loading
close
SON DAKİKALAR

''Devlet bu kadar kör ve çözümsüz''

''Devlet bu kadar kör ve çözümsüz''
Tarih: 17.11.2012 - 15:49
Kategori: Sağlık, Yaşam

399. Buluşmalarında 1994 yılında gözaltına alınıp kaybedilen Nihat Aydoğan için oturan Cumartesi İnsanları 400. haftaya açlık grevleriyle girmemeyi diledi...

Galatasaray Meydanı’nda 399. Kez bir araya gelen Cumartesi Anneleri/İnsanları Midyat’ın Doğançay köyünde yaşayan, 31 Kasım 1994 asker ve korucular tarafından gözaltına alınıp kaybedilen Nihat Aydoğan için oturdu.


Nihat Aydoğan'ın Midyat'ın Doğançay Köyü'nde yaşıyordu. Korucu olmak istemeyen köylüler üzerinde yoğun baskı vardı. Sık sık köyleri basılıyor, köylüler dövülüyor, tehdit ediliyorlardı. Nihat Aydoğan'ın oğlu Fevzi'nin bu şiddet ortamında dağa gitmesi, babası üzerindeki baskıyı daha da artırdı. Defalarca gözaltına alınarak, işkenceye tabi tutuldu.

1993 yılında Fevzi'nin çatışmada öldüğü haberini alan Aile’nin evi yakılmakla tehdit edildi. 31 Kasım 1994 sabahı evleri yine asker ve korucular tarafından basıldı. Dövülerek yataktan kaldırılan Nihat Aydoğan, önce Midyat Karakolu'na, daha sonra da Mardin Jandarma Merkez Komutanlığı'na götürüldü.

Onu soran eşine 'Biz bıraktık. Dağa çıkmış, onu orada ara' cevabı verildi. Tüm yasal başvurular sonuçsuz kaldı. 39 yaşındaki Nihat Aydoğan'dan bir daha haber alınamadı.”


''Bıraksaydınız da cezaevinde kalsaydı''

Galatasaray Meydanı’nda ilk olarak Nihat Aydoğan’ın eşi Halime Doğan konuştu. Doğan Kürtçe yaptığı konuşmasında, 18 yıldır kayıp olan kocasının kemiklerine dahi ulaşamadıklarını belirtip, ‘’Yetkili olarak siz ne yaptınız? Çiçek bırakacak bir mezarımız olsaydı belki acımız dinerdi. Terörist diye aldınız. Bıraksaydınız da cezaevinde kalsaydı. Hiç değilse ziyaretine giderdik’’ dedi.

Dört yakınını kaybettiğini ifade ederek fotoğraflarını da yanında getiren Doğan, açlık grevinde olan tutuklular için ise yetkililerin devam edin dediğine işaret ederek, ‘’Bu kadar mı vicdansızsınız’’ diye sordu. ‘’Gerekirse onlarla beraber öleceğiz’’ diyen Doğan, tutukluları yaşatmak için ellerinden geleni yapacaklarını bildirdi.

 

''Geçmişteki talepelerle şimdikiler aynı''


Fehmi Tosun’un karısı Hanım Tosun, gözyaşlarını içine attıklarını, yıllarca aynı hikayeleri bu meydanlarda anlattıklarını söyledi.

Geçmişte yakınlarının kimlikleri ve politik duruşları nedeniyle katledildiklerinin altını çizen Tosun, ‘’Bugün aynı taleplerle insanlar bedenlerini ölüme yatırdı. Devlet bu kadar kör ve çözümsüz. Kendi ideolojik duruşlarını var etmek için bu yolu seçmeleri bu ülkenin ayıbıdır’’ dedi.

Tosun, AKP Diyarbakır Milletvekili Oya Eronat’ın açlık grevlerine yönelik sahte grev imasında bulunduğunu hatırlatarak, Eronat’a ‘’Sen nasıl bir vicdana sahipsin. Biz seni biliyoruz. O parlamentoya nasıl hilelerle girdiğini biliyoruz’’ şeklinde seslendi.

Grup adına basın açıklamasını okuyan İkbal Eren, Halime Aydoğan’ın uzun yıllar toplu mezarlarda kocasını aramak istediğini, Aydoğan Midyat Nüfus Müdürlüğü'ne başvurmasıyla, kocasının nüfus kütüğünde ölü olarak gösterildiğini belirtti.

‘''Ölüyse, ölüm tutanağı nerede? Mezarı nerede? Neye göre bu kaydı düştünüz?" soruların cevapsız kaldığını,  Mardin Cumhuriyet Savcılığının, kovuşturmada yer olmadığına karar vererek dosyayı kapattığını ifade eden Eren, Aydoğan kaybedildiğinde, devlet adına bin gizli operasyon yaptığını itiraf eden o dönemin Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar’ın, JiTEM'in ölüm timlerini "madden ve manen arkanızdayım" diye cesaretlendiren Başbakan Tansu Çiller’in,  Kayıp annelerine "çocuklarınız cebimde mi, çıkarıp vereyim" diyen Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in, içişleri Bakanı Nahit Menteşe’nin, Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı, OHAL Valisi Ünal Erkan’ın yargılanmalarını istediklerini söyledi.

''İnsanca bir yasam istiyoruz''


Eren açıklamasını şu şekilde sürdürdü:

Bizler bu alanda sadece gözaltında kayıplara değil, yaşam hakkına da sahip çıkıyoruz. Kayıplarımızın faillerinin yargılanmasını ancak insan haklarının egemen olduğu bir anlayışla mümkün olacağını biliyor ve bu toprakların tüm evlatları için insanca bir yaşam istiyoruz.

Başbakansa, insan haklarını egemen kılmak yerine, herkesin kayıtsız şartsız kendisine boyun eğmesi koşuluyla, tartışma kabul etmez meşru haklar için, istediği zaman, istediği kadar "Lütuf’ta bulunmak istiyor. Hak talep eden, yurttaşlık bilinciyle davrananları varlığına tehdit olarak görüyor.


Vişne Haber Ajansı/Rojda Duygu Yeşilgöz

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları