loading
close
SON DAKİKALAR

Atatürk'ün ''Bursa Nutku''nun 89. yıl dönümü

Atatürk'ün ''Bursa Nutku''nun 89. yıl dönümü
Tarih: 05.02.2022 - 00:28
Kategori: Gündem

Bursa Nutku, Bursa'da Türkçe ezan okunmasına karşı bir protesto gerçekleşmesi üzerine şehre giden Mustafa Kemal Atatürk'ün, kendisi ve heyeti için 6 Şubat 1933 akşamı verilen yemek sırasında yaptığı konuşmadır.

Bursa Nutku

Bursa Nutku, Bursa'da Türkçe ezan okunmasına karşı bir protesto gerçekleşmesi üzerine şehre giden Mustafa Kemal Atatürk'ün, kendisi ve heyeti için 6 Şubat 1933 akşamı verilen yemek sırasında yaptığı konuşmadır.

O sırada yurt gezisinde olan Mustafa Kemal, olayı 3 Şubat'ta İzmir'de öğrenmiştir. Dönemin belediye başkanı Ali Muhiddin Dinçsoy, Mustafa Kemal'e telgraf çekerek yaşananları "Bursa'da irticai ayaklanma oldu" şeklinde bildirmişti. Derhal Bursa'ya gitmek üzere hazırlanan Mustafa Kemal, 4 Şubat'ta Afyonkarahisar'a vardı ve İsmet Paşa ile buluşarak 5 Şubat'ta sabaha karşı otomobille Bursa'ya ulaştı. Ertesi gün Adalet Bakanı ile İçişleri Bakanı da Bursa'ya gelerek incelemeler yaptı. Olayın düşünüldüğü kadar büyük olmadığı anlaşıldı. Bakanlar aynı gün Ankara'ya dönerek Bakanlar Kurulu'na konu ile ilgili bilgi verdiler.

O akşam, Çekirge yolu üzerinde bulunan bir köşkte verilen akşam yemeğinde cemaatin yürüyüşü ile ilgili olarak "Bursa gençliği olayı hemen bastıracaktı, fakat zabıtaya ve adliyeye olan güveninden ötürü..." şeklinde bir söz sarfedilmesi üzerine sinirlenen Mustafa Kemal'in konuşmakta olan kişinin sözünü keserek "Bursa Nutku" diye anılan konuşmayı yaptığı ifade edilmiştir.

Sert ifadelerin yer aldığı konuşmanın ardından geçen sürede yumuşayan Mustafa Kemal, 6 Şubat'ta Bursa'dan ayrılmadan önce Anadolu Ajansı'na verdiği demeçte olayın çok da önemli olmadığı şeklinde kanaatini açıklamış; Bursa olayı ile ilgili soruşturma 13-14 Şubat'ta sona ermiştir. Olayla ilgili beş kişi ikişer yıl, yedi kişi birer yıl, yedi kişi de beş ay ağır hapis cezasına çarptırılmıştır.

Atatürk'ün Bursa Nutku şöyle:

"Türk genci, devrimlerin ve rejimin sahip ve bekçisidir. Bunların lüzumuna, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır; rejimi ve inkılapları benimsemiştir. Bunları zayıf düşürecek en küçük veya en büyük bir kıpırtı ve bir hareket duydu mu "Bu memleketin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adliyesi vardır." demeyecektir; hemen müdahale edecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi eserini koruyacaktır.

Polis gelecek, asıl suçluları bırakıp suçlu diye onu yakalayacaktır. Genç, "Polis henüz inkılap ve cumhuriyetin polisi değildir." diye düşünecek fakat asla yalvarmayacaktır. Mahkeme onu mahkûm edecektir. Yine düşünecek: "Demek adliyeyi de ıslah etmek, rejime göre düzenlemek lazım."

Onu hapse atacaklar. Kanun yolundan itirazlarını yapmakla beraber beraber bana, İsmet Paşa'ya, meclise telgraflar yağdırıp haklı ve suçsuz olduğu için tahliyesine çalışılmasını, kayrılmasını istemeyecek. Diyecek ki, "Ben inanç ve kanaatimin icabını yaptım. Müdahale ve eylemimde haklıyım. Eğer buraya haksız olarak gelmişsem, bu haksızlığı meydana getiren sebep ve amilleri düzeltmek de benim vazifemdir."

İşte benim anladığım Türk genci ve Türk gençliği!"

 

Kaynak : wwww.istanbulgercegi.com

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları