loading
close
SON DAKİKALAR

Fransa Parlamentosuna Seslendi

Fransa Parlamentosuna Seslendi
Tarih: 12.02.2012 - 03:11
Kategori: Siyaset

Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu CHP PM toplantısını açarken, toplantı halinde bulunan Fransa Parlamentosu’na, “Tarihine, geçmişine ihanet etme “ diye seslendi.

-“Cumhurbaşkanı  Gül, Atatürk Türk Dil Tarih Kurumu’na  atamalar yaptı. Bunlar, 12 Eylül ürünü olan bir partinin atamalarıdır. O partiye yandaşlık yapanların atamasıdır”

-Cumhurbaşkanı’nın atadığı kişilerden biri,  “Atatürkçülüğün bir tür cehaleti, kifayetsizliği, ilme ve fikre uzaklığı ve bağnazlığı gizlemek için icat edilmiş bir maske olduğunu uzun yıllar boyu tecrübe ederek öğrendim” diye yazan biridir.”

-“Bu kişi Cumhurbaşkanı Gül tarafından Atatürk’ün ismi olan kuruma yönetim kurulu üyesi olarak atandı.  İnsanda biraz vicdan olur, biraz ahlak, biraz içtutarlılık, biraz tarihe saygı, biraz Mustafa Kemal’e saygı olur”

-“Şimdi merak ediyorum. Bu kişi orada nasıl görev yapacak? Eğer bu sözlerinin arkasındaysan, oradan istifa etmek durumundasın. İstifa etmiyorsan,  kusura bakma seni adam yerine koymazlar. Ya sözlerinin arkasında dur,  ya da o görevden ayrıl”

-“Atatürk’e karşı önyargının en belirgin olarak ortaya çıktığı dönem 12 Eylül dönemidir. Atatürkçülüğü kullanıp Atatürk’e karşı duran dönem 12 Eylül dönemidir.  O  dönem,  Atatürk’ten adeta kin, intikam alır duygusuyla, kinle hareket edilerek vasiyeti çiğnendi. Şimdi yapılan atamalar bu zihniyetindir”

-“Bugün Van Erciş depreminin 60. günü. 60 gündür o insanlar iktidar tarafından unutuldu, hala sorunlarıyla boğuşuyorlar. Unutmayan tek parti Cumhuriyet Halk Partisidir. 60 gündür bizim milletvekillerimiz görevdedir, ilgileniyorlar, ilgilenecekler”

-“Sayın Başbakan Van’a gittiğinde “İlk 24 saatte başarısız olduk” diye itirafta bulunmuştu, İlk değil, ikinci, beşinci, 58’nci  24 saatte geçti ve siz başarısızsınız. Oraya bir acemiler mangası koydunuz. O acemiler mangası kesinlikle bu sorunu çözemez”

-“Durumu iyi olan bütün aileler Van ve Erciş’i terk etti. Yoksullar orada kaldı Çadır sorununu, 60 günde, banyo ve tuvalet sorununu çözememişseniz. Siz nasıl hükümetsiniz?”


-“İç sorunlarla boğuşuyoruz ama, dışarıda da başka sorunlar çıkıyor karşımıza. Bir hükümet düşünün,  nasıl savaşa girebilirim arayışı içinde. Hangi amaçla giriyorsunuz savaşa?  Hangi amaçla böyle bir arayışın içindesiniz siz? AKP hükümetiyle beraber dış politikadaki tutarlık bitmiştir. Ülkelerin iç işine doğrudan müdahale ediliyor. Hangi amaçla müdahale ediyorsunuz siz?

-“Kendi özgür iradesiyle değil, Batı’nın egemen güçlerinin Ortadoğu’daki taşeronu olarak yapıyor bunları. Bunu yaptığınız andan itibaren Türkiye’yi felakete sürüklersiniz”

-ABD Irak’tan çekildi. Yüzyılın yalanı ortaya çıktı. Var denilen ne nükleer silah,  ne kimyasal silah çıktı ortaya? Ama, büyük bir insanlık dramı ortaya çıktı.  1 milyon 200 bin Irak’lı öldürüldü. Ülke fiilen 3’e bölünmüş durumda. Bizim askerlerimizin başına da çuval geçirildi.  Hiçbir şey yapılmadı”

-“Şimdi aynı oyunu Suriye ile ilgili oynamak istiyorlar. Ama arada bir fark var. Irak’ta batının egemen güçleri kendileri gelip yaptılar. Suriye’de Tayyip Erdoğan aracılığıyla, bizim askerlerimizle yapmak istiyorlar. CHP olarak buna izin vermeyeceğiz.”

-“Benim samimi düşüncem şudur; kendi içinde demokrasiye, fikir ve düşünce özgürlüğüne, yapıcı eleştiriye tahammül edemeyenler CHP’yi zaten anlayamazlar. CHP’nin önemi de, değeri de buradadır, düşüncelerin özgürce ifade edilmesindedir”

-“Bizim AKP’den farkımız vardır. Demokrasiyi getiren bir parti olarak insanların düşüncelerini açıklamalarına nasıl gem vurabiliriz. Nasıl kelepçe vurabiliriz. Bu anlayışı biz kabul etmeyiz”

-“Bütün bu koşullar içinde CHP’nin sorunlara talip olup, sorunları çözme iradesini çok net bir şekilde ortaya koyma sorumluluğu var. Biz bu sorumluluğu paylaşmaya hazırız. Bugüne kadar hazırladığımız bütün projelerle ülkenin her sorununa sosyal demokrat ve insan açısından nasıl çözüm üreteceğimizi ortaya koyduk. O projelerimizi bundan sonra daha fazla anlatacağız”

-“20.yüzyıla Türkiye’yi CHP taşıdı. 21.yüzyılda da bizim büyük sorumluluklarımız var. O sorumlulukların gereğini yapmak durumundayız. Ülkenin yaşadığı sorunları, çözümlerimizle beraber halka çok iyi anlatmalıyız. Bu bizim temel görevlerimizden birisidir”

İletişim Koordinatörlüğü (Ankara) – Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu CHP Parti Meclisi Toplantısını açarken güncel olayları değerlendirdi ve sık sık alkışlarla kesilen konuşmasında şunları söyledi;

“Günaydın arkadaşlar.

Parti Meclisimizin değerli üyeleri, Türkiye’nin ağır ve yoğun gündemiyle toplanıyoruz. Hem içerde, hem dışarda ciddi sorunlarımız var. Bu Cumhuriyet Halk Partisinin sorumluluğunu daha da artıran bir durum. Bizim Parti Meclisi olarak toplandığımız şuanda Fransa’da da parlamento toplandı. Okurken bize şöyle öğretmişlerdi Fransa’yı. Fransa bir özgürlükler ülkesidir. Fransa’da düşünceler yasaklanamaz. Herkes düşüncesini özgürce dile getirir. Çünkü Fransa’nın tarihinde 1789 aydınlanması vardı. 1789 devrimi sadece Fransa’ya değil, dünyada bir çığır açmıştı, aydınlanmanın başlangıcıydı. Mücadele verilmişti, ciddi bedeller ödenmişti. Düşünce özgürlüğü üzerindeki bütün engellerin kaldırılması istenmişti. O nedenle Fransa’ya gittiğinizde büyük yapıların üzerinde liberte, fraternite, egalite sözcüklerini görürsünüz. Yani özgürlüğü, eşitliği ve kardeşliği.

Bugün geldiğimiz noktada Fransa kendi tarihine ihanet içindedir. Özgürlüğü savunan, özgürlük konusunda dünyada sembol olan bir ülke bugün düşünce özgürlüğüne siyasetçilerin kararıyla kelepçe vurmaktadır. Bunu anlamak mümkün değildir. Bir Voltaire’i düşünün, Voltaire’in Fransa’sını düşünün. Sizin düşüncenize katılmıyorum ama düşüncelerinizi özgürce dile getirebileceğiniz bir mücadelenin başında ben olacağım diyen bir Voltaire’i düşünün, birde 21. Yüzyılın başında Sarkozy’nin Fransa’sını düşünün. Nereden nereye savrulan bir ülkeyi düşünün. Kaldı ki, Türkiye 1915 olaylarıyla ilgili olarak en sağduyulu çağrıyı bütün dünyaya yapmıştır. Arşivlerimizi açalım. Sadece Türkiye değil, elinde arşiv olan bütün ülkeler açsınlar. Rusya’sı da, Ermenistan’ı da açsın arşivlerini. Tarihçileri göreve davet edelim. Tarihçilerin verdiği raporlara göre de oturalım kararımızı verelim. Günlük sıcak siyasetin konusu tarihin derinliklerine götürülebilir mi? Tarihçilerin görevini siyasetçiler üstlenebilir mi? Bu çağdışı anlayışı Fransa’da görmekten ben üzüntü duyuyorum. Bize öğretilen Fransa’yla Sarkozy’nin Fransa’sı arasında çok fark var. 1789 Fransız devriminin üzerine büyük bir gölge düşürecekler. Fransa’daki çok sayıda sağduyulu tarihçiler, yazarlar, çizerler bunun doğru bir hareket olmadığını zaten söylüyorlar. Yanlış olduğunu söylüyorlar. Ama siyasetçinin gözü kararmışsa, intikam duygusuyla hareket ediyorsa, önyargılarla hareket ediyorsa zaten oradan ciddi bir kararı beklemekte mümkün değildir.

Değerli arkadaşlarım, Sayın Cumhurbaşkanı dün bazı atamalar yaptı. Atatürk Türk Dil Tarih Kurumuna atamalar yaptı. Atatürk’e karşı önyargının en belirgin olarak ortaya çıktığı dönem 12 Eylül dönemidir. Atatürkçülüğü kullanıp Atatürk’e karşı duran dönem 12 Eylül dönemidir. O dönemde Cumhuriyetin Başyazarı Allah rahmet eylesin bir yazı yazmıştı, ben Atatürkçü değilim diye. Siz böyle Atatürk’ü yorumluyorsanız ben Atatürkçü değilim diye. Ve o yazısı dolayısıyla da sansür yemişti. Ve o dönem Atatürk’ten adeta kin, intikam alır duygusuyla, kinle hareket edilerek vasiyeti çiğnendi. Türk Dil Kurumu, Türk Tarih Kurumu kapatıldı resmi devlet dairesi haline dönüştürüldü. Dün oraya atamalar yapıldı. 12 Eylül ürünü olan bir partinin atamalarıdır bunlar. O partiye yandaşlık yapanların atamalarıdır bunlar. Bakınız atama yapanlardan birisinin yazdığı bir yazıda, atanan kişilerden birisinin yazdığı bir yazıdan bir bölümü okumak istiyorum size. “Atatürkçülüğün bir tür cehaleti, kifayetsizliği, ilme ve fikre uzaklığı ve bağnazlığı gizlemek için icat edilmiş bir maske olduğunu uzun yıllar boyu tecrübe ederek öğrendim”. Ve şimdi bu kişi Atatürk’ün ismi olan bir kuruma yönetim kurulu üyesi olarak atanıyor. İnsanda biraz vicdan olur, insanda biraz ahlak olur, insanda biraz iş tutarlılık olur, insanda biraz tarihe saygı olur, insanda biraz Mustafa Kemal’e saygı olur buraya atama yapıyorsa.

Şimdi ben merak ediyorum. Bu kişi orada nasıl görev yapacak? Eğer bu sözlerin arkasındaysan sen oradan istifa etmek durumundasın. İstifa etmiyorsan kusura bakma seni adam yerine koymazlar. Ya sözlerinin arkasında dur ya da o görevden ayrıl.

Değerli arkadaşlarım, zor günlerden geçtiğimizi söyledim. Beceriksiz bir hükümetin yönettiği Türkiye’nin hangi durumlara düştüğünü de kısaca bir iki çarpıcı noktayı gündeminize getirerek sözlerimi tamamlamak istiyorum.

Bunlardan birincisi şu; bugün Van Erciş depreminin 60. günü. 60 gündür o insanlar hala sorunlarıyla boğuşuyorlar. 60 gündür o insanlar unutuldu iktidar tarafından, unutmayan tek parti Cumhuriyet Halk Partisidir. 60 gündür orada bizim milletvekillerimiz görevdedir, ilgileniyorlar, ilgilenecekler. O insanlara kucak açtık, elimizden gelen her türlü katkıyı yaptık. Onların acılarını paylaşmaya çalıştık 60 gündür. 60 gündür depremde insanlar can verdiler, kurtulanlarda çadır yangınlarında hayatlarını yitirdiler. Çocuklar yaşamlarını yitirdiler. 60 gündür ne yaptınız siz? 60 gündür yaraları hala saramadınız mı? Sayın Başbakan oraya gittiğinde şöyle bir itirafta bulunmuştu. İlk 24 saatte başarısız olduk demişti. Belki özeleştiri olarak saygı duyulması gereken bir özeleştiridir. Ama kimse kusura bakmasında ilk 24 saat değil, ikinci 24 saatte de, beşinci 24 saatte de, 58 24 saat geçti. 58. 24 saatte de siz başarısızsınız. Oraya bir acemiler mangası koydunuz. O acemiler mangası kesinlikle bu sorunu çözemez. Ya Sayın Başbakana yanlış bilgi veriyorlar ki el atsın, ya da Başbakan bildiği halde sesini çıkarmıyor. İkincisi daha vahimdir.

Değerli arkadaşlarım, giden arkadaşlarımızın raporları var. Basın toplantılarıyla zaman zaman bunu kamuoyuyla da paylaşma ihtiyacı duyuyorlar. Hala yazlık çadırlarda kalıyor bu insanlar. Naylon brandaların altında yaşayan aileler var. Yüzlerce kişiye bir tuvalet düşüyor. Yüzlerce kişiye bir banyo düşüyor. Nasıl olur arkadaşlar? Çocuklar var küçük. Sezeryan olan anne çadırda yaşıyor. Nasıl olur bu arkadaşlar? Kaldı ki, bir başka tablo daha yaşandı. Durumu iyi olan bütün aileler Van ve Erciş’i terk etti. Yoksullar orada kaldı ve onlara kimse kucak açmıyor. Çadır sorununu çözememişseniz 60 günde, banyo sorununu çözememişseniz, tuvalet sorununu çözememişseniz dönüp size sormamız gerekmiyor mu siz nasıl hükümetsiniz? Ülkenin sorunlarına nasıl çözüm üreteceksiniz?

Kaldı ki, bakınız değerli arkadaşlarım, çok daha ciddi olaylarla karşılaştık biz. 1999’u düşünün. Van’daki depremden çok daha büyüğü Yalova’da, Kocaeli’nde, Adapazarı’nda, İstanbul’da yaşandı. Ve halka gidildi. Dendi ki, çok büyük felaketle karşı karşıyayız, Türkiye bir deprem ülkesidir, her an gelebilir. Bütün bilim insanları bunu söylüyor. Bize destek verin, maddi katkı yapın biz bu işlerin üstesinden gelelim. Deprem vergileri çıktı. 99’dan bugüne kadar toplanan vergilerin miktarı 42 milyar dolar. Halk üstüne düşen görevi yaptı. 42 milyar dolar parayı getirdi verdi. Dönüp hükümete sormak lazım halk 42 milyar doları niye verdi size? Eğer bir deprem olursa acil önlemler alın, deprem öncesi önlemler alın. Yeterli çadırınız olsun en az 40, 50 bin tane. Prefabrik konutlarınız hazır olsun 35 bin, 70 bin tane. Ne oldu? Biz aldık paraları başka yerlerde harcadık. Ve küçük bir deprem bölgesinde Van ve Erciş’te sorunların içinde boğulup kalan bir hükümetle karşı karşıya kaldık.

Değerli arkadaşlarım, ciddi sorunlarla karşı karşıya olduğumuzu ifade ettim. Şimdi yeni sorunlar çıkıyor karşımıza. İç sorunlarla boğuşuyoruz ama dışarıda da başka sorunlar çıkıyor karşımıza. Bir hükümet düşünün nasıl savaşa girebilirim onun arayışı içinde. Hangi amaçla giriyorsunuz siz? Hangi amaçla böyle bir arayışın içindesiniz siz? Bunu anlamak mümkün değil. Türkiye kendi bölgesinde lider ülke olacaksa, kendi bölgesinin saygın ülkesi olacaksa bugüne kadar izlediği dış politikadaki tutarlılığıyla kendisini gösterir.

AKP hükümetiyle beraber dış politikadaki tutarlık bitmiştir. Ülkelerin iç işine doğrudan müdahale ediyoruz biz. Hangi amaçla müdahale ediyorsunuz siz? Üstelik bunu kendi özgür iradesiyle de yapmıyor. Batının egemen güçlerinin Ortadoğu’daki taşeronu olarak yapıyor bunları. Bunu yaptığınız andan itibaren Türkiye’yi felakete sürüklersiniz.

Biz İkinci Dünya Savaşında bile bütün ülkeler çarpışırken, bütün baskılara karşın tarafsız ve bağımsız kalmayı başaran bir ülkeyiz. Çocuklarımız ölmedi, yetim kalmadı, kadınlar dul kalmadı. Bununla övünen bir ülkeyiz biz.

Şimdi nasıl savaşacağız? Nasıl saldıracağımızın arayışları içindeyiz. Türkiye kendisi için çarpışabilir. Kendi ulusal çıkarları için mücadele edebilir. Kendi ülkesinin çıkarlarını korumak için mücadele edebilir. Ama başkalarının çıkarlarını savunmak için Türkiye’nin savaşa girmesine izin vermeyiz. Doğru değildir bu.

Bakınız, yanı başımızda Irak var. Amerika bıraktı Irak’ı. Şimdi Irak’la biz başbaşayız. Irak’a ne getiriyorlardı?  Diktatörlüğü bitireceklerdi. Demokrasiyi getireceklerdi. İnsan haklarını getireceklerdi. Özgürlükleri getireceklerdi. Ne diyorlardı? Irak’ta kimyasal silah var diyorlardı. Irak’ta nükleer silah var diyorlardır. Yüzyılın yalanı çıktı. Ne nükleer silah ne kimyasal silah. Ne çıktı ortaya? Büyük bir insanlık dramı çıktı arkadaşlar.

Kızılhaç’ın verilerini bir daha bilginize sunmak isterim Irak’la ilgili verilerini. Kızılhaç’ın verilerine göre; 1 milyon 200 bin Irak’lı öldürüldü. Bunlar insan değil miydi? Bunların ne günahı vardı. En az 1 milyon kadın dul kaldı. 3 milyon çocuk yetim ki, Irak’lı yetkililer bunun 5 milyon olduğunu söylüyorlar. 3 milyon Irak’lı da kendi ülkesini terk etti. 2 bin doktor öldürüldü. Bugün Irak’ın %70’i işsizdir. 7 milyon Irak’lı açlıkla karşı karşıyadır. Alt yapı tümüyle bitmiş durumdadır. Ülkenin yarısına hala elektrik verilmiyor. Yarısından fazlasının doğru dürüst içme suyu yok. O kadar ciddi bir sosyal dönüşüm yaşanmış ki, her 4 evlilikten 3’ü boşanmayla sonuçlanıyor ve ülke fiilen 3’e bölünmüş durumda ve bütün bunlar oldu, hatırlarsınız bizim askerlerimizin başına da çuval geçirildi.  Hiçbir şey yapılmadı. Biz ne yaptık bütün bunlar olurken? Havaalanlarını açacağız, limanları açacağız size. New York’ta gittik at pazarlığı yaptık. O utanç verici pazarlığın içinde olduk biz.

Değerli arkadaşlarım, şimdi aynı oyunu Suriye ile ilgili oynamak istiyorlar. Ama arada bir fark var. Orada batının egemen güçleri kendileri gelip yaptılar biz sesimizi çıkarmadık. Yol vermek istediler parlamento izin vermedi. Şimdi Irak’ta oynanan oyunu kendi askerleriyle değil Tayyip Erdoğan aracılığıyla bizim askerlerimizle yapmak istiyorlar.

Buna izin vermeyeceğiz. CHP olduğu sürece bu çarpıklıklara izin vermeyeceğiz. Kendi ülkemizin çıkarlarını koruyacağız.

Değerli arkadaşlarım, sadece dış politikada değil ekonomide de ciddi sorunlar yaşıyoruz. Dünyanın bütün saygın kuruluşları 2012’de Türkiye’de ciddi bir krizin yaşanacağını söylüyorlar. Hükümette kabul ediyor bunu. Geldikleri nokta sadece dış politikada değil ekonomide de Türkiye’nin en kötü yönetilen bir ülkesi konuma geldik ve bunun tek sorumlusu var ülkeyi yöneten irade.

Bakınız değerli arkadaşlar, cari açıktaki rakamları vermiyorum. Dün bütçe görüşmeleri vardı, arkadaşlar defalarca ama defalarca ifade ettiler. Buğdayı ithal ediyoruz, pamuğu ithal ediyoruz, arkadaşlara söyledim, 27 milyon dönüm arazi AKP hükümeti döneminde yani 2002-2011 döneminde ekilen-biçilen arazi olmaktan çıkmış. 27 milyon dönüm arazi. İşsizlik rakamları açıklandı. Efendim, işsizlik azalmış. Arkadaşlara sorduk, bakın bakalım bu işsizlik nasıl azaldı? Nereye gitsek herkes işsizlikten yakınıyor. İş bulamıyoruz diyorlar. Efemdin, tarımda ciddi bir patlama olmuş, tarımda büyük bir istihdam artışı olmuş ve işsizlik o nedenle azalmış. Buğdayı ithal eden bir ülkede, pamuğu ithal eden bir ülkede, kurbanlık koyunu ithal eden bir ülkede 27 milyon dönüm arazisi ekilmeyen bir ülkede işsizlik sorunu çözülmüş oluyor. Tarımda. Bunu ancak bizim külahımıza anlatırlar. Doğru değildir bu.

Değerli arkadaşlarım, bakın TÜİK’in son yaptığı açıklamalar var, rakamlar var. O rakamları da vereyim açıklamalarla beraber. 26 milyon 211 bin vatandaşımız hiç olmazda iki günde bir et, tavuk eti yiyemiyor. 26 milyon 504 bin yurttaşımız kendisine yeni bir elbise alacak durumda değil. 41 milyon 336 bin yurttaşımız borç taksitlerini ödeyemez noktada, bunalmış vaziyette. Maddi yoksulluk sınırı altındaki yurttaşlarımız bir önceki yıla göre 861 bin kişi artıyor ve ulaşılan rakam 2010 itibariyle 45 milyon 303 bin kişi. Biz bunları söylesek efendim CHP zaten, muhalefet ediyor diyecekler. Bunları söyleyen devletin resmi kurumu. Bu tabloyu bilmemiz lazım.

Değerli arkadaşlarım, bütün bu koşullar içinde CHP’nin sorumluluğu var. CHP sorunlara talip olup, sorunları çözme iradesini çok net bir şekilde ortaya koyma sorumluluğu var. Biz bu sorumluluğu paylaşmaya hazırız. Bugüne kadar hazırladığımız bütün projelerle ülkenin her sorununa sosyal demokrat ve insan açısından nasıl çözüm üreteceğimizi ortaya koyduk. O projelerimizi bundan sonra fazla anlatacağız. Çünkü bu politikalarla ülkenin sorunlarının çözülmesi değil yeni sorunların geldiği bir süreci yaşıyoruz. Bizim yapacağımız, kendi projelerimizi halka daha fazla anlatmaktır. 20.yüzyıla Türkiye’yi CHP taşıdı. 21.yüzyılda da bizim büyük sorumluluklarımız var. O sorumlulukların gereğini yapmak durumundayız.

Değerli arkadaşlarım, CHP kendi içinde düşüncelerini özgürce tartışan bir partidir. Bize zaman zaman şunu söylerler; şu AKP’ye bakın, hiç kimse konuşmuyor orada siz niye konuşuyorsunuz? Şu AKP’ye bakın bir kişi konuşuyor orada. Başka kimse konuşmuyor. Niye CHP böyle olmuyor? Bunu söyleyenlerin demokrasiden ve özgürlükten nasibi olmayan kişiler olduğunu söylemek isterim. CHP farklı bir partidir. CHP’de insanlar düşüncelerini, özgürce dile getiriler. Ama bir parti disiplini içinde.

O nedenle bizim AKP’den farkımız vardır. Demokrasiyi getiren bir parti olarak nasıl insanların düşüncelerini açıklamalarına gem vurabiliriz. Kelepçe vurabiliriz. Bu anlayışı biz kabul etmeyiz.

O nedenle benim samimi düşüncem şudur; kendi içinde demokrasiye tahammül edemeyenler, kendi içinde fikir ve düşünce özgürlüğüne tahammül edemeyenler, kendi içinde yapıcı eleştiriye tahammül edemeyenler CHP’yi zaten anlayamazlar. CHP’nin önemi de, değeri de buradadır. Düşüncelerin özgürce ifade edilmesi.

Bu açıdan biz düşen sorumluluk her zamankinden daha fazla. Ülkenin yaşadığı sorunları halka çok iyi anlatmak. Çözümlerimizle beraber halka çok iyi anlatmak bizim temel görevlerimizden birisidir.s

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları