlayabilmektir.
Yine seçim meydanlarında çok kullanıldığı için hatırlatmalıyız ki, Yunus Emre’mize ait olan, “yaratılanı yaratandan dolayı sevmek” sözünün asgari samimiyet koşulu, bütün yurttaşlara eşit davranmak, onlara belli bir ideolojiyi dayatmaktan vazgeçmek, farklı olma hakkını kullanmak isteyenleri düşmanlaştırmamak, eşit yurttaşlığı yasallaştırmak, iktidarı paylaşmaktır.
Yine bir diğer pirimiz Şeyh Ede Bâli yurttaşın tepkisine karşı devlete düşenin itidal ve çözüm sorumluluğu olduğunu belirtir. Ede Bâli devleti yönetene der ki:
“Bundan sonra öfke bize, uysallık sana.
Güceniklik bize, gönül almak sana.
Suçlamak bize, katlanmak sana.
Acizlik bize, hoş görmek sana.
Anlaşmazlıklar bize, adalet sana.
Haksızlık bize, bağışlamak sana...”
Oysa bizde görülen, bütün bu kuralların, bütün bu değerlerin tersini yapmaktır.

Muktedir olanın kendisine itiraz eden herkese öfkelenmesi, halkı birbirine düşmanlaştırması, iktidarı korumak adına hak taleplerini sürekli oyalaması ve gösterilen tepkileri bahane ederek memleketi savaş ortamına sürüklemesi karşısındayız…
Ama ne yazık ki bu topraklarda otorite olanlar Yunus Emre'leri, Ede Bâlileri, Hacı Bektaşları dinlemiyor
Kardeş katliamcısı Yavuz Sultan Selim'leri, Ölüm fetvacısı Ebussuud Efendileri kendilerine örnek alıyorlar.
Pirimiz Pir Sultan'ın ifadesiyle, ”bir taş oynamasın yerinden” diye ha bire tehdit ediyorlar, ha bire yasak koyuyorlar, ha bire farklı olanları asimile ediyorlar.
Şimdi de aynı şeyi yapılıyor ve "son silah gömülmene kadar savaştan söz ediliyor. Oysa buzdolabına kaldırılan çözüm yolu, barışın savaşla değil müzakere ile mümkün olduğunu bize gösterdi. Dolmabahçe mutabakat metni üzerinden tüm demokratikleşme sorunlarımızı buzdolabından çıkarıp çözüm yoluna sokmanın pekâlâ mümkün olduğunu gösterdi.

Kerbela’dan beri tüm hak istemleri baskıyla, susuzlukla, asimilasyonla engellenen biz Aleviler başkalarının acısını da iyi biliriz
Bugün Cizre'ye baktığımızda Gazze'yi görüyoruz.
Cizre örneği ortadayken kimse Türkiye’deki durumun, İsraillilerin Gazze’ye reva gördüğü bir durumdan farklı olduğumuza dünyanın inanmasını beklemesin.
Biz Aleviler Cizre halkının yaşadıklarını, kendi acılı tarihimizden, Osmanlı'da bize uyguladığı politikalardan dolayı iyi biliriz.
Biz Aleviler tüm Türkiye’ye sesleniyoruz: Bu memleket artık savaşa doydu. Artık çocuklarımızın ölmediği bir yönetim tarzına ihtiyacı var. Ne ekonominin sürekli yoksullaşmamız demek olan yeni bir savaşa tahammülü var nede 40 bin yoksul çocuğunun daha şehitlik hamasetiyle ölüme gönderilmesine.
Temel ihtiyacımız, sorunlarımızı konuşarak ve elbette ki evrensel hukuk ve medeniyetin yoluyla çözmektir.
Bu bilinçle biz Aleviler, her inanç ve kimlikten kardeşlerimize sesleniyoruz:
Artık yeter! Artık yeter! Artık yeter!


ALEVİ BEKTAŞİ FEDERASYONU (35 BİLEŞEN)

ALEVİ KÜLTÜR DERNEKLERİ (103 BİLEŞENİ)

PİR SULTAN ABDAL KÜLTÜR DERNEKLERİ (89 BİLEŞENİ)

HACI BEKTAŞ VELİ ANADOLU KÜLTÜR VAKFI (54 BİLEŞENİ)

GARİP DEDE DERGAHI

DEMOKRATİK ALEVİ DERNEKLERİ

HUBYAR SULTAN ALEVİ KÜLTÜR DERNEĞİ

Vişne Haber Ajansı - Çiçek Güçlü

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları