Ali Babacan: Biz ekonominin durumunu Londra’ya, New York’a değil esnafa, çiftçiye, emekliye soruyoruz

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan Yeni Yol grubunda yaptığı konuşmada yüksek enflasyona ilişkin şu mesajı verdi: “Mehmet Şimşek ve Cevdet Yılmaz, kaşıkla biriktirmeye çalıştıklarınızı kepçeyle götürüyorlar.”
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, yaşadığı geçim sıkıntısı nedeniyle çalıştığı inşaattan düşerek ölen 71 yaşındaki emekli Selami Şimşek üzerinden iktidara sert eleştirilerde bulundu. 1 Temmuz’da ara zam çağrısını yineleyen Babacan, “Erdoğan'a sesleniyorum. Selami amcanın o inşaatta yankılanan sesiyle tüm emekliler adına sesleniyorum. Sayın Erdoğan enflasyonun, kötü ekonominin sorumlusu sizsiniz. Bedelini asgari ücretliye ve emekliye ödetemezsiniz” dedi.
Babacan, Yeni Yol grubunda yaptığı konuşmada İran-İsrail arasındaki ateşkes, yüksek enflasyon, Başkanlık Sistemine ilişkin şu mesajları verdi:
“Amerika artık taraftır, masaya tarafsız ülkelerin dahil olmasıyla sadece ateşkes değil nihai bir barış gelmelidir”
Babacan, nihai barış çağrısı yaparak “Önce İsrail’in İran’a saldırısıyla başlayan, arkasından bu saldırılara Amerika Birleşik Devletleri‘nin de katılmasıyla devam eden ve bölgemiz için gerçekten çok büyük bir risk teşkil eden çatışmalar dün açıklanan ateşkes kararlarıyla şu anda yatışmış görünüyor. Tabii ki bu ateş son derece kırılgan bir ateş. Her an küçük bir kıvılcımın yeniden ateşi büyütebileceği ihtimalini de devamlı göz önünde bulundurmamız lazım ve şu anda derhal ama derhal diplomasi ile bir müzakere masasıyla bu işin nihai bir çözüme bağlanması kavuşturulması lazım. Artık bu pazarlıkların sadece İran’la Amerika arasında olması mümkün değildir, Amerika artık bir taraftır. Dolayısıyla tarafsız muteber birkaç ülkenin de müdahil olmasıyla sadece ateşkes değil nihai bir barış ve özellikle İran’da nükleer programı ile ilgili nihai bir çözümün hızlı bir şekilde oluşması şarttır. Ben daha önce söyledim tekrar ifade ediyorum: Her egemen ülkenin nükleer teknolojiye sahip olması bir haktır nükleer teknolojinin barışçıl amaçlarla kullanması bir haktır, hiç kimse başka bir ülkenin bu teknolojiye sahip olmasını karşı çıkamaz, engel olamaz. Haktan hukuktan ayrıldığımız anda da dünya üzerinden barıştan söz edemeyiz” dedi.
“12 günde İran’da 600 kişi, Gazze’de 850 kişi öldü”
Gazze’de yaşanan insanlık dramına dikkat çeken Babacan “Tam 12 gün, 12 gün bütün dünya İran’ı konuştu, İsrail’i konuştu, ABD’yi konuştu. Fakat başta da söyledim hatta savaşın ilk çıktığı, İsrail’in ilk saldırdığı sabahki konuşmamda da söylemiştim: ‘Sakın ha!’ demiştim, ‘Gazze’yi unutmayalım. Sakın ha bu karşılıklı füze atışları, roket atışları karşılıklı saldırılar Gazze’yi unutturmasın’ dedim. Maalesef Türkiye’de de dünyada da Gazze 12 gün hiç konuşulmadı fakat şu 12 günün muhasebesini bir yapalım. 12 günde İsrail’in ve Amerika’nın saldırılarında, İran’ın kendi resmi makamlarından açıklanan sayılara göre 600 İranlı vatandaş hayatını kaybetti. Allah hepsine rahmet eylesin, İran’da ölenlerin İran devletinin resmi rakamlarına göre 600 olduğunu görüyoruz. Peki aynı 12 günde Gazze’de kaç kişi ölmüş biliyor musunuz? Tam 850 kişi, şu işe bakın. Bir tarafta bombalar yağıyor, öbür tarafta bir masum sivil halk makineli tüfeklerle taranıyor” diye konuştu.
“Hep beraber dünya kamuoyunun ilgisini Gazze’ye yönlendirmemiz, tekrar Gazze’yi konuşmamız lazım”
“Gazze’yi unutmayacağız, unutturmayacağız. Tekrar hep beraber dünya kamuoyunun ilgisini Gazze’ye yönlendirmemiz, tekrar Gazze’yi konuşmamız, konuşturmamız gerekiyor. Çünkü büyük bir zülüm var, çünkü bir soykırım var, büyük bir adaletsizlik var, büyük bir hak gaspı var. Onun için diyorum ki evet bu ateşkes önemlidir, bunun sağlam bir şekille devamı önemlidir, bunun nihai bir barış anlaşmasına dönmesi çok önemlidir. Ama Gazze’de de ateşkes Gazze’de de nihayetinde Özgür Filistin, bağımsız Filistin, başkenti Kudüs olan bağımsız bir Filistin devleti diyoruz.”
“Şeffaflık yok, hesap verilebilirlik yok, ‘Ben ben ben’ faktörü var”
Başkanlık Sistemi üzerinden Erdoğan’a yüklenen Babacan, “Bu büyük ülke, bu güzel ülke, Avrupa’nın en büyük topraklarına, Avrupa’nın en büyük nüfusuna, Avrupa’nın en genç nüfusuna sahip olan ülke ancak ve ancak kurallara uygun ve kurumların güçlü olduğu bir ülke olarak yönetilirse başarılı olacaktır. Bu büyük ülke şeffaflık, hesap verebilirlikle yönetildiği zaman ancak başarılı olacaktır. Siz Merkez Bankası’nın arka kapısından dövizleri satın, yıllarca şeffaf çalışan Merkez Bankası’nın bütün işlemlerini karartın, halkın her gün alışverişe çıktığında gördüğü fiyatları TÜİK‘in enflasyon sepetinde karartın, şeffaflıktan uzaklaşın, ondan sonra deyin ki ‘Ben ekonomiyi düzelteceğim.’ Olmaz, mümkün değil, ülke önce şeffaf olması lazım. Çünkü ülke yönetimi bir emanettir, emanet kimsenin kendi malı değildir. Bunlar anlamadı anlamıyor… Uzun süre iş başında kalanlarda zaten bu hastalıktır, güç yozlaşmasıdır. O emanet ise yavaş yavaş yok olur, oturduğu koltuk benim demeye başlar, kullandığı araba, uçak benim demeye başlar. Ben, ben, ben faktörü… Emanet faktöründen çok daha ön plana çıkar. Şu anda Türkiye’nin yaşadığı sorunların tam da özünde bu vardı” ifadelerini kullandı.
“Bir zamanlar ‘One minute’ diyen Erdoğan bugün niye aynısını söyleyemiyor?”
Erdoğan’a eleştirilerine devam eden Babacan “Bu iktidarın yıllarca yaptığı yalpalar, yıllarca yaptığı zikzaklar dış politikada dış ilişkilerde önce zalim dediğine sarılıp barışma çabalarını kastediyorum, katil dediğine sarılıp avuç açıp para istemesi, 15 Temmuz hain darbe girişiminin finansörü dediği ülkeyi gidip kucaklayıp para isteyen bir ülke itibarlı olmaz. Sözünüzün gücü kalmaz. Bağırıp çağırırsın, sonuç alamazsın. Gazze’de zülüm var değil mi? Bir zamanlar ‘One minute’ diyen Erdoğan bugün niye aynısını söyleyemiyor? Hiç düşünüyor musunuz?” ifadelerini kullandı.
“One minute dediğinizde ‘Önce kendini ülkeni düzelt’ derler, ‘Ekonomini batırdın bize mi ders vereceksin?’ derler”
“Bütün dünya basınında, dergilerde kapak olan; Avrupa ve tüm dünya basınında manşet olan, ‘Türkiye başarılı ülke, ilham kaynağı ülke, modern ülke’ olan Türkiye’de, öyle güçlü bir ülkenin Başbakanı olarak One Minute dediğinizde etkili olur. Kendi elinizle batırdığınız bir ekonomi üzerinde ne yaparsanız yapın, ne derseniz deyin söylediklerinizin etkisi kalmaz. Derler ki ‘Arkadaş önce kendi ülkeni bir düzelt bakalım. Ya sen kendin çuvalladın, ülkeni çuvallattın, ekonomini batırdın, bize mi ders vereceksin, seni mi dinleyeceğiz?’ derler adama… Maalesef, maalesef geldiğimiz nokta bu. Üzülerek söylüyorum, içim yanarak söylüyorum bunu. Onun için güçlü olmak zorundayız. Ama güçlü olmak için doğru olacağız, güçlü olmak için şeffaf olacağız, açık olacağız, sapasağlam kurumlarımız olacak ve hukuka uygun bir şekilde bu ülkeyi yöneteceğiz. Yoksa Türkiye’nin güçlenmesi mümkün olmayacak. Üzülerek söylüyorum.”
“Bir baba evladının üniversite kazanmasından korkar hale geldi, memleketi ne hale getirdiklerini görüyorsunuz”
Milletin çaresizlik içinde olduğunu vurgulayan Babacan “Geçtiğimiz hafta sonu yine milyonlarca gencimiz YKS’ye girdi. Evlatları sınavda ter dökerken, anne babalar da dışarıda ter döktüler.Onların aklında başka bir soru vardı: ‘Ya kazanırsa… Nasıl okutacağız?’ Duymuşsunuzdur; Tekirdağ’da bir baba ne dedi? ‘Evladım kazanırsa nasıl okutacağım? Elim ayağım titriyor. Kazanmasın diye dua ediyorum.’ Vicdanı olan bu söze dayanabilir mi? Memleketi ne hale getirdiklerini görüyorsunuz. Bir baba, evladının hayal kurmasından korkar hale geldi. İşte bu düzen, fırsat eşitliğini yok etmiş bir düzendir. Bu düzen, alın terinin karşılığını alamadığı bir düzendir. Bu düzen, emeğiyle geçinen insanı borca, çaresizliğe ve umutsuzluğa mahkûm eden bir düzendir” ifadelerini kullandı.
“Biz ekonominin durumunu Londra’ya, New York’a değil esnafa, çiftçiye, emekliye soruyoruz”
“Bakmayın iktidardakilerin palavralarına ya… Türkiye, şu anda tarihinin en ağır ekonomik krizlerinden birini yaşıyor. Ekonomi iyi mi, kötü mü nasıl anlayacağız? Kime soracağız? Bunlar, Londra’daki, New York’taki finans çevrelerine soruyorlar. Onlar ne diyor? Bizim ekonomi yönetiminin sırtını sıvazlıyor. ‘Ekonominiz çok iyi, dünyanın hiçbir yerinde kazanamadığımız faizi Türkiye’de kazanıyoruz. Doğru yoldasınız, aynen devam edin’ diyorlar. Başka kime soruyorlarekonomi nasıl diye… Her gün cepten cebe konuştukları etraflarındaki menfaat şebekesine soruyorlar. Menfaat şebekesi ne diyor? ‘Çok şükür, işler yolunda. Allah sizi başımızdan eksik etmesin’ diyorlar. Peki, biz kime soruyoruz? Asgari ücretliye, emeklimize soruyoruz. Esnafımıza, çiftçimize soruyoruz. Hepsi de diyor ki perişanız, bittik.”
“Sayın Erdoğan, yüksek faiz ödemeye tam gaz devam ediyorsunuz”
“Geçen hafta faiz indirimini Merkez Bankası yapmadı. Yapamadı. Hukuksuzluğun, adaletsizliğin sonucudur bu. Hukuk yoksa, adalet yoksa ancak o çok yüksek faizi verdiğinizde dışarıdan sınırlı da olsa para gelir. Sayın Erdoğan, yüksek faiz ödemeye tam gaz devam ediyorsunuz. Sonra da çıkıp diyorsunuz ki diyorsunuz ki ‘ya ekonomi iyiye gidecek, şöyle olacak, böyle olacak’. 7 yıldır aynı hikâye… 7 yıldır…. Bu milletin aklıyla artık dalga geçmeyin. Adaletin terazisini eğdiniz, hak hukuk tanımıyorsunuz. Sonra da ekonomiyi düzelteceğiz diyorsunuz. Şunu bilin, bu kafayla mümkün değil. Ama şunu da unutmayın: Mazlumun duası zalimin tahtını sarsar.”
“1 Temmuz’da zam vermemek asgari ücretlinin, emeklinin alın terini çalmaktır”
Zam çağrısını yineleyen Babacan “1 Temmuz geliyor. 1 Temmuz geliyor. Asgari ücrete, en düşük emekli maaşına ara zam vermemek açıkça söylüyorum hak gaspıdır, hırsızlıktır. Enflasyonu artıran, enflasyonu patlatan bu iktidardır. Ama bunun suçunu siz bu millete ödetemezsiniz ya. Yıllarca bu ülkede enflasyonun en düşük olduğu yıllarda bile 1 Temmuz'da bir ara zam verilmiştir. Asgari ücretliye de en düşük emekli maaşlarına da mutlaka 1 Temmuz'da bir ara zam verilmiştir. Bunlar 2024’te atladı, vermedi. Söyledik. Hak gaspıdır dedik. Çalıyorsunuz dedik. Bu 1 Temmuz'da yine vermeyecekler. Bu da hak gaspıdır, bu da asgari ücretinin, emeklinin alın terini çalmaktır, başka bir şey değildir” dedi.
“İktidar enflasyon teşhisini yanlış koyuyor”
“Açlık sınırı yılbaşından bu yana en basit 22 binden, 25 bine beş bine çıktı ya. Ama diyor ki ‘Ben asgari ücreti arttırmayacağım’ diyor. Niye? Enflasyonla mücadele ediyorum diyor. Yanlış teşhis. Türkiye'de enflasyonun sebebi talep değildir. Enflasyonun sebebi bu ülkenin Cumhurbaşkanı'nın bizzat eliyle döviz kurumunun patlatılmasıdır. Başka bir şey değildir ya. Maliyetler arttı onun için enflasyon arttı Türkiye'de. O kadar çok talep var ki fiyatlar artıyor. Değil… Aldatmayın. Doğru olun…”
“71 yaşına gelmiş bir emeklimizin inşaatlarda çalışmak zorunda olması hükümetin en büyük ayıbıdır”
Babacan, Yozgat’ta hayatını kaybeden emekli Selami Şimşek üzerinden iktidara yüklenerek “Geçtiğimiz günde bir haber okudum. İnanın içim acıdı. Selami Şimşek bir işçi emeklisi, 71 yaşında. Ya adamcağızın tek hayali Yozgat'ta bir konteyner alabilmek emekli olunca. 71 yaşında inşaatlarda çalışıyor ya. Ve Selami amca rahmetli oldu. İnşaattan düştü, hayatını kaybetti. Şimdi bakın 71 yaşına gelmiş bir emeklimizin inşaatlarda çalışmak zorunda olması herhalde bu hükümetin en büyük ayıbıdır ya. En büyük yanlıştır ve en büyük hak gaspıdır. Yıllarca prim yatırmış, prim yatırmış, emeklilik hakkı doğmuş fakat aldığı maaş geçindiremiyor kendisini. Bizim Selami amcaya da onun gibilerle borcumuz var. Bu ülkenin yaşlısına, gencine, çalışanına, emeklisine borcumuz var” dedi.
“Selami amcanın o inşaatta yankılanan sesiyle Sayın Erdoğan’a sesleniyorum: Bedelini emekliye ödetemezsiniz”
“Pek çok ülkede nüfus zenginleşerek yaşlanır. Bizim nüfusumuz yaşlanıyor ama fakirleşerek yaşlanıyor. İşte asıl tehlike burada. Bakın bu beka meselesidir ülke için. Bunun sebebi ise hukuksuzluktur, adaletsizliktir, yanlış ekonomi politikalarıdır ve iktidarın kendi kendine çıkarttığı krizlerdir. Selami amca gibi milyonlarca emeklimiz çalışmak zorunda kalmasın diye bizim çok çalışmamız gerekiyor. Belki o konteyner evine kavuşamadı ama diğer emeklilerimiz en azından evinin kirasını ödeyebilsin diye çok çalışmak zorundayız. Emeklilerimiz başkalarının kahrını çekmesinler, ele güne muhtaç olmasınlar, eşlerine, dostlarına mahcup olmasınlar diye çok çalışmak zorundayız. İktidara sesleniyorum. Erdoğan'a sesleniyorum. Selami amcanın o inşaatta yankılanan sesiyle tüm emekliler adına sesleniyorum. Sayın Erdoğan; enflasyonun, kötü ekonominin sorumlusu sizsiniz. Bedelini asgari ücretliye ve emekliye ödetemezsiniz. Nokta.”
“Bir gazeteciyi alıyor, içeri atıyor, bütün medyaya ayar vermeye çalışıyor”
Babacan, gazeteci Fatih Altaylı’ya destek çıkarak “Hukuksuzluk diyoruz, adaletsizlik diyoruz ya, bakın geçtiğimiz günlerde gazeteci Fatih Altaylı'nın tutuklanması çok ağır ve oransız bir karardır. Daha önce de söyledim. Şu andaki iktidarın ne yapmaya çalıştığı belli. Bir gazeteciyi alıyor, içeri atıyor, bütün medyaya ayar vermeye çalışıyor. Bir sivil toplum yöneticisini alıyor, içeri atıyor, bütün sivil topluma ayar vermeye çalışıyor. Bir sanatçıyı alıyor, içeri atıyor, bütün sanat camiasına ayar vermeye çalışıyor. Bu adaletsizliktir, bu hukuksuzluktur” değerlendirmelerinde bulundu.
“Mehmet Şimşek ve Cevdet Yılmaz, kaşıkla biriktirmeye çalıştıklarınızı kepçeyle götürüyorlar”
“Buradan ben Mehmet Şimşek ve Cevdet Yılmaz'a da seslenmek istiyorum. Arkadaşlar siz uğraşın durun. Kaşıkla biriktirmeye çalıştığınızı birileri kepçeyle götürüyor. Olmadı, olmayacak. Hukuk olmayınca ekonomi olmaz, adalet olmayınca ekonomi olmaz. Bu vesileyle geçtiğimiz günlerde tutuklanan gazeteci Fatih Altaylı dahil olmak üzere haksız yere hapishanelerde tutulan herkese Allah'tan sabır diliyorum. Adalet ve özgürlük mücadelemizden asla vazgeçmeyeceğimizle buradan tekrar vurgulamak istiyorum.”
“Uyuşturucunun pençesine düşen yüzbinlerce gencimizin dramını bir kez daha gördük”
Babacan, Hesap Vakti kampanyasının süreceğini dile getirdi. “Geçtiğimiz hafta sonu, Yeni Yol Uyuşturucu ile Mücadele Zirvesi’ni başlattık. Bu milletin en derin yaralarından birini masaya yatırdık. Anne babaların, gençlerin, ailelerin feryadını dinledik. Uyuşturucunun pençesine düşen yüzbinlerce gencimizin dramını bir kez daha gördük. Teşkilatlarımız ülkenin dört bir yanında saha etkinlikleriyle bu çalışmalara katkı verdi. Başta Milletvekillerimiz Elif Esen, Selçuk Özdağ ve Mesut Doğan olmak üzere, bu çalışmalarda emeği geçen herkese gönülden teşekkür ediyorum.Bu hafta boyunca Meclisimizde, medyada, her platformda bu meseleye dikkat çekmeye devam edeceğiz. Ama mücadelemiz sadece bir haftayla sınırlı kalmayacak. Bu konuda iktidarı sıkıştırmaya devam edeceğiz. Çünkü biliyoruz ki uyuşturucu ve her türlü bağımlılıkla mücadele; öncelikle güçlü bir siyasi irade ister bir; kararlı bir devlet politikası ister, iki; topyekûn bir toplumsal dayanışma ister, üç. İktidar bu işi çözmek için bir siyasi irade ortaya koymuş değil. Bu konuda bir devlet politikası yok. Bunun içindir ki bu konuyu gündemde tutmaya devam edeceğiz, çözüm için gerekenleri bıkmadan usanmadan anlatacağız” dedi.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları