loading
close
SON DAKİKALAR

CHP Sözcüsü Faik Öztrak, 'Bu Hükümet; Sayın Genel Başkanımızdan sufle almadan; adım atamaz hale gelmiştir'

CHP Sözcüsü Faik Öztrak, 'Bu Hükümet; Sayın Genel Başkanımızdan sufle almadan; adım atamaz hale gelmiştir'
Tarih: 30.12.2022 - 15:04
Kategori: Siyaset

Cumhuriyet Halk Partisi Faik Öztrak; "Cumhuriyet Halk Partisi, daha hükümete gelmeden, devlete nefes olmaya, haksızlığı, hukuksuzluğu gidermeye başlamıştır."

CHP Sözcüsü Öztrak, EYT’lilerin örgütlü mücadelesi ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ısrarlı takibiyle, Hükümetin EYT konusunda adım atmak zorunda kaldığını belirterek, “Seçimi kaybedeceğini anlayan, milletin haline çözüm üretemeyen Saray, sonunda havlu attı. Artık şu bir vakadır. Cumhuriyet Halk Partisi, daha hükümete gelmeden, devlete nefes olmaya, haksızlığı, hukuksuzluğu gidermeye başlamıştır” dedi.

Tükenmişlik sendromundan mustarip Saray Hükümetinin, artık beyin ölümünün gerçekleştiğini söyleyen Öztrak, “Bu Hükümet; Sayın Genel Başkanımızdan sufle almadan; adım atamaz hale gelmiştir. Bugün bu ülkede; emekliye iki ikramiye veriliyorsa, elektrikte TRT payı kaldırıldıysa, temel gıda ürünlerinde KDV düşürüldüyse, 3600 ek gösterge sorunu tamamen olmasa da hallolduysa, elektrikte kademeli tarifeye geçildiyse, elektrikte yine indirimli tarifenin kilovatsaat sınırı yükseltildiyse, taşeronda kadro meselesi hal yoluna girdiyse, KYK borçlarının faizlerinin silinmesine karar verildiyse ve en sonunda EYT meselesi hallolduysa, bunlar Sayın Genel Başkanımız sayesinde oldu. Toplumu bir nebze rahatlatan bu icraatları, daha hükümet olmadan yaptık. Bir de hükümet olduğumuzda, yapacaklarımızı bir düşünün” diye konuştu.

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, bugün Genel Merkez’de düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi:

2022, gerçekten çok kötü bir yıl oldu. Bu yıl; ucube tek kişilik yönetim sisteminin, en kötü yüzüyle karşılaştık. Devlette yönetim krizi derinleşti. Haksızlık, hukuksuzluk, Sarayın vesayeti altındaki yargıçlar eliyle zirve yaptı. Ekonomik kriz 85 milyonu perişan etti. Orta direk yok oldu. Yoksulluk tabana yayıldı. Mutfaklardaki yangın evleri kavurdu. Cumhuriyet tarihimizin en kötü buhranlarından birini,  bu yıl yaşadık. 2022 Buhranı, tarihin en derin buhranlarından biri olarak anılacak.

BU BUHRANI YAŞATANLAR MAŞERİ VİCDANDA UNUTULMAYACAK

2022 buhranını bu millete yaşatanlar, maşeri vicdanda unutulmayacak. Oysa 2022 başladığında, yalan İmparatorluğu’nun Şahı, ucube hükümet sisteminin başı, AK Parti Genel Başkanı; “Kur da düşecek, faiz de düşecek…” diyordu. 2022’de ne kur düştü, ne de milletin sırtındaki faiz yükü düştü. Aksine her ikisi de katlandı. Yalan İmparatorluğu’nun Şahı, “2022, en parlak yılımız olacak” diyordu… 2022 en berbat yıl oldu. Atadığı Hazine ve Maliye Bakanı sonunda çıktı; “2022 en kötü yıl olarak, tarihe geçecek” dedi. Büyük beceriksizliği itiraf etti.

ÜLKEYİ KURŞUN ATMADAN YOK ETMENİN YOLU PARASINI EZMEKTİR

“Bir ülkeyi tek kurşun atmadan, yok etmenin en kolay yolu, parasını ezmektir.” Bu sözü söyleyen Lenin, uygulayıcısı ise Erdoğan oldu. Erdoğan “Faiz sebep, enflasyon netice” dedi. Koskoca ülkeyi, bir safsatayla idare etmeye kalktı. Milli paramızı ezdi geçti. Düşmana tek kurşun attırmadan, 85 milyonun satın alma gücünü, ülkemizin geleceğini, hayallerini, umutlarını yok etti.

PARA PUL OLDU, TÜRKİYE’DEN GİDEN İLAÇLARLA GÜRCİSTAN’DA FİYAT DÜŞTÜ

En güzel örnek: Kuzey komşularımız savaşta. Rusya, Ukrayna’yı işgal etti. Tüm dünya, Rusya’ya ambargo üstüne ambargo koydu. Yıl biterken, ambargolarla ezilen Rusya’da enflasyon yüzde 12. İşgal edilen Ukrayna’da enflasyon yüzde 26,5. Bizde enflasyon, o da TÜİK’in Saray makyajlı rakamlarıyla, yüzde 84,5. Erdoğan, ülkemize savaşın veremeyeceği zararı verdi. Türk Lirası 2022’de, Gürcistan’ın Larisi karşısında yüzde 44, Afganistan’ın Afganisi karşısında yüzde 42, Papua Yeni Gine’nin Kinası karşısında yüzde 32, Mozambik’in Metikali karşısında yüzde 32, Bulgar Levası karşısında yüzde 30 değer kaybetti. Milli paramızın eriyen satın alma gücü nedeniyle, bugün tüm sınır illerimiz, neredeyse yağmalanıyor gibi. Gürcistan Başbakanı, “Türkiye’den gelen ucuz ilaçlar sayesinde, Gürcistan’da ilaç fiyatları yüzde 60, yüzde 80 düştü” dedi. Ama bizim insanlarımız eczanelerimizde ilaç bulamıyor. Trakya’da, hemşerilerim peynirin yanına yaklaşamaz oldu. Ama Bulgaristan’dan gelen komşularımız, peynir kalıplarını istifleyip, ülkelerine götürüyorlar.

AĞACIN KURDU İÇİNDEN OLUR

Yarın yılbaşı kutlanacak. Benim ülkemin, parası pul edilerek soyulan namuslu insanları, aziz milletim, evde sofraya ne koyacağını, çoluğuna çocuğuna ne yedireceğini düşünürken, oteller, eğlence yerleri komşu ülkelerden gelenlerle dolacak. Saraylarında doğum günleri kutlayıp, birbirlerine 99 gül ikram ederek, pasta kesen sarayın kibirlisi ve bekçisi, milletimizi evde yeni yılı kutlayamaz hale getirdi. “Ağacın kurdu, içinden olur.” Koskoca Türkiye çınarını saran ağaç kurtları, aziz milletimizi, “Öz yurdunda garip, öz vatanında parya” yaptı. Ama unutulmasın: “Kurt kışı geçirse de yediği ayazı unutmaz.” Bu asil millet kendisini, öz yurdunda garip, öz vatanında parya yapanları elbette unutmaz. Sandık önüne geldiğinde bunun hesabını sormasını pek güzel bilir.

KAÇAN FIRSATIN KAZASI OLMAZ

Büyüklerimiz ne demiş? “Kaçan namazın kazası olur. Kaçan fırsatın kazası olmaz.” Hele hele ülke yönetiminde kaçan fırsatların, kazası hiç olmaz. Ne yazık ki “fırsat celladı” bu kadroların, kaçırdığı, heba ettiği fırsatların haddi hesabı yok. Bundan 20 yıl önce iş başına geldiklerinde, iki tane güçlü çapayı kucaklarında bulmuşlardı. Bunlardan ilki; “Güçlü ekonomiye geçişi” sağlayan, güven uyandırmış bir ekonomik programdı. Bankacılık sistemi toparlanmış, kamu bankalarının bilançoları sağlamlaştırılmış, devletin kurumsal yapısı güçlendirilmiş, enflasyon hızla düşerken, ülkede güçlü bir büyüme süreci de başlamıştı. İkinci çapa ise; Avrupa Birliği’ne katılmaya mukadderliği tescillenmiş, bir Türkiye idi…  Bu iki güçlü çapa, küresel likiditenin bol ve ucuz olduğu, eşsiz bir küresel konjonktürle birleşince, tarihte az rastlanır bir fırsat penceresi, ülkemizin önünde açılmıştı. Bu eşsiz fırsat penceresi, o günlerde doğru kullanılsaydı, Türkiye bugün “orta gelir”, “orta teknoloji” ve “vasat demokrasi” ligine sıkışmaz; “Yüksek gelirli”, “yüksek teknolojili”, “Yüksek demokratik standartlara sahip” ülkeler ligine çıkmış olurdu. Ama Erdoğan tüm bu fırsatları, şahsi siyasi emelleri ve hırsı uğruna heba etti. Kibir gözlerini kör etti.

HİÇ BİR HÜKÜMETE NASİP OLMAYAN KAYNAKLARI KULLANDI

Cumhuriyet tarihinde,  hiçbir hükümete nasip olmayacak kaynakları kullandı. İçeriden dışarıdan 125 milyar dolar borçlandı. Atadan dededen kalan milletin malını mülkünü 63 milyar dolara sattı. Kendinden önce işbaşına gelen, tüm Cumhuriyet Hükümetlerinin 79 yılda kullandığı paranın, yaklaşık 4 katını, toplam 2 trilyon 718 milyar dolarlık kaynağı, 20 yılda yedi bitirdi. Ama verdiği sözlerin hiçbirini tutmadı. Tüm bu kaynakları, siyasetine finansman sağlayacak, rantiyeci çeteleri yaratmak için kullanmayı bildi. Sınırlı kaynaklar, dolarla, avroyla garanti verilen bir avuç yandaş müteahhidin cebine aktarıldı. Bu paralar ranta ve betona gitti.

BERABER MAKLUBE AVUÇLADILAR, MEMLEKETTE ADALET BIRAKMADILAR

Erdoğan, Avrupa Birliği müzakere sürecini, kendine muhalif kesimleri ezme fırsatı olarak gördü. Ne istediyse verdiği, birlikte maklube avuçladığı, sonra da terörist ilan ettiği ortağıyla beraber, ülkede hak, hukuk, adalet bırakmadı. Otoriter rejim cehennemine giden yollar, “Avrupa Birliği’ne gideceği” söylenen, iyi niyet taşlarıyla döşendi. Silivri zindanları böyle doldu, taştı… İşte; kazası olmayacak bunca fırsat, bu kadroların elinde böyle uçtu, gitti, kaçtı.

İHVANCI RÜYALARLA ATEŞE BENZİN DÖKTÜ

Çinlilerin meşhur sözüdür. “Her kriz aynı zamanda bir fırsattır.” 2010’dan sonra bölgemizdeki Arap Baharı, önemli bir fırsatı beraberinde getirdi. Türkiye; diplomasisiyle, tarihsel ve kültürel bağlarıyla, yani yumuşak gücünü kullanarak, bölgesindeki bu yangını söndürmeye çalışacağına, krizi yatıştırarak bölgenin en önemli denge unsuru, yumuşak gücü olacağına, Erdoğan’ın İhvancı rüyalarıyla, ateşe sürekli benzin döktü. “Evin camdan ise, komşunu taşlamayacaksın.” Sağı solu taşlayan Erdoğan elinde, sınırlarımızda kapı pencere kalmadı. Perfore sınır haline geldi sınırlarımız. Türkiye yolgeçen hanı oldu.

GENEL BAŞKANIMIZ 2012’DE UYARDI

Şimdi Genel Başkanımız şu elimde gördüğünüz mektupla 2012 yılında Erdoğan’ı açık açık uyardı. Suriye’de yaşanan olayların, ekonomiden, sosyal dengeye kadar ülkemize olan olumsuz etkilerine dikkat çekti. İç savaşın genişleyerek, bir bölünmeye hatta uluslararası bir ihtilafa dönüşme riskini tek tek burada anlattı. Suriye için çözüm önerilerimizi ortaya koydu. Saray tüm bu önerilere kulaklarını tıkadı. Üstüne birde hakaret etti. “Emevi Camii’nde namaz kılacağız” diye yola çıktılar, 5 milyon Suriyeli bugün ülkemizde namaz kılıyor. Afganlı, Pakistanlı, Bangladeşli, Faslı, Cezayirli şehirlerimizde gettolaştı. Ve o günlerde meydanlarda, Rabia diyerek sallanan dört parmak, bugün doların yeşili için, cebe sokuldu.

MISIR’LA KONUŞMAK İÇİN KATAR’A, SURİYE’YLE KONUŞMAK İÇİN RUSYA’YA RİCACI

Dün, bütün ülkelerle aracısız görüşebilirken, tüm ülkelerin dostluğunu aradığı bir ülkeyken, bugün Mısır’la konuşabilmek için Katar’a, Suriye’yle konuşabilmek için Rusya’ya ricacı hale geldik. Ülke olarak büyük bir itibar kaybına uğradık. “Tarihte her şey iki kere tekrarlanırmış, birinci tekrarda trajedi, ikinci tekrarda ise komedi olarak…” Erdoğan, fırsat kaçırmada o kadar çok tekrara düştü ki, Devri Hükümeti milletimiz için, tam bir trajikomedi oldu. “Ahmaklık aynı şeyleri yapıp, farklı sonuçlar beklemektir” diyor Einstein. Ama Einstein’ın bu sözünden hiç ders çıkarılmıyor.

İSTANBUL’A ÇÖKMEK İÇİN KUMPASA GİRİŞTİLER

İşte en son, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde yaşananlar. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne çökebilmek için, ardı ardına, aklın havsalanın almayacağı kumpaslara girişiyorlar. YSK eliyle İstanbullunun iradesini gasp etmek istediler önce. İstanbullu bu milli irade gaspı girişimine karşı, cevabını en ağır şekilde sandıkta verdi. Ama akıllanmadılar. Milletimizin gözünün içine baka baka, şimdi Sarayın vesayeti altındaki savcıları, hâkimleri kullanarak, kumpas üstüne kumpas tezgâhlayarak İstanbul’u ele geçirmeye çalışıyorlar. Önce seyyar hâkimleri eliyle, ipe sapa gelmez bir hakaret suçlamasıyla, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanına ceza verdiler.

ÇAKMA FOUCHE HUKUK CELLATLIĞINA SOYUNDU

Sarayın Fouche’si, Atama İçişleri Bakanı entrika fotoromanlarının başrol oyuncusu, bu görünce ağzının suyu aktı. “Hemen görevden alırım” diye açıklama yaptı. Ama baktı İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanını görevden almak, İstanbul’u CHP’nin elinden almak, İstanbullunun iradesine çökmek, milli iradeyi gasp etmek o kadar ucuz değil, Çakma Fouche yeni bir hukuk cellatlığına soyundu. AK Partili müfettişini İBB’nin üstüne saldı. Biz bu entrikacı atama bakanın saçma sapan iddialarını, hiçbir şekilde ciddiye almıyoruz. Ama bu kumpasın; İBB Başkanımız Ekrem İmamoğlu’nu görevden almak, İstanbul’u CHP’nin elinden almak isteyen, Sarayın kibirlisine ait olduğunu da görüyoruz.

KUMPAS SARAYIN KİBİRLİSİNE AİT

Sarayın kibirlisinin son bir çare olarak, seçimden önce, İstanbul’u hukuk kumpasıyla ele geçirmek, İstanbul’un maddi ve siyasi rantını seçimlerde kullanmak saikiyle hareket ettiği açık… Bunun içinde kullandığı maşa, atama bakan. Suyu bulandırıp, balık avlamaya çalışan bu çakma Fouche’ye, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız, hukuk çerçevesinde verilmesi gereken cevabı verdi. Yaptığı hukuksuzlukları, haksızlıkları, gözler önüne serdi. Bu son kumpasla Sarayın, yetkilerini partizan emelleri için nasıl kullandığı, güvenlik bürokrasisini de bu hukuk dışı çabalarına nasıl alet ettiği, İstanbul’a nasıl çökmek istediği ayan beyan ortaya çıktı. Biz bu kumpasa hukuki ve siyasi cevaplarımızı kararlılıkla vermeye devam edeceğiz.

MİLLETİMİZİN İRADESİ BÜYÜK LOKMADIR

Bu kumpasçılara şunu hatırlatalım. İstanbul, İstanbullunun iradesi ve hepsinin üstünde milletimizin iradesi büyük lokmadır. Bunu yutmak isteyenin midesine oturur, midenize oturur. Bugün oturduğunuz o koltuklara güvenip de, hukuku katletmeye yeltenmeyin. Ayarıyla oynamaya kalktığınız kantar, gün gelir sizi de tartar.

KORKU DUVARLARI ÇOKTAN AŞILDI

Saray rejiminde, hukuksuzluk bir değil, bin değil. En son bir başka hukuksuzluk, Gezi Davası’nda verilen cezaların istinafta onanması… Bu ülkenin insanlarının demokratik tepkisi mahkeme tarafından cezalandırıldı. Saray’ın karanlık dehlizlerinde yazılan senaryolarda halkın haklı direnişini teröre bağladılar. Şimdi seçime giderken, vatandaşlarımızın gözünü bu kararlarla korkutmaya çalışıyorlar. Hiç zahmet etmesinler, o korku duvarları çoktan aşıldı. Milletin midesinin gurultusu da Sarayın kuru gürültüsünü çoktan bastırdı.

KİRLETTİĞİ TESTİDEN KANA KANA SU İÇİYOR

Siyasette kuraldır. “Adama kirlettiği testiden suyu içirirler.” Sarayın kibirlisine, dış politikada kirlettiği testiden, kana kana suyu içirdiler. “Hakikati gören gözler için, burada alınacak nice ibretler vardır.” Erdoğan’a evin dışında kirlettiği sudan içirilenler yetmedi. Evin içinde de kirletilen sudan içirilmeye başlandı. Erdoğan daha önce; Emeklilikte Yaşa Takılanlara, etmedik hakaret bırakmamıştı. EYT’lilere haklarını, “Seçimi kaybedeceğimi de bilsem vermem” diye meydanlarda hörelenmişti. Birde yanına “İskandinav ülkeleri bundan battı” gibi aslı astarı olmayan laflarda eklemişti. Ama EYT’lilerin örgütlü mücadelesi yılmadan sürdü. Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu konuyu ısrarla takip etti. Bu hak arama mücadelelerine gerekli her türlü desteği verdi. Ülkenin gündeminde tuttu. Seçimi kaybedeceğini anlayan, milletin haline çözüm üretemeyen Saray, sonunda havlu attı. Hem EYT’lilerin örgütlü gücü, hem de Sayın Genel Başkanımızın ısrarıyla, insanlara gasp edilen emeklilik hakkını verdi. EYT’lilere “türedi” diyen Sarayın Kibirlisi, tükürdüklerini, yalayıp, yuttu.

CHP HÜKÜMETE GELMEDEN GÖREVE BAŞLADI

Artık şu bir vakadır. Cumhuriyet Halk Partisi, daha hükümete gelmeden, devlete nefes olmaya, haksızlığı, hukuksuzluğu gidermeye başlamıştır. Tükenmişlik sendromundan mustarip, metal yorgunu, beyin ölümü gerçekleşmiş bu Hükümet; Sayın Genel Başkanımızdan sufle almadan; adım atamaz hale gelmiştir. Bugün bu ülkede; emekliye iki ikramiye veriliyorsa, elektrikte TRT payı kaldırıldıysa, temel gıda ürünlerinde KDV düşürüldüyse, 3600 ek gösterge sorunu tamamen olmasa da hallolduysa, elektrikte kademeli tarifeye geçildiyse, elektrikte yine indirimli tarifenin kilovatsaat sınırı yükseltildiyse, taşeronda kadro meselesi hal yoluna girdiyse, KYK borçlarının faizlerinin silinmesine karar verildiyse ve en sonunda EYT meselesi hallolduysa, bunlar Sayın Genel Başkanımız sayesinde oldu. Toplumu bir nebze rahatlatan bu icraatları, daha hükümet olmadan yaptık. Bir de hükümet olduğumuzda, yapacaklarımızı bir düşünün.

ARTIK HİÇ BİR FIRSATI HEBA EDEMEYİZ

Türkiye’nin artık heba edeceği hiçbir fırsat yoktur. Şimdi önümüzde yepyeni ufuklar, yepyeni fırsatlar var. Küresel salgın ve Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin ardından, eskinin öldüğü ama yerine yeninin henüz doğmadığı, kritik bir ara dönemden geçiyoruz. Uluslararası ticaret ve tedarik zincirlerinin rotası, ilkeler ve değerler temelinde, “Dostluk” ve “müttefiklik” ekseninde, yeniden çiziliyor. Ve dünya, yeni bir sanayi devriminin içinde… Yaşadığımız dördüncü endüstri devriminin, yakıtı “işlenmiş veri”, iletişim teknolojisi ise “sanal ve gerçek dünyanın bütünleşmesi”. Otonom robotlar ve karanlık fabrikalar, nesnelerin interneti ve bulut teknolojileri, üç boyutlu yazıcılar ve artırılmış gerçeklik, tüm iş yapış biçimlerini dünyada da, Türkiye’de de değiştiriyor. Yaşamın her alanını dönüştürüyor. Bu yeni dönemi iyi okuyan devletler, iyi hazırlık yapan milletler, yeni dönemin kazananları olacak. Hızla zenginleşecek. Önümüzdeki bu büyük fırsatı kaçırma lüksümüz yok.

FIRSATI FARK ETMEK ZEKA GEREKTİRİR

Fırsatı fark etmek zekâ gerektirir. Kaçırılan nice fırsatlara bakınca, ülkeyi yöneten mevcut kadrolarda bunun olmadığı açık. Dördüncü sanayi devrimini yakalamak için, temiz enerjiyle, temiz fonlarla, büyük yatırımları yapmaya ihtiyacımız var. Ancak hukukun olmadığı, devletin adalet direğinin çöktüğü bir ülkeye, bu yatırımlar için, bu büyük ölçekli yatırımlar için, ne temiz fonlar; ne de temiz yatırımcılar gelir. Gelmiyor da zaten. İşte bu yılın ilk 10 ayında, yabancıların ülkemize Net Doğrudan Yatırımı, 6 milyar 300 milyon dolar. Ama aynı dönemde ülkemize giren kaynağı belirsiz para 21 milyar dolar. Biz son derece kararlıyız. Sahip olduğumuz üstünlükleri, ülkemizin potansiyelini gayet iyi biliyoruz. İnsanımıza da güveniyoruz. 4,5 saatlik uçuş mesafesinde; 58 ülkeye, 1,5 milyarlık nüfusa, 22 trilyon dolarlık bir pazara erişim imkânı olan bir ülkede yaşıyoruz.

TALİH HAZIRLIKLI ZİHİNLERE GÜLER, BİZ HAZIRIZ

Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak; kısa sürede makro-ekonomik istikrarı sağlayacağız. Ekonomide öngörülebilirliği ve güveni temin edeceğiz. Genç ve dinamik iş gücümüzle, küresel arenada rekabet eden iş insanlarımızla, eşsiz coğrafi konumumuzla, ülkemizi hak ettiği zenginliğe mutlaka kavuşturacağız. Küresel tedarik zincirlerinin yeniden dizildiği şu günlerde, oluşturacağımız güçlü demokratik kurum ve kurallarla, Afro-Avrasya’nın en önemli arz ve tedarik merkezi olacağız. Sayın Genel Başkanımız; son yurtdışı seyahatlerinde, bu büyük vizyonu gerçekleştirecek, siyaset üstü birlikteliğin temellerini attı. Hep söylüyoruz: Talih ancak hazırlıklı zihinlere güler. Biz hazırlığımızı yaptık. Kurumları ve kuralları güçlü Türkiye’yi; Zenginleşen, Rekabetçi Türkiye’yi, Zenginliği Adil Paylaşan Türkiye’yi, Temiz ve Yeşil Türkiye’yi, hep beraber inşa edeceğiz. “Nereye gideceğini bilmeyen kaptana, hiçbir rüzgâr yardım edemez.” Biz ülkemizi nereye götüreceğimizi, insanlarımıza nasıl bir gelecek sunacağımızı, nasıl bir kaptana sahip olacağımızı çok iyi biliyoruz.

13. CUMHURBAŞKANI MASANIN ADAYI OLACAK

Türkiye’nin 13. Cumhurbaşkanı; “Tarafsızlık yeminine ihanet eden değil, yeminine sadık” bir Cumhurbaşkanı olacak. “Kral değil, Kural” diyen bir Cumhurbaşkanı olacak. “Yasakçı değil, özgürlüklere sahip çıkan” bir Cumhurbaşkanı olacak. “Sadakate değil, liyakate değer veren” bir Cumhurbaşkanı olacak. “Kalpleri; korkuyla ve yalanlarla bölüp parçalayan değil, sevgiyle ve hakikatle birleştiren”  bir Cumhurbaşkanı olacak. “Ben değil, biz diyen, istişareye inanan” bir Cumhurbaşkanı olacak. Türkiye’nin 13. Cumhurbaşkanı; devleti bilen, hırslarını, egosunu aşmış, milletin kendisine verdiği büyük yetkiyi, Cumhuriyetimizi demokrasiyle taçlandırmak için kullanacak, Cumhuriyetimizin İkinci Yüzyılında, Yepyeni ve Güçlü Parlamenter Sistemi getirecek, bilge insan olacak. Türkiye’nin 13. Cumhurbaşkanı;  Altılı Masa’nın belirleyeceği aday olacak.

GEÇMİŞ GERİDE KALDI, GELECEK BİZİ ÇAĞIRIYOR

Aziz Milletimiz; “Geçmiş geride kaldı. Gelecek bizi çağırıyor.” 2023’te, bu çürümüş, yozlaşmış, tükenmiş yönetimi, geldiği yere hep birlikte sandıkta göndereceğiz. Gecenin en karanlık anı, şafağa en yakın anıdır. En uzun geceyi hep söylüyorum artık geride bıraktık. En kötü yılı da beraberce uğurluyoruz. Karanlığın aydınlığa kavuşacağı günleri, hep birlikte kucaklayacağız. Ben bu vesileyle şahsım ve Cumhuriyet Halk Partisi adına milletimizin yeni yılını bir kez daha kutluyorum. 2023’ün ülkemize, bölgemize ve dünyamıza huzur, barış, mutluluk, sağlık ve refah getirmesini temenni ediyorum.

Benim söyleyeceklerim bu kadar. Dinlediğiniz için teşekkür ediyorum. Bu arada değerli basın mensuplarımızın da yeni yılını kutluyorum. Şimdi varsa sorularınızı alabilirim.

Soru- Barış Pehlivan, TİP Milletvekili Ahmet Şık’la görüştüğünü ve TİP’in millet ittifakına katılmasını isteyen CHP’liler olduğunu yazdı. Kılıçdaroğlu’yla bir görüşme yaptığını söyledi Ahmet Şık’ın. Bu iddia doğru mu? İttifaka TİP dahil olabilir mi?

Faik ÖZTRAK- Yani Genel Başkanımızın Ahmet Şık’la görüştüğü doğru. Ama sizin de söylediğiniz gibi içerik konusunda söylenenler iddiadan ibaret. Biz iddialar üzerine konuşmayız.

Soru- Şimdi asgari ücret açıklanmadan önce CHP olarak bir teklifiniz oldu. Şimdi de emekli, işçi ve memurlar için zam oranları belirlenecek. CHP olarak bir çalışmanız, bir öneriniz olacak mı?

Faik ÖZTRAK- Geçen yıl ve bu yıl memurlarımız, emeklilerimiz bir enflasyon tsunamisinin altında kaldı. TÜİK’in makyajlı rakamlarına göre yapılan artışlarla milletimiz, emeklilerimiz, memurlarımız hayat pahalılığı altında ezildi. İTO’nun ücretliler geçinme endeksi yüzde 100’ün üzerinde artarken sarayın makyajlı enflasyonu yüzde 80’nin biraz üzerinde. Bunu yapanlar kul hakkına girdiler. Hükümet TÜİK eliyle memurun ve emeklinin cebinden çalmaya devam ediyor. Vaziyet ortada, açlık sınırı 8 bin lirayı geçti. Asgari ücret 8 bin 500 lira oldu. Emeklilerimizin ve memurlarımızın bu kayıplarını telafi edecek, büyümeden onlara pay verecek aylık ve maaş artışının mutlaka yapılması gerekir.

Soru- İYİ Parti Sözcüsü Kürşat Zorlu, tek ve ortak aday dışındaki seçeneklere kapıları kapattı. Gelecek Partisi ise çoklu aday önerisini hala sıcak tutuyor. CHP’nin masasında hangi seçenek var bu hususla ilgili?

Faik ÖZTRAK- Yani aynı masanın etrafında oturan tüm liderler ortak hedeflerinin bu masadan tek adayın çıkması olduğunu defalarca açıkladılar. Kamuoyuna bunu sürekli tekrarladılar. Yine Sayın Davutoğlu’da son yaptığı açıklamada “A planımız da, B planımız da tek aday” dedi. Sayın Genel Başkanımızda 13. Cumhurbaşkanının altılı masanın adayı olacağını defalarca ifade etti. Buradan bir kere daha tekrarlayalım, 13. Cumhurbaşkanı altılı masanın adayı olacaktır.

Teşekkürler.

Kaynak : www.istanbulgercegi.com

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları