loading
close
SON DAKİKALAR

Davutoğlu: Başbakanlıktan istifa etmeseydim Türkiye krize girerdi

Davutoğlu: Başbakanlıktan istifa etmeseydim Türkiye krize girerdi
Tarih: 02.10.2020 - 09:32
Kategori: Siyaset

Gelecek Partisi lideri Ahmet Davutoğlu, AKP Genel Başkanlığı ve başbakanlığı bırakma süreci hakkında dikkat çeken açıklamalarda bulundu.

Gelecek Partisi lideri Ahmet Davutoğlu, Habertürk'te Mehmet Akif Ersoy'un sunduğu Nedir Ne Değildir programında soruları yanıtladı.

Davutoğlu'nun açıklamalarından satır başları şöyle:
"-Ben tarihi akışta kendisine rol biçmeyenin hayatını anlamlandıracağı kanaatinde değilim. Ben siyasetçi olmak için programlamadım hayatımı akademisyen olmak için programladım. Bütün günüm siyasetle dolu ama ben akademik metin yazmazsam ölürüm. Dışişleri Bakanı iken uçağa girdiğimde onlar brifinglerini sunarlar, ben kitaplarımla başbaşa kalırım. Bu bir hayat tarzı.

-Ben Latin Amerika'da yaratılmadım, Afrika'da da yaratılmadım. Burada yaratıldım. Bu coğrafyanın hakkını vermek zorundayım. 4 yıl içinde 6 Türkçe 2 İngilizce kitap yazdım. Ben bir Türküm ve Müslümanım. Bütün vatandaşlarımı eşit görerek bu kimlikten hiçbir zaman gocunmadım. Ben Türkiye'nin gücüne inandığım için Stratejik Derinlik diye iddialı bir kitap yazdım. Bu kitaplardan kimlerin rahatsız olduğuna bakın ve onların Türkiye'deki uzantılarına bakın. Arkasında bu misyona açılmış bir savaş var.

-Gannuşi 2005 yılında Türkiye'ye geldiğinde Türkiye'ye giriş yasağı vardı. Türkiye'nin en önemli yayın organı beni Başbakanlık'ta ziyaret etti. Şüpheli bir şahsın Başbakanlık'ta ne işi var, Davutoğlu'yla ne görüşüyor? diye yazdı. Halid Meşal geldiğinde terörün arkasında benim de çıktığımı söyleyerek bir büyük gazetemiz çıktı. Kimlerin bunlardan rahatsız olduğunu anlatmak içindir bu örnekler.

-Beşar Esad'la görüştüğümde Türkiye'nin eksenini değiştiriyor diyenler vardı. Kimlerin bunlardan rahatsız olduğunu çıkartabilirsiniz. Annan Planı, Kudüs görüşmelerinden rahatsız olanlar oldu. İsrail'le görüşme yaptığımızda da, Gazze'de eşimle direndiğimiz zaman rahatsız oldu. Wikileaks'ta yayınlanan belgelerde benim için 'Ortadoğu'nun en tehlikeli adamı' bizden bahsetti. Birileri Stratejik Derinlik gibi kitabın yazılmasından ve Türkiye'nin merkez olmasından rahatsız oldular, bunu da doğal karşılarım.

-Yüzde 49,5 almış Başbakan olarak pat diye bıraktınız sorusunu basit çerçeve olarak görürüm. Pat diye bir şey olmaz. Bir ilim adamını diğerlerinden ayırt eden fark süreç analizi yapabilmesidir. İlim adamı noktasal, konjonktürel analizi yapmaz süreç analizi yapar. Başbakanlık yaparken ne konularda ciddi mücadeleler verdiğimi... Ya ilkelerimden vazgeçecektim. İmar yasasından, şefaflık yasasına, ihale yasasına kadar vesaire vesaire. Şu soruyu bir gün sayın Erdoğan'a sorabilirseniz, siz yüzde 49,5 almış bir Başbakan'ı kendi partisinde imza kampanyası yaparak istifaya zorlamanızın sebebi neydi diye sorarsanız sayın Erdoğan'ın cevabı benim cevabımdan daha aydınlatıcı olur. Nitekim Türkiye'nin geldiği yerin sorumluları o imzaları atanlar ve o talimatı verenlerdir.

-Ben istifa etmeseydim Türkiye krize girerdi. Sayın Ecevit'le sayın Sezer'in yaşadığı krizde 'kim haklı' diye mi soruldu yoksa Ecevit mi sorumlu tutuldu. Öyle bir mücadeleye girmiş olsaydık AK Parti bölünür belki ben yine Başbakan kalırdım. Türkiye öyle bir krize girerdi ki, terörle mücadele yürütüyoruz, ekonomi kırılgan bir yerde. Ya ben boyun eğecektim, şahsiyetsiz, düşük profilli başbakanlık yapıyormuş gibi biri olurdum. Ki hayatımda böyle bir şey yapmadım. Yüreğim yana yana onurlu bir şekilde ayrılmayı daha uygun gördüm. Ben bana oy verenlerin adına onurla mücadele verdim. Çok çetin bir mücadele verdim. Bugün MKYK'da o imzayı atan arkadaşların hepsinin vicdanına soruyorum; o imzayı tekrar atar mısınız? Birkaç tanesi hariç, onlar zaten organizatör.

-Birileri parti içinde bana karşı darbe yaptılar, 15 Temmuz'da Türkiye'ye karşı darbe yapmaya kalkıştılar. Osmanlı'dan gelen hariciye geleneğini sonuna kadar korudum. Genelkurmay, MİT ve Dışişleri Bakanı arasındaki koordinasyon ilk defa oturdu. Daha önce Genelkurmay Daire Başkanlığı'nın Kıbrıs'la ilgili politika tayin ettiği alandan çıktı, dış politika Dışişleri'nde yapıldı. Biz Dışişleri Bakanlığı olarak KPSS'den kim gelirse onu alırız. KPSS'de bir şeyler yaşanmışsa onu mu kontrol edecektim?

-Jonhson’un mektubu Trump’ın mektubuna göre çok daha nazikti diplomatik bir dildi. Trump’ın mektubu hakarettir. Tarih dizileriyle tarih dersi vermeye kalkanlar Kanuni’nin Fransuva’yı yazdığı mektuba baksınlar. On yıllar boyu Trump’ın bu mektubu hatırlanacak. Şimdi basın ambargosuyla hatırlanmıyor. O mektup o gece geldiğinde benim uykum kaçtı. Görevde değildim. Kahrımdan uyuyamadım. Ben görevde olsaydım öyle bir mektubu önüme getiren bizim büyükelçiyi görevden alırdım. Amerikan büyükelçisi geldiyse müsteşara anında iade etmesini söylerdim. Cumhurbaşkanı ya da başbakana mektubu çıkarmazdım bile. Cumhurbaşkanı veya başbakan olsaydım mektubu getiren dışişleri bakanını görevden alırdım anında. Türkiye Cumhuriyeti bu hakareti hak edemez.

Dış mihraklar söylemi üzerinden bu mektubu içine sindiren bir yönetime ben ne milli derim, ne yerli derim, ne diplomatik derim ne de Türk halkına layık bir yönetim derim. Açık ve net.

Doğu Akdeniz’de Pompeo o mektup üzerine gitti Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile anlaşma yaptı. Amerikan tankları da Yunan tanklarıyla birlikte bize gövde gösterisi yaptı. Aynı günlerde de Rusya, tuttu Yunanistan’ı ‘ezeli dostumuz’ diyerek açıklama yaptı. Çok haklı olduğumuz bir Doğu Akdeniz davasında eğer diplomatik alanı açamıyorsak bir hata var."

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları