loading
close
SON DAKİKALAR

Derya Sazak: Demirören ailesi Milliyet’te verdiği kötü sınavla Hürriyet’i almaya hak kazandı

Derya Sazak: Demirören ailesi Milliyet’te verdiği kötü sınavla Hürriyet’i almaya hak kazandı
Tarih: 26.03.2018 - 12:40
Kategori: Medya

Gazeteci Derya Sazak, Can Ataklı’nın sunduğu Yazı İşleri programına konuk olarak katıldı.

Hem Doğan hem Demirören Grubu’nda çalışan Sazak, Doğan Medya Grubu’nun Demirören’e satılmasının ticari değil siyasi gerekçelerle yapıldığını ifade etti.

Sazak’ın açıklamaları şöyle:

"Bu satış bir ticari alışveriş değil. Hürriyet 70 yıllık mazisi olan bir gazete. Doğan’daki gazete ve TV’lerin satılması çok büyük bir operasyon. Türkiye’de özellikle son birkaç yıla bakınca, darbe girişimi ve sonrasına dönük okuma yaparsak olanlara baktığımızda en büyük baskı iktidarın ülkeyi tek adamlık rejimine götürürken engel saydığı gazetelere, akademiye, doğrudan medyaya yöneldi. Aydın Doğan grubundaki gazete ve TV’leri satarak en köklü gazetelerin birinde yayın çizgisi, yazarları, yönetimi nasıl etkilenecek, okurlar nasıl etkilenecek? Aydın beyin bu işi beklediği kanısında değilim. Vergi cezalarıyla başlayan 10 yıla yayılan baskıydı.

15 Temmuz gecesi Hande Fırat’ın Erdoğan’ı Marmaris’ten bağlanarak yayına çıkarması tarihin seyrini değiştirecek çapta yayın yaptılar. CNN TÜRK basıldı. Bu kadar aktif şekilde doğru tavır alarak darbeye çıkan Doğan’ın 28 Şubat dönemindeki davalarından hapse girecekleri kaygısıyla uzaklaştırılması girişimi, bunların hiçbirinin tek tek nedenler olmadığını düşünüyorum.

Ailenin iktidarla arası düzelmiş, gazetecileri uçaklarına biniyorlar. Bir bakıyoruz değerinin çok altında Demirören’e satıyor. Burada bir tuhaflık var. Siyasi dizaynın oluşumu diye bakıyorum. Türkiye başkanlık rejimine gidiyor. Cumhurbaşkanlığı ve vekillik seçimleri var. Erdoğan’ın fiilen kurduğu tek adamlık rejimi var, yeni bir cumhuriyet yeni bir Türkiye yeni iktidar erki oluşacak. Otokratik ve despotik bir yönetim olacak. Demokrasinin olmazsa olmazı kurumların üzerinden geçerek yol alıyoruz. Medya hep engel olarak görülmüştür. Devlet aygıtının parçası değildir medya, bağımsız kamuya karşı sorumlulukları olması gereken aygıttır.

2019’daki seçimde 2 önemli tercih kullanacağız. Partiler, hükümet sistemi ve cumhurbaşkanı seçilecek. Cumhurbaşkanı yüzde 50+1 oyla seçilecek. Erdoğan cephesinden baktığında bunu garanti görmüyor ki ittifakla seçime gidiyor. Oy pusulasında ittifak olarak yer alacaklar. Seçmen ittifaka ya da bu iki partiden birine oy verecek. Ama cumhurbaşkanlığı tek başına atılacak. AKP'nin 16 yılda kurduğu iktidar düzeni 1 gecede çökebilir. Bunu riske etmemek için Erdoğan siyasi alanı düzenliyor. Anayasa değişikliği yaptı, seçim yasasını değiştirdi ittifaka girdi. Ama yetmiyor, Saadet’i de ittifaka istiyor. Saadet Partisi Başkanı Karamollaoğlu ‘ittifakı tehdit olarak görüyoruz, girmeyeceğiz’ diyor. Referandumdaki gibi CHP, HDP, İYİ Parti, SP de girdiğinde Türkiye kutuplaşmış. Erdoğan tabloyu sorunlu görüyor.

Aynı 7 Haziran 2015 seçimlerindeki gibi Demirtaş’ı çıkardılar Ahmet Hakan’la saz çaldı, müthiş sempati aldı. Bunu kontrol edemeyecekleri için... Devşirme yazarlar her gün AKP yazıyor. Başbakan, parti sözcüsü, bakanlar çıkıyor AKP kongreleri... Ayda bir de Kemal Kılıçdaroğlu’nu çıkarıyorlar. Yarın Demirören ‘çıkarma, kanalıma gelmesin’ diyecek. Hürriyet’i potansiyel seçimde tehdit gördükleri için Aydın beyin üzerindeki baskıyı artırarak gazetesini elinden aldılar.

Gazetede ses yok. Bağımsız mecralarda yazılıyor. Toplumun gerçek nabzını verecek çevrelerde bu satış görülmüyor. Çok tuhaf CHP de susuyor. Bu satış nasıl gerçekleşti, kaynağı nedir? Milliyet Demirören’e 2012’de satıldı. Aydın Doğan ortaklık yaparak sattı. Önce Ali Karacan talipti. Vergi olayı vardı. ‘Basında, TV’de tekelsiniz, küçülün’ deniyordu. 70 milyon dolara sattılar 2 gazeteyi (Milliyet ve Vatan). Bugün 1 milyar doları nerden buluyor, veriyor? Bu gazeteyi hangi kaynaklarla alıyorsunuz?

İlk kez açıklayacağım, 15 Temmuz’dan sonra cumhuriyet savcılığı Milliyet’in Demirören’e satışında FETÖ izi arayarak soruşturma başlattı.. 5 sene önceki satışta bu gölgeyi ararken neden bugün sorgulanmıyor?

‘Katarlılar aldı’ deniyor. Sanırsın Araplar kahveye gidiyor, Türk TV’lerini izleyeyim hemen alalım mı diyor? Bunu yatırım olarak görüyorsa kazanıyorlar mı bari? Hürriyet 300 bin satıyor. Milliyet’in abone satışı uyduruldu. Sahte satıştır. Cumhuriyet, Sözcü, BirGün, Evrensel dışında bütün tirajlar yalan.

1 milyar dolarlık yatırımı Demirören çıkarmak isteyecektir. Bugün elinde satmayan zarar eden 2 gazete var. Demirerön gazetecilik yaptırmadı. İmralı zabıtlarını yazdık, Gezi’ye çıktık, yazarlar, genel yayın yönetmeni gitti. Gazetenin içini boşaltınca Milliyet’i, Abdi İpekçi’den beri okuyanlar senin gazetende kalır mı? Yarın Hürriyet’te de aynısını yapacaksın. Demek ki ticari gerekçeyle girmiyorsun.
Milliyet satıldıktan sonra çalışanlarla ilgili bir şey istense ‘gelmeyin üzerime kapatırım’ demiştir (Demirören). Bana gazetecilik üzerinden ölü toprağını kaldır diyor, yapınca da telefonlar… Muhabiri atın, diyor sonra da ağlıyor.

Sektör var ama meslek gitti. Dışarıdan gelen sermaye öldürdü. Habercilik iktidarı koruma kollama değildir. Bütün kanallar sabahtan akşama hükümet övüyor. Başbakan, cumhurbaşkanı çıkınca hepsi bağlanıyor, karşıt görüş medyada yok.

Meclis seçime kadar açık sonra cuntanın, Evren’in danışma meclisi gibi olacak. 12 Eylül’den bile daha kötü. 2. Sabah olayı olarak görmek lazım. Bilgin’den Ciner’e, Çalık’a, aileye geçti. Bu da paravan satış. Bir süre Demirören’lerde kalır.

Seçim erken olacaksa daha operasyonel şeyler olabilir. Zaman içinde Demirören ‘bu yazmasın’ der. (Milliyet’teyken) (Demirören’in kızı) ‘Genç arkadaşlarla çalışmanız var. Bir ricamız olacak’ dedi. Ben de ‘şu bu iyidir diye değerlendirme yapacak’ sandım. Bana ‘Nagehan Alçı’yı almak istiyoruz’ dedi. Neden, dedim. Patron gazeteye yazar almaz. Gazeteyi Abdi İpekçi çizgisine oturtacağız. İktidara yakın isimlerle başlarsak benim için sıkıntı doğar. Nagehan’ı düşünsem bile kendim 3-4 kişi almalıyım ki Nagehan’ı da zaman içinde değerlendiririz’ dedim. ‘Biz şimdi istiyoruz’ dedi. Yıldırım Demirören’le görüştüm ‘beyefendi, yani Erdoğan’ istiyor dedi. Bunun önü açılırsa arkası gelmez, dedim. İş baba Demirören’e gitti. ‘Bu gazetenin sahibi benim, Nagehan’ı izliyorum, asla bu kapıdan giremez’ dedi. Sonra alındı.
Bu aile (Demirören) Milliyet’te verdiği kötü sınavla Hürriyet’i almaya hak kazandı.

Gazeteleri tek tipleştirmek eski Sovyet Rusya’nın Pravda’sı haline getirmenin, Erdoğan zihniyetinin medyayı tek elden kontrol etmesinin sakıncası var. Toplumun doğruya ulaşmada doğruya iletim hatlarını kesersiniz. Küba’da Castro’yu devirmek üzere Körfez’e çıkarma yapılacak. CIA, Kübalı muhalifleri destekleyerek darbe yapacak. Washington Post haberi öğreniyor, yayınlayacak. ABD Başkanı arıyor, ‘yayınlamayın’ diyor, yayınlanmıyor. Amerika çıkarmayı yapıyor, fiyasko oluyor. Başkan ‘keşke sözümü dinlemeselerdi, haber yapsalardı, bir kez daha düşünürdük’ diyor.

Her şey bizden olsun, kontrolümüzde tutalım, talimat verelim. Peki böyle bir Türkiye nereye gider? Erdoğan (Boğaziçili öğrenciler için) Komünistlerin okuma haklarını ellerinde alacağız, diyor. AKP bunu türbanlı kızlar için söylemedi mi? Oradaki çocuklar Afrin için lokum dağıtmış, pankart açmışlar. Bir kısım öğrenci de savaş karşıtı. Aralarında itişme kakışma olmuş. Okul idaresi diye bir şey var. Üniversitenin içine kirpiyi, TOMA’yı sokarsan bu bizi zorbalı anlamında 12 Mart’a, 12 Eylül’e götürür. Cumhurbaşkanı seviyesinde girilmemesi gereken olaylar. Üniversite kendi içinde çözer. Tek tek o öğrencileri toplamaya başladılar. Doktorlar harekat başlamadan kan dökülmesin, dedikleri için alındılar. Barış isteyen akademisyenleri attılar. Bu kadar baskıyı hiçbir toplum kaldırmaz. Bu Türkiye’yi Esad’ın Suriye’sine, Saddam’ın Irak’ına, Putin’in Rusya’sına götürür.

Varna’da ne görüşülecek? Senin ülkende ifade özgürlüğü olmaz, hak ihlalleri olursa, gazeteciler hapiste olursa, HDP eş başkanları, 10 vekil cezaevinde olursa, Enis Berberoğlu hala yatıyorsa, AYM kararları uygulanmıyorsa… O ligden kaydık. Görüntüden de olsa AB liderleriyle görüşüp ‘üye olacak mıyız, karara bağlayalım ya da sonlandıralım’ diyorsun. O da senin görüntün Avrupa ligine benzemiyor, diyor."

Kaynak : Vişne Haber Ajansı

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları